by Semih Tuna & Utkan Şahin / info@eurohoops.net
Türkiye basketbolu son 20 yıllık süreçte büyük değişimlere uğradı. Daha önce düşünülmeyen, hayal bile edilmeyen seviyelere çıkıldı. Dünyanın en iyi ligi olan NBA’e yıldız oyuncular gönderdik. Kulüp seviyesinde Avrupa’nın zirvesine çıktık. Milli Takımile Avrupa ve Dünya Şampiyonası’nda 2. olmayı başardık. Bu topraklarda hala futbol birinci spor ama basketbol son 20 yılda hiç olmadığı kadar ivme kazandı.
Böylesine bir ivme kazanmak için her zaman bir başlangıç noktası gerekir. Türkiye basketboluna birçok farklı kulüp ve basketbol insanı etki etti ama bu başlangıç noktasının odağında Efes vardı.
Aydan Siyavuş ile başlayan süreç, Aydın Örs ile birlikte kusursuz bir makine haline geldi. Efes, kulüp takımı olarak yaptıklarıyla bu ivmenin temel noktası oldu. Altyapısıyla, Avrupa’da kazandığı başarılarla, insanları bu spora çekmesiyle hep itiş noktası oldu.
Bugün işte bu güzide kulübümüzün uzun ve eski tarihine bakacağız ve 5 unutulmaz koç performansı üzerinden Efes‘in nasıl bu süreci yarattığını inceleyeceğiz.
Hazırsanız başlayalım!
Banvit Tarihinin En Başarılı 4 Koç Performansı
Beşiktaş Tarihinin En Başarılı 7 Koç Performansı
Galatasaray Tarihinin En Başarılı 5+1 Koç Performansı
Faruk Akagün (1976-1980)
Hegemonyaları kırmak çok zordur. Üstelik bunu lige çıktığınız ilk sene de yapmaya çalışıyorsanız bu çok daha zordur. Faruk Akagün ile Efes‘in hikayesi ise bu zor olguyu gerçekleştirmenin üzerine kurulu.
Başlangıçlar hep en zorudur. 1976’da Kadiköyspor’u Anadolu Efes satın aldığı zaman en dipteydi ve en dipten en yukarıya çıkışındaki bütün hikayede Faruk Akagün vardı. Faruk Akagün yönetiminde iki alt ligden başlayan Anadolu Efes, çok fazla zorlanmadan iki yıl içerisinde en üst lige çıktı.
Hedef yine şampiyonluktu ama 1978’te lige ilk yükseldikleri zamanda karşılarında Eczacıbaşı gibi bir dev vardı. 3 yıl üst üstte şampiyon olan Eczacıbaşı, bir önceki sezon lig tarihinin en rahat şampiyonluklarından birini kazanmıştı.
Yine de Efes tarih yazmayı başardı. Eczacıbaşı’ndan Doğan Hakyemez ve Mehmet Doğüşgen’i alan Efes, yabancı olarak ise yıllarca ligi domine edecek olan Billy Lewis ile yola çıktı. Sonuç ise unutulmaz oldu. Normal sezonu 3. sırada tamamlayan Efes, final grubunda Eczabaşı’nı 6-2 yıktı ve tarihindeki ilk şampiyonluğunu lige çıktığı ilk sene kazandı.
Eğer bu şampiyonluk olmasaydı Eczacıbaşı üst üstte 7 yıl lig şampiyonu olmayı başaracaktı. Faruk Akagün’ün Efes’i bu hegomonyaya “dur” diyene kadar. Faruk Akagün, bu şampiyonluktan sonra takımdan ayrılıp yıllarca Türkiye basketboluna farklı şekillerde yardımcı oldu.
Efes ile kazandığı bu şampiyonlukla, kazanan takım olarak anılmanın ilk adımının atılmasını sağladı.
Aydan Siyavuş (1983-1986, 1987-1990)
Eczacıbaşı’yla lig tarihinde görülmemiş bir hegemonya kuran, milli takımda o zaman rüyalarımızda bile olmayan başarıları yaşatan, bugün efsane dediğimiz pek çok ismi yetiştiren Aydan Siyavuş, Anadolu Efes ile de özel bir bağa sahip.
