by Marcus Thompson II / Çeviri: M. Bahadır Akgün
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı ilk olarak 21 Ocak 2019 tarihinde The Athletic’te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Dallas’taki Hotel Crescent Court’un şarap listesinde ikisinin de en sevdiği şaraplar yoktu. Hâl böyle olunca Kevin Durant ve Draymond Green, İspanyol kırmızı şarabında karar kıldı ve sonra da başka bir odaya geçtiler. Artık zamanı gelmişti.
Durant, geçmişin acılarını, huzursuzluklarını affetmek, kargaşanın ortasında huzur aramak konusunda hayli tecrübeli. Green de sorumluluk sahibi ve düşünceli biri. Bazen zaman alsa da genelde kötü durumları telafi ediyor, boyalı bölgedeki bir dev gibi sorumluluk alıyor.
Karakterleri nedeniyle sorunları aşmak kaçınılmazdı. Ancak böyle gözükmediği kesin. Kesinlikle öyle değildi durum. Bir şeyler yapılması gerekiyordu. Bunu da Green’den daha iyi bilen kimse yoktu.
Warriors hanedanını rayından çıkarabilecek olayın üzerinden 10 hafta geçmişti. Olayı bir hatırlayacak olursak, 12 Kasım günü Clippers ile oynanan maçın normal süresinin son anlarında Green, topu Durant’e vermemişti. Bunun yerine tempolu oynayıp top kaybı yaptı ve Warriors’ın kazanma şansını uzatmaya bıraktı. Ardından uzatma öncesi yaşanan tartışmada Durant, Green’e kendisine topu vermediği için bağırdı ve Green de Durant’in üst üste üçüncü kez bir yıllık kontratla oynaması etrafında şekillenen bir nutuk atarak cevap verdi. Green’in bu sözlü saldırısı Warriors’ın kendisine bir maç ceza vermesine ve bu maçta kazanacağı 120.480 dolara mâl olmasına yetecek kadar şiddetliydi. Birçoklarının Durant’in takımdan ayrılmasının artık garanti altına alındığını beklemesine, Warriors hanedanının bittiğini beklemesine yetecek kadar şiddetliydi.
Ancak Warriors’ın kimyasında bozukluk gibi ortaya çıkan bu durum şimdi bakınca bir güç gösterisi gibi gözüküyor.
Bu olayın ardından hayatta kalmayı başardılar ve hala da yollarına devam ediyorlar. Üst üste yedi maç kazandılar, 10 maçın dokuzundan galibiyetle ayrıldılar ve yine Batı Konferansı’nın zirvesine çıkan Warriors’ta olaydan bu yana ilk kez takımın etrafında iyi bir hava var. Perde arkasında, takım içinde birçok toplantı ve görüşme yapıldı. Organizasyon, sükûnet içerisinde durumları düzeltmek ve o Clippers mağlubiyetinde durup dururken ortaya çıkan meseleleri ele almak için titizlikle çalıştı. Artık bunlar geride kaldı.
Yeniden uyum içerisinde oynamaya başlayan Warriors’ta olayın kalıntıları sahada görülmüyor artık. DeMarcus Cousins Operasyonu devrede. Hatta soyunma odasındaki bazı isimler olayın tamamen bittiğini, tekrar ele alınmaya bile değmeyeceğini de söyledi. Öyle ki Warriors’taki bazı kilit figürler, Durant ile Green’in bu konuyu nasıl aştığı kendilerine sorulduğunda cevap vermeyi bile reddettiler. Kimse olayı tekrar açmak istemiyor. Olan biteni geçmişte bırakmak, her şeyin zamanla hallolmasını beklemek istiyorlar.
Ancak böylesi muhtemelen Durant ve Green’e haksızlık olur. Burada övgüye mazhar olacak tek şey zaman değil. Bu düzelme, onların karakterleriyle de alakalı. Nelson Mandela’nın 2008’deki bir konuşmasında dediği gibi: “Kırıp dökmek kolay. Asıl kahramanlar barışıp yeni bir şeyler yapanlardır.” Bu anlamda kahraman değiller ancak zor yolu seçmiş olmaları da övgüye değer bir davranış şekli.
Sezon nasıl biterse bitsin bu sezonun hikayesinde 12 Kasım’da Staples’ta yaşananlar olacak. (Warriors, Lakers’a konuk olarak dört gün içinde ikinci kez orada oynamış oldu.) Dolayısıyla orada yaşananları düzeltmek için ne kadar çaba gösterildiği de o hikayede yer almalı. Bir de Martin Luther King Jr.’ın doğum gününde oynadıkları düşünülürse bahsi geçen barış için nasıl çalıştıklarının anlatıldığı hikayeye de uyuyor bu durum.
Her şey 17 Kasım’da Mavericks karşısında Dallas’ta oynanan maçın öncesinde başladı. İkili orada birlikteliğin kıymetini bilip husumeti bitirmeyi seçti. Durant ve Green, o seyahate içten bir konuşma ile aralarındaki ilişkiye geri dönerek başladı.
Green için kendi sezonunu özetleyen bir olaydı bu.
Green, bir süredir dibe vurduğunu hissediyordu. Çarşamba günü New Orleans karşısında kazanılan maçta attığı dört üçlük sonrası bu durumu nasıl aşacağına dair şüphelerini şöyle aktarıyordu:
“Bir anlamda kafam karışık ve umutsuzum,” diyordu Green, sezonunu özetlerken. “Böyle zamanlar oluyor. Yolunuza bakmalısınız. Yanınızdaki insanlar hem sizi desteklemeli hem de b*ka sardığınızı söylemekten çekinmemeli. Bence bu önemli. Çoğu zaman insanların yanında kendilerine sürekli ‘evet’ diyen kişiler oluyor. Evlerine gidiyorlar, orada kim yaşıyorsa artık o insanlar ‘Evet ya, sen haklısın’ diyorlar. Benim sevgilim öyle değil. Bana b*ka sardığımı söyler. Ailem de öyle değil. Onlar da söyler. Arkadaşlarım da söylerler.”