by Tom Haberstroh / Çeviri: Yılmazcem Özardıç
Bu yazı ilk olarak 1 Ekim 2018 tarihinde yayınlanmış, uyarlanarak çevrilmiştir.
Bu yaz, JJ Redick yeniden başlamak istedi.
Bunu aslında birkaç yıldır kendisine söylüyordu ancak bir türlü başlayamıyordu. Sosyal medya, Redick’in haberlere, bu haberlere gelen reaksiyonlara ve o reaksiyonlara verilen reaksiyonlara da ulaşmasının yoluydu. Anı takip edebilmenin verdiği dopamin hormonunu seviyordu.
Ağustos ayında, Philadelphia’nın keskin şutörü sonunda yapacağını yaptı. Twitter ve Instagram’ı telefonundan sildi. Tüm sosyal medya hesaplarını da sildi. Bunun içinde sadece ailesi ve arkadaşlarına özel olan Instagram hesabı da vardı.
Hepsi gitmişti.
Peki, 2018 yılında, bir NBA oyuncusu neden böyle bir şey yapar?
“Orası karanlık bir yer” diyor Redick sosyal medya hakkında, “Sağlıklı bir yer değil. Gerçek değil. İnsanın egosu için sağlıklı bir yer değil. Sinir, kendinin onaylanma isteği ve insanların tripleriyle dolu bir yer. Korkunç.”
Kısa süre öncesine kadar, Redick farkında olmadan ve düşünmeden sosyal medyayı açıp baktığını söylüyor. İki oğlu ve eşinin yanında bile sürekli telefonuna bakıyormuş.
“Bilinçli olarak yaptığınız bir şey değil” diyor Redick, “Bunu itiraf etmekten nefret ediyorum ama boş olduğunuz ve telefonunuzun yanınızda olduğu bir anda direkt olarak alıp bakıyorsunuz. Bir noktadan sonra içgüdüsel hale geliyor. Telefonunuzu bırakıp başka yere doğru hareketlenseniz dahi telefonunuzun nerede olduğu hep aklınızda oluyor. Artık bir uzantınız gibi oluyor yani telefon. Çok korkunç bir şey, çok.”
34 yaşındaki Redick, iki genç takım arkadaşı Ben Simmons ve Joel Embiid’in de yer aldığı sosyal medya için biraz yaşlı kalıyor bile denilebilir. Simmons ve Embiid’in Instagram’da 3’er milyon takipçisi var ve sürekli olarak manşetlerde yer alıyorlar, yaptıkları yorumlar hemen olay oluyor. Embiid, “En iyi sosyal medya açık ara bende. Ben yapacağımı yapıyorum ve sonra kaçıyorum” diyor.
Burası, #TheProcess’in dijital evi. Ancak limitler de var. 76ers, takım yemeklerinde ‘telefon torbası’ kuralını deneyen NBA takımlarından biri. Yemeğe geldiğiniz zaman telefonunuzu torbaya koyuyorsunuz ve gerçek iletişime geçebiliyorsunuz. Redick, “Daha önce yemekte kimsenin konuşmadığı takımlarda oynadım. Herkes telefonlarına bakıyordu” diyor.
Redick, takım arkadaşlarının sosyal medya kullanımlarını yargılamıyor veya soyunma odasında bu yüzden bir sıkıntı çımasını istemiyor. Redick, basketbol kariyerinde şimdikinden çok daha telefonuna bağlı soyunma odalarında oynadığını belirtiyor. Ancak tüm NBA’e bir baktığında telefonlarına bağımlı oyunculardan oluşan bir lig görüyor. Uçakta, otobüste, masaj masasında, soyunma odasında, yemek masasında… Telefon kaçınılmaz.
Ligin sosyal medyaya karşı duyduğu sevgi anlaşılabilir aslında. Oyunculara sosyal görünümlerini belirleme hakkı veriyor bir şekilde. Eğlenceli de olabiliyor hatta. Peki olması gerekenden fazla mı?
“Doğruyu söylemek gerekirse, bu bir problem” diyor Redick.
NBA’i sosyal medyadan ayrı şekilde incelemek şu günlerde neredeyse imkansız.
