by Utkan Şahin / info@eurohoops.net
Fenerbahçe Doğuş, geride kalan sezonda bir kez daha Final Four’da finale kadar gitme başarısı gösterse de saha içerisindeki problemleri çok açık bir şekilde gözüken bir takımdı.
2017 yazında Fenerbahçe, Ekpe Udoh ve Bogdan Bogdanovic gibi iki ana silahını kaybettikten sonra koç Zeljko Obradovic, sistemini koruyan ancak yeni transferler sonrası oyuncuların üzerindeki yükü daha farklı paylaştırmayı tercih eden bir yolda ilerledi.
Özellikle bu yazının konusu olan uzun rotasyonu üzerinden bakarsak, Ekpe’nin ayrılışından sonra Obradovic, yıldız pivotun saha içerisinde yapabildiği şeylerin çoğunu Melli ve Vesely‘e bölüştürdü. Jason Thompson ise sezon başında daha çok bu iki oyuncunun eksik yanlarını kapatacak bir roldeydi. Fakat Thompson, o role uymadı.
Fenerbahçe ondan işin fiziksel ve ribaund kısımlarında katkı almayı planlıyordu ama Thompson, Avrupa basketboluna hiç adapte olamadı. Ahmet Düverioğlu sezon içerisinde daha çok öne çıksa da Thompson’ın bu rolü hiç yerine getirememesi Fenerbahçe pota altını hem nicel hem de nitel olarak aşağıya düşürdü.
Bu yüzden yeni sezon öncesi Fenerbahçe’de en çok merak edilen şeylerden biri, Thompson’ın yerine gelecek ismin kim olacağına yönelikti. Dün ise ilk bomba patladı ve Fenerbahçe’nin kariyerini NBA’de sürdüren Joffrey Lauvergne ile anlaşmaya vardığı ortaya çıktı. Bu yazıda Lauvergne’ün neler yapabileceğine ve Fenerbahçe’ye neler katabileceğine bakacağız.
Hazırsanız, gelin ve birlikte Lauvergne’nin transfer raporuna bakalım!
KARİYER BASAMAKLARI: JOFFREY LAUVERGNE
Herkesin hayatında dönüm noktaları olur. Joffrey Lauvergne’in ise hayatında iki büyük dönüm noktası var.
İlki henüz 15 yaşındayken karşısına çıktı. O zamanlarda Fransa’da INSEP’te oynayan Lauvergne, basketbolu bırakmanın kıyısından döndü. Bacağındaki ağrı yüzünden yürüyemez hale gelen Fransız oyuncu, hiçbir tedaviye cevap vermiyordu ve son çare ameliyat olmasıydı. Kendisine söylendiğine göre ameliyat işe yaramasaydı basketbolu bırakmaktan başka şansı yoktu ama talih yüzüne güldü ve o ayakta kaldı.
O ameliyat sonrası kariyerine devam eden Lauvergne, Chalon formasıyla 3 yıl boyunca 4 kupa kazanırken, kenardan gelerek sahaya enerji koyan bir oyuncu rolündeydi. 21 yaşındayken sezon başında serbest bırakıldı ancak kısa süreli bir kontratla hemen Valencia‘nın yoluna tuttu. Fakat orada da pek kalıcı olamadı. Yine de bütün bu talihsizlikler onun için olabilecek en iyi şekilde sonuçlandı.
Fransız oyuncu, 2012’de Dusko Vujosevic’in Partizan’ına imza attı ve onun için ikinci büyük dönüm noktası bu kararı oldu çünkü bu kararı onun kariyerini değiştirdi. Partizan’da kendi evini bulan Lauvergne, Vujosevic’in kanatları altında büyük bir gelişim gösterdi. İlk sezonun sonunda Partizan büyük maddi sorunlar yaşamasına rağmen “Elbette, takımda kalacağım” açıklaması o ve taraftarı arasında büyük bir bağ kurulmasını sağladı. O bağ sayesinde de Avrupa tarihinin en köklü takımlarından birinin ilk yabancı kaptanı oldu.
