By Utkan Şahin / info@eurohoops.net
Real Madrid, geçen sezon bize bir şey gösterdi; eğer şampiyon olmak istiyorsan bir tane de güzel hikayen olmalı. Çünkü günün sonunda Final Four’da daha çok isteyen, sorunların içerisinde çıkıp gelen takımlar mutlu oluyor.
2002’de Panathinaikos şampiyon olurken de bu böyleydi, 2014’te Maccabi şampiyon olurken de…
Güzel hikaye derken sonu mutlu biten anlamında söylemiyorum, izlemesi, okuması zevkli anlamında söylüyorum ve bu tarz hikayelerde her zaman biraz iniş, çıkış ve büyük zorluklar gerekir.
Real Madrid, sakatlıklarla boğuşması, sezonu 5. sırada bitirmesi ve hatta playoff’un ilk maçında 30 sayı fark yeyip sonra ayağa kalkmasıyla bu hikayeye sahipti. Bu da Final Four’da onları besledi.
Tabii sadece “güzel” bir hikayesi olması hiçbir takıma yetmez, bu sadece ayırıcı bir faktör olur. Real Madrid, kadrosu, oyun alışkanlığı, istikrarı ve en önemlisi kazanma alışkanlığıyla zaten zirvedeki birkaç takımdan biriydi.
Kazanma alışkanlığını biraz da açmanın önemli olduğunu düşünüyorum çünkü bu pencere üzerinden Pablo Laso’ya hak ettiği değeri biraz verebiliriz. Hatırlayacağınız gibi Real Madrid, Avrupa basketbolunda zirveye çıkmak için 2009’da Ettore Messina’yı takımın başına getirdi.
Fakat Messina 2.5 yıllık sürede bu takıma bir kupa kazandıramadı. Ondan sonra gelen Pablo Laso ise hep çok eleştirildi, yetersiz kaldığı söylendi ama onun 7 yıllık döneminde Madrid, kazanabileceği 30 kupanın 16’sını kazandı. Hem EuroLeague hem de İspanya Ligi gibi güçlü bir yerel ligde mücadele edip, bu sayıya ulaşmak gerçekten takdir edesi.
Laso döneminde Real Madrid, bu kazanma alışkanlığını edinirken ödülünü ise EuroLeague şampiyonluğunu kazanarak aldı çünkü ne kadar zor olursa olsun daha önce bir kere şampiyon olan oyuncu, yine şampiyon olmanın yolunu bulabilir.
Yeni sezonda da kazanmanın bir yolunu arayacaklar ve 1960’lardan beri ilk kez üst üstte iki kez EuroLeague şampiyonu olmaya çalışacaklar. Eurohoops Fırın ise yeni sezon öncesi onları sizin için inceledi; hazırsanız, karşınızda son EuroLeague şampiyonun takım kartı…
Maccabi Tel Aviv Takım Analizi: Bu Kez Geri Dönebilecekler mi?
Yaz Dönemi ve Transferleri
Avrupa’da zirvede yer alan takımlarla diğer takımlar arasındaki farkı sadece büyük yıldızlar ve ekonomik güç yaratmıyor, kadro istikrarı da bunda çok etkili oluyor.
Bu oyunun temelinde alışkanlıklar var. Bir şeyi ne kadar çok tekrar ederseniz ve bunu ne kadar birlikte yaparsanız o kadar keskinleşiyorsunuz. Zirvedeki takımlardan biri olarak Real Madrid de buna sahip.
İspanyol ekibi, bu yaz Luka Doncic gibi Avrupa’nın en iyi oyuncularından birini kaybetti. Bu tarz bir kayıp sonrası insan Madrid’in onun yerine gidip başka büyük bir oyuncuyu getirmesini bekliyor fakat onlar bunu yapmadı. Kendi kadrolarındaki yeteneklere güvendi ve kadroya sadece rol oyuncu eklemesi yaptı.
Neredeyse EuroBasket’ten beri transferi konuşulan Klemen Prepelic takıma katılırken diğer transfer ise Arjantin’in önemli potansiyellerinden olan Gabriel Deck oldu.
Tabii Madrid, bu tarz bir karar alırken elinde Sergio Llull gibi bir şans vardı. Llull, geçen sezon sakatlığı sebebiyle çok az bir katkı verebildi fakat sonuçta çok değil bir sezon önce bu adam Avrupa’nın en iyi oyuncusuydu. Şimdide de Doncic sonrasında tekrardan takım merkezine o geçecek.
Transfer Karnesi
Oyuncular hakkında uzun bir değerlendirmeyi incelemek yorucu olabileceği için onları karşınıza karne şeklinde çıkartmaya karar verdik. Sadece bu yazın en iyi transferi hakkında daha uzun bir değerlendirme bulacaksınız. Diğerleri için ise üniversitede olduğu gibi oyuncuların karşısında bir not ve küçük bir değerlendirme bulacaksınız.
Gabriel Deck (C): Potansiyelli, her iki forvet pozisyonunda da oynayabiliyor, enerjik / İlk defa bu seviyede oynayacak
En İyi Transfer: Klemen Prepelic (B-)
Gençlik yıllarında Türkiye’de de izlediğimiz Klemen Prepelic sonunda hak ettiği seviye olan EuroLeague’e geldi.
Gerçi, geçtiğimiz yaz EuroBasket’te gösterdiği harika performanstan beri herkes onun Real Madrid ile anlaşacağını biliyordu ama Paris ile olan kontratı sebebiyle transferi bu yaza kaldı.