Hatta onun bağı Efes‘in kurulmasının öncesine dayanıyor. Anadolu Efes‘in 1976’da satın aldığı Kadıköyspor’da babası başkanlık yapmıştı. Kendisi ise ilk deneyimlerinin çoğunu burada yaşadı. Biraz yukarıda bahsettiğimiz hegemonyayı Eczacıbaşı’yla birlikte kuran Aydan Siyavuş, 8 yılda 6 şampiyonluk kazandıktan sonra takımdan ayrıldı.
Aslında ilk durağı Fenerbahçe‘ydi ancak yönetim sorun yaşayınca sezon ortasında Efes‘in başına geçti, 7 yıl lacivert-beyazlıları çalıştıracağı yolcuğa resmen başlamış oldu. Lig tarihinde ilk kez playoff’lu sistem 1983’te uygulanırken Siyavuş’un Efes’i, sezonu Eczacıbaşı’nın arkasında ikinci sırada tamamladı.
Herkes Eczacıbaşı’yla Efes’in finalde karşılaşmasını bekliyorsa da İTÜ’nün yaptığı büyük sürpriz her şeyi değiştirdi. İlk turda İTÜ Eczacıbaşı’nı 2-0 ile elerken, yıllar önce Karşıyaka’yı birinci lige çıkartan Siyavuş’un finaldeki rakibi eski takımıydı.
Efes, Karşıyaka’nın evinde oynanan maçı kaybetse de ev sahibi olduğu iki maçı kazandı ve tarihinin 3. şampiyonluğunu elde etti. Siyavuş ise bu kupayı 8. kez kaldırmış oldu.
O sezondan ardından bir yıllık kısa bir Beşiktaş dönemi dışında uzun süre Efes’in başında yer alan Siyavuş, lacivert-beyazlıları ligde bir daha şampiyon yapamadı. En büyük başarı Koraç Kupası’nda gelen çeyrek finaldi fakat bundan daha büyük bir şeyi de başarıldı. Efes ve milli takımda yıllarca asistanlığını yapan Aydın Örs, Siyavuş’tan bir yıl sonra takımın başına geçti ve Efes’e tarihinin en iyi dönemini yaşattı.
1998’de maalesef hayatını kaybeden Siyavuş, Türkiye basketboluna verdiği emeklerle her zaman hatırlanacak.
Not: Aydın Siyavuş’un Türk basketboluna kattıklarıyla ilgili ligin resmi sitesinin yazdığı bu uzun yazıya göz bakmayı unutmayın!
Aydın Örs (1992-1999)
Yukarıda bahsettiğim gibi Türkiye basketbolu son 20 yıllık süreçte büyük bir aşama kaydetti. Modern basketbolun başlangıcı Aydan Siyavuş ise bunu geliştiren ve olgunluk çağını yaşatan isim ise Aydın Örs’tü.
1981’de Efes‘in altyapısında göreve başlayan ve yıllarca hem milli takım hem de Efes‘te Aydan Siyavuş’un asistanlığını yapan Aydın Örs, 1992’de geçtiği Efes‘in başında unutulmaz bir sekiz yıl geçirdi. En son şampiyonluğunu 1984’te yaşayan Efes‘i tekrardan ayağa kaldıran Aydın Örs, basketbol felsefesini lacivert-beyazlılara aktardı ve Türk basketbolunun altın çağını başlattı.
1991-1992 sezonunda Halil Üner ile sezona başlayan Efes’te Şubat ayında takımın başına geçen efsane isim, çok kısa sürede etkisini gösterdi. Normal sezonu 4. sırada bitiren Efes, bir önceki yılın şampiyonu Fenerbahçe‘yi yarı finalde geçerken finalde ise Paşabahçe’yi devirerek şampiyon oldu ve 8 yıllık özlemine son verdi.
Fakat bu sadece devrimin ayak sesleriydi. 1992 yazında Petar Naumoski Türkiye’ye adım attı. Naumoski-Örs birlikteliği ise Türk basketbolunu hiç beklenmedik bir seviyeye çıkardı. Savunmada Aydı Örs’ün prensiplerini harfi harfine yerine getiren Efes, hücumda Naumoski’nin liderliğinde durdurulamaz bir takım oldu.