2013-2014 sezonu ise hem onun için hem de Partizan için çok özeldi. O Partizan kadrosu belki 2010’da olduğu gibi Final Four yapamadı – ki Bertans ve Westermann sakatlanmasa daha iyi bir sezon geçirebilirlerdi – ama hem Avrupa’ya hem de NBA’e pek çok özel oyuncu kazandırdı. Kadroya bakar mısınız; Bogdan Bogdanovic, Dairis Bertans, Joffrey Lauvergne, Leo Westermann, Dragan Milosavljevic, Nikola Milutinov ve hatta Dejan Musli. O zaman kariyerlerinin başında olan bu genç isimler, oradan yükselip başarıya koştular.
Lauvergne ise harika bir sezon geçirdi. 11.1 sayı, 8.6 ribaund ortalamaları tutturan Fransız oyuncu, EuroLeague’in ribaund kralı olurken ilerisi için büyük ümitler veriyordu. O sezonun sonunda ise Partizan’a 600 bin dolar kazandırarak Khimki’ye transfer oldu. Rusya’da geçirdiği bir sezondan sonra da kariyerini okyanusun ötesine taşımaya karar verdi.
Denver’da iki sezon geçiren Fransız oyuncu, aslında NBA kariyerine iyi başladı. Çaylak sezonunda çok oynamasa da ikinci sezonunda yaşanan sakatlıkları çok iyi değerlendirdi ve 15’i ilk beş olmak üzere 59 maça çıktı. Üstelik 7.9 sayı, 4.9 ribaund ortalamalarıyla NBA kariyer istatistiklerini elde etti. Fakat NBA’in dünyasını biliyorsunuz, çok acımasız. İyi geçirdiği sezondan sonra Lauvergne, bir anda takas oldu ve kendini Oklahoma’da buldu.
Oklahoma’da çok kalıcı olamayan Fransız oyuncu, sezon ortasında bu sefer Chicago’ya takas oldu ve sezonu orada tamamladı. Geçen yaz ise sözleşmesi sona erince San Antonio’yla anlaşmaya vardı. Spurs‘te vasat bir sezon geçirirken dün (29 Haziran) ise kariyeri için önemli bir karar verdi ve 1.6 milyon dolarlık kontratından vazgeçerek Fenerbahçe ile anlaşmaya vardı.
Lauvergne, gelecek sezon bambaşka bir ortamda sahne alacak ve kariyerinde bir başka dönüm noktasını yaşayıp yaşamadığını anlayacak. Peki Lauvergne bunu anlamaya çalışırken Fenerbahçe taraftarı saha içerisinde ondan ne bekleyebilir? Gelin, biraz da bu sorunun cevabına bakalım!
ARTILAR
Joffrey Lauvergne’in saha içerisindeki en büyük artısı kesinlikle fiziği. Son dönemde Boban Marjanovic, Walter Tavares gibi oyuncuların artması sebebiyle fizik denilince akla ilk gelen özellik, genellikle boy oluyor ama işin aslı pek öyle değil. Mükemmel pivot vücudunun en önemli özelliklerinden biri de geniş kalça ve ona orantılı üst vücuttur. Lauvergne, özellikle NBA’e gittikten sonra bu konuda altın oranları yakaladı. 2.11 boyunda ama vücut şekliyle içeride çok fazla alan kaplıyor ve bu da işleri pota altında çok fazla değiştiriyor.
Bütün bunların yanında sert bir oyuncu. Fiziğini pota altında çok iyi kullanıyor ve itiş kakışlarda asla geri adım atmıyor. Zaten Vujosevic tedrisatından geçen bir oyuncunun geri adım attığını görmeniz çok kolay değil. Lauvergne bu konuda bir adım daha ileride.