2018’de NBA, dünyada hakkında en çok tweet atılan ligdi. NBA’in Twitter’da 27 milyon takipçisi var, Instagram’da ise bu sayı daha da fazla. 31 milyon kişi, ligde olup biteni takip edebilmek için NBA’in hesabını takip ediyor. NBA’in diğer liglere göre sosyal medyada ne kadar daha popüler olduğunu anlamak için bir başka istatistik daha var. 2 milyondan fazla takipçisi olan 33 NBA oyuncusu var. NFL’de ise bu sayı sadece 9.
“NBA’in çok iyi olmasının nedenlerinden bir tanesi de, NBA Twitter” diyor Redick.
Tabii bunun nedenlerinden bir tanesi de NBA’in bu yolda çok açılımcı olması. Adam Silver 2014’te ligin başına geçtiğinden bu yana sosyal medyada NFL’in tam tersine maçlardan videoların ve GIF’lerin paylaşılmasının yolunu açtı.
Bir NBA maçından önce takımların soyunma odasına girdiğinizde karşınızda bir ellerinde telefon olan 12 genç adama rastlarsınız. Bazen bazılarının iki elinde iki telefon da olabiliyor, orası ayrı. Maçtan sonra da sonuç ne olursa olsun maç sırasında neler kaçırdıklarına bakmak için sosyal medyada gezinen oyuncuları görürsünüz. Hatta bazı oyuncular, devre arasında sosyal medyaya baktıklarını da kabul ediyorlar.
“Ben hep Instagram’dayım” diyor Kevin Durant, “Yani, daima değil tabii ki. Zamanım olduğunda.”
Durant’in sosyal medyadaki hallerini herkes biliyor. Yan hesabı olduğu ortaya çıktı, aynı zamanda trollere verdiği cevaplar da herkesin aklında. Ama yorumlara bakma konusunda yalnız değil. Takım arkadaşı Steph Curry, eskiden devre arasında ritüel olarak Twitter’a giriyormuş ama 2015 Finallerinde bunu bırakmış.
“Herkes sizin maçınızı izlediğinde herhangi birisinin olumsuz yorumunu kafanıza takarsanız durum farklı olabiliyor. Maç öncesinde ya da devre arasında bu yorumlara bakmak pek de iyi değil” diyor Curry.
Eskiden soyunma odasında yapılan espriler artık sosyal medyayla birlikte toplumun gözü önünde yapılıyor. Geçen sezon Lakers’lı Kyle Kuzma ile Lonzo Ball’un birbirlerine takılmaları ligin en çok dikkat çeken olaylarından olmuştu. Karşılıklı atılan birkaç tweet’ten sonra Kuzma, Ball hakkında bir diss videosu çekti. Ball ise Kuzma’ya bir rap şarkısıyla cevap verirken burada Kuzma’nın hiçbir zaman tanımadığı biyolojik babasına dair sözler kullandı. Lakers yönetimi bunun üzerine duruma el koydu.
“Lonzo Ball ile Kyle Kuzma’nın sosyal medyadaki atışmalarını görüyorum” diyor NBA Oyuncularının Sağlığını Koruma Komitesi Üyesi Keyon Dooling, “Çok eğlenceliydi açıkçası. Bence ligdeki çoğu oyuncu sosyal medyayı olumlu şekilde kullanıyor. Bu çocukların da insan olduğunu görüyor herkes. Bir konuda sinirli, tutkulu veya çaresiz kaldıklarını görebiliyorsunuz. Gerçek hareketlerini görüyorsunuz.”
Taraftarlar da bu yüzden böyle atışmalara ilgi gösteriyor. Ball ile Kuzma’nın arasında olanlar da oyuncuların bir zamanlar özel olan ikili ilişkilerin topluma yansımasını sağlıyor. “Bir NBA oyuncusu için eskiden gizlilik en kutsal şeylerden biriydi” diyor Dooling, “Toplum içine çıktığınızda çıplak gibi oluyordunuz. Şimdi ise insanlar sosyal medyada sizin etrafınızda gibi.”
2011 sonbaharında Redick, son dakika haberlerini takip edebilmek için Twitter’a katıldı. Anlık yaşanan olaylar onun için önemliydi, örneğin ne zaman bir daha işe gideceğini buradan öğrenebilirdi.
