by Semih Tuna / info@eurohoops.net
Partizan, Avrupa basketbolunun en kült okullarından birisidir. Tarihi boyunca oyuncu yetiştirmeye kendisini adadığı gibi, yetiştirdiği büyük oyuncularla da Avrupa basketbolunun her sahnesinde yer almış ve Sırp basketbolunun en büyük yeteneklerini hem koç hem de oyuncu olarak kadrosunda barındırmıştır.
İşler bir süredir Sırbistan temsilcisinin aleyhine gidiyor. Maddi olarak diğer takımlarla arasında makas açılıyor ve yaklaşık 4 sezondur EuroLeague’e kalmayı ıskalıyorlar.
**
Bugün işleyeceğimiz konu, Türk basketbolunda son yılların en büyük süper gücü olan Fenerbahçe‘nin Partizan ile olan bağlantısı. Partizan bir süredir Çek-Sırp-Amerikalı fark etmeksizin yetiştirdiği yeteneklerini Fenerbahçe‘ye yolluyor. Bazılarının arada durakları oluyor, bazıları ise kabına sığamayıp ülke dışına çıkmak istiyor.
Sponsoru Doğuş’u kaybetmiş olsa dahi sezona yine iddialı girmesi kesin olan Sarı Lacivertli ekip, geçen sene Jason Thompson‘dan alamadığı katkıyı bu sezon çözmek üzere Joffrey Lauvergne ile anlaşmış vaziyette. Transferiyle yazımızın tetikleyicisi olan Joffrey Lauvergne 2012-13 sezonunda kendisini Dusko Vujosevic’in kollarına bırakmış ve oyununu geliştirmek için Sırbistan’ın yolunu tutmuştu. Fransız oyuncuların Sırbistan’a gelmesine pek alışık değiliz. Onun ardından Boris Dallo da Partizan yolunu tuttu, bugünlerde ise 2001 doğumlu süper yıldız adayı Killian Hayes’e Partizan’ın teklif yaptığı konuşuluyor.
Eurohoops editörlerinden Utkan Şahin, oyuncuya dair Türkiye’deki en nitelikli analizlerden birisini yapmıştı. Fransız isim, artık yerleşik bir hayat istiyor. Mehmet Bahadır Akgün, oyuncunun hayatına dair kapsamlı bir çeviri yapmış ve olayın bir de saha dışı kısmına bakmıştı.
Eurohoops Türkiye bu vesileyle son 7 yılda yolu hem Partizan hem de Fenerbahçe geçen sekiz oyuncu ve bir koçun hikayesine baktı.
Not: Listede Fenerbahçe sonrası Partizan’ın yolunu tutan Tarance Kinsey’e kronolojik uyumsuzluk sebebiyle yer vermedik.
JAMES GIST
Partizan’da oynadığı sezon ve istatistikleri: 2010-11 | 12.1 sayı 6.2 ribaunt
Fenerbahçe‘de oynadığı sezon ve istatistikleri: 2011-12 | 9.0 sayı 5.3 ribaunt
Adana doğumlu olması sebebiyle geldiğinde Fenerbahçe taraftarları arasında “Acaba Türk statüsünde oynar mı?” heyecanı yaratmış James Gist’in Türkiye kariyeri pek parlak değil.
Bilhassa savunmada temel basketbol bilgisinden yoksun olarak gözüken James Gist, ikili oyun savunması ve yardım savunması konusunda taraftarlarına çokça “illallah” ettirmişti.
Ertesi sezon Unicaja Malaga ile kısa bir macera yaşadıktan sonra Panathinaikos‘a transfer olan James Gist ile Yunan ekibinde evrildiği oyuncu ise 6 sezon önce İstanbul’un yolunu tutan oyuncuyla aynı kişi değil. James Gist, Avrupa’da istisnasız tüm kısaların önünde kalabilen, 5 pozisyondaki tüm switchlerin hepsinde rakibine zorluk yaşatan, Eski Kıta’da Vassilis Spanoulis’i en iyi savunan oyunculardan birine dönüştü. Panathinaikos‘un aldığı lig şampiyonluklarındaki katkısı çok kilit rol oynadı.
