by Utkan Şahin / info@eurohoops.net
“Hiçbir şeye cesaret edemeyen, hiçbir şeye ümit beslemesin.”
Friedrich Schiller’ın bu oldukça bilinen sözüne elbet bir yerlerde denk gelmişsinizdir. Belki özlü sözler paylaşılan bir sosyal medya sayfasında belki de yaptığınız bir okuma sırasında. Edebi dünyaya birçok farklı türde eser veren Schiller’in kolay bir hayatı olmamış. Sürgünler, kaçışlar, ekonomik yetersizlikler. Belki de bundan dolayı oldukça sert geçen hayatı içerisinde eserlerinde biraz romantik biraz da agresif olmayı başarmış.
Günümüze dönersek ise Darüşşafaka ve Mert Akay eksenli bir yazı yazmaya karar verdiğim zaman aklıma bu söz geldi. Çünkü bu hikayede de biraz romantizm biraz da ümit var.
Hepinizin bildiği gibi Darüşşafaka Tekfen için pek kolay bir sezon olmuyor. Geçen sezon kazanılan EuroCup’tan sonra yazın bütçenin düşmesi kulübün profilini değiştirdi. Bu durum tabii ki saha içine de yansıdı. Yazın kadro kurulduğu zaman kimsenin onlardan playoff gibi bir beklentisi yoktu. Fakat işler beklendiğinde de kötü gitti ve Daçka her iki kulvarda da yarışmacı olmakta çok zorlandı.
Tabii yaşanan bu sezonu “sadece” bütçenin düşmesiyle açıklamak çok da doğru değil. Yetenek seviyesi bir yana, sahadaki uyum açısından da oldukça sorunlu bir kadro kuruldu ve bu hatalar Daçka’yı saha içerisinde fazlasıyla etkiledi. Benim anlatmak istediğim şey farklı da olsa bu noktayı es geçmek bizi sadece romantik yapar ve sorunları çözememekten daha kötüsü sorunu kabul etmemektir.
Tekrardan hikayeye dönersek… Darüşşafaka kadro mühendisliğini doğru yapamadığı için zorlu bir sezon geçiriyor.
Buna rağmen onların saha içerisindeki mücadelesini görebiliyoruz. EuroLeague’de sekiz maçı beş sayıdan daha az bir farkla kaybettiler… Yine de günün sonunda ne olursa olsun kaybettiler. Ligde ise hedefledikleri playoff potasına ilk yarı boyunca hiç giremediler.
Aralık başında takımın başına geçen koç Selçuk Ernak, bir hayli zorlu bir ortamda kendini buldu. Onun ve Toney Douglas’ın birlikteliğiyle Daçka, Olympiakos ve Baskonia gibi kağıt üstünde hiç favori olmadığı maçları kazandı. Ligde ise 7 maçta 4 galibiyet almayı başardılar. Hala zor bir sezon oluyor ama en azından artık kazanabiliyorlar.
Tüm bunlar olurken ise koç Selçuk Ernak, hikayenin çıkış noktası olan bir karar aldı ve Ray McCallum’u planlarının dışarısında bırakarak o süreyi genç oyunculara vermeye karar verdi. Açıkçası bu oldukça cesur bir karardı. Ray McCallum her ne kadar kötü bir sezon geçirse de bir an önce takımına maç kazandırmaya başlaması gereken bir koçun, parasını ödedikleri bir yabancı oyuncuyu kenarda bırakıp yerine genç oyunculara karar süre vermesi, benim basketbolu takip etmeye başladığımdan beri gördüğüm bir karar değildi.
Kendisine bu kararını sorduğum zaman ise Selçuk Ernak şunları söyledi: “Ben özellikle Türk oyuncuların takımın önemli sorumlulukları taşıyacak oyuncular olmaları gerektiği düşüncesindeyim. Tamamlayıcı ya da ana rollerde olmak kendi yetenek, üretim ve verimlilikleriyle ilgili… Pasaportlarıyla değil. Ben Türk oyuncularımız takıma fayda sağladıklarında zaten kazanan bir takım olacağımıza inanıyorum. Bu takımın onlara çok ihtiyacı var.”
Selçuk Ernak bu noktada karar aldı. Bu kararın ve fikrin doğrulunu tartışabiliriz. Başarılı olmak için yerli bir çekirdek kurmak gerçekten gerekli mi? Bu tartışma konusu çok uzun zamandır Türk basketbolunun odak noktalarından biri. Fakat burada koçun bir fikrini ileri sürmesinden daha önemlisi bu fikri uygulamasıydı.
25 Ocak günü Volkswagen Arena’da Darüşşafaka’nın Baskonia‘yı mağlup ettiği akşamda koç Ernak, ilk çeyreğin ortasında 2000 doğumlu oyun kurucusu Mert Akay’ı sahaya gönderdi. Çok değil, bu tarihten tam 11 ay önce Mert Akay, EuroLeague’in gençler turnuvası olan Next Generation Tournament’ta U18 Brose takımı karşısında triple-double yaparak herkesin dikkatini çekmişti. 25 Ocak günü ise artık Avrupa’nın en üst seviyesinde mücadele eden bir oyuncu oldu.