“Twitter hesabı açmamın nedeni NBA lokavtıydı” diyor Redick, “Lokavtla alakalı bilgileri alabileceğim tek yer orasıydı”
Redick’in kariyeri o döneme kadar akıllı telefon teknolojisinin gelişmesiyle paralel gitmişti. Steve Jobs, Redick’in çaylak sezonunda iPhone’u tanıtmıştı. O zamanlar Redick’in takım arkadaşları genelde BlackBerry kullanıyorlardı. Twitter 1 yaşında bile değildi.
Lokavt süresince tweet’leri okumak, dedikoduları takip etmek ve muhabbetlere bakmak NBA’i takip etmenin en önemli yoluydu. Birçok yıldız farklı turnuvalarda oynuyordu. “Durant, LeBron, Kobe nerede ortaya çıkacak?” sorusunun cevabı, Twitter’da oluyordu genelde.
Oyuncular, Twitter’ın kültürel bir güç olmasında önemli rol oynadı. 2008’de Twitter’a katılan Shaquille O’Neal, mavi tik’i alan ilk hesaptı. 2009/10 sezonunda maç içinde paylaşım yapan NBA oyuncuları ceza almaya başladı. 6 Temmuz 2010’da Chris Paul, sonunda yakın dostu LeBron James’i Twitter’a katılmaya ikna etti. İki gün sonra ESPN’de The Decision yayınlandı.
2013’te Drummond, Jennings ve Nick Young, Instagram’ın Christoph Columb’ları oldular. Vine uygulamasının popülerleşmesiyle birlikte NBA maçlarından en güzel hareketler anında yayınlanmaya başladı. Topluluk oluşmaya başladı ve NBA Twitter böyle doğdu.
Sonra, 2014 Doğu Finallerinde Lance Stephenson, LeBron James’in kulağına üfledi. Ve ‘meme’ler başladı.
NBA’deki sosyal medya kullanımı 8 Temmuz 2015’te ayrı bir seviyeye çıktı ve bunda Redick’in de payı vardı. Redick o gün hepimiz gibi Twitter’da olup biteni izliyordu… ta ki DeAndre Jordan’ın aklının karıştığına dair haberler çıkıp emoji savaşları başlayana kadar. Redick, o zamanlar Dallas’ta oynayan Chandler Parsons’ın uçak emojili tweetine araba tweeti ile karşılık verdi. Sonra ise o dönem Redick’in Clippers’tan takım arkadaşı Chris Paul, bir muz ve bir bot emojisi paylaştı. O gece Blake Griffin, Jordan’ın evinin kapısına sandalye koyup çektiği fotoğraftı Twitter’da paylaştığında adeta internet patlıyordu.
Don’t agree with the furniture layout but I’m not an interior designer. pic.twitter.com/23PNgQB88z
— Blake Griffin (@blakegriffin23) 9 Temmuz 2015
Çılgınlıktı. O gece NBA Twitter’ın zirve gecesi olabilir. Her saniye olanlar, Dallas’ın düştüğü durum, Clippers’lıların Jordan’ı evinde rehin alması ve kararını kesin olarak değiştirmesini sağlaması… Redick, daha sonraları o geceyi “Belki de Twitter’ın en iyi günüydü” diyerek hatırlamıştı.
Redick için işler 2016 Ağustos’ta oğlu Kai doğduğunda değişmeye başladı. O ve eşi, iki oğullarıyla ilgileniyorlardı. Sosyal medya ise gerçek hayatta anı yaşamasına engel olabiliyordu. Şimdi ise daha rahat hissediyor Redick. Hatta saat toplama hobisinden de vazgeçmiş ve saatler için kullandığı Instagram hesabını da kapatmış.
“Artık bir saatim yok” diyor Redick, “Dürüst olmak gerekirse o bir bağımlılıktı. Bunu itiraf etmekten çekinmiyorum. Beni benden alıyordu. Aynı şey sosyal medya için de geçerliydi.”
Redick’in düşüncesi çok net şekilde anlaşılabilir: Çok fazla sosyal medya ve akıllı telefon kullanımı problem yaratabiliyor. Sosyal medya ve akıllı telefonlar hayatımıza henüz yeni girdiği için onlar hakkındaki araştırmalar da yeni. Ancak 2016’da yapılan bir araştırma, birden fazla sosyal medya hesabını kullanan insanların depresyona daha yatkın olabileceğini gösteriyor. Daha da korkutucusu, 7 ila 11 arasında sosyal medya hesabı olan insanlar, normal insanların (0 ila 2 arası sosyal medya hesabı olan) 3 katından fazla olasılıkla depresyona yatkınmış.
