by Jeff Eisenberg / Çeviri: Anıl Can Sedef
Bu yazı ilk olarak 10 Temmuz 2018 tarihinde Yahoo Sports’ta yayınlanmış, Türkçeye uyarlanarak çevrilmiştir.
UCLA’in eski yıldızı Tyler Honeycutt polisle çatıştıktan sonra kendini vurmasından hemen önce lisede koçluğunu yapan adamı Los Angeles’taki evine sohbet etmeye çağırmıştı.
Bort Escoto hiç vakit kaybetmeden arabasına atlayıp Honeycutt’ın yardım çağrısına karşılık vermek için yola çıktı.
Eski koçu, Honeycutt için Haziran aynının ortasından bu yana endişeliydi. Çünkü 27 yaşındaki oyuncu, Rusya’dan eve döndüğünden bu yana anormal davranışlar sergiliyordu. Arkadaş grubunu ve ailesini gittiği her yere götüren Honeycutt bir anda yatak odasında yalnız başına günler geçiren birine dönüşmüştü.
Escoto, Honeycutt’ın annesine bir sorun olup olmadığını sorduğunda o da endişeli olduğunu söylemişti. Amerikalı oyuncu bir süredir düzenli yemek yemiyor ya da uyumuyordu. Çevresinde olmak durup dururken değişen ruh hali sebebiyle zorlaşmıştı.
Onun için bir akıl hocası ve baba figürü olan Escoto şöyle anlatıyor:
“Hepimiz müdahale etmeye çalıştık. Annesi, kız arkadaşı, ben… Ama herkesi kendinden uzaklaştırdı. Beni birkaç kez arayıp konuşmak istediğini söyledi, sonra iptal etti. Yorgunum ya da uyumam lazım dedi. Böyle davranmazdı. Tanıdığım adam bu değildi.”
Escoto o gün Honeycutt’ın fikir değiştirmesine izin vermeden hızla yola koyulmuştu ama annesi yoldayken onu aradığında durum yine değişti. Honeycutt garip davranışlar sergiliyordu, annesi can güvenliğinden endişeliydi, polisi aramış ve eve gitmelerini istemişti.
Sonrasında hiç kimsenin olacağını düşünmediği bir kabus gerçek oldu. Aradan geçen üç günün ardından hala durumu hazmetmekte zorlanıyorlar.
Los Angeles Polis Departmanı, Honeycutt’ın polis memurlarını gördüğünde ateş açtığını ve onların da ateşe karşılık verdiğini raporunda bildiriyor. Honeycutt sonrasında evin içerisine saklanıp dokuz saat boyunca beklemiş. Polis bu sürenin sonunda evi bastığında kendisini bilinçsiz halde bulmuş.
Polis yaptığı soruşturmada Honeycutt’ın bir polis tarafından vurulmadığına karar verdi ve kendisine ateş açması sonucu oluşacak yaralardan can verdiğini söylüyor. Bu konudaki soruşturma devam ediyor, yani Honeycutt’ın ölümünün kaza mı, intihar mı olduğu hala net olarak açıklanmadı.
Honeycutt’ın şaşkınlık verici ölümü hem ailesini hem arkadaşlarını da birçok farklı ve zor soruyla baş başa bıraktı.
Honeycutt’ın son dönemdeki garip davranışlarına ne sebep olmuş olabilirdi? NBA’de tutunamamış olması kaygı ve depresyona sebep olmuş olabilir miydi? Ve hepsinden önemlisi dışa dönük kişiliğiyle bilinen, sevgi dolu bir ailesi ve kendisine destek olan arkadaşları olan genç bir adam kendi ölümüne sebep olmadan önce neden kimseden yardım istememişti?
Honeycutt’ın arkadaşı ve UCLA’den eski takım arkadaşı Anthony Stover anlatıyor:
“Hala şoktayım. İnanamıyorum. Daha fazlasını bilmek isterdim çünkü yıllardır tanıdığım ve sevdiğim insan böyle biri değil. Tyler’dan hiç olumsuz bir şey duymamıştım bile. Ne zaman konuşsam sevgi dolu sözler söylerdi. Okuduğum detaylar yakından tanıdığım o neşeli ve şakacı adamla çok alakasız.”
Neşeli çocuk Honeycutt’dan NBA yeteneğine
Honeycutt’ın arkadaşları ve ailesinin hiç beklemediği olayların nedenini anlamak için onu, onların gözünden görmeye çalışmak gerekiyor.