Bütün bunların yanında sezgileri de gelişmiş olduğu için ribaund konusunda Avrupa’nın en elit oyuncularından biri. Fenerbahçe‘de Melli ve Vesely, elit ribaundcular değil. Bu yüzden bu isimleri tamamlarken Fenerbahçe‘nin böyle bir oyuncuya ihtiyacı var. Lauvergne ise bu konuda biçilmiş kaftan. Sonuçta 22 yaşında 8.6 ribaund ortalamasıyla EuroLeague lideri olmuş bir isimden bahsediyoruz. Üstelik sadece savunma ribaundlarında değil, hücum ribaundlarında da çok etkili.
Lauvergne, NBA’de bu sezon maç başına 9 dakika oynadı ama istatistiklerini 36 dakikaya orantıladığımız zaman ribaund ortalaması 11.5’e çıkıyor. Daha farklı bir istatistik isterseniz, oyunda olduğu sürede savunma ribaundlarının %22.8’sini topluyor. Bu Fenerbahçe için çok önemli. Dahası, bunu NBA’de yapmış olması tüm bu özellikleri çok daha önemli kılıyor sarı-lacivertliler için.
İşin hücum kısmına gelirsek, en önemlisi sürekli hareketli olması. Hem açık sahada hem de yarı saha hücumunda sürekli hareketli. Özellikle açık sahada bu çok daha açık bir şekilde gözüküyor. Ribaund çekildiği zaman direkt öne fırlıyor ve bir anda karşı potada bitiyor. Zeljko Obradovic, oyun temposunun artmasından çok hoşlanan bir koç değil ama elinde Vesely ve Lauvergne gibi sahayı çabuk koşan iki uzun varken gelecek sezon bu alternatifi daha çok kullanacaktır.
Hücumdaki diğer özelliklerine baktığımız zaman, pota çevresinde çok iyi bir bitirici olduğunu görüyoruz. İkili oyundan çok çabuk devrilmez ama el hassasiyeti yüksek olduğu için pota etrafında topla buluşturduğunuz zaman sayıyı bulur. Bu konuda en büyük artısı ise pota altında doğru pozisyon almayı çok iyi biliyor. Bu sezon Spurs‘te şutlarının %54.2’sini hemen pota çevresinde (1 metre civarı) kullandı ve buradan %66.0 gibi yüksek bir yüzdeyle oynadı. Bunun yanında EuroBasket’te görebildiğimiz kadarıyla da sırtı dönük hücumuyla Avrupa’da bir tehdit oluşturabilir.
Potadan uzaklaştıkça ise etkinliği biraz düşüyor. Orta mesafeden bu sezon %33.3 ile oynadı fakat ikili oyun sonrası dışarı açılmayı sevdiği için boş kaldığında o şutu atmaktan da çekinmiyor. Zaten Lauvergne, kariyerinin başından beri dış şutu olan bir oyuncu. Hiçbir zaman üç sayı çizginin gerisinden keskin bir isim değildi ama bu özelliği olan hatta bu özelliğini kullanmayı seven bir isim. Spurs‘e kadar NBA’de de bunu gördük. Thunder ve Bulls‘ta geçirdiği 2016-2017 sezonunda maç başına üçlük denemesini 1.4’e kadar çıkardı ama bu sezon Popovich ondan bunu istemedi ve Joffrey sezon boyunca sadece 5 üçlük denedi.
Fenerbahçe’yle birlikte bu özelliğini tekrardan ortaya çıkaracağını düşünüyorum çünkü Obradovic hem Melli ile birlikte hem de Vesely ile birlikte onu sahada tutacaktır ve Vesely sahadayken dış şutu olan bir uzunun olması Fenerbahçe’ye alan paylaşımı açısından çok önemli şeyler katar.
Bütün bunların dışında küçük bir ayrıntı belki ama Lauvergne, fiziği sayesinde perdeleme konusunda da oldukça başarılı. Bu anlamda kısalara uygun açıyı da rahatlığı da sağlayabiliyor.