1993’te hiç kaybetmeden şampiyon olurken lig tarihinin en dominant performansını sergilendi. Üstelik o sezon Türk basketbolunda bir ilk daha gerçekleşti. Aydın Örs yönetimindeki Efes, Saporta Kupası’nda final oynadı ve Avrupa kupasında final oynayan ilk Türk oldu. Maalesef sonu iyi bitmedi. Efes, olaylı geçen finali 50-48 kaybetti ama bu kaybediş aslında 3 yıl sonra kazanmanın ilk adımıydı.
Aydın Örs yönetiminde 1994’te de şampiyon olan Efes, Naumoski’yi 1 yıllığına Benetton’a kaptırınca yarı finalde İbrahim Kutluaylı Fenerbahçe‘ye takıldı. Geri dönüşleri ise hatırlanacak cinstendi. 1996’da normal sezonu rahat bir şekilde lider tamamlayan Efes, playoff’ta hiç maç kaybetmeden şampiyon oldu. Avrupa’da ise bugün bile tüyleri diken diken o başarı yaşandı.
Koraç Kupası’nda fırtına gibi esen Efes, önce yarı finalde İtalyanların efsane takımı Bologna’yla karşılaştı. Efes; Sasha Djordjevic, Carlton Myers ve Dan Gay gibi büyük oyuncuların olduğu Bologna’yı İstanbul’da Ufuk Sarıca‘nın 9-12’lik üçlük performansıyla geçti. Finalde ise karşılarında Tanjevic’in Milano‘su vardı.
Dejan Bodiroga, Gregor Fucka, Ferdinando Gentile gibi yıldızlara karşı mücadele eden Efes, Petar Naumoski’nin liderliğiyle bu sefer kupayı kazandı. Bu bir Türk takımının Avrupa’da kazandığı ilk kupa oldu ve devrimin başlangıcıydı.
Örs yönetimindeki Efes, 1997’de bir kez daha şampiyon olurken bu şampiyonluk efsane koçun Efes ile 5. ve son şampiyonluğu oldu. EuroLeague’de Efes, çeyrek finalde ASVEL’in karşısına çıksa da “Kara Perşembe” diye hatırladığımız o gün, temsilcimizin Final Four’a gitmesini engelledi.
1997’den sonra iki sezon daha Efes’i çalıştıran Örs, 2000’de milli takımın başına geçti. Geride ise kazanmayı bilen, takım disiplini ve savunmasıyla tanınan, birçok oyuncuyu yetiştirmiş ekol bir basketbol takımı bıraktı.
Üstelik Aydın Örs’ün o günlerde asistanları olan iki öğrencisi ise daha sonraları lacivert-beyazlıların en büyük güvenceleri oldu.
Ergin Ataman (1999-2001, 2008-2010, 2017-?)
Öğrenciliğin birinci kuralı bir gün öğretmenini geçmektir. Ergin Ataman ise bunu hayatta başarmış isimlerden biri.
Aydın Örs döneminde Efes‘te asistan koçluk yapan Ergin Ataman, Telekom ve Karşıyaka’da gösterdiği performanslardan sonra Efes‘in başına geçti. Lacivert beyazlılarda artık ne Aydın Örs vardı ne de kulübün lideri Naumoski… Fakat Efes, Türk basketbolu için bir ilki Ergin Ataman ile başardı.
Hidayet Türkoğlu, İbrahim Kutluay, Hüseyin Beşok gibi yıldızların yanına Damir Mulaomerovic ve Predrag Drobnjak’ı koyan Efes, ligde şampiyon olamadı ama EuroLeague’de tarihe geçti.
Örs döneminde üç kere çeyrek finalde elenen Efes, Ataman dönemindeki ilk yılında ise “Kara Perşembe’nin” intikamını aldı. Çeyrek finalde yine ASVEL ile eşleşen Efes, ev sahibi avantajına sahip olduğu seriyi son maçta 68-66 ile kazandı ve Türkiye basketbol tarihinde Final Four’a giden ilk takım oldu.
Efes, Final Four’da Obradovic‘in Panathinaikos‘una kaybetse de 3.’lük maçında Barcelona’yı devirerek Final Four’da ilk galibiyet alan Türk takımı oldu.
Bir sonraki sezonun Şubat ayında takımdan ayrılan Ataman, 2008’de ise geri döndü ve Efes’e son şampiyonluğunu yaşattı. Fenerbahçe‘yle oynanan final serisinde Efes’in 2-0’dan gelip seriyi 4-2 kazanmasını sağlayan Ergin Ataman, Efes’in son 13 yıldaki tek şampiyonluğu kazandı.
O şampiyonluktan sonra da Efes’ten ayrılan Ergin Ataman, geçtiğimiz sezon ortasında geri döndü. Şimdiki hedefi ise kulübüne tekrar bir altın çağ dönemi yaşatmak!
Oktay Mahmuti (2001-2007, 2012-2013)
Her başlangıcın, her yükselişin ve her gelişimin bir de sonu olur. Oktay Mahmuti’nin Efes‘te geçirdiği süreç ise bu sona denk geldi.
Denk geldi diyorum çünkü özellikle ilk 6 yıllık dönemi ele alırsak aslında bir sonun gelmesi dönemsel bir rastlantı. Üstelik bir sonun gelmesi de oldukça normaldi. Her şeyin bu kadar hızlı değiştiği ortamda basketbolun da bu hıza ayak uydurması oldukça mantıklı olandı. Efes‘in bir ekol olarak verdikleri onun uzun süre zirvede kalmasını sağladı fakat sorun bu ekolün değişime uğraması gereken zamandı. Lacivert-beyazlılar bu treni kaçırdı.
Gelelim, Oktay Mahmuti’nin Efes başında geçirdiği sürece… Oktay Mahmuti, aynı Ergin Ataman gibi Aydın Örs’ün öğrencisiydi. Hatta Örs’ün basketbol felsefesi Ataman’dan daha çok Mahmuti’nin döneminde devam etti.
2000-2001 sezonda Şubat ayında başa geçen Mahmuti, ligde takımı şampiyonluğa taşıyamasa da Avrupa’da bir kez daha takımına Final Four oynattı. O sezon Avrupa basketbolunda yaşanan kriz yüzünden SuproLeague’de mücadele eden Efes, çok fazla zorlanmadan Final Four’a gitti. Final Four’da bir kez daha karşısında Panathinaikos‘u bulan Efes, Yunan devini yine deviremedi ama 3.lük maçında CSKA‘yı mağlup ederek üst üstte ikinci kez bu sıranın sahibi oldu.
2001-2002 sezonun başlangıcı ise aynı zamanda Efes’in 4 yıllık hükümdarlığının başlangıcıydı. Ligde üst üstte 3 yıl en büyük rakibi Ülkerspor’u geçen Efes, 4. yılında ise Beşiktaş‘ı devirdi.
Aynı dönemde Efes, pek çok kez EuroLeague’de Final Four’un kıyısından döndü. 2004-2005 sezonuna kadar TOP-16 Grubu’nda sadece grubu lider tamamlayan takım Final Four’a kadar gidiyordu. Efes, Avrupa’da başarılı performanslar sergilese de hep küçük detaylarla ikinci oldu. 2005’te ise hakemlerin damga vurduğu bir seri sonrası Efes, Panathinaikos‘a kaybetti. 2006’da bu sefer Papaloukas’lı CSKA‘ya dur diyemeyen Efes, Avrupa’da bir daha playoff oynamak için Oktay Mahmuti’nin ikinci dönemini beklemek zorunda kaldı.
2006’da Türkiye’de Ülkerspor’a dur diyemeyen Efes, 2007’de ise Fenerbahçe‘ye kaybedince Oktay Mahmuti’nin ilk dönemi sona erdi.
Galatasaray‘da geçirdiği sezondan sonra 2012’de geri dönen Oktay Mahmuti, Efes’i EuroLeague’de yıllar sonra son 8 takımın arasına soksa da playoff’ta şampiyon Olympiakos’a son maçta hatta son çeyrekte elendi.
Başarılı koç ilk döneminde yaptıklarıyla Efes’in altın çağının son bölümüne damga vurdu ve onun döneminde Efes pek çok yıldızı Avrupa’ya kazandırdı.