by Utkan Şahin&Semih Tuna / info@eurohoops.net
Dünya sporunda en önemli şeylerin başında para geliyor.
Özellikle 2000’lerde başlayan süreçle birlikte sporun tüm dünyada daha evrensel hale gelmesi, paranın etkisini de artırdı.
Türk basketbolu için de bu böyle oldu. Kara Perşembe, Koraç Kupası ve ilk Final Four’un yarattığı dalga özellikle 2001 krizinin atlatılmasıyla birlikte daha da büyüdü.
Üç büyükler, büyük sponsorluklarla basketbolun merkezine geri döndü. Birçok şirket takımı da önemli bütçelerle zirvede mücadele etmek için oyunun içinde kaldı. Bunun sonucunda da Türk basketbolunda para, ‘su’ gibi aktı. Bu paraların doğru ya da verimli kullanıldığını hakkında uzun uzun tartışabiliriz. Gelecek dönemin basketbol ekonomisi olarak parlak olmadığını düşünürsek bunu yapmalıyız da. Fakat bugünün konusu daha farklı.
Eurohoops Fırın olarak bugün sizi endişe vereci gelecek yerine geçmişin güzel hatıralarına götürmek istiyoruz. Bu yüzden sizlerle birlikte bu uzun dönem boyunca ligimizde izlediğimiz en kariyerleri isimleri bir araya getirmeye karar verdik.
Bazı oyuncular hakkında karar vermek zaten çok kolaydı. Fakat rotasyon ilerledikçe çok ikileme düştüğümüz isimler oldu. Hatta bu sebeple bazı kriterler de getirdik.
Öncelikle yerli isimleri kadroya eklemedik çünkü o zaman tartışma çok daha büyüyecekti. Bununla birlikte kendimize 2000 yılını sınır olarak koyduk. 2000 öncesi NBA ve Avrupa basketbolu arasındaki ekonomik fark ile 2000 sonrasının aynı olmaması, sporun daha evrensel hale gelmesi ve bugünden 2000 öncesini tayin etmenin bizi zorlayacağını düşündüğümüz için böyle bir karar aldık.
Fakat hiç merak etmeyin… Elimizdeki kadro da çok iyi. 1. sıra draft seçimi, NBA şampiyonu, MVP ödülüne sahip oyuncu ve EuroLeague efsanesi olan oyuncular var. Bunların bazıları burada parlarken bazıları parladıktan sonra kariyerlerinin sonraki dönemlerinde buraya geldi.
Çok da fazla uzatmadan 2000 yılı sonrası en iyi kariyerlere sahip oyunculardan oluşan dev kadromuza bakalım…
Not: Oyuncuların buradaki performanslarını dikkate almadık. Tek dikkat ettiğimiz nokta kariyerlerinin büyüklüğü oldu.
PG: Deron Williams (Beşiktaş)
2011 yılında yaşanan NBA’de yaşanan lokavt süreci, Avrupa basketbolunda da iz bıraktı. O izlerden biri de Beşiktaş‘a gelen Deron Williams’tı.
O dönem birçok NBA oyuncusunu yaşlı kıtamızda izleme şansına sahip olduk.Avrupa’ya gelen isimler arasında en iyisini Türkiye’de izlememiz ise büyük bir deneyimdi.
Türkiye’de sadece 14 maç oynasa da hem Fenerbahçe derbisi, hem de Göttingen’e karşı