By Matthew Byrd / Çeviri: Yiğit Alp Kalkancı
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı ilk olarak 19 Mayıs 2016 tarihinde The Sportser’de yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
NBA’deki en kötü oyuncular arasında yer almanızı sağlayan şeyler neler?
Elbette farklı parametreler var. Bunların başında da performans geliyor. Ayrıca oynadığı maç sayısı, ligdeki sezon sayısı, playoff’ta oynama sayısı ve kazanma yüzdesini de düşündüğümüzde oyuncunun kötü olarak anılması için takımında gerçekten işe yaramaz olması lazım.
1990’lı yıllar ile başlamıştık. 2000 ile devam ediyoruz. LeBron James, Kobe Bryant, Dwyane Wade gibi oyuncular hükümdarlık sürerken bazı isimler de yuhalanmaktan nasibi aldı.
90’lı Yıllarda NBA’in En Kötü 20 Oyuncusu
İşte adları fazla hatırlanmayan ancak NBA’de forma giymiş isimler ve onların hikayeleri:
Nikoloz Tskitishvili
Korkutucu büyüklükleri ile fiziksel üstünlük sağlayabilecek oyuncular olduğu sürece onlara bir şekilde NBA kapısı açacak takımlar olacaktır.
Bu tanıma da Nikoloz Tskitishvili’den daha iyi uyan yalnızca birkaç oyuncu vardır. İtalya’nın basketbol sahnesinde kendisine bir isim yaptıktan sonra Gürcü oyuncu, 2002 NBA Draftı’nda 5. sıradan Denver Nuggets tarafından seçildi.
Nuggets, büyük ihtimalle aradığı pota altı oyuncusunu bulduğunu düşünüyordu ancak işler akla hayale gelmeyecek şekilde gitti. NBA kariyerini yalnızca 2.9 sayı ve 1.8 ribaund ortalamalarıyla tamamladı.
Mengke Bateer
NBA, bir dönemler Çinli oyuncuların atletik yeteneklerini kullanarak fark yaratabileceği fikri ile adeta büyülenmişti.
Bu fikir bizlere Yao Ming efsanesini getirirken yanında birçok fiyaskoyu da getirdi ve bunlardan bir tanesi de Mengke Bateer. Denver Nuggetss, Bateer’i 2002’de Beijing Ducks’tan getirdiğinde kaybedecek çok fazla şeyleri yoktu ancak bu düşük fiyatın bile onun için değmediğini çabucak gördüler.
Gregg Popovich, onu 2002 yazında ikinci tur Draft hakkı karşılığında takımına kattı ve kariyerinde ona bir NBA şampiyonluğu hediye etmiş oldu.
Brian Cardinal
Dallas Mavericks’in 2011’de şampiyonluğu kazandığı yılda Wall Street Journal, “Bekleyin, Brian Cardinal Hala Oynuyor Mu?” başlıklı bir yazı yayınlamıştı.
Böylesine vasat bir oyuncunun NBA’de 12 yıllık kariyere sahip olması ve üstüne üstlük bir şampiyonluk elde etmesine verilebilecek en uygun tepki buydu.
2003’te Valencia formasıyla Avrupa’ya geldiğinde takımıyla EuroCup şampiyonluğu da yaşadı. NBA kariyerini 4.6 sayı ve 2.3 ribaund ortalamalarıyla tamamladı.
Sun Yue
Sun Yue, belki NBA tarihinin en büyük potansiyel barındıran uluslararası oyuncusu olarak lanse edilmedi ancak saf yeteneğinin gücü ile iyi işler başaracağı öngörülüyordu.
Los Angeles Lakers, onu ikinci tur 40. sıradan Draft etti ancak kısa sürede sakatlığa yatkın olduğunu fark etti ve NBA kariyeri de yalnızca 10 maç sürdü.
Sonrasında yine geldiği yere, yani Çin’e döndü ve hala kariyerine orada devam ediyor.
Royal Ivey
Başlamadan önce, Royal Ivey ne kadar havalı bir isim değil mi? Kurgusal bir filmde sekiz yaşındaki bir prense verilen isim gibi. Bununla birlikte 2011’deki lokavt sırasında Texas Üniversitesi’nden mezun olduğu için de Ivey’i kutluyoruz.
Royal Ivey hakkındaki övgülerimiz maalesef bunlarla sınırla. Onu 2004 Draftı’nda 2. Turdan seçilmesini sağlayan yeteneklerini parkeye yansıtmakta zorlandı ve NBA’de orada oraya savrulduktan sonra kariyerini 2014’te Çin’de noktaladı. NBA’de 500’ün üstünde maça çıktı ama ortalamaları 3.3 sayı, 1.1 ribaund ve 1.0 asist.