By Buğra Uzar / buzar@eurohoops.net
Anadolu Efes yenilenmiş kadrosuyla Turkish Airlines EuroLeague’de sezona fırtına gibi başladı. Art arda gelen galibiyetler beklentileri de yükseltti ancak son dört maçta alınan üç yenilgi ise moralleri bozdu. Fakat Anadolu Efes bu maçlardan gerekli dersleri alabilirse bu karşılaşmaları ileride “hayırlı yenilgiler” olarak da nitelendirebiliriz.
Anadolu Efes‘in kaybettiği bu üç maçta da ortaya çıkan temel sorunlar aynı. Temsilcimizin gardının ikinci yarıda çok kolay düştüğü CSKA Moskova maçını bir kenara koyarsak diğer iki maçın, yani Real Madrid ve Olympiacos maçlarının kaybediliş şekli de birbirinin neredeyse tıpa tıp aynısı. Üç çeyrek harika bir basketbol oynayan ve önde olan ancak son periyotta şalterleri kapatan ve rakibinin geri dönüşüne engel olamayarak maçı kaybeden bir Anadolu Efes…
Peki bu maçlar neden kaybedildi? Bu mağlubiyetlerden ne gibi dersler çıkartılması halinde onlar “hayırlı mağlubiyetler” olarak anılabilir? Anadolu Efes’in Final Four umutlarının gerçeğe dönmesi için hangi noktalara ayar çekilmesi gerekiyor? Bu büyüme sancıları Anadolu Efes’i daha güçlü yapacak mı? Eurohoops bu soruların cevaplarını 3 ana başlıkta toplayarak analiz etti.
1- Rotasyon
Yazın transferde en aktif takımı olan Anadolu Efes‘in her pozisyonda en az iki kaliteli oyuncuya sahip olduğunu söylersek yanılmış olmayız. Bu da onları sadece Türkiye’nin değil aynı zamanda Avrupa’nın da en geniş kadrolarından birine sahip olmaları anlamına geliyor. Ergin Ataman sezonun ilk kısmında bu konuda dönem dönem bocalasa da genel olarak baktığımızda oldukça iyi bir iş çıkarttı. Ancak son haftalarda bu konuda aynı başarıda devam ettiğini söylemek zor.
Anadolu Efes son haftalarda hem Türkiye Ligi’nde hem de EuroLeague’de oldukça dar bir rotasyon kullanıyor. Sahip oldukları geniş kadroyu düşünürsek bu durum oldukça şaşırtıcı. Özellikle Türkiye Ligi için. Ergin Ataman bu sezon yerli oyuncularının performanslarından oldukça şikayetçi ve bunda haklı olduğu noktalar da var. Zira geçtiğimiz sezon lige damga vuran yerlilerden üçü, Buğrahan Tuncer, Metecan Birsen ve Sertaç Şanlı eski görüntülerinde değiller fakat yine de bu oyuncuların ligde aldıkları sürelerin iyice düşmesi Anadolu Efes‘i Avrupa’da özellikle de maç sonlarında zorlamaya başladı.
Örneğin lacivert beyazlıların Avrupa’da böylesine önemli maçlara çıktığı dönemde takımın en önemli parçalarından Adrien Moerman, ligde oynadığı 2 maçta 80 dakikanın 73’ünde sahada yer aldı. Moerman aynı dönemdeki iki EuroLeague maçında ise toplam 66 dakika süre aldı. Keza Bryant Dunston da 80 dakikanın 66’sında forma giydi. Vasilije Micic 7 Aralık’ta Real Madrid‘e karşı 33.06 dakika sahada kaldı. Ardından 10 Aralık’ta oynanan Bahçeşehir Koleji maçında 31.49 dakika forma giyerken 13 Aralık’ta Olympiacos deplasmanında 35.17 dakika süre aldı.
Ligimizin kalitesinin geçtiğimiz yıllara kıyasla daha düşük olduğunu söylemek yanlış olmaz. Anadolu Efes‘in kadro kalitesine baktığımızda ciddi sakatlık problemleri yaşamamaları halinde Fenerbahçe Beko ile final oynamaları kuvvetle muhtemel. Yani ligde oynanan Bahçeşehir maçını kazanmak için bu oyuncuların bu kadar yüksek süre almalarının dönüşü özellikle Avrupa maçlarında negatif oluyor. Dolayısıyla bu sezonun en formda koçlarından biri olan Ergin Ataman’ın yerli oyunculara olan yaklaşımını bir kez daha gözden geçirmesi ve onları mutlaka işin içine katması gerekiyor. Bunun sonucunda Anadolu Efes belki ilk etapta birkaç kez maç kaybedebilir fakat kadro kalitelerini göze aldığımızda bunları ilerleyen bölümde çok rahat telafi edebilirler.
Ergin Ataman’ın maç içerisindeki rotasyonları da son dönemde biraz değişmeye başladı. Zirveye oynayan takımların sezon sonuna doğru ve playofflarda daha dar rotasyon kullanmaları önceden de gördüğümüz bir durum. Nitekim Ergin Ataman da geçmişte dar rotasyonlarla çok büyük başarılar elde etmiş bir koç. Ancak sezonun bu bölümünde özellikle maçların ikinci yarılarında rotasyonu bu kadar daraltması pek normal değil. Anadolu Efes, CSKA maçını bir kenara koyarsak maçların üçüncü çeyreğinden itibaren aynı beşle sahada yer aldı. Olympiacos maçında Dunston‘ın faul problemi nedeniyle son bölümünde benchte yer almasını hariç tutarsak sadece Simon’la Anderson değişiklikleri yapıldı. Tabii ki bunda Beaubois’nın omzundan sakatlık yaşamasının da payı var ancak Anadolu Efes gibi geniş bir kadroya sahip takımın oyuncularını son bölüme daha diri sokmasını beklerdim.
Anadolu Efes açık sahada verimini daha da arttıran bir takım ancak son çeyreklerde oyuncuların enerjileri düştükleri için aynı tempoyu yakalayamıyorlar. Ayrıca çoğu zaman da yorgunluğun da etkisiyle yanlış tercihler yapıyorlar ve bu da top kayıplarına sebep oluyor. Real Madrid ve Olympiacos maçlarında rakiplerinin faul hakları dolmuşken savunma adam değiştikten sonra çembere gitmek yerine birçok kez el üstü üçlük denemeyi tercih etmeleri bunun bir göstergesi. Nitekim bu durum istatistiklere de yansımış durumda.
Anadolu Efes, Real Madrid’e karşı ilk üç çeyrekte 21’de 11 üçlükle tam 74 sayı üretirken son çeyrekte 6’da 0 üçlük atarak sadece 8 sayı üretebildi. Olympiacos deplasmanında ise ilk üç çeyrekte 22’de 10 üçlükle 68 sayı ürettiler fakat son periyotta 5’te 1 üçlükle 13 sayıda kaldılar. CSKA Moskova’ya karşı yine üç çeyrekte 23’te 12 üçlükle 68 attılar. Son çeyrekte ise 4’te 0 üçlükle 16 sayı…
Kısacası Ergin Ataman’ın sezonun en azından şimdiki bölümünde rotasyonu biraz daha genişletip oyuncuların görevlerini netleştirmesi Anadolu Efes’i tekrar ciddi bir Final Four adayı takım haline getirecektir.
2- Savunmadaki ve Ribauntlardaki Düşüş
Sezon başında çoğu kişi Anadolu Efes‘in ciddi bir savunma takımı olmasını beklemiyordu. Ancak Doğuş ve Dunston dışında savunmasıyla öne çıkan oyunculara sahip olmamalarına rağmen bu konuda muhteşem bir iş başardılar. Sezona savunma kısmında harika başlayan Efes, buradan aldığı enerjiyle hücumda da oldukça etkili oldu. Ancak son haftalarda özellikle de son çeyreklerde bu alanda da bocaladıkları aşikar.
Bu üç maç özelinde konuşacak olursak, Anadolu Efes‘in son çeyreklerdeki savunması, maçların geri kalan kısmına göre büyük düşüş yaşadı. Lacivert beyazlılar, son çeyreklerde Real Madrid‘den 24, Olympiacos‘tan 23 ve CSKA Moskova’dan da 25 sayı yedi. Bu noktada en büyük problem ise temsilcimizin ikili oyunları savunmada yaşadığı sıkıntılar diyebiliriz. Real Madrid maçında Gustavo Ayon adeta durdurulamaz bir performans göstererek 10/11 şut isabetiyle 20 sayı üretmiş ve takımının geriden gelerek maçı kazanmasını sağlamıştı. Keza Olympiacos maçında da Milutinov şut kaçırmadan 15 sayı üretti.
Bunun yanında Efes‘İn ribauntlarda da ciddi bir problem yaşandığı ortada. Ribauntların 34-35 bittiği Real Madrid maçını bir kenara koyarsak, Anadolu Efes, hem Olympiacos hem CSKA Moskova karşısında ribauntlarda adeta ezildi. Yunan ekibi, temsilcimize karşı tam 18 hücum ribaundu alırken Efes ise 20 savunma ribaundu alabilmişti. Rus ekibi ise maçı belki de ribauntlardaki bu dominasyonu sayesinde kazandı. CSKA Moskova tam 21 hücum ribaundu alabilirken Anadolu Efes maç boyu toplam 24 ribaunt alabildi.
Tabii ki bu iki durumun da ortak belli başlı sebepleri var. Bunların başında Bryant Dunston‘ın geçtiğimiz senelere kıyasla düşük performansı geliyor. EuroLeague tarihinin en iyi savunmacılarından biri olan Amerikalı pivot, yıllar boyu istikrarıyla da dikkat çekmişti. Sezona da yavaş giren Dunston, bu 3 maç öncesinde epey toparlanmıştı ancak geçtiğimiz 2 haftayı yine kendi standartlarının çok altında geçirdi. Dunston’ın böyle bocalaması doğal olarak Anadolu Efes’in savunma ve ribaunt problemlerinin en büyük sebebi. Şu anda sadece 4.4 ribaunt ortalamasına sahip ve ikili oyun savunmasında da mesafeleri bir türlü doğru ayarlayamıyor. Rakipler de bunu çok iyi işliyor. Dunston’ın kendi standartlarını yakalaması Anadolu Efes’in son dönemde yaşadığı bu sorunları önemli ölçüde çözecektir.
Keza 1-2-3 numara pozisyonlarındaki oyuncuların da kolay geçilmeye başlaması ve havuza düşen toplar için ribauntlara girmemeleri de bu durumun bir başka sebebi. Örneğin Anderson gibi fizikli ve güçlü bir oyuncunun bu 3 maçtaki ribaunt ortalaması 0.66. Anadolu Efes’in Dunston ve Pleiss gibi çok iyi iki çember savunucusu, Moerman gibi de çok iyi bir ribauntçusu var ancak tüm işi bunlara yakmak bu gibi kaliteli takımlar karşısında büyük problem yaratıyor. Bu yüzden kısaların biraz daha aktif olması ve vücutlarını ortaya koymaktan çekinmemeleri gerek.