Bu Eylül ayında yayınlanan bir araştırma daha teknolojik cihazların kullanımı ile mutluluğun ters orantısını ortaya koymuş. 2012’den sonra insanların psikolojik olarak mutluluk seviyesi genel kapsamda azalmaya başlamış ve bunun önemli nedenlerinden biri olarak da bu yıldan sonra gençler arasında akıllı telefonun kullanım oranının artması gösteriliyor. En mutlu çocuklar, elektronik cihazlarda en az vakit geçirenlermiş.
“Bu jenerasyonun sigarası bu” diyor Peak Performance kitabının yazarı Steve Magness, “Telefonlar o noktaya doğru gidiyor.”
Magness’in belirttiği daha derin problem ise sosyal medyada geçirdiğimiz zamanın beyinlerimize yaptığı olumsuz etkiyi gözle göremiyor oluşumuz.
“Sigaranın uzun süre içtikten sonra akciğerinizi kara hale getirmesi gibi net bir olumsuz etkiyi gözünüzde canlandıramıyorsunuz sosyal medyanın verdiği zarar söz konusu olduğunda” diyor Magness, “Ancak bağımlılık yapıyor. Aslında bir seçimimiz var ancak o seçim çoktan yapıldı. Telefonu gördüğünüz anda onu almak için hamle yapıyorsunuz.”
NBPA yetkilileri de son zamanlarda sosyal medya kullanımına yönelik çalışmalar yapmaya başladı.
“En basit şekilde bunu bağımlılık yapıcı şekilde tanımlayabiliriz” diyor NBPA’de yeni göreve getirilen William Parham, “Her şeyden haberdar olmanızı sağlıyor, ve çok kullanılıyor. Aynı şekilde bu kullanımın düşeceğini sanmıyorum.”
Sosyal medyanın parkede etkileri de olabiliyor.
2017’de yapılan araştırma, NBA oyuncularının geceleri sosyal medya kullanımlarının oyunlarına negatif bir etkisi olduğunu gösteriyor. Gece geç saatlerde tweet atan oyuncular, sonraki maçta ortalama 1 sayı az atıyor ve şut yüzdeleri 1.7 düşüyor.
Tabii burada çekilen uykunun da payı var ancak diğer çalışmalar, telefon kullanımının uyku kalitesi üzerindeki negatif etkisini de ortaya koyuyor.
Bir psikoloji profesörü olan Larry Rosen, sosyal medya ve getirdiklerinin etkilerinin uzun süre daha devam edeceğini düşünüyor.
“Instagram ile Snapchat çıktıktan sonra geri dönüş yolunun kapandı” diyor Rosen, “Ben artık sıkışıp kaldığımızı düşünüyorum.”
NBA’deki oyuncular, koçlar ve yöneticilerle yapılan röportajlar telefon kullanımının yarattığı sıkıntıların farkında olunduğunu gösteriyor. Hatta bazıları, bunun büyük bir problem olduğuna inanıyor.
Örneğin Kelly Oubre Jr. 22 yaşındaki Wizards forveti telefon ve sosyal medyanın ligdeki arkadaşlarına yaptıklarından nefret ediyor. Hatta Sosyal Medya Hastalığı diye bir hastalık ismi dahi bulmuş kendince.
“Bence telefonlarımız ve sosyal medyayı egolarımızı tatmin etmek ve kendimizi iyi hissetmek için kullanıyoruz” diyor Oubre Jr.
Bazıları ise çağın doğası olduğunu ve zararsız olduğunu düşünüyor sosyal medyanın. 22 yaşındaki Detroit forveti Stanley Johnson da bunlardan biri. Johnson 4 yaşındayken eline 2 tane telefon verilmiş ancak o da sosyal medyadaki kötü yorumlar nedeniyle olabildiğince uzak durmaya çalışıyormuş.
“Eğer çöplüğün en diplerine doğru giderseniz, çöp bulmayı bekleyin zaten” diyor Johnson, “Instagram ise tamamen algı, algı, algı. Gerçek değil orası.”
Johnson birçok kez kendisiyle selfie çektiren fanların daha sonra olumsuz şeyler yazarak bunu paylaştığını fark etmiş. “18 yaşında lige gelmiş ve hayalimi yaşıyorum” diyor Johnson, “Neden bana olumsuz şeyler söylemeye çalışırsınız ki?”
