by Anıl Can Sedef / info@eurohoops.net
NBA’de 2018-19 hikayesinin sonu her geçen maç, her geçen hafta biraz daha yaklaşıyor. Takımlar yavaş yavaş playoff ve draft havasına girmek için hedefleri doğrultusunda her detayı ayarlıyor.
Bazıları için her galibiyet, bazıları için ise her mağlubiyet artık altın kadar önemli ve hedeflerine bir adım daha yaklaşmak için hiçbirinin boşa gitmemesi gerekiyor.
Bunun aracı olarak belli oyuncular da sezonun bu noktasında diğer herkesten biraz daha öne çıkıyor. Eurohoops, NBA’de sezonun bitiminde son viraja girmeden o virajın en önemli isimlerini belirledi:
Phoenix Suns – R.J. Barrett
Batı’da playoff’a girmesi matematik olarak imkansız hale gelen tek bir ekip var: Phoenix Suns. Onlar için Batı’nın New York Knicks‘i benzetmesi yapmamızda bir sakınca yok.
Çünkü yalnızca kaybettikleri maçlar işlerine yarıyor. Gerçi yeniden ayarlanan lotarya hesaplarıyla bu da çok doğru sayılmaz. Ama, en azından, hiç maç kazanmaya niyetleri varmış gibi gözükmüyorlar. Ve bu uzun zamandır böyle.
Takımın yönetimiyle ne yapacağını bilmediğini bir süredir açıkça kabullenen sahipleri, takımın koçuyla ya da geleceğiyle ilgili yetkileri (şimdilik) olmayan bir yönetimleri var. Bu ortamda Deandre Ayton da, Devin Booker da onlar için pek öncelik değil.
Topu yönlendirecek ve en azından gelecek sezon için ellerindeki bu karmaşaya kadro açısından denge getirecek bir yetenek onlar için her şeyden daha önemli. Ama sahanın dışındaki sorunları çözmezlerse onun gelmesi de pek anlamlı olmayacaktır.
Memphis Grizzlies – Jaren Jackson Jr.
Grizzlies, Marc Gasol’ü gönderip Mike Conley’i göndermek için elinden gelen her şeyi yaptığında yukarıdaki tespiti de dolaylı olarak ilan etti zaten.
Hem blok hem üçlük makinesi olmaya aday yetenek onlar için takımın en önemli noktası.
Önümüzdeki birkaç sezon da öyle olmaya devam edecek. En azından ideal bir dünyada öyle olması gerekiyor.
Dallas Mavericks – Kristaps Porzingis
Luka Doncic’in bu sezon neler yaptığını gördük. Sloven harika yılın çaylağı olacak, muhtemelen ortalamaları LeBron James’i aşacak. Sezon sonuna kadar yapacağı en iyi şey Yılın Çaylağı yarışında bir adım geri düşmesine sebep olacak bir şey yapmamak ve elbette sağlıklı kalmak olacak.
Doncic’in takım için hayati önemde olduğunu kabul etmekle birlikte Mavs için şu an birinci planda o değil, hiç sahaya çıkamayan ve muhtemelen bu sezon kesinlikle çıkmayacak bir isim var: K-Porzee.
Dallas medyası sahada olmasa bile onu soruyor, Rick Carlisle saha dışında gösterdiği liderlik becerilerinden söz ediyor, şimdiden takımda uzun süreli kalıp kalmayacağı speküle ediliyor.
Doncic’in kısa sürede normalleşen müthiş oyunu takımı playoff’ta tutmaya yetmediği için Mavs’in gündemi çok kısa süre içinde onu tamamlayacak büyük yeteneğe döndü. Bu konuyu ne kadar eşeleyebilirler tahmin etmek dahi zor ama sezon bitene kadar Mavericks kadrosunun içinde daha önemli bir gündem olmayacak.
New Orleans Pelicans – Jrue Holiday
Takasını istemedi, takas pazarına konmadı, sahaya veya medya önüne çıktığında hiçbir şeyden açıkça şikayet etmedi: New Orleans Pelicans‘ın ikinci adamı Jrue Holiday, NBA’in hem bugünü hem yarını hem de geleceği en karmaşık durumdaki takımında işini yapmaya devam ediyor.
Anthony Davis 2019 yazında takaslanacak, bunu biliyoruz. Ama Holiday’in ne olacağı hakkında hiçbir fikrimiz yok.
Sezonu 20 sayı, 7 asist, 5 ribaunt ortalamalarıyla bitirecek savunmadaki kabiliyetiyle son dönemde iyice parlayan, oyunun en önemli yönlerinde göze batan bir eksiği olmayan bir kombo guard olarak sezonu parkede nasıl bitireceği ve parke dışında da neler söyleyip talep edeceği Pelicans için bir şeyleri değiştirecek.