Oyun özelliklerinden çıkıp kariyerine baktığımız zaman henüz 26 yaşında ve çok önemli bir tecrübeye sahip. Her seviyede basketbol oynadı ve hem NBA hem de EuroLeague gördü. Milli takımda ise önemli rollerin içerisindeyken biri altın olmak üzere üç madalya kazandı. NBA’de çok oynamadığı bir gerçek ama orada bile çaylak sezonu dışında hiç 50 maçın altına düşmedi. Fenerbahçe gibi hedefi şampiyonluk olan bir takım için de bu kadar farklı seviyede tecrübesi olan bir oyuncu her zaman artı.
Bir başka önemli durumda, NBA’deki kontratından vazgeçip geliyor olması. Tabii, şu an için nasıl bir hedefle Avrupa’ya geldiğini bilmiyoruz. Henüz 26 yaşında hala NBA’e dönmeyi planlıyor olabilir ya da kendine EuroLeague’de bir kariyer kurmayı planlıyor da olabilir ama ortada olan açık bir durum var, NBA’deki durumunu beğenmediği için buraya geliyor. Bu açıdan da her zaman yeni heyecan arayan oyuncular size bir avantaj katar.
EKSİLER
Fenerbahçe‘de geçtiğimiz sezon yaşanılan en büyük kavram kargaşalarından biri de saha içerisinde gözlerin Ekpe ve Bogdan’ı aramasıydı. Özellikle taraftar, saha içerisinde her şeyi Ekpe’li dönemle kıyasladı ama bir şey çok açık, Ekpe’yle yakalanan uyumu yakalamak çok zor. Modern EuroLeague tarihinde de oyunu bu kadar kıran bir savunmacıyı çok fazla görmedik. Bu yüzden artık bu kıyaslamanın bitmesi gerekiyor.
İşin açıkçası Lauvergne, Partizan döneminde kısaların karşısında kalabilen bir oyuncuydu ama NBA’e gittikten sonra EuroBasket’te gördüğümüz kadarıyla o ayak çabukluğuna artık sahip değil. Savunma bilgisi oturmuş durumda bu yüzden savunmayı doğru açıya yönlendirebilir ama Obradovic tepede kısayla kalmasını çok tercih etmeyecektir. İşin çember savunması kısmında da hiçbir zaman iyi bir oyuncu olmadı. Bütün kariyeri boyunca hiçbir yerde 0.5 blok ortalamasını geçmedi.
Fransız oyuncuyu savunmada değerli kılan özelliği sertliği ve fiziğiyle ortayı iyi kapatması. Bunun yanında asla tembel bir oyuncu değil ve savunma bilgisi de düşük değil. Bu yüzden en azından Thompson gibi show-up‘larda basit hatalar yapmaz.
Diğer bir konu ise sezon devamlılığının çok yüksek olmaması. NBA kariyeri bu konuda çok güvenilir veri değil tabii. Hiçbir zaman ana rolde değildi ve dolayısıyla takas ya da sakatlık gibi durumlar yüzünden rotasyondaki durumu çok değişti. Bu konuda milli takım kariyerini bir veri olarak kabul edersek de bunun bir sorun olduğu ortada. Fransa’yla turnuva içerisinde çok iyi maçlar oynayıp sonrasında ortada olmadığı maçlar oldu. Bir turnuvayla sezonu kıyaslamak ne kadar doğru bilmiyorum ama şu noktada en azından bir soru işareti var.
Bir diğer konu da şu: NBA’den Avrupa basketboluna geçişi de özellikle sezon başında biraz sancılı olacak. 4 yıldır NBA’de oynuyor ve buraya göre başka bir oyun hızına ve şekline alışmış durumda. Yabancı sınırı sebebiyle oynamayacağı maçların da olacağını düşünürsek buraya tekrardan adapte olması belirli bir süre alacak.