En büyük amacı tek başına yaşayan annesine rahat bir hayat sağlamak için para kazanmak olan oğlan çocuğunu, lise salonunda geceleri şut çalışacak kadar çalışkan genci, basketbolla yola devam etmesi kesin olmasına rağmen arkadaşlarına söz verdiği için voleybol takımını bırakmayan arkadaşı tanımadan Honeycutt’ın durumunu anlamak imkansız.
Honeycutt’ın sporda parlak bir geleceği olacağını gösteren işaretler liseye başladığında pek yoktu. Boyu kısaydı, çıta gibi zayıf bir çocuktu ve dışa dönük, mizahçı kişiliği spordaki becerilerinden daha çok dikkat çekiyordu.
Boyu uzayınca lisedeki ikinci yılında takımın basketbol takımına girdi. Koçu Escoto’ya bir üniversite bursu kazanmak ve NBA’de oynamak istediğini söyledi. Escoto bunun için çok çalışması gerektiğini söyleyip güldü ve delikanlının kararlılık seviyesini test etmeye karar verdi.
“Yazın her gün çalışmamız gerektiğini söyledim, sonra da bilerek antrenmana gelmedim. Beni arayıp durdu, gelmemi istedi. Bahane uydurdum, yarın gelirim dedim. Üçüncü gün geldiğinde kararımı vermiştim, bu işte ciddiydi.”
Boyu 2.03, bilekleri yumuşacık olunca, lisedeki son yılında dikkatleri çekti. Çünkü çılgın bir atletizmi, doğal bir pas yeteneği vardı. Bir anda hiç tanınmayan bir oyuncuyken ülkenin ilk 50 yeteneği arasına girdi. En önemli üniversitelerin basketbol programları onu radarına aldı. Arizona, USC, UCLA, Gonzaga, Texas ve Washington gibi takımlar onu aramaya, ailesinin kapısını çalmaya başladı.
2009’da UCLA’e geldiğinde ülkenin en iyi 100 yeteneğinden dördü daha onunla takım arkadaşı olmuştu. Bruins bir geçiş dönemi yaşayacak, işler beklenenden çok daha zor olacaktı. Üç sene üst üste Final Four yapan takımdan sonra toplanan kadro büyük başarılara hazır değildi.
Eskisi kadar yetenekli, disiplinli ya da savunma odaklı değildiler. Zayıf takımlara maçlar kaybederken İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana dördüncü kez sezonu %50’nin altında bitirdiler.
Honeycutt UCLA’in son 18 maçında ilk beşte oynadı, takımın en iyi ribauntçusu oldu ve sezonun olumlu noktalarından biriydi. O dönem gelen keskin eleştiriler ve yaşanan fiyaskoyu takım arkadaşları onun şakaları ve olumlu tavırları olmasa kaldıramayacaklarını bugün bile söylüyor.
Duşlarda yaptığı şakalar, saçını beğenmediği arkadaşlarına berberlik yapması hala yüzlerde gülümsemeyle hatırlanıyor. O dönemki koçu Howland anlatıyor:
“İnanılmaz yetenekli bir basketbolcuydu. Şutu, pasları ve ribauntları iyiydi, evet ama bir de herkesin beraber olmayı sevdiği bir çocuktu. Harika bir karakteri vardı. Hep neşeli, her zaman mutlu, her zaman güleçti.”
Honeycutt üniversitedeki ilk yılında çok yönlü yeteneğini zaman zaman sergilese de asıl ileri adımı ikinci yılında atacak, UCLA’in Amerika gündemine dönüşünü sağlayan isimlerden olacaktı.
UCLA kariyerinin en kritik performansıyla NBA çapında bir yetenek olduğunu da gösterdi. Aralık 2010’da yıldızlarla dolu bir Kansas takımına karşı, gelecekte NBA tarafından seçilecek beş rakibinden de daha parlak bir oyun oynadı. Jayhawks potasına 33 sayı bırakıp smaçları, akrobatik turnikeleri ve üçlükleriyle göz kamaştırdı.
Bitime beş saniyeden az kala skoru eşitleyen şutu potaya göndermesiyle herkes şunu fark etmişti: Honeycutt’ın üniversitedeki ikinci yılı, sonuncu olacaktı. NBA scout’ları salonu heyecanlı gözlerle terk etti, Honeycutt’ın telefonu menajer yağmuru altındaydı.