Evet, Davis’in takas talebi neredeyse her şeyi değiştirdi ama Holiday’in sezon bitene kadar yapacakları gerçekten her şeyin değişmesine sebep olacak son dokunuş olabilir.
Los Angeles Lakers – Anthony Davis
Artık bu noktada açıklamaya lüzum olduğunu bile düşünmüyorum. Lakers bu adamı getirmek için playoff hedeflerini çöpe atan bir medya ve takas operasyonuna girişti.
Bedelini LeBron James’in takıma katıldığı ilk sezonda (çok büyük ihtimalle) playoff’un dışında kalarak ödeyecekler. Şimdiden 2019 yazına dair iki planları olduğu konuşuluyor: Takımla çalıştığı üç sezonun üçünde de bir şekilde beklentileri karşılayamayan Luke Walton’ı kovmak ve Davis’i kovalamaya devam etmek.
Yaşanan onca garipliğin ardından Davis’in başka bir takıma gönderildiğini görmek Lakers’ın bu sezon ve sonrası için kesinlikle görmek istemeyeceği tek şey.
Minnesota Timberwolves – Andrew Wiggins
Karl-Anthony Towns, Jimmy Butler gidip Minnesota’da gösterinin tek başrolü olduğundan bu yana takımı sırtında taşıyor. Hepimiz şahidiz.
Takımın tabii ki en önemli ismi o. Ama sezonun kalanında playoff adayı bir takım gibi gözükeceklerse KAT’den daha fazlasını beklemeleri haksızlık olur. Timberwolves‘da hem bugünün hem de geleceğin hedeflerine gölge düşüren adam belli.
Wiggins inanılmaz kontratı, çaylak sezonundan bu yana bir arpa boyu yol gidemediği şut ve savunma becerileri, soru işareti hırsı ve enerjisiyle Minnesota’nın Aşil tendonu olmaya devam ediyor.
Bu yılın son virajı onun için nihai sınav olabilir. Batı ekibinin gözü onda olacak. Artık herkes Timberwolves’un iddialı bir ekip olma potansiyelini hem oyunu hem de kontratıyla baltaladığını kabul edecek bir noktaya doğru gidiyor.
Takım yönetimi de 2019 yazından itibaren yapacağı planlarını onun yaptıkları ve yapamadıkları üzerinden revize edecektir.
Sacramento Kings – De’Aaron Fox
Kings için durum çok basit: Çok hızlı oynuyorlar, çok hızlı yönetilmeye ihtiyaç duyuyorlar ve o hızı onlara De’Aaron Fox sağlıyor.
Soyadına uygun biçimde bir tilki kadar çevik ve zeki olabilen genç guard’ın temposu düşerse Kings’inki de düşüyor. Sadece sürati değil oyun performansı da takımın gidişatını direkt etkiliyor.
Nitekim sezonun son birkaç maçında Fox oyun olarak ayağını biraz gazdan çekti ve kendilerini playoff yarışının bir değil birkaç adım gerisinde buldular.
Neyse ki genç bir takımlar, playoff ve daha fazlasına ulaşmak için daha vakitleri var ama takımın daha güçlü olmak için bir oyuncunun sürüklediği bir plana bu kadar mecbur olmaması gerek.
LA Clippers – Danilo Gallinari
Clippers gerçekten takım gibi bir takım. Doc Rivers geçen sezon kariyerinin belki de en çok sorgulandığı, eleştirildiği ve NBA’de bazıları için asla sahip olmadığı prestijine önemli bir yara aldığı bir yılı geçirdi.
Bu yıl ise tam tersi hiç iyi şeyler beklemeyen bir malzemeden çok daha iyi sonuçlar alarak kendini adeta yeniden ispatladı.
Lou Williams, Montrezl Harrell, Shai Gilgeous-Alexander, Avery Bradley… Hepsi sezon içerisinde bir biçimde konuşuldu, övüldü. Ama Clippers puzzle’ının hala önemli yerinde duran parçası yeterince konuşuldu mu? Emin değilim.
Kariyeri boyunca sakatlık belasından kurtulamayan Gallinari bu sezon 55 maça çıktı, %45 saha içi ve daha önemlisi %42 üçlükle 18.9 sayı, 6.0 ribaunt, 2.4 asist üretiyor. Maç başı 2.5 üçlük sokuyor.
3 numarada kalıbı, atletizmi, skor gücü ve bu sezonki istikrarıyla NBA’in pozisyonunda en iyi oyuncularından biri olarak kendisinden beklenen her şeyi veriyor. LA ekibi playoff’a doğru giderken takımın süreklilik unsuru da oldu.
Nazar değmesin, herhalde onun için söylenebilecek en yerinde ve iyi şey olacaktır.
San Antonio Spurs – Derrick White
Spurs‘ün iki yıldızı var. LaMarcus Aldridge takımın sadece yıldızı değil, aynı zamanda saha dışı lideri. DeMar DeRozan sadece skorer değil, yaratıcı rolünde gerçek bir oyun kurucusu olmayan bir takıma saha içi liderliği yapıyor.
İkisi de çok kusurlu ama kritik sezonlar geçiriyor. Ama onların tüm çabalarına karşın bir genç adam kariyerinin çıkış sezonunu geçirmese pek bir anlamı olur muydu? Sanmıyorum.
Sezonu 10 sayı, 4 ribaunt, 4 asist ortalamalarla geçiren White’ın saha içindeki özgül ağırlığı bu sayıların çok daha üstünde. White sezon içerisinde takımın ihtiyacı olan ne varsa anlık olarak dönüşebilen, yeri gelince penetreci yeri gelince şutör yeri gelince yaratıcı olabilen, savunmada hem hamleleri hem de çabasıyla fark yaratan bir İsviçre çakısına dönüştü.
Elbette Spurs sisteminin bu çıkışındaki etkisi çok büyük. Başka bir takım muhtemelen onu bu kadar efektif ve çok yönlü kullanamazdı. Burası doğru.
Ama basketbol zekası ve içgüdüleriyle dikkat çeken bir oyuncudan bu kadar çok yönlü katkı verebilen bir oyuncuya dönüşmesinde kendi yeteneği ve çalışması da göz ardı edilmemeli. White takımın Manu Ginobili’den sonra nereden bulacağı merakla beklenen o çok yönlü görev adamı olmayı yarım sezonda başardı.
Tabii ki kimse Manu gibi bir efsane olmasını, onun kadar özel bir oyuncuya dönüşmesini beklemiyor. Ama Spurs’e de şu an büyük potansiyel değil, bol bol ve her türden icraat gerekiyor. O da bunu veriyor.
Utah Jazz – Kyle Korver
Garip ama Utah Jazz‘i iyi oynadığında en çok rahatlatan oyuncusu 37 yaşında. Takımının savunmasının merkezi Rudy Gobert’in ya da hücumunun merkezi Donovan Mitchell’ın ondan daha az önemli olduğunu iddia etmiyorum. Yanlış anlamayın.
Ama sezon ortasında en önemli yeteneği üçlük atmak olan 37 yaşındaki bir üçlük uzmanı bir ismi takıma katmaları da tesadüf değil. Bu görülüyor.
Takım yapısındaki isimlerin en önemli eksiği şut istikrarsızlığı olan Jazz için Korver’ın o gün iyi ya da kötü şut sokması büyük fark yaratıyor. Sezonun sonunda alacakları her galibiyetin fark yaratacağı ve ligin en kolay fikstürüne çıkacakları süreçte Korver kolay üçlük üretme becerisiyle, playoff’ta da tecrübesi ve sakinliğiyle takıma görünen ve görünmeyen açılardan en çok “artı değeri” katma ihtimali olan oyuncu.
Portland Trail Blazers – Jusuf Nurkic
Portland yine büyük umutlar verdiği bir normal sezon geçiriyor. Ama bu umutların sezonun kalanında ve playoff’ta beklentileri karşılaması bir adama bağlı: Jusuf Nurkic.
Batı ekibinin savunmasının en önemli ismi konumundaki Nurkic geçen sezon playoff’ta rakip hücumların hedef ismi olmuş ve altından kalkamamıştı.
Aynı filmi bir kere daha izlememeleri için Damian Lillard ya da C.J. McCollum’un daha çok sayı atması değil, onun savunmacı olarak başka bir noktaya gelmesi gerekiyor.
Oklahoma City Thunder – Jerami Grant
OKC Thunder, Paul George ve Russell Westbrook önderliğindeki hücumuyla can yakıyor. Westbrook’un topu daha çok paylaştığı, liderlik görevlerini ve şutlarını George’a daha çok teslim ettiği bir yapı takımın daha etkili olmasını sağlıyor. Hepsine kabul.
Ama takım sezonun en etkileyici serisini yaparken hücumu değil, savunması daha çok parlıyor, savunmasındaki etkinliği hücumdaki verimliliğini besliyordu. Yine Paul George önderlik ettiği yapının omurgasında ise genç bir adam var.
Jerami Grant sezonun en iyi performans verdiği dönemini geçirdiğinde OKC de en iyi halinde gözüktü. Her şey Paul George ve Russell Westbrook’la başlıyor ama Grant sezonun kalanı ve playoff’lar için kritik tamamlayıcı rolünü üstlenirse parçaların vadettiğinden daha da büyük bir bütün olabilirler.