by Petar Penev / Çeviri: M. Bahadır Akgün
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı ilk olarak 14 Eylül 2018 tarihinde Clutch Points’te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Hayal kırıklığı, NBA’de bir taraftarın hayatının önemli bir parçası olabilir. Özellikle de sevdiği takımda işler çok iyi gitmiyorsa. “Çok iyi gitmiyorsa” derken de yalnızca sürekli maç kaybeden ve düşük performans gösteren takımları değil aynı zamanda sürekli bir döngü içinden çıkamayan takımları da kastediyoruz.
İyi bir organizasyondan kötü bir organizasyonu çok kolay ayırt edebilmek, spor sahnesini bu kadar büyük yapan şey. Maaş bütçeli ligler, draftlar ve takas dönemleri, bir yönetimin dönemlik işleri hallederken geleceğin de temellerini atma konusunda ne kadar becerikli olduğunu görmeyi çok kolaylaştırıyor.
Son birkaç sezonda güzel örnekler oldu. Birçok organizasyon kendisini çok daha iyi bir duruma sokan ani değişiklikler yaşadı. Warriors, Lakers, Sixers veya Celtics‘i düşünün. Ya da Rockets‘ı, Jazz‘i ve diğerlerini.
Maalesef aynı dönemde bazı takımlar da geleceğe dair hiçbir planları olmadan dibe vurdu ya da kendisini geliştirip yarışta kalabilecek fırsatları tepti. Başka bir deyişle, taraftarlarına büyük hayal kırıklıkları yaşattılar.
Şimdiye kadar üstü kapalı bahsedildiği üzere NBA’de kötü işleyen bir yönetimi fark etmek en fazla birkaç sezon sürüyor. Aşağıdaki yazıda okurların huzurlarına beş takım getireceğiz ve bu takımların her biri ya beceriksiz bir yönetime sahip ya da yukarıda birileri ne yaptığını hiç bilmiyor.
Eğer bir Bulls taraftarıysanız ve haberleri çok da takip etmiyorsanız meşhur GarPax ikilisini bilmiyor olabilirsiniz ancak Bulls GM’i Gar Forman ve Basketbol Operasyonları Başkan Vekili John Paxson, Chicago şehrinde belki de en çok nefret edilen iki adam.
Uzun zamandır bu takıma gönül veren birçok kişi için takımın Jordan sonrası dönemde çektiği sancıların doğrudan müsebbibi onlar. Öte yandan 2009-2012 yılları arasında Bulls kadrosu kesinlikle umutsuz bir basketbol dünyasında kısa vadeli bir dirilme sürecine girmişti.
Maalesef yavaş çürümesi ve neticede çöküşü yine onların döneminde gerçekleşti. Ya da birinin eksikliğinde.
Sakatlıklardan sonra bile hâlâ “o adam” iken Derrick Rose’u takaslamak yerine yönetim takılmaya devam etme kararı aldı. Bu da uzun vadede kötü bir hataydı. Ayrıca sağlık ekibinin Luol Deng’e uyguladığı tedavi nedeniyle tecrübeli oyuncu ile de bir sıkıntı yaşadılar. Hiçbir şey olmasa bu konu hasır altı edilecekti. O dönemki Bulls yönetimi 2014 serbest oyuncu piyasasında Carmelo Anthony ve LeBron James’in de ellerinden kaçmasına göz yumdu.
Takımın suyun üzerinde kalabilmesinin tek sebebi de Derrick Rose ve diğer oyuncular son sürat basketbol oynarken Jimmy Butler’ın All-Star’a dönüşmesi oldu. Aslında o da kariyerlerine zarar verdi ama bu başka konu.
Hem Gar hem de Paxson bu durumun uzun sürmeyeceğini ve yakında bir yeniden yapılanma sürecine gireceklerinibiliyorlardı ancak onlar draft hakları ve genç parçalar karşılığında oyuncularını takaslamak yerine ellerine hiçbir şeyin geçmediği bir pazar tezgahı açtılar. Kazanabilecekleri tek takas Zach LaVine, Kris Dunn ve Lauri Markkanen’i Chicago’ya götüren Butler takası oldu.
Bunun dışında Bulls’un eline değerli hiçbir şey geçmedi. GarPax, Derrick Rose döneminin her türlü hatırasını takımın çıkarlarını düşünmeden silmeye çalışıyor gibi gözüküyordu.
Büyük resmi tamamen dağıtmalarının dışında Bulls yönetimi aynı zamanda oyuncu yönetimi konusunda da inanılmaz ölçüde yetersiz kaldı. Örneğin Bobby Portis – Nikola Mirotic olayında durumu düzeltmeye çalışmak yerine organizasyon Mirotic’i gelecekten draft hakkı karşılığında göndermeyi tercih etti. Gerçekten mi? Kadroda hala sıkıntılı Cameron Payne varken iyi bir oyuncuyu göndermek? Payne’i başta nasıl aldıkları da düşünülünce… Tecrübeli veteran Taj Gibson’ı hiç uğruna gönderdiler.
