by Alonzo Warond / Çeviri: M. Bahadır Akgün
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı ilk olarak 2 Ekim 2017 tarihinde Fadeaway World’de yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Hepimiz bir gün öleceğiz, bundan kaçış yok. Bu yüzden de hayatımızı sonuna kadar yaşamalıyız zira yarın sabah burada olup olmayacağımızı bilmiyoruz.
Ölüm elbette korkutucu. Kim olduğunuzun hiçbir önemi yok. Hepimizin sonu aynı olsa da en sevdiğimiz, kamuya mâl olmuş figürler vefat ettiğinde durum şoke edici bir hâl alıyor. Hele bir de spor camiasından biri olunca o şok artıyor.
NBA, buna benzer durumlara çok kez tanıklık etti. Saha içi ve dışında bir dolu trajedi yaşandı. Bunların kimileri hâlâ üzüntüyle anılan trajediler olarak tarihte yerini aldı. Tıpkı Drazen Petrovic’in vefatı gibi.
Drazen’in vefatının yanı sıra bir de o en sevdiğimiz oyuncuların ölümün kıyısına kadar geldiği olaylar gördük. Bugün huzurlarınıza en ünlü vakalardan bazılarını taşıyoruz.
Grant Hill
Grant Hill, NBA tarihinin en büyük “ya öyle olmasaydı” soru işaretlerinden biri. Eski Pistons oyuncusu, ligde başarılı ve uzun bir kariyere sahip olmak için her türlü özelliğe sahipti ancak sakatlıklar Hill’in vücuduna acımasız davrandı ve asla insanların beklentilerini karşılayamadı.
Yine de Grant’in hayatında asla hatırlamak istemeyeceği bir olay daha var. 2003 yılında Orlando Magic forması giydiği dönemde Hill, canına mâl olabilecek, stafilokok isimli mikroba yakalandı. Yalnızca NBA kariyerinin değil hayatının da sonu gelebilirdi. Altı ay boyunca damardan antibiyotik aldı ve ancak bu şekilde dönüş yapabildi.
Damian Lillard
Damian Lillard, Oakland’da büyüdü ve etrafı da suç ve şiddetle dolu bir çevrede yaşadı. Bu olaylara hiç karışmamış olsa da şiddet, Lillard’ı gelip buldu.
2008 yılında yıldız oyuncu antrenman sonrası otobüs beklerken üç kişi tarafından soyulup saldırıya uğradı. Süperyıldız, geri adım atmadı ve gaspçılarla mücadele etmeye çalıştı ancak onlardan biri silah çekti. Neyse ki Lillard’ı vurmadılar. Lillard, bu konuyu kendi şarkısında da işledi.