1992 Rüya Takım’ı Hakkındaki En İlginç 9 Hikaye!

17/Eyl/18 10:49 Temmuz 25, 2020

Bugra Uzar

17/Eyl/18 10:49

Eurohoops.net
jordan_magic_1992

Dünya tarihinin gelmiş geçmiş en iyi takımı olan 1992 Amerika Birleşik Devletleri Milli Takımı ile ilgili hiç bilmediğiniz gerçekleri öğrenmeye hazır mısınız?

by Buğra Uzar / buzar@eurohoops.net

Basketbol tarihinden birçok muhteşem takım geldi. Birçok harika oyuncu beraber oynayarak yenilmesi güç takımlar oluşturdular. Ancak şunu kabul etmeliyiz ki basketbol tarihinin gelmiş geçmiş en iyi takımı 1992 Amerika Milli Takımı yani bilinen adıyla “Rüya Takım’dı”.

NBA tarihinin gelmiş geçmiş en iyi oyuncularından kurulu bu takım sadece rakiplerini dümdüz etmekle kalmadı, aynı zamanda basketbolu da değiştiren en büyük adımlardan birini attı.

NBA tarihine damga vuran uluslararası oyuncuların neredeyse tamamı Rüya Takım etkisi sayesinde bu noktaya geldiler. Çünkü bu takım basketbolun Amerika dışında da çok popüler olmasını sağladı.

Amerika Birleşik Devletleri kurallar nedeniyle yıllar boyu Olimpiyatlar’da profesyonel olmayan kolej oyuncularıyla mücadele etmişti. Yine de bu takımlarla bile altın madalyaya uzanmışlardı. Ancak diğer ülkeler profesyonel olan oyuncularını oynatabiliyorlardı.

Dolayısıyla zaman zaman başta Sovyetler Birliği olmak üzere güçlü ve deneyimli oyunculara sahip takımlar tarafından domine edildikleri de oldu. 1991’de bu kural değişti ve dünyanın tüm liglerindeki profesyonel oyuncular Olimpiyatlar için uygun hale geldiler. İşte basketbolun kaderi de bu noktada değişti.

Amerika’nın rakiplerini ezip geçmesi bilinmedik bir durum değil. Peki ya bilinmeyenler? İşte bu noktada Eurohoops Fırın devreye giriyor. İşte Amerika Birleşik Devletleri’nin efsane 92 takımı hakkındaki enteresan 9 hikaye!

Michael Jordan Neden Kadroya Katılmayı En Son Kabul Etti?

Rüya Takım birbirinden önemli yıldızları kadrosunda bulundursa da bunların en iyisi Michael Jordan’dı. NBA tarihinin en iyi oyuncusu olarak gösterilen Jordan, o dönemlerde ligi kasıp kavuruyordu ve büyük bir hayran kitlesine sahipti. Dolayısıyla kural değişikliğinin ardından NBA yönetiminin ilk gideceği isim oldukça netti. Fakat ilk tekliflerinde hiç beklemedikleri bir yanıt aldılar!

O dönem NBA yöneticisi olarak görev yapan Rod Thorn, Jordan’a “Sen dünyanın en iyi oyuncususun. Bu NBA Finallerinden bile büyük bir şey. Sana ihtiyacımız var” teklifiyle gitti. Ancak yıldız oyuncu yapılan ilk teklifi “Başka kimler oynuyor? Ben bu işte tek olmak istemiyorum” diyerek reddetti. Jordan o zamanları; “Umarım bana teklif yapmazlar diye dua ediyordum. Bu teklif gelirse de nasıl nazik bir şekilde reddedebilirim diye yollar arıyordum” diyerek anlatıyor.

NBA yönetimi zaten tüm dünyayı etkileyecek bir kadro kurmayı planlıyordu. Artık yeni bir amaçları daha vardı. Jordan’ı etkilemek. Dolayısıyla gidebildikleri en iyi oyunculara gittiler. Sonucun nasıl olduğunu biliyoruz. Magic Johnson, Larry Bird, David Robinson, Patrick Ewing, John Stockton, Karl Malone, Charles Barkley, Scottie Pippen ve Chris Mullin, NBA yönetiminden gelen teklifi kabul ederek Rüya Takım’ı şekillendirdiler.

Böylesine iyi oyunculardan olumlu yanıt alan Rod Thorn ve NBA yönetimi tekrar Jordan’ın kapısını çaldı. “Majesteleri” istediğini almıştı. Takımda yalnız değildi ve başta Magic’le Bird olmak üzere kıyaslandığı birçok oyuncuyla birlikte oynayabilecekti. Yani artık teklifi kabul edebilirdi.

Jordan kadroya katılmayı kabul eden 10. oyuncu oldu. Yıldız oyuncunun ardından kadroya katılan isimler ise Clyde Drexler ve kolej efsanesi Christian Laettner’dı.

Kadroya İlk Katılan ve Diğerlerini İkna Eden İsim Kimdi?

Yukarıda belirttiğimiz üzere NBA yönetiminin teklif yaptığı ilk isim Michael Jordan’dı. Ancak kadroya resmen katılan ilk isim o değildi.

NBA yönetiminin Jordan’dan istediğini alamadıktan sonra kapısını çaldığı ilk isim Magic Johnson oldu. Los Angeles Lakers‘ın yıldız oyuncusu sadece o dönemin değil NBA tarihinin gelmiş geçmiş en iyi oyun kurucusu olarak anılıyor. Dolayısıyla onun kadroya katılması üstelik bu takımda yer alan ilk isim olması birçok şeyi değiştirdi. Johnson teklifi kabul etmesini şöyle anlatıyor: “Benim için çok çok kolay bir karardı. Ben ilk günden itibaren bu işe tamamdım. Ayrıca eğer bu kadroya ilk ben katılırsam ve oynamak istediğimi söylersem diğer oyuncuların da kadroya katılması kolaylaşır diye düşündüm”. Nitekim tam da böyle oldu. Başta Larry Bird ve David Robinson olmak üzere birçok oyuncu, gelen bu daveti Magic Johnson’ın da kadroda olması sebebiyle kabul ettiklerini itiraf ettiler.

Johnson’ın takıma katılmadan önce aşması gereken büyük bir sezon vardı. Kasım 1991’de AIDS olduğunu öğrenen Johnson’ın bütün hayatı değişmişti. Basketboldan uzunca bir süre uzak kalan ve yaşamı tehlikeye giren yıldız oyuncu, buna rağmen pes etmeyerek hastalıkla savaşmaya başladı. 92 All-Star maçında sahalara dönen Magic’in sınavları bununla da bitmemişti.

Larry Bird yıllarca her şeyini basketbola vermişti ancak belindeki sorunlar çok ciddi bir hal almıştı. Dolayısıyla günlük yaşamında dahi sorunlar yaşıyordu. Basketbola nokta koymaya karar veren Bird’ün Rüya Takım’da yer alması beklenmiyordu. Ta ki Magic’le konuşana kadar. Johnson o anı şöyle anlatıyor: “Larry’e gittim ve dedim ki ‘Oynamalısın adamım. Kesinlikle oynamalısın. Bu bizim birlikte oynamak için son şansımız’. O da beni kırmadı”. Ufak bir bilgi daha. Rüya Takım’ın resmi maçlarda attığı ilk basket Magic’in asistinde Bird’den gelmiştir.

Isaiah Thomas Neden Kadroda Yer Almadı?

Rüya Takımı kadrosu açıklandığında en çok dikkat çeken eksiklik kesinlikle Detroit Pistons‘ın yıldızı Isaiah Thomas’tı. 1989 ve 1990 sezonlarında iki şampiyonluk kazanan Isaiah, o dönem ligin en iyi oyun kurucularından birisi olarak gösteriliyordu. Bunun sebebi altında yatan sebep ise Michael Jordan’dan başkası değildi!

Pistons ve Isaiah Thomas her ne kadar o yılların en başarılı takımlarından biri olsa da zafere gitme yolları NBA’in geri kalanının tepkisini çekiyordu. Pistons, ya da o dönemki lakaplarıyla “Bad Boys”, tartışmasız olarak NBA tarihinin gelmiş geçmiş en acımasız takımıydı. Rakiplerini sert fauller, fiziksel oyun ve kural dışı hareketlerle sindiren Pistons, birçok büyük kavganın da içinde yer aldı. Her ne kadar saha içindeki pisliği başlatan isim Bill Laimbeer olsa da herkes o takımın komutanı olarak Isaiah Thomas’ı görüyordu.

Pistons önce Larry Bird’ün Celtics‘i ardından da Jordan’ın Bulls‘uyla defalarca çok sert seriler oynadı. Bu maçlarda birçok kavga çıktı, sayısız sert faul yapıldı ve tabiri caizse her maç kemik sesleri duyuldu. Pistons’ın özellikle Bulls‘la oynadığı serilerde Jordan’a yaptıkları da büyük bir gerginliğin fitilini ateşledi. 91 playoff’larında Bulls sonunda Pistons’ı elemeyi başardı. Ancak belki de Pistons son maçta karşılaşmanın bitimini beklemeden ve Bulls’u tebrik etmeden sahayı terk etti. Bu da birçok kişinin ağzında kötü bir tat bıraktı.

Sonuç olarak Rüya Takım kadrosu açıklandığında herkes Thomas’ın yokluğunda parmaklarını Jordan’a çevirdi. Yıldız oyuncu o dönem bile bu sorulara net bir yanıt vermezken birçok röportajına başlamadan önce Isaiah ile ilglili soru sorulmasını yasakladı. Ancak yakın arkadaşı Pippen ise yıllar sonra Thomas’ın takımda istenmediğini itiraf etti. Kısacası Jordan’In başını çektiği oyuncular, kadroda Thomas’ın olmamasını istedi ve sonuç olarak yıldız guard kadroya alınmadı.

Chuck Daly ve Michael Jordan Arasındaki İlişkiyi Düzelten Spor Dalı!

Hemen baştan söyleyelim: Hayır, düşündüğünüz gibi basketbol değil…

Michael Jordan’ın Detroit Pistons‘la olan ilişkisinden yukarıda bahsetmeye çalışmıştım. İki takım arasında gerçek bir savaş vardı. Bad Boys, Jordan’ı devre dışı bırakmak için her türlü yola başvurmaktan çekinmiyordu. Peki bilin bakalım bu acımasız takımın koçu kimdi? Evet, Chuck Daily’den başkası değil… Hatta o günlerde Daly’nin “Majestelerini” durduracak formülü bulduğu söyleniyordu. Nitekim Pistons, bu “Jordan Kurallarını” kullanarak Bulls‘u birkaç kez saf dışı bırakmıştı. Dolayısıyla Rüya Takımın koçluğunu Daly’nin yapacağı açıklandığında herkes onun Jordan’la ilişkisini merak ediyordu.

Daly çok özel bir koçtu. Belki NBA tarihinin en acımasız takımlarından birinin koçluğunu yapmıştı ancak bu takım aynı zamanda tarihin en başarılı takımlarından birisiydi. Bird ve Magic gibi efsanelerin takımlarını bir bir dize getirmiş, Jordan gibi bir oyuncuya sahip olan Bulls‘.u defalarca dağıtmıştı. Daly bu başarıları elde ederken aynı zamanda NBA tarihinin en sorunlu oyuncularıyla da baş etmek zorunda kalmıştı. Dennis Rodman, Bill Laimbeer ve çok daha fazlası… Hepsi Daly’in liderliğini benimsemiş ve onu adeta bir baba figürü olarak benimsemişlerdi. Kısacası söylenmesi gereken her şeyi Charles Barkley dile getirmişti: “O p*çlere koçluk yapabildiyse bize her türlü koçluk yapabilirdi…” Ancak Daly ve Jordan’ın bir bağ kurması biraz zaman almıştı. İkilinin ilişkisinin ilk başlarda mesafeli olduğu söyleniyordu. Onları bir araya getiren ise basketbol değil bir başka spor dalı oldu: Golf!

Michael Jordan da Chuck Daly de golfü gerçekten çok seviyorlardı. Rüya Takım, Olimpiyatlar öncesinde Monte Carlo’ya hazırlık kampına gittiğinde tecrübeli koçun kafasında dahiyane bir plan vardı. Yıldız oyuncusuna golfle yaklaşacaktı. Antrenman saatlerini beraber oynadıkları golf saatlerine göre ayarladı ve Jordan’la neredeyse her gün birkaç kez golf oynadı. İkilinin ilişkisi burada gelişmeye başladı ve sonunda bağ kurmaya başladılar. Nitekim konuştukça da aralarındaki ilişki kuvvetlendi ve Daly sonunda Jordan’ın güvenini kazandı. Efsanevi oyuncu o günleri; “Golf olayı beni ve Chuck’ı bir araya getiren bir şeydi. Bu anların kıymetini her zaman bileceğim.”