EuroLeague’de gelecek sezon 8. yılına girecek ve şimdiden organizasyon tarihinin en istikrarlı Amerikalı oyuncularından biri olmayı garantilemiş durumda. Fenerbahçe onun ekmeğini pek yiyemese de Panathinaikos iliğine kadar oyuncunun her pozitif özelliğinden faydalandı.
BLAGOTA SEKULIC
Partizan’da oynadığı sezon ve istatistikleri: 2002-03 | 7.8 sayı 4.2 ribaunt
Fenerbahçe‘de oynadığı sezon ve istatistikleri: 12.7 sayı 3 ribaunt (3 maç)
Çok fazla hikayesi olmayan bir oyuncuda sıra: Blagota Sekulic.
Gasper Vidmar’ın sezon içindeki sakatlığının ardından Fenerbahçe, yana yakıla pivot arayışları içerisindeydi. Gündeme NBA patenti olan oyuncular da gelmişti fakat İspanya’da sayı krallığında ikinci, ribaunt krallığında ise üçüncü sıradaki Sekulic isminde karar kılındı.
Henüz 20’li yaşlarının başında Partizan’da forma giyen oyuncunun kariyeri sürekli takım değiştirmekle geçti. Karşısında Fenerbahçe gibi bir takımda EuroLeague oynama imkanı gelince de kaçırmadı. Buna rağmen Sarı Lacivert kariyeri sadece 7 maç sürdü, bir daha da ismi anılmadı, hafızalardan silindi.
CURTIS JERRELLS
Partizan’da oynadığı sezon ve istatistikleri: 2010-11 | 11.9 sayı 2.4 asist
Fenerbahçe‘de oynadığı sezon ve istatistikleri: 2011-12 | 6.4 sayı 2 asist
Partizan’da geçirdiği iyi sezon, James Gist ile birlikte getirmişti Curtis Jerrells’ı Fenerbahçe‘ye.
Günümüz basketbolu için her guardda olması gereken melekelere sahipti. Şut atabiliyor, penetre edebiliyor ve takım arkadaşlarına iyi pozisyon hazırlayabiliyordu. Yetenek olarak full paketti.
İstikrar, Jerrells’ın kariyerindeki en büyük sorundu. Yanılmıyorsam üç büyük İstanbul kulübünde forma giyen ilk ve tek yabancı oldu. Takımlar onda sürekli bir ileriye gidiş aradı, o ise kendisinde bunu yapabilecek gücü bulamadı.
Halen iyi maçlar çıkartıyor, geçen sezon geldiği Milano‘da olduğu gibi. Ama kariyeri boyunca üzerine yapışan “güvenilmez” sıfatını hayatı boyunca sırtında taşımaya mahkum bir isim Curtis.
UROS TRIPKOVIC
Partizan’da oynadığı sezon ve istatistikleri: 2002-09 arası | 13.3 sayı (En iyi sezonu)
Fenerbahçe‘de oynadığı sezon ve istatistikleri: 2012-13 | 6 sayı
Doğrusunu söylemek gerekirse, ben onunla aynı dönemden olan Milenko Tepic’i her zaman daha çok beğenmişimdir.
Bahtsızlık bu ya, ikisi de olabilecekleri oyuncuların 10’da 1’i bile olamadılar.
Uros Tripkovic ilk sahneye çıktığında Sırpların yeni starı olarak görülüyordu ve üzerindeki “hype”ı, Bogdan Bogdanovic’ten çok daha fazlaydı. Avrupa’yı az-çok takip eden herkes onun adını ezberlemişti.
Üzerindeki bu baskıyı kaldıramadı, sezon ortasında geldiği Fenerbahçe‘de de iz bırakacak bir performans sergileyemedi. Partizan’daki o ışık saçan çocuk gitmiş, yerine sahada ne yapacağını bilmeyen bir isim gelmişti.
Tripkovic’in transferine dair hatırladığım en önemli anı, Fenerbahçe’nin onu “Avrupa’nın en iyi oyun kurucularından biri” olarak tanıtmasıydı.