Stover anlatıyor:
“O maçtan sonra ‘NBA’in keyfini çıkar’ dedim. O kadar büyük bir sahnede insanların gözünden kaçması mümkün değildi. İnanılmaz bir performanstı.”
NBA kariyeri neden 24 maçta bitti?
Sacramento Kings onu 2011 NBA Draft’ının 35. sırasında seçtiğinde üzerinde jilet gibi gri bir takımla Adam Silver’ın elini sıkmaya gitti, yüzünde kocaman bir tebessüm vardı. 20 yaşındayken NBA’de başarılı olacağından o kadar emindi ki kendine şimdiden bir Mercedes ve pahalı mücevherler almıştı. Ligden ayrılmadan önce sadece 24 maçta oynayabileceğini ve NBA’de bir başka şansı olmayacağını kesinlikle düşünmemişti.
NBA rotasyonuna hazır olmayan, genç ve ham pek çok oyuncu gibi kariyerine G League’de başladı. Sacramento onu Reno Bighorns’a gönderdi. Amaçları biraz daha tecrübe kazanması, ağırlık odasına girip kalınlaşması ve oyunundaki kusurları kapatmaya başlamasıydı.
Bıraktığı ilk izlenim pek hoş olmadı. İlk antrenmanına 30 dakika geç geldi. Koçu Paul Mokeski’ye yolunu kaybedip tesisleri bulamadığını söyledi:
“Tyler’a böyle saçmalıklara tahammülüm olmadığını söyledim. Zamanında gelmesi gerekiyordu, yani antrenmandan 15 dakika önce sahada, çalışmaya hazır olmalıydı.”
Sonraki gün Honeycutt bu kez 20 dakika geç kaldı. Yine yolunu kaybettiğini söyledi. Üçüncü gün de birkaç dakika geç kaldı. Koç Mokeski, Kings organizasyonunu durumdan haberdar edince ceza olarak maaşı kesildi, genç çaylak geç kalmamanın önemini bu kez anlamıştı:
“Bu kadar genç bir insana binlerce, hatta milyonlarca doları o yaşta veriyorsanız, her zaman doğru şeyleri yapması, odaklanması ve tevazuyu elden bırakmaması zordur. Tyler’ın olgunlaşması gerektiğini ilk günden anlamıştım. Bir profesyonel olmanın ne demek olduğunu öğrenmesi lazımdı.”
Mokeski zaman geçtikçe Honeycutt’ın iyi kalpli bir insan olduğunu daha iyi kavradı. Pek çok G League oyuncusu okullara yapılan ziyaratleri zorunluluk olarak görürken Honeycutt çocukların yüzünü güldürmekten keyif alıyor, onlarla kolay ilişki kuruyor, bazen yakar top oynuyor bazen de onlarla beraber boyama yapıyordu.
Dikkat çeken bir başka şey de maçlar öncesinde ısınırken yaptığı muhteşem smaçlardı. Yaptıklarıyla herkesi kendine hayran bırakıyordu.
Fakat sorun şu ki en parlak anları ısınma idmanlarında kaldı. Kings hücumda zorlu şutlarla yetinmesinden şikayetçiydi. Savunmada bazen kontak kapatıyor, maçlar arasında da sert idmanlar yapmıyordu.
Honeycutt 15 NBA maçına çıktığı çaylak sezonunda hiç manalı süreler almadı, bütün şansları sezonun son ayında geldi. Sonra da zamansız sakatlıklar… Yaz aylarında stres kırıkları yaz liginde oynamasına, antrenman kampına katılmasına engel oldu ve Kings‘e kendini affettirme fırsatı hiç gelmedi.
NBA’deki ikinnci sezonunda ilk 60 maçında sadece dokuzunda oynayıp en fazla 7 dakika süre alması artık bir şeyi gösteriyordu: Sacramento’nun planlarında o yoktu. Genel menajer Geoff Petrie onu Thomas Robinson ve Francisco Garcia’yla beraber Houston’a yolladı.
Rockets formasıyla tek maça dahi çıkamadı. Houston’ın G League takımında sekiz maça çıktıktan sonra serbest bırakıldı. Ve öylece Honeycutt’ın NBA kariyeri sona ermişti.
Escoto’ya göre oyuncusu bunu hiç unutamamış:
“En büyük pişmanlığı NBA’deki fırsatını iyi değerlendirememiş olmasıydı. Bazı hatalar yaptığını o da biliyordu ama durumu düzeltip geri dönmek için de çok uğraştı.”