Soyunma odasında telefona dair bir problem yaşamamış Johnson. Ancak Arizona günlerinden bu yana bir takım arkadaşı tarafından her an videoya alınma çekincesiyle yaşadığını da itiraf ediyor.
NBA yıldızları en azından sosyal medyada geçirdikleri zamanın parkede olumsuz olarak onlara geri dönebileceğini biliyorlar. Örneğin LeBron James, playoff’lar boyunca sosyal medya hesaplarını kullanmıyor. 2015’ten bu yana James, playoff’lar öncesinde “Zero Dark Thirty-23” yazıyor ve playoff’ların sonuna kadar sosyal medyada gözükmüyor.
“Telefon, sosyal medya, hiçbir şey kullanmıyorum” diyor James, “Orada çok fazla saçmalık oluyor. O zamanlarda kullanamam. Kafamda olması gerekmeyen hiçbir şeyi kafama sokmayacağım zamanlarda sosyal medya kullanmıyorum.”
James bu playoff’larda sosyal medya ekibinin bazı çocuklara mesaj vermeleri için Instagram hesabının kullanılmasına izin verdi. James gibi NBA’in en önemli oyuncularından Steph Curry, James Harden ve Chris Paul de playoff’lar boyunca sosyal medyayı kullanmıyorlar.
Tabii bunu yapmak isteyen ama yapamayanlar da çok. Örneğin Embiid geçtiğimiz yıl playoff’larda sosyal medya hesaplarını kullanmaktan kaçınmaya çalıştı ancak Miami serisinin ikinci maçında yüzündeki kırık nedeniyle parkede olamayınca gelen mağlubiyetten sonra dayanamadı ve Instagram’ından memnuniyetsizliğini belirten paylaşımlar yaptı.
Ancak bu paylaşım pek de olumsuz yansımadı Embiid’e. Yıldız pivot sonraki maçta parkeye çıktığında 23 sayı 7 ribaunt 3 blokla mücadele etti.
Curry de sosyal medyanın bazen rahatsız edici bir yer olduğundan bahsediyor.
“Aşağılayıcı şeyler dönüyor orada. Ailenize saldıran insanlar oluyor. Ancak aynı zamanda ailecek sizin formanızı giymiş insanların fotoğraflarını da görüyorsunuz. Sadece bir cevap almak için üst üste 40 mesaj atan insanlar oluyor. Sürekli davetler geliyor. Bu yıl politik konulardaki paylaşımlarda da etiketlendiğim oluyordu.”
“İnsanlar hiçbir zaman akan sudaki yansımalarını göremez” diyor Doktor Parham, “Yansımalarını sadece su dururken görebilirler.” Bu da NBA oyuncularının sosyal medyada geçirdiği zamana yönelik güzel bir benzetme aslında.
Sessizlik şu günlerde zor sağlanıyor. Telefonlar genelde sessizliği bozuyor. Bu da can sıkıcı olabiliyor.
“Şimdilerde farklı bir şeyle karşı karşıyayız” diyor Magness, “Örneğin bir masada oturuyoruz, sessizlik oluyor, o zaman insanlar eskiden normal olarak oturup muhabbet ederdi değil mi? Yani sıkılmaya karşı çözümümüz iletişime geçmekti. Şimdi ise telefona bakıyoruz.”
Bunun parkedeki etkisini görmek çok kolay. Örneğin savunmada arkadaşınıza bir şey söyleyecekseniz mesajla değil bağırarak söylüyorsunuz. Bir set hakkında kafanız karıştığında onlara bir emoji veya GIF yollayamıyorsunuz, konuşmanız lazım.
Telefonlar oyuncuların hayatlarında daha da fazla yer edinmeye devam ettiği sürece koçlar da oyuncularla iletişimlerinde farklı yollar kullanıyor.
“Eskiden kendi kendine olan şeyler vardı” diyor Magness, “Şimdi ise mühendis olmanız gerekiyor.”
Güneşli bir Haziran Los Angeles sabahında, bir NBA koçu gizli bir Draft öncesi çalışması için salona gidiyordu. JR Smith’in NBA Finalleri ilk maçında yaptığı büyük hatanın ertesi sabahıydı.
Koç, salona girdiğinde ‘Beyin Hackleme’ üzerinde çalışan bir ekipten uzmanlarla tanıştı. Koç ve uzman Matthew Mayberry, soyunma odasında bir türlü engelleyemediği telefon problemi üzerine konuştu.
Oyuncularımın ve teknik ekibimin toplantılar sırasında lanet olası telefonlarına bakmamalarını nasıl sağlarım?” diye sormuş Koç, “Instagram ve Twitter gibi saçma şeylere olan bağımlılıkları gözlemci raporları ya da maç kasetleri izleme gibi alışkanlıklara nasıl çeviririz? Değiştirebilir miyiz bu alışkanlıkları?”
Mayberry’nin bu konuda birçok fikri vardı.
“Gelişen teknolojiyle beraber telefonların daha sağlıklı kullanılması, NBA’in sonraki dalgası olacak” diyor Mayberry.
Bu Boundless Mind ekibine birçok NBA ekibinden ulaşıldığını söylüyor sözcü.
Koçların bazıları yaş olarak bazı oyuncuların dedeleri olacak yaştalar. Birçok koç, oyuncularının telefon alışkanlıkları ile ilgili konuşmamayı seçtiler.
“Bu durum, kazanamayacağınız bir savaş” diyor bir NBA koçu.
Ancak Stan Van Gundy bu konuda birtakım şeyler söylemekten çekinmiyor:
“Eğer oyuncularınıza telefonlarını bırakmalarını söylüyorsanız, duvara kafa atıyor gibi oluyorsunuz. Maç öncesi toplantıda, normal toplantılarda veya oynuyorlarken telefonlarına bakmıyorlar. Ancak maç sonrası röportajını verdikleri saniyesinden sonra telefonlarına bakıyorlar.”
Mayberry, NBA’in yardım isteyen ilk lig olmamasına şaşırmamış. Lig, sosyal medya sever bir lig. En güzel hareketler sürekli paylaşılıyor. Hatta bazı takım sahipleri devasa teknolojik şirketlere sahip. Cuban, Ranadive, Ballmer gibi isimler. Bu takım sahipleri telefon alışkanlığı konusunda daha açık görüşlüymüş.
Bu bağımlılığı değiştirmenin anahtarı telefonun sağlıksız özelliklerini sağlıklı olanlarla değiştirmek.
“Telefondaki uygulamalar bağımlılık yapıyor” diyor Mayberry, “LeBron James de olsanız, 10 takipçisi olan birisi de olsanız, herhangi bir kullanıcı fotoğrafınızı beğendiğinde küçük bir dopamin salgılanıyor. Sizi mutlu ediyor bu. Aynı şeyi bir daha yapıp fotoğraf paylaşmayı ve bir önceki beğeni sayıyı geçmeyi istemenize neden oluyor. Orada kayboluyorsunuz. O davranışı yapıyor, ödül alıyorsunuz. Sonra da bunu tekrarlıyorsunuz.”
Eski bir Google çalışanı Tristan Harris de telefonu slot makinesine benzetiyor.
“Bu şey slot makinesi gibi” diyor Harris, “Telefonuma her baktığımda sanki slot makinesi oynuyor ve, ‘Ne geldi bu sefer?’ diye bakıyormuşum gibi hissediyorum. Bu insanların kafasını karıştırarak alışkanlık yaratmanın bir yolu.”
Peki bu alışkanlıktan nasıl kurtulunur? Nasıl daha sağlıklı alışkanlıklar üretilir? Son yıllarda NBA takımları birçok konuda oyuncuların kötü alışkanlıklarından kurtulmaları için çalışmalar yaptı.
Mayberry’nin bu konudaki fikri açık: “Eğer oyuncular sadık kalmıyorsa uyku ve yemek düzenini planlanmanın ne anlamı var ki? Eğer oyuncular önemsemiyorsa takımların bu konuda harcadığı paraların bir önemi kalmıyor.”
İlginçtir ki telefonlar bu konuda bir çözüm olabilir. Belli saatlerde yapılması gerekenleri hatırlatabilir telefonlar. Veya oyuncuların telefonlarına maç kasetleri/setleri takip etmek için bazı uygulamalar geliştirilebilir.
Geçtiğimiz Mart ayında NBA, Headspace adlı bir uygulamayla işbirliği içine girdi. Ligdeki oyuncuların bazıları, birtakım meditasyon planları içeren uygulamadan faydalanıyor, NBA ise bu uygulamanın bazı yerlerde reklamını yapıyor.
Durant, uygulamayı deneyenlerden biri. “Uygulama hakkında çok şey duydum” diyor Durant, “Birçok kişinin kullandığını biliyorum. Saygı duyduğum insanlar kullanıyor, ben de bu uygulamaya karşı değilim. Sanırım deneyeceğim ve nasıl bir şey olacağını göreceğim. Özellikle Golden State’e geldiğimden bu yana hayatımın çok hızlı geçtiğini hissediyorum. Her şey değişti. Her şey çok hızlı oluyor. Biraz yavaşlamam gerek.”
Boundless Mind ekibi ise sosyal medyayı kısıtlamaya çalışan bir uygulama geliştirmiş. Uygulamanın adı Space ve bu uygulama, her sosyal medya hesabınızı açmaya çalıştığınızda önce iki derin nefes almanız gerektiğini size hatırlatıyor.
“O küçük ertelenme anı” diyor Mayberry, “Beyninizdeki görsel zeka sensörlerini uyarıyor ve sürekli olarak Instagram veya Twitter gibi uygulamaları kontrol etme isteğinizin önüne geçmeye çalışıyor.”
Haziran ayındaki buluşmanın ardından Koç ile Mayberry, takımı ile görüşme ayarlanması konusunda anlaşmaya varmış. Mayberry’nin düzenleyeceği konuşmanın başlığı?
“Şampiyonluk Davranışları Benimseme Yolları”
Artı Redick’in araba emojili tweetini bulamazsınız çünkü sosyal medya hesaplarıyla birlikte o da gitti. Redick, sosyal medyanın “yılanlarla dolu bir yer” olduğunu söylüyor.
Redick eskiden sosyal medyanın olumsuz yönlerini bazen hissetse de ondan kopamadığını itiraf ediyor. Redick daha sonra oğullarına vermesi gereken dikkati telefonundaki uygulamalara gösterdiğini ve bunun onlar için kötü bir örnek olduğunu fark etmiş.
“Önümüzdeki jenerasyondaki çocuklar, telefonlarına bağımlı bir jenerasyon olacak” diyor Redick, “Beni de korkutan bu. Çocuklarımın göreceği etkiyi her gün düşünüyorum. Bana ve aileme bunlar neler yapıyor diye kendime soruyorum.”
Doktor Parham, sosyal medya alışkanlığını durdurup tamamen kurtulmanın kolay olmadığını kabul ediyor. Alışkanlıkları değiştirmek çok zor bir şey. Bir de sosyal medyanın gerçek hayatta açtığı olanakları göz önüne aldığınız zaman iş içinden çıkılması çok zor bir hal alıyor.
Redick artık sosyal medyada yok ancak birçok NBA oyuncusu, sosyal medya hesaplarını profesyonelce kullanmaları için uzmanlarla çalışıyor. Birçok sosyal medya platformunu olumlu şekilde kullanmak o kadar da kolay bir şey değil. Hele hele böyle platformlar insanların toplumdaki algısını etkileyebiliyorken.
“Bu çok yoğun ve baskılı bir şey” diyor Parham, “Devam edecek bir sistem bu. Hayatımıza yeni giren, büyük etkileri olan bir şey. Oyuncular toplumdaki görünüşlerini önemsiyorlar ve sosyal medya hesaplarında profesyonellerle çalışmak, önemli bir yatırım olarak görülebilir. Eğer profesyonel bir sporcuysanız ve senede 10 milyon dolar alıyorsanız, bir de 3-4 sponsordan 5’er milyon dolar kazanıyorsanız, bir eliniz yağda bir eliniz baldaysa bunu kullanmanız gerekir.”
İkilem de burada yatıyor. Redick, pes etti. Bazıları ise yollarına devam ediyor ve milyonların keyfini çıkarıyor.
“Mantıklı bir şey ve bunu yapmanız için teşvik alıyorsunuz” diyor Parham, “Ama bedeli ne?”
Redick için, daha fazla ödeyemeyeceği bir bedel. Artık sosyal medya dünyasından muhtemelen sonsuza kadar ayrıldı ve omzundan bir yük kalkmış gibi hissediyor.
Son kez konuşuyor Redick ve, “Olabilecek en iyi şey” diyor.
Fotoğraflar: Getty Images
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!