by Grant Hughes / Çeviri: M. Bahadır Akgün
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı ilk olarak 25 Temmuz 2018 tarihinde BR’da yayınlanmış v
Henüz ortalık durulmuş değil ancak NBA’de serbest oyuncu piyasası döneminde altı hafta geride kaldı ve ligin şu ana kadarki durumuna bir bakmakta fayda var.
Artık Batı Konferansı daha da güçlendi, süperyıldızlar yer değiştirdi, kimsenin harcayacak parası yokken geçişler yaşandı ve sorulacak çok sayıda soru ortaya çıktı. Biz asıl soruyu soralım.
Bütün bunlar ne anlama geliyor?
Güvenli cevap turucu bir cevap olur. Temkinli bir düşünce süzgecinden geçmiş bir cevap olur. Ki bu da… HAYIR!
Biz cesur bir cevap vereceğiz. Yarım yamalak iş yapmak, işgüzarlık yapmakla aynı. Biz çeyrek iş yapacağız. Bunlar mantıksız çıkarımlar sonuçta.
Kadroları yeniden yapılandırma sürecinde birçok kontrat dönüyor, gece yarıları toplantılar yapılıyor. Takaslar ve kontrat uzatmalar aynı resmin bir parçası hâline geliyor. Bizim bunları toptan inceleyeceğimiz yerler olacak.
Sağduyunuzu girişte bırakın lütfen, mantıksızlığa hazır olun.
Doğu Konferansı Asla Daha Üzgün Olmamıştı
NBA’de yılın takımına seçilmiş olan 16 aktif oyuncudan 10’u Batı Konferansı’nda oynuyor. Son sekiz NBA Finali’nde Doğu’yu temsil eden LeBron James artık Los Angeles Lakers forması giyecek.
Yetenek düzeyi çökmüş durumda. Ligin en iyi oyuncuları yıllarca Batı’da artık. Büyük bir uçurum doğmuş gibi gözüküyor.
Konferans dengesizliğinin farkındaydık zaten. Bu yeni değil. Ancak ligdeki güç dengesizliğinin takımların düşünce şeklini nasıl değiştirdiği son bir serbest oyuncu hamlesi gösterdi.
Kevin Love’ın Cleveland Cavaliers ile imzaladığı 120 milyon dolarlık kontrata farklı açılardan bakılabilir ancak en ilginçlerinden biri de Cavs‘in LeBron sonrası dönemde kendilerini hangi pencereden gördüğüyle ilgili teori.
Zayıf bir konferansta dördüncü sırayı alıp ligde James varken net verimlilikte 13. sırayı alan, onsuz dağılacak olan bir takım için mantıksız bir hareket değil. Cleveland’ın böyle düşünmesi belki mantıksız olur ancak Love ile imzalanan yeni kontrat, Cavs’in lotarya takımı olduğuna ikna olmadığını gösterebilir. Kulağa her ne kadar garip gelse de haklı olabilirler. Doğu artık pek de iç açıcı değil.
Toronto Raptors, Boston Celtics, Philadelphia 76ers ve bir de belki Milwaukee Bucks dışında playoffta yeri garanti olan hiçbir takım yok. Washington Wizards barut fıçısı sanki. Indiana Pacers, geçen yılın bir yanılgı olmadığını kanıtlamak durumunda. Miami Heat de 100 pozisyon başına rakiplerine yarım sayı fazla atabilen bir kadro ile lige giriş yapacak.
Cavs, playoffa kalabilmek için Detroit Pistons veya Charlotte Hornets‘ı geçebilir mi? Bu soruyu soruyor olmamız bile Doğu’nun ne kadar zayıfladığını gösteriyor.
Warriors Hiç Olmadığı Kadar Rahat İlerleyecek
Luc Mbah a Moute ve Trevor Ariza’yı kaybeden Houston Rockets bir adım geri gitti. Sonra da yıldız dışında bir role asla ısınamayan ve geçen sezon doğru düzgün şut sokamayan, ligin en kötü savunmacılarından Carmelo Anthony’yi kadroya katarak bir adım daha geri attılar.
Yani Doğu’yu eleştirmek için birkaç yüz kelime harcamış olsak da Batı’da kritik anlamda geriye gitti: Diğer takımlar ile Warriors arasındaki uçurum büyüdü.
Hâl böyle olunca Warriors, DeMarcus Cousins’ın iyileşmesi için hiç acele etmeyecek. Şubat ya da Mart ayına kadar oynamasa da önemli değil. Normal sezonda hiç oynamasa da muhtemelen yine de önemli değil.
Stephen Curry, Kevin Durant, Klay Thompson ve Draymond Green, haftada bir maç patlama yapabilirler. Bu oyunculardan biri bile 70 maça çıkacak olursa sürpriz olur. Andre Iguodala ve Shaun Livingston arka arkaya bazı maçlarda dinlenecekler. 2018-2019 sezonunda toplam 100 maçtan fazla oynamayacaklar. Onların dakikaları Jonas Jerebko, Quinn Cook ve çaylak Jacob Evans arasında dağılacak.