2014 yılında basketbola veda etti. Böyle bir yeteneğin heba olması halen içimi sızlatıyor.
SEMİH ERDEN
Partizan’da oynadığı sezon ve istatistikleri: 2004-05 | 4.6 sayı 3.2 ribaunt
Fenerbahçe‘de oynadığı sezon ve istatistikleri: 2005-10 arası ve 2014-15 | 8.5 sayı 5.5 ribaunt (En iyi sezonu)
18 yaşından bugüne kadar bir konuda hakkında hemfikir olduğu soru: “Kafasını sahaya verse…”
Evet. Veremedi. Verseydi şu an ona Amerika’dan el sallıyor olurduk. O yüzden üzerinde fazla durmaya gerek yok.
Semih Erden, Darüşşafaka‘dan Partizan’a henüz 18 yaşındayken imza attığında hemen hemen böyle bir oyuncuydu. Önce ASVEL’e gidecekti, transferde sorun çıkınca Partizan’a imza attı.
1 sene Sırbistan kariyeri sonrası Türkiye’ye geri dönüşü, Ümit Milli Takım’dan arkadaşı Hakan Demirel ile birlikte yaptı. Birinci ve ikinci serüveninde ama az ama çok bir şekilde takıma katkı vermeyi başardı.
BO MCCALEBB
Partizan’da oynadığı sezon ve istatistikleri: 2009-10 | 12.3 sayı 2.8 asist
Fenerbahçe‘de oynadığı sezon ve istatistikleri: 2012-14 arası | 13.5 sayı 3.3 asist (En iyi sezonu)
Mersin BŞB’de kankası Chris Lofton ile ortalığı birbirine katarken daha adı çıkmış, hatta Türk pasaportu alması bile konuşulmuştu. Fakat daha çok göz önünde olan isim Chris Lofton’du.
McCalebb, Lofton’dan çok daha spektaküler bir oyuncuydu. Fakat takımınızda bir maçta 13 veya 17 üçlük atan bir oyuncu varsa onun gölgesinden nasıl kurtulabilirsiniz ki? McCalebb kendine muhteşem bir kariyer rotası çizdi, sezon bittiği gibi Partizan’a imzayı attı. Çünkü hala hamdı ve Avrupa basketboluna adaptasyonunu tamamlaması gerekiyordu. O da Dusko Vujosevic’in izini takip etti.
O sezon Partizan, EuroLeague’in en güzel sürprizlerinden birine imza attı. Aleks Maric ve Jan Vesely ile kurdukları işbirliği, Mayıs ayında hala Avrupa arenasında kalmalarını sağladı.
Dünya’nın her yerinde “underdog” takımlara olan bakış açısı aynıdır. Partizan sezonu üçüncülükle bitirdi fakat “gönüllerin şampiyonu” sıfatı onlardan başka kimseye kalmadı.
Montepaschi Siena’da geçen iki iyi sezon ve ardından Fenerbahçe. İlk yılında kurulan kötü kadronun suçu onun üzerine kalmadı fakat Zeljko Obradovic‘in gelişiyle birlikte takımdaki yerini yavaş yavaş kaybetti. McCalebb yetenekli bir skorerdi, Zoc’a ise bir lider lazımdı. Bu yüzden iki tarafın yolları ikinci sene ayrıldı.
Partizan’da oynadığı sezon ve istatistikleri: 2008-11 arası | 10.9 sayı 5.2 ribaunt (En iyi sezonu)
Fenerbahçe‘de oynadığı sezon ve istatistikleri: 2014-Günümüz | 12.2 sayı 5.6 ribaunt (En iyi sezonu)
Jan Vesely için Partizan’daki hikayesiyle Fenerbahçe‘deki hikayesi bir yandan tabandan tabana zıt, bir yandan da çok benzer. Partizan’a geldiğinde Vesely ülkesinde parladıktan sonra Slovenya’da kendini göstermiş ama gelişmesi gereken bir genç uzundu.
Tavanının nerede olduğunu kimse bilmiyordu ama olması gereken yere gelmişti. Orada bulunduğu üç sezonda Partizan onu yavaş yavaş olgunlaştırdı, işleri bittiğinde NBA seviyesine çıkmaya layık görülen bir genç uzun ortaya çıkmıştı.