Madrid, Prepelic’ten ne bekleyebilir sorusuna hemen gelirsek; onu hem Slovenya’nın Doncic-Dragic’in yanında kullandığı gibi çok iyi bir bitirici olarak kullanabilirler hem de ikinci top yönlendirici olarak yararlanabilirler.
İyi bir şutör olduğunu zaten hepimiz biliyoruz. – geçen sezon kötü bir yüzdeyle attı ama bu rolüyle alakalıydı – Her şekilde sizin için o şutu atar. Bunun dışında hem topun dönmesine yardımcı olur, hem de iyi ikili oyun oynar.
Sergio Llull’un yanında böyle tamamlayıcı bir parça koymaları onlar için iyi bir hamle.
Bu Takım Ne Oynar, Nerelerde Sorun Yaşar?
Kadro istikrarı sayesinde Real Madrid, bu ligde ne oynayacağını en iyi bildiğimiz takımlardan biri.
Yine tempoyu mümkün olduğunca yukarıya çekip iki top yönlendiricisiyle birlikte iyi bir hücum takımı olacaklar. Özellikle uzun rotasyonundaki çeşitlilik sayesinde de fark yaratmaya çalışacaklar. Bu yüzden onların ne oynayabileceğini anlatmaktan daha çok sorunlarına bakmanın daha doğru olduğunu düşünüyorum.
Takımın ana sorunu top yönlendiriciler hakkındaki endişeler.
Bu takımın lideri de ana top yönlendiricisi de Sergio Llull. Fiziksel olarak harikayken onun Avrupa’da neler yapabildiğini çok iyi biliyoruz. Fakat geçen sezonu kötü geçirdi ve artık 30 yaşında. Bu yaşa gelmiş oyuncuların geri dönüşü hakkında her zaman bir soru işareti olur. Llull eskisi gibi dönerse zaten bu takım Avrupa’nın en iyi üç kadrosundan biri ancak dönmezse o zaman takımı sürükleyecek oyuncuları olmayacak ve bu onları favorilerin arasından aşağıya iter.
İkinci top yönlendiricisi olarak da problemleri var. Causeur benim çok beğendiğim bir oyuncu. Sakatlıklar kariyerini etkilemese zaten çok daha büyük bir oyuncu olurdu. Bunu geçtiğimiz Final Four’da da gördük. 2. yönlendirici olarak maçın gidişatını değiştiren oyuncu oydu. Fakat onun da sakatlık problemleri ve devamlılığı soru işareti.
Facu Campazzo ise şu anda belki EuroLeague’in en yaratıcı oyuncularından biri olabilir, çok özgüvenli de bir oyuncu fakat onunda elit seviyeye çıkmak için oyununda problemler var ve bu şu anda bir problem olarak gözüküyor.
Buradaki soruna elit seviye üzerinden bakmam lazım. Real Madrid, bu kadro kalitesiyle normal sezonda zorlanmayacaktır ama eğer yaratıcı oyunculardaki olası problemler, gerçekleşirse özellikle playoff ve Final Four’da bu onları aşağıya çekecektir.
Diğer problem ise şampiyon takım rehaveti!
Yukarıda “güzel hikaye” girişiyle başlamamın bir sebebi var. Sporda şampiyona ulaşan bir takımın yada oyuncunun yarışmacı kalması oldukça zor. Bunu başarabilen özel karakterler var ve zaten onların ismini fazlasıyla biliyoruz fakat genel anlamda bu bir problem.
Real Madrid kadrosu içinde kendilerine yarışmacı hissedecek sebeplere ihtiyaçları var. Tabii ki birisi sakatlanmalı demiyorum ama bir şekilde kendilerini ayakta tutmaları gerekiyor çünkü daha önce bunu başaramadıkları zaman neler olduğunu gördük.
2015’te gelen şampiyonluk sonrası 2016’da hemen hemen aynı kadro olmalarına rağmen yarışmacı değillerdi. Yine yetenekliydiler ama kazanmak için yeteri kadar istekli ve sert değillerdi. Bunu da en iyi Fenerbahçe‘yle oynadıkları playoff serisinde gördük. Bu durumu özellikle yeni kontrat alan, Rudy Fernandez ve Trey Thompkins gibi oyuncularda görebiliriz.
Son olarak bir artıyla bitirelim. Geçtiğimiz yıllarda Madrid, hep kısaların takımıydı. Evet, iyi uzunları vardı ama oyunun merkezinde hep kısalar vardı. Oynadıkları basketbol sebebiyle yine aynısı olacak ama bu sezon uzun rotasyonu çok daha çeşitli.
Farklı farklı rolleri üstlenebilecek birçok kaliteli uzuna sahipler ve bu özellikle rotasyonda çok işlerine yarayacak. İsterlerse Thompkins’i beşe çekip kısa bir beşle oynarlar ya da Ayon ve Tavares’i yan yana kullanıp fizikli bir beş yaratırlar. Elit seviyede böyle bir rotasyon imkanı takımlara büyük bir şans yaratıyor.
Takım Dizilişi
Oyun kurucu: Sergio Llull – Facundo Campazzo
Şutör guard: Fabien Causeur – Jaycee Carroll – Klemen Prepelic
Kısa forvet: Jeff Taylor – Rudy Fernandez – Santi Yusta
Uzun forvet: Trey Thompkins – Anthony Randolph – Gabriel Deck
Pivot: Gustavo Ayon – Walter Tavares – Felipe Reyes – Ognjen Kuzmic