Warriors’ın kilit oyuncularının sürelerini nasıl değiştireceği önemli olmayacak. Ligin yıldızları gereksiz yere dinlendirme politikası nedeniyle ceza almaktan kaçmaya çalışacaklar. Ama bu anlamda müsamahayı hak eden bir takım varsa o da Warriors. Son dört yılda normal sezon ve playoffların toplamında ortalama 100 maçın üzerine çıktılar.
İşin motivasyon tarafı bir yana, Cousins’ın kariyerini oyuncuya bir şampiyonluk kazandırarak canlandırma görevi de oldukça iyi bir görev. Böylece Warriors bir şeylerle meşgul olabilecek. Ancak hanedanın bu noktasında (evet artık bu kelime resmen kullanılabilir), Warriors’ın normal sezonu hafife alması zaten meşru gözükecekti. Rockets ve diğerlerinin güç kaybetmesiyle Warriors’ın Mayıs’a kadar yatması daha da normal kabul edilecek.
2017-2018 sezonunda Warriors ikinci kısımda top oynamaya başladığı için rahatsız olan biri varsa bu yıl çok daha fazla rahatsızlık duymaya hazır olsun.
2018-2019 Warriors kadar rahat bir takım göremeyebiliriz.
LeBron’ın Şampiyonluk Günleri Geride Kaldı
LeBron James sonrası Kawhi Leonard ve Paul George’u kadrosuna katamayan Lakers şampiyonluğun favorisi olmak için herhangi bir hamle yapabilir miydi bilemiyorum. Ancak bu isimler yerine yaptıkları Rajon Rondo, Lance Stephenson, JaVale McGee ve Michael Beasley gibi eklemeler de mütevazı playoff macerasını bile hileli bir noktaya getiriyor.
James bu yıl finallerde kendini gösteremeyecek ve sekiz yıllık seri son bulacak.
Lakers savunucular gelecek yaza işaret edecektir. Leonard’ın gelmek için eli kulağında diyecekler ve belki de Durant’e dair boş hayaller görecekler. Ancak bunların hepsi kesinliğe uzak şeyler. James’in de 2019-2020 sezonunda 35 yaşında olacağını unutmamak lazım. O zamana kadar kilometre sayacında birkaç bin kilometre daha yazacak ve fiziksel bir düşüş yaşayacak.
James’in playoff oynamama ihtimali yok. Serilerde de onun aleyhine bahis yapmak güç. Ancak bu Lakers’ın kimseyi korkutacak bir şut yeteneği veya savunması yok. Gerçek bir zirve takımını korkutmak zaten şöyle dursun… Dahası yönetimin bu yaz gösterdiği yaklaşımla James’in seçtiği yer olmak dışında günümüz NBA’inde kazanmak için neyin gerektiğini pek de bilmediklerini gösteriyor.
LeBron’u getiren şey bu özgücülük oldu ancak onun gelişinden bu yana Los Angeles için her şey kötüye işaret ediyor.
James’in L.A. tercihi büyük oranda basketbol sonrası yaşamı içindi çünkü onun kalıcı şampiyonluk umuduyla dolu günleri artık geride kaldı.
Ligin Yeni Modası Kiralamak
Herkes Los Angeles öncesi bir yıllık bir durak olmasını beklerken Paul George, Oklahoma City Thunder‘da kaldı. Şimdi de Toronto Raptors, benzer bir riski Kawhi Leonard’ı kadrosuna katarak alıyor.
Hem George, hem de Leonard’ın bilindik L.A. arzuları nedeniyle değerleri düşüyor ancak bu durum, bizlere kısa vadeli kazançlar için takımların elindeki parçalardan vazgeçmeye daha istekli hale geldiklerini gösteriyor. Buradaki kilit nokta, “kiralık” olarak alınan oyuncuyu satın alma opsiyonu ile pazarlamak.
OKC, kültürü ve yüklü maaş teklifiyle George’u kadroda tutmayı başardı. Toronto da aynı süreci Leonard ile gerçekleştirmeye çalışacak.
Yönetimlerin hegemonyasının olduğu bir dönemde emekçi anlayışıyla kendi kaderlerini tayin etmeye çalışan oyuncuların sayısı arttıkça George ve Leonard gibi daha fazla senaryo göreceğiz.
Oyuncular, şu an bulundukları takımdan ayrılmak istediklerini takımlarına söylemek için daha fazla cesaret bulacaklar, hatta gitmek istedikleri yeri de söyleyecekler. Çünkü belli ki bu yaklaşım işe yarıyor. Oyuncunun bu hislerinden kamuoyunun haberi olduğu anda takım elindeki kozu kaybediyor ve sonra da söz konusu oyuncu hiç uğruna takımdan ayrılmasın diye elinden geleni yapıyor.
O noktada işe risk toleransı yüksek olan biri dahil oluyor.
George’un OKC’de kalma kararı da diğer bütün takımlara bir yıldız takımından ayrılmak istediği zaman, oyuncunun gelecek planı net gibi gözükse de şanslarını denemeleri gerektiğini gösteriyor. Durumlar bir yıl içinde değişebiliyor. Öncelikler farklılaşıyor. Bir yerden emin olan oyuncular bir sezonu belli bir takımda geçirdikten sonra başka bir arzuya kapılabiliyorlar.
Eğer niyetiniz varsa parite için iyi böylesi.