NBA’de geçirdiği yıllar o genç uzunun sürekli kendine bir rol aramasıyla ve kendine sunulan görevlerle çelişen özellikleri ve eksikleriyle boğuşmasıyla geçti.
Fenerbahçe’ye adı anıldığında NBA seviyesine gelip kendini bir şekilde kanıtlamış bir Avrupalı yetenek, Eski Kıta seviyesi için tartışmasız elit bir oyuncuydu. Ama kendini gösterdiği NBA’den sonra onun yeteneklerini daha doğru kullanan, rolünü daha iyi anlayan bir kulübe, belki de bir yuvaya ihtiyacı vardı.
Yine EuroLeague’de tavanının nerede olacağını kimse kestiremiyordu ama yine olması gereken yere gelmişti. Ardından Fenerbahçe formasıyla başardıkları artık sarı-lacivertli kulübün tarihinde yazıyor.
BOGDAN BOGDANOVIC
Partizan’da oynadığı sezon ve istatistikleri: 2010-14 arası | 15 sayı 4 ribaunt 3.9 asist
Fenerbahçe‘de oynadığı sezon ve istatistikleri: 2014-17 arası | 14.3 sayı 3.9 ribaunt 2.7 asist
Galiba listedeki oyuncular içinde en kusursuz hikaye onunkisi: Bir yerel takımda keşfedilerek Partizan’a gitti. Koç Vujosevic rehberliğinde adım adım yükseldikten sonra Partizan’da gerçek bir yıldız gibi parladı.
Elbette Zeljko Obradovic – Maurizio Gherardini ikilisinin dikkatinden kaçamadı. Avrupa tarihinin gördüğü en başarılı Sırp koçun öğrencisi olduğu Fenerbahçe‘de simgeleşti, kahraman oldu. Bir yıldız olmanın da ötesine geçip sarı-lacivertli taraftar için sarı-lacivertli basketbolun sembolüne dönüştü.
Ve Atlantik’in ötesinde de bir yıldız olmak için NBA’in yolunu tuttu.
İki kulübün de kimliğini Bogdanovic kadar doğru ve net şekilde yansıtan başka bir basketbolcu bulmak çok zor. Bogdanovic, Partizan’ın temsil ettiği çalışma, gelişme ve hep fazlasını arama azmini ve Fenerbahçe’nin temsil ettiği büyük anlar için yaşama ve her şartta kazanma isteğini tek vücutta buluşturuyor.
Tüm bu yazı fikri bir insan olsaydı, Bogdan Bogdanovic olurdu.
Nereden başlasak? Nasıl anlatsak?
Zeljko Obradovic kariyeri boyunca birçok farklı durumdan, birçok şampiyonluk çıkarmış bir usta. Her bir şampiyonluğunun hikayesini irdelesek içlerinden birçok zorluk, birçok anektod, “mucize” çıkar.
Ama herhalde imkansız olduğu düşünüleni başardığı iki tanesi öne çıkıyor.
İç savaşın ortasında, kendi salonunda basketbol oynayamayan bir takıma yaşattığı Avrupa şampiyonluğu.
Ve 10 yıllardır gelen yatırım, çaba, ümit, hırs ve uğraşa karşın bir türlü Avrupa şampiyonu çıkaramayan bir ülkeye getirdiği Avrupa şampiyonluğu.
Obradovic’in başarı ve kazanma karakteri iki ülkeye ve kulübe zor zamanlarda umut ve mutluluk verdi. Partizan ve Fenerbahçe belki bambaşka şampiyonluk öykülerine sahipti ama ikisi de Sırp dehayla imkansızın mümkün olduğunu yaşayarak gördü.
Bir tarafta Sırbistan iç savaşın ortasında, diğer yanda Türkiye çalkantılı ve korku dolu günleri arkasında bırakan bir şehrin ortasında bir Avrupa şampiyonluğu kutladı.
Fenerbahçe – Partizan bağlantısına en anlamlı, en mutlu, en unutulmaz anları kazıyan adam tabii ki ondan başkası olamazdı.