2000 ve Ötesi: BSL’de Her Sezonun En İyi İkilileri

05/Eyl/18 11:31 Temmuz 25, 2020

Utkan Sahin

05/Eyl/18 11:31

Eurohoops.net

Eurohoops Fırın, yeni yazısında BSL’nin son 19 yılına geri dönüyor ve sizlere en unutulmaz ikilileri sunuyor.

By Utkan Şahin & Semih Tuna / info@eurohoops.net

Son yıllarda basketbol çok değişti. Yıldız oyuncular hala çok önemli ama artık saha içerisindeki çeşitlilik de çok önemli. Bunun yanında özellikle NBA’de süper yıldızların birlikte oynamaya başlaması “Büyük ikililer” kavramını geride bırakmaya başladı.

Yine de 2000’den bu yana saha içerisinde ağır basan ve takımlarını yöneten çok fazla ikili izledik. Yakın dönemden hepinizin aklına gelecek en büyük ikililerden biri de Kobe Bryant – Shaquille O’Neal ikilisidir. Belki bu neslin o ikiliyle büyümesi ya da gözünden efsane olması hep bir yerlerde ikili aramamıza neden oldu.

Kimi zaman o ikiliyi bulabildik, kimi zaman ise bulamadık. Elbette o ikiliyi ararken Kobe – Shaq ikilisinin kişisel problemlerini göz ardı edip sahadaki harika işlerini göz önünde bulundurduk.

Eurohoops Fırın, 1999-2000 sezonundan bu yana ligimizde her sezonun en çok dikkat çeken ikilisini huzurlarınıza taşıyor…

1999-2000: David Rivers & Rashard Griffith (TOFAŞ)

Rashard Griffith tofaş ile ilgili görsel sonucu

Aslında bu konun çıkış yeri bu ikili. Onlar hakkında konuşurken bir anda kendimizi ligin en iyi ikililerini ararken bulduk.

1998-2000 yılları arasında iki kere üst üste şampiyon olan TOFAŞ, hepinizin hatırlayacağı gibi birçok silahı olan bir takımdı ama Griffith ve Rivers, o takımın liderleriydi.

EuroLeague şampiyonu olarak buraya gelen Rivers, zaten tam anlamıyla bir kazanandı. Yolu buralara 33 yaşında düştü ama oynadığı iki sezonda birçoklarının basketbola aşık olmasında büyük rol oynadı. Onu hücumda izlemek çok büyük bir zevkti. O kadar fazla hücum silahı vardı ki savunmalar ne yaparsa da yapsın o istemediği sürece onu durduramazdı.

Ayrıca çok büyük bir liderdi. İşler kötü gittiği zaman asla vazgeçmez, maç sonuna kadar TOFAŞ’ın geri dönmesi için her şeyi yapardı. TOFAŞ’ın uzatmada kazanarak şampiyon olduğu maçta takımının attığı 99 sayının 40’ını tek başına atması bunun en büyük örneğiydi.

Griffith ise Avrupa’nın durdurulamaz pota altı oyuncusuydu. Harika fiziğinin yanında inanılmaz güçlüydü. Pota çevresinde “hasta” olmadığı sürece onu durdurmak çok zordu. Finalde Rivers’ın suskun kaldığı maçta sahne alarak her şeyin yolunda gitmesini sağladı.

Bu yazı, bu şekilde değil de Top-10 şeklinde yapılsaydı, bu ikili ilk sıra için büyük adaylardan biri olurdu.

2000-2001: Steven Rogers & Olexandr Okunskyy (Darüşşafaka)

Steven Rogers, aslında bir TOFAŞ efsanesi ama kariyerin son bölümünde Daçka‘da Okunskyy ile birlikte unutulmaz bir performans gösterdi.

Daçka öncesindeki son birkaç yılda ligde çok fazla şans bulamasa da Rogers, Daçka’da ne kadar iyi bir skorer olduğunu topu tekrardan eline alınca herkese gösterdi. O takımın ön alanda sürükleyici oyuncusu Ukraynalı pivot Okunskyy ise pota altında işi çözen oyuncuydu.

2.15’lik boyuyla pota altında çok yer kaplayan Okunskyy, orta mesafe şutlarıyla da fark yaratıyordu. O sezon 15.2 sayı, 10.4 ribaundla oynayan Okunskyy, Daçka’yı taşıdı.

Bu ikilinin yanında bir de Alexander Jansen’e sahip olan Daçka, 20-6 derecesiyle ligi beklenmedik bir şekilde 3. sırada tamamladı.

2001-2002: Marcus Brown & Kaspars Kambala (Anadolu Efes)

Gelin, kabul edelim: Bu yazıyı açtığınız zaman, karşımıza bu ikilinin çıkacağını biliyorduk.

Aydın Örs sonrasında Efes Pilsen, EuroLeague’de iki kere Final Four oynasa da Türkiye Ligi’nde 4 sezon zirveden uzak kalmıştı. Bu ikili ise Efes‘i tekrardan zirveye taşıdı.

Marcus Brown, saf skorerin karşılığıydı. Her şekilde sayı bulurdu. Şut atar, potaya gider ya da kendisinin de sevdiği gibi sürekli faul alırdı. Sadece Türkiye’de değil, kendini EuroLeague’de kanıtlamış bir skorerdi.

EuroBasket 2001’de harika bir performans sergileyen Kambala ise pota altında harika bir skorerdi. Boyu biraz kısaydı ama boğa gibi güçlü olması onun pota altında kendine uygun alanı açmasını sağlıyordu.

Birlikte iki yıl oynayan bu ikili, Türkiye’de iki defa şampiyon oldu. EuroLeague’de ise oldukça şanssız bir şekilde Final Four’u kaçırdılar. Fakat en unutulmaz performansları da EuroLeague’de geldi. 2003’ün şampiyonu Barcelona’ya İstanbul’da meydan okuyan bu ikili Efes‘in 91 sayısının 58’ini gönderdi fakat o efsane takımı yine de mağlup edemedi.

2002-2003: Hakan Köseoğlu & Dewayne Jefferson (Pınar Karşıyaka)

Her zaman büyük ikililer, kısa-uzun ikilisi olarak çıkmaz, bazen karşımıza guard rotasyonda da çıkıyor. Üstelik guard rotasyonunda böylesine uyumlu bir ikiliye sahipsiniz hücumda işler çok yolunda gidebiliyor.

2002-2003 sezonunda açık konuşmak gerekirse Karşıyaka, çok iyi bir kadroya sahip değildi ama bu ikilinin uyumu işleri değiştirmeyi başardı.

Jefferson’dan başlarsak, az ve öz bir şekilde; inanılmaz bir skorerdi. Kolej sonrası profesyonel kariyerine Karşıyaka’da başlayan Jefferson, akıllara Amerikalı skorer denilince gelen profilde bir oyuncuydu. Avrupa basketboluna çok uyumlu değildi ama yetenekleri onu herkesten öne taşıyordu.

Lig, Ülker ve Efes’in hakimiyetindeyken ilk hafta Efes’e 31 sayı atarak Karşıyaka’yı galibiyete taşıdı, iki hafta sonra ise Ülker karşısında takımının 68 sayısının bu sefer 41’ini attı. Bugünlerde böyle bir performans görsek çıldırırız.

Dedik ya klasik Amerikalı bir skorerdi diye, Hakan ise onun açıklarını kapatan isimdi. Hücumun doğru organize olmasını sağlayan Hakan, 18.1 sayı, 4.6 asist ortalamalarıyla Karşıyaka’nın o sezon Ülker ve Efes‘ten sonra en çok sayı atan takım olmasını sağladı.

2003-2004: Trajan Langdon & Antonio Granger (Anadolu Efes)

Anadolu Efes, 2003-2004 sezonunda Langdon-Granger kanat ikilisine sahipti ve çok açık bir şekilde söylüyorum, EuroLeague’de şu anda bile bu kadar modern kanat ikilisi yok.

Muhtemelen Alaska’nın yetiştirdiği en önemli basketbolcu olan Langdon, NBA draftlarında 11. sıra seçimiydi ancak bu durum performansıyla doğru orantı çizmedi ve kariyerine Avrupa’da devam etti. Yüz ifadesinde değişiklik olmaması nedeniyle şimdilerin Micov ve Bjelica’sı gibi mimiksizdi. İşini her durumda ciddiye alması ve soğukkanlılığı ona “Suikastçi” lakabını kazandırdı.

Antonio Granger ise topla çok oynamasına gerek kalmadan size maç alabilecek, çelik gibi sinirlere sahip diğer oyuncuydu. Tam anlamıyla modern bir üç numaraydı ve eli ısındığı zaman neler yaptığını OAKA deplasmanında çok iyi gördük.

Sezon boyunca Efes‘in hücumunu taşıyan bu ikili, playoff’ta da Efes‘in en skorer ikilisi olurken lacivert-beyazlıları şampiyonluğa taşıdılar.

2004-2005: Khalid El-Amin & Ratko Varda (Beşiktaş)

khalid el amin beşiktaş ile ilgili görsel sonucu

2000’deki ekonomik kriz, Türkiye’de basketbol takımlarını çok etkilerken tepedeki Ülker-Efes hakimiyeti hiç kırılmayacak gibi gözüküyordu. Fakat 2004-2005 sezonunda bu ikili önderliğinde Beşiktaş, bu hakimiyeti yıktı.

El-Amin’i hepimiz hatırlarız. Beşiktaş taraftarının belki de yakın dönemde en çok sevdiği oyuncu oydu. NBA patentli oyuncu, 2003’te geldiği Beşiktaş’ta harika iki sezon geçirdi. Harika bir skorer ve liderdi. Hakimiyeti yıkma konusunda ilk denemesini Larry Ayuso’yla yaptı ama ona pota altında bir isim lazımdı. O da 2004 yazında Ratko Varda gelince tamamlandı.

El-Amin gibi kariyerinde NBA tecrübesi olan Varda, kariyerinin en iyi sezonlarından birini bu formayla geçirdi. Onun pota altında gösterdiği dominant performansla birlikte çok iyi bir sezon geçiren Beşiktaş, beklenmedik bir başarıya imza attı.

Yarı finalde Ülkerspor ile karşılaşan siyah-beyazlı ekip, Ülker’i 3-1 ile geçti. O seride El-Amin 27 sayı ortalamayla oynarken Varda ise serinin kritik maçında 21 sayıyla oynayarak turu getirdi.

Beşiktaş, final serisinde Efes‘e diş geçiremedi ama o dönem finale yükselmeleri bile ilk başkaldırıştı.