Sanki kendilerinin de müsrif bir yönetim olduklarını kanıtlamaya çalıştıkları bir görevdeymiş gibi GarPax ikilisi Sacramento’nun Zach LaVine’e yaptığı absürt teklifi de eşledi. Tamam, LaVine yıldız potansiyeli olan harika bir genç oyuncu. Takımdaki diğer genç oyuncularla da iyi bir uyumu var. Ama yıllık 19.5 milyon dolar alacak bir oyuncu da değil. Sakatlıktan çıkmış bir serbest oyuncu olarak 15’ten fazla alması mümkün değil, o da en iyi ihtimalle iki yıllık kontrat ile. Bulls ona dört yıllık garanti kontrat verdi!
GarPax, bir yıldız potansiyeli görüyor olsa iyi eder çünkü maaş bütçesini aldığı paranın hakkını vermeyen oyuncularla dolduracak olurlarsa daha iyi bir gelecek umutlarına elveda…
Dwight Howard Orlando Magic‘ten ayrıldığından beri takımın bir kimliği yok. Orlando, serbest oyuncuların harcandığı bir yer oldu ve ufukta yeniden yapılanma süreci vardı. Maalesef Magic’in gelecek stratejisi organizasyonun yüzü olacak bir oyuncuyu ararken bir de yüksek sıradan draft hakkı bulma çabaları arasında karıştı.
Ne yazık ki takaslarda da önerebilecek pek bir şeyleri yok. Dolayısıyla mantıken Orlando drafta yatma yoluna gitti. Ancak Philadelphia veya Atlanta gibi dibe vurmak yerine Magic, muhtemelen Heat‘in Florida’daki NBA piyasasına hükmetmesinden korkup su yüzünde kalmaya çalıştı.
Ne drafta yatma stratejileri de draft hakkı alma ve bilerek kaybetmekten oluşan bir dibe vurma süreci gibi geçti ne de bir yıldız bulabildiler. Beş yıllık bir süreçte Orlando, en çok ihtiyacı olan oyuncu yerine en çok beklentinin olduğu oyuncuları draftta seçmeyi tercih etti. Ortaya çıkan sonuç da etkili bir rotasyonu olmayan, oyuncu geliştirmeyen, gelecek planı bulunmayan bir takım oldu.
Draftta Jonathan Isaac’i seçme kararı garip draft seçimlerinin şahı oldu muhtemelen. Yıldızlarla dolu bir sınıfta Orlando şutör guard yerine yine forvet aldı. Donovan Mitchell, Malik Monk veya Terence Ferguson’ı seçebilirlerdi. Tüm bu isimler, Kyle Kuzma ve John Collins gibi diğer çaylak forvetlerin gölgesinde kalan Isaac’ten daha mantıklı seçimler olurdu.
Genel itibariyle Orlando en azından draft haklarıyla elinden gelenin en iyisini denedi. 2016 Draftı’nda ise durum tamamen farklıydı. Magic, o dönemde yapabileceği en saçma hamleyi yaptı. 11. sıradaki draft hakkını ve Victor Oladipo’yu verip Serge Ibaka’yı aldılar. Bu durum da hayli ironik zira Oladipo, Indiana Pacers formasıyla büyük oranda bir organizasyon oyuncusuna dönüştü.
Ibaka deneyi ise forvetin Magic’in sorunlarına cevap olmaması ile başarısızlıkla sonuçlandı. Bir süre sonra Terrence Ross ve bir de draft hakkı karşılığında Raptors‘a takaslandı. Vay be! Pişmanlıklarla dolu bir karar silsilesi. Belki de organizasyonun taraftar kaybına sebep oldu ama kim bilir.
Orlando son olarak Mohammed Bamba’yı draft ederek akışa uyum sağladı ve bu hamle için beklentinin yüksek olması iyi bir mazeret. Ancak bir noktada yönetimin yalnızca kim varsa ona dayanan bir yapı değil, daha derin bir takım inşa etmesi gerekiyor.
Vivek Ranadive gibi bir takım sahibinin nasıl takım yönetileceğine dair fikri olduğunu düşünürsünüz. Neticede Kings için ligin en iyi salonlarından birini inşa etti. Hiçbir masraftan kaçmadığı da açık. Ama bir şekilde Kings, yıllardır korkunç derecede kötü durumda.
Gün ışığı görmek bir yana, takım Kings’in Batı’nın Nets‘i olduğu bir noktaya geldi. Tek fark var, en azından ellerinde draft hakları var.
Sacramento konusundaki asıl sorun yönetimin Cousins sonrası yeniden yapılanma sürecinde yaptıkları. Söz konusu oyuncu olunca işler yolunda gözüküyor. Söz konusu para harcamak olunca o kadar değil.
Son olarak Kings, o dönem sınırlı serbest durumdaki Zach Lavine’e önerdiği parayla organizasyonun kendi ayahğına sıkmaya hazır olduğunu gösterdi. Yahu niçin elinde Buddy Hield ve Bogdan Bogdanovic varken LaVine’e yaklaşık 20 milyon dolar ödeyesin? Her iki oyuncunun toplam maliyeti daha düşük ama yine de yeni bir oyuncu almaya çalışıyorsun.
Aynısı George Hill takasında da geçerli. Daha iyi bir teklif için pazarlık yapmak yerine Cavs, doğru düzgün bir şey veren son takım olunca veteran oyun kurucusunu hiç uğruna gönderdi Kings.
Bu arada büyük bir avantajları var. Organizasyon para konusunda görece özgür durumda çünkü takım çok genç ve kontrat yükü düşük. Büyük bir serbest oyuncuyu alarak ligi şaşırtmaya çalışmak için 1-2 maksimum kontratlık boşluk açabilirler.
Ancak Kings parasını har vurup harman savuruyor. Vince Carter’a geçen sezon 8 milyon dolar vermek gereksizdi mesela en azından. Randolph’a yıllık 12 milyon dolar vermek de açıklanamayacak bir hareket. Kings, bu paraların yarısına bu veteran oyuncuları alabilecekken neden fazla fazla maaşlar versin?
Akıl hocalıkları bu kadar mı kıymetli? İki cevabı var bu sorunun. Evet, genç bir takımınızda işleri halledip lider olacak iyi bir veteran bulmak güzel. Ama ona fazla para vermek değil. Kings’in durumunda ise takım milyonlarca doları aptalca saçmakla kalmıyor, takas konusunda da acayip seviyede beceriksizlik gösteriyor. En büyük hayal kırıklığına uğramış camialarından biri olmaya yetiyor bu durum.
Hornets, 2016 yılında Doğu’da playoffa kaldığında birçokları uzun bir başarısızlık döneminin son bulduğuna inandı. Nihayetinde kötü draft seçimleri ve Bobcats adıyla alınan onca mağlubiyetten, Hornets ismiyle geçen berbat sezonlardan sonra takım bir ivme yakalamaya başlıyordu.
İşin komiği Miami Heat, Hornets’ın macerasını kısa kesince pek uzun ömürlü bir dönem olmadı. Ancak umutlar yüksekti ve bu da daha iyi bir geleceğin işareti olarak görüldü. Maalesef o gelecek organizasyona gelmedi. Son iki sezonda Hornets sallantıda kaldı, playoff yarışına girip Doğu’da zirveye oynamanın kilometrelerce uzağında kaldı.
Elbette durum böyle olunca taraftarın da isyanı geliyor. Takımın destekçileri yine yutulması zor bir hap içiyor, acayip takas dedikodularına dayanıyorlar. Sanki kötü draft seçimleri ve serbest oyuncular konusundaki kararlar yetmiyormuş gibi… Geçen sezon Michael Jordan’ın takımı Kembe Walker’ın takası iddialarıyla çalkalanıyordu.
Bu hamle de bir yeniden yapılanma sürecinin işareti olarak algılandı ve yıldız oyun kurucunun gidebileceği yere dair iddialar ile internet çalkalandı. Neticede hiçbir takas yapılmadı ve sezonun sonunda sular duruldu gibi gözüküyor.
Ancak Kemba’nın geleceği hakkında bir açıklama yapılmadı. Keza Dwight Howard takası konusunda da bir açıklama yapılmadı. Timofey Mozgov’un hangi sebeple kadroda olduğunun cevabı da yok. Bugün itibariyle Hornets’ın ne gelecek ne de bugün için bir planı var.
Bunlardan ötürü suçlanacak tek bir kişi var: Michael Jeffrey Jordan. Gelmiş geçmiş en iyinin draftta kime güveneceği konusunda içgüdülerine güvenirken düşük profilli bir San Antonio modeli uygulamaya çalıştığı gayet açık. Bu kombinasyon başarı dışında her sonucu verdi.
Örneğin taraftarların gelecek için hiçbir umudu kalmadığı gibi kadroda da sorgulanmaya çok açık oyuncular var. Eğer MJ sesini daha çok çıkarsaydı basınla ilişkili meseleler muhtemelen daha iyi olurdu. Magic Johnson, LA Lakers için bu kadar şey yapabiliyorsa Jordan daha fazlasını bile yapabilir.
Yalnızca tarihin en iyisi ve bir takım menajeri değil, aynı zamanda takımın sahibi de kendisi. Böylesi muazzam bir kombinasyon ile Hornets çoktan daha iyi bir serbest oyuncu durağı olmalıydı. Ne yazık ki Charlotte’un durumu bu değil.