by Matt Giles / Çeviri: M. Bahadır Akgün
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı ilk olarak LongReads’de yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
57 maçın başlayan kadrosunda olmasına, 72 touchdown yapmasına ve 13 TD daha yapma mücadelesi vermesine rağmen Colin Kaepernick, bir sonraki NFL sezonunda oynamayabilirdi. San Francisco 49ers ile olan kontratını başka bir takımla anlaşma umuduyla uzatmayan Kaepernick, milli marş esnasında diz çöktükten sonra yıldız oyuncuya karşı lig bir oldu. Kaepernick, sporcu aktivizmi konusunda kitleleri ikiye böldü ve böyle olunca da NFL’deki geleceği soru işaretleri ile gölgelendi.
Mahmoud Abdul-Rauf da Kaepernick’in durumunu yaşamıştı. Undefeated‘a verdiği bir röportajda yaşadıklarını anlatan Abdul-Rauf, bundan 20 yıl kadar önce NBA’in en heyecan verici oyuncularından biriydi. Her şeyi yapabilen bir skorer olan Abdul-Rauf, potaya hızlı kat edişi ve dış şutları ile istatistik kağıdını çabucak doldurabiliyordu.
Ancak sekiz yıl ve yaklaşık 9.000 sayıdan sonra ligin dışında kaldı. Abdul-Rauf, profesyonel olduktan hemen sonra İslam’ı seçmişti ve 1996 sezonunun ortasında milli marş esnasında oturma kampanyası başlattı. New York Times’a yaptığı açıklamada ise “Bu durumun insanların meselelere daha derin bakmasına sebep olmasını umuyorum. Benim, ister riyakar deyin ister demeyin, bazen nasıl olduğumuzu anlamamı sağladı bu,” diyordu.
NBA tarafından kendisine 32.000 dolara mâl olan bir maçlık cezasının ardından Abdul-Rauf ve lig, uzlaşmaya vardı. Abdul-Rauf’a marş esnasında ayağa kalkıp başı eğik biçimde dua etme özgürlüğü tanındı. Ancak sezon bittikten sonra takaslandı ve NBA’de iki yıl daha geçirdi. Daha sonra da okyanus ötesinde farklı takımların formasını giydi. Belki de Abdul-Rauf, kendi zamanının ötesindeydi. NBA, bata çıka hücum eden dev ön alan oyuncuları tarafından domine ediliyordu ve Abdul-Rauf’un yeteneklerine uygun bir lig değildi. Herkesin malumu olan inançları ve birçoklarına radikal ve tehlikeli gözüken dünya görüşü ile Abdul-Rauf, 1998’de Sacramento Kings ile kontratı bittikten sonra başka bir takımda kendisini deneme şansı bile bulamadı.
Abdul-Rauf’un gözlerden ıraklara gitmesinin üzerinden 20 yıla yakın zaman geçti ancak Big3 organizasyonu ile eski NBA yıldızları üçe üç maçlarda kozlarını paylaşmaya başladı. Burada 3-Headed Monsters forması giyen Abdul-Rauf da görüşlerini anlatabileceği bir platform daha buldu. Undefeated’a verdiği röportajda şunları söyledi Abdul-Rauf:
“İnsanları sosyal, ırksal ve siyasi açılardan bilinçli olmak konusunda etkilemek, genel akımın düşünmemizi istediği şeyin tersini yapmak kabul edilemez. Gençler, sporculara öğretmen ve profesörlerden çok daha fazla önem veriyor.
(…) Kaepernick gibi biri çıkıp bir sporcu olarak sahip olmanızı istedikleri imaja ters bir şey yapınca da diğer sporcular aynı şeyi yapmasın diye sizin ibret olmanızı istiyorlar. Bu konuda benim görüşüm bu ve bu beni şaşırtmıyor. Üzücü sadece. Bunun insanlar olarak bizleri harekete geçirmesini umut ediyor ve ‘buna artık müsamaha göstermeyeceğiz’ diyorsunuz. Özellikle de sırf beyaz olduğu için saçma şeyler yapan insanlar varken ya da daha da kötü suçlar işleyen insanlar varken bunu bu kişiye yapamayacaksınız. Özellikle başka insanların daha da kötü şeyler yaptığını görmek üzücü. Saldırı, kötü muamele, tecavüz gibi şeylerden bahsediyorum. Ama bu adam çıkıp aktivist olarak konuşuyor, siz de hayatı boyunca uğraştığı mesleğinden etmeye çalışıyorsunuz. Bu adam şimdi gidip mühendis veya doktor falan olamaz ki. Adamın hayat şansını elinden almaya çalışıyorsunuz, diğer örnekler ortadayken sırf yaptığı bir şeyden ötürü böyle davranılıyor.
Ve maalesef biz de bir araya gelip, mücadele edip onları cüzdanlarından vurmuyoruz. Onları canlarının acıyacağı yerden vurmak lazım. Birleşik Devletler böyle yapıyor. Ne zaman bir ülkeyle sorun olsa müzakere masasında o ülkeyi mali açıdan etkiliyoruz. Sonra ne oluyor? Dostlarını çağırıp ‘Onlarla alışveriş yapmayın, onlardan mal almayın’ diyorlar. Özellikle de genelde müzakere masasına geri dönüyorlar çünkü ceplerinden vurmuş oluyorsunuz. Ama biz yine de gidip onları destekliyor, biletlere para veriyor, bu adamları destekliyoruz.
Üzücü. Kalbim onunla. Bu konuyu sürekli düşünüyorum. Bir sıkıntısı yok gibi ve hâlâ tutkusunu gösteriyor ama bu beni rahatsız ediyor. Gerçekten öyle.”
Kaepernick ile görüşüp görüşmeyeceğinin sorulması üzerine:
“Hâli hazırda yanında bir sürü insan olduğuna emin gibiyim. Kişisel olarak da tanışıp selamlaştık. Benimle konuşmak isteyecek olursa kapım her zaman açık. Sanki neye ihtiyacını biliyorum gibi geliyor. Yalnızca zihinsel olarak ve duygularıyla alakalı da değil, yanındaki insanların bağlantılarıyla da güçlü bir bilinç var etrafında ve ona benden daha fazla yardım edebilecek zeki kardeşleri var. Bu konunun üzerine gittiği için mutluyum.”
Ayrıca bir dönem ülkemizde Fenerbahçe forması da giyen Abdul-Rauf’a bir gün yine okyanus ötesinde, Amerika’nın karşı yakasında oynayıp oynamayacağı soruldu:
“Hayır, okyanus ötesinde oynamayı düşünmüyorum. Oynayamayacağımı düşündüğümden değil ama gerçekten bu işin yetenek geliştirme tarafını, basketbolunu geliştirmeyi gerçekten isteyen oyuncuları alıp onlara belli bir seviyeye gelebilmeleri, işin içine girebilmeleri, potansiyellerini bulmaları ve aynı zamanda büyük kontratlar alıp ailelerine bakabilmeleri için yardımcı olmayı seviyorum. Bu işin bu tarafını gerçekten çok seviyorum. Ayrıca ailemle geçirdiğim boş zamanları da çok seviyorum. Çünkü yıllarca, özellikle de yurtdışında oynadığım yıllar ailemle geçireceğim zamandan biraz yedi.”
“İnsanlar bazen bana gelip ‘Seni o zamanlar anlamamıştım ama yapmak istediğini yaptın. O zamanlar sorunlu olduğunu düşünmüştüm. Delirdiğini düşünmüştüm. Özür diliyorum, anlamamışım ama şu an anlıyorum. Teşekkür ederim’ diyorlar.”
“Geriye baktığımda ilk görevimin bu konuda yapabileceğim her şeyi yapmak olduğunu düşünüyorum. Tanrı karşısında sorumluluğum bu. Ama yaptığında insanlara karşı da bir sorumluluğun oluyor. Çünkü herkes özgür olmak, saygı görmek, eşitlik istiyor.”
“Eşitliğin manası herkes için aynı değil, evet. Ama herkes eşitlik istiyor. Bunun için hep mücadele etmeliyiz. Ben de elimden geldiğince, kısıtlı kapasitemle, fiziksel ve düşünsel olarak bunu yapıyorum. Bunun yaygınlaştığını görmek güzel. Daha da yayılmasını umuyorum.”
Abdul-Rauf kendisini protestosu sebebiyle gönderen Nuggets’tan da bir özür beklemediğini, daha doğrusu sadece bir özür beklemediğini söylüyor:
“Kimseden etmek istemedikleri bir özrü bekleyecek halim yok. Bence ne olup bittiğinin onlar da farkındaydı. Eğer bunu dert etmiyorlarsa bu onların tercihidir, herkes de bir gün seçimlerinin hesabını verecek zaten.”
“Ben hayatıma devam ediyorum, onlar da hayata devam ediyor. Fakat bir özrün gerekli olduğunu da düşünmüyorum. Bazen insanlar sadece özür dilemeyi de kullanıyorlar. Özür dilemek onları hesap verilebilirlik yükümlülüğünden kurtarmış gibi davranıyorlar. Bir özür olacaksa bile başka bir hareketle desteklenmeli. Eylemler, sözlerden her zaman daha önemlidir.”
“Kölecilik tarihine baktığınızda bazı insanlar için özür dilemek çok zor. 400 yıl boyunca insanlarınıza zulüm ettiğimiz için özür dilerim, onları köleleştirdiğimiz, ailelelerinize tecavüz ettiğimiz, para vermeden sömürdüğümüz emek için özür dilerim demek zor.”
“Fakat sadece bir kuru özür… Bazen de bir özür geliyor ama karşılığında bir tazminat ya da telafi yok. Hakkı yenmiş, farklı sebeplerden kariyeri yarıda kalmış insanlardan özür dilemek yetmez. Tüm söylediğim bu.”
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!