by Semih Tuna / info@eurohoops.net
Banvit Basketbol Kulübü son yıllarda sürekli yükselen bir grafik çiziyor ve yaptıklarıyla da diğer kulüplerimize örnek olmaya devam ediyor.
Genç oyunculara önemli şanslar veren Banvit, takımı çalıştıran isimlerden bağımsız bu prensibini hep koruyor ve ülke basketbolumuzun önemli oyuncular kazanmasında büyük rol oynuyor.
Bandırma ekibi, özellikle son dönemde Sasa Filipovski ile yaşadığı yükselişle de göz doldurdu ve hatta Basketbol Şampiyonlar Ligi’nde finale kadar yükselerek hepimizi gururlandırdı.
Her ne kadar Banvit’te sistem artık koçtan bağımsız ilerliyor gibi gözükse de Bandırma ekibi koç tercihlerinde de ne kadar doğru işler yaptığını gösterdi.
Eurohoops Fırın, Tahincioğlu Basketbol Süper Ligi takımlarının tarihlerindeki en iyi şutörleri serisini noktalayıp yeni bir seriye geçiyor: En başarılı koç performansları.
İşte Banvit tarihinin en iyi iş çıkaran koçları:
Tab Baldwin (2005-2006)
2004-05 sezonu, Banvit için bir milat niteliği taşımaktaydı. İkinci ligdeki kabuğuna artık sığmayan ve sezonu şampiyon olarak tamamlayan Bandırma ekibi, kuruluş tarihinden bu yana ilk kez Türkiye’nin en üst seviyesinde mücadele edecekti.
Sezon içerisinde Gencer Baytimur’un yerine başantrenör vazifesi için Tab Baldwin getirilmişti. Şaşırtıcı bir hamleydi. Dünyanın öbür ucundan bir Yeni Zelanda’lı koç, lige henüz yeni çıkmış ve şu anki seviyesinde bulunmayan Basketbol Süper Ligi’ne gelmişti. Baldwin, kendisine yeni bir meydan okuma belirlemişti.
İlk yıl, Banvit için fırtınalı geçmişti fakat Baldwin ve ekibi, gemiyi bir şekilde limana yanaştırmayı başardı. İkinci sezon öncesi hedefler yine büyük değildi. Banvit, başarılı olmak için bir sistem oturtmak gerektiğinin farkındaydı. Bu da zaman alacaktı. Baldwin, ikinci sezonunda takıma kendi transferlerini yaptı ve yolculuk başladı.
İlk tam sezonunda takımın oyun kurucusu olarak adını yavaş yavaş büyük harflerle herkese ezberleten Can Akın vardı. Kaptan Radosevic’in yanında yardımcı skorer Ersin Görkem. İnşaa etmeye çalıştığı yapının merkezine oturtulmuş bir Yeni Zelandalı daha: Pero Cameron.
Saha içindeki “coaching” kavramını o günlerde yeniden yazan Tab Baldwin ve öğrencileri, iç sahada Efes Pilsen, Fenerbahçe, Beşiktaş Türk Telekom gibi ekipleri dize getirmiş ve playoff’ta yine Telekom’u 3-2 ile geçerek Ülkerspor’un rakibi olmuştu. Ülkerspor; Galatasaray ile birlikte normal sezonda Banvit’in yenemediği tek takımdı. O dönemin en büyük 2 gücünden biri olan Ülkerspor’a 4 zorlu karşılaşma yaşatsalar da elenmekten kurtulamamışlardı.
Tab Baldwin’in Banvit’te kurduğu takım, Türkiye’nin gelmiş geçmiş en heyecan veren takımlarından birisiydi. O takım, Bandırma halkının bu spora daha çok ilgi duymasında da önemli pay sahibi oldu.
Orhun Ene (2012-13)
Banvit tarihinin ikinci miladı olarak sayabileceğimiz yıl, 2009 yazı olabilir. Bandırma ekibi sezon başlangıcı öncesi Türkiye A Milli Takım yardımcı antrenörlük görevini sürdüren Orhun Ene ile 3 yıllık bir anlaşma imzalıyor.
Banvit altyapı fabrikasının artık üretime geçtiği dönemler de o senelere denk geliyor. Genç Türk oyunculara ne kadar güvendiğini şimdilerde TOFAŞ’ta da gösteren Orhun Ene, yavaş yavaş İzzet Türkyılmaz ve Şafak Edge gibi genç oyuncuları A takıma yükseltiyor ve oyuncularından verim almaya başlıyor.
Nakış nakış işlenen sezonlar sonrası Banvit, üst üste 3 kez ligde yarı finale yükseliyor. Bir gün final de gelecek, orası kesin. Ne zaman olacağı muamma.
2012-13 sezonu öncesi Banvit, tarihinin en büyük transferine imza atarak CSKA Moskova’dan Sammy Mejia ile sözleşme imzalıyor. Oyun kurucu pozisyonunda Kalin Lucas; kanatlarda Serkan Erdoğan-Keith Simmons ve Sammy Mejia. 4 numara pozisyonunda ise bu ülkeye gelmiş, aidiyeti en yüksek ve oyunculuğu her zaman üst seviyeyi temsil eden Chuck Davis. Playoff ilk turunda Beşiktaş‘ı, ardından Anadolu Efes‘i geçen Banvit’in rakibi ise Galatasaray.
Dönemin Galatasaray‘ı, ligi ilk sırada tamamlayan ve durdurulması gerçekten çok zor bir takım. Arroyo-Gordon-Markoishvili-Macvan ve N’dong beşlisi, Banvit’e şans tanımayıp şampiyon olsa dahi Banvit’in yaptığı azımsanmayacak seviyede büyük bir iş.
Dimitris Itoudis (2012-13)
Dimitris Itoudis’i saha kenarında ilk kez başantrenör olarak gördüğüm zamanı hatırlıyorum. İstanbul’da oynanan bir hazırlık turnuvası maçıydı.
Itoudis, 80’lerin Amerikan mafya filmlerindeki başrol karakterler gibi giyinmişti. Üstünde siyah bir tişörtle bol bir beyaz pantolonu kombinlemişti. Davranışları da tam olarak öyleydi. Kimse onun sözlerine karşı çıkamıyor, takım ona inanmış bir vaziyette verdiği direktifleri sahaya yansıtmaya çalışıyordu. Itoudis, bir takıma liderlik etmek için doğmuştu. Ona da bu fırsatı ilk kez veren takım Banvit olmuştu.
Zeljko Obradovic‘in yardımcılığından sonra 1 yıl izin yapan Dimitris Itoudis, Türk basketbol severler için de bir merak konusuydu. O, olağanüstü bir ikinci adam mıydı? Basketbolu kitap gibi bilmeniz, başantrenör olacağınız anlamına gelmiyor haliyle. Liderlik için başka melekelerinizin bulunması da şart.
Dimitris Itoudis, sahaya çıktığı istinasız her maçta ne kadar büyük bir potansiyel vaad ettiğini bizlere gösterdi ve Banvit, yıllar sonra ilk kez bir sezonu sadece “2 mağlubiyetle” bitiren ilk takım oldu.
Playoff’ta TOFAŞ engeline takılmadılar. Yarı finalde ise geçtiğimiz sezonun rövanşı gerçekleşti. Karşılarında bir nebze daha oturmuş bir takım görüntüsünde olan ve Carlos Arroyo gibi bir lidere sahip Galatasaray, Kara Ali Acar Spor Salonu’ndaki ilk maçı kazanıp rüzgarı lehine çevirmişti. O rüzgar seride tersine dönmedi.
Buna rağmen 28-2’lik normal sezon derecesi, Dimitris Itoudis isminin burada yer almasını sağlıyor. Yunan koç, Ocak ayında yaptığı açıklamada da Banvit’e karşı duyduğu sevgiyi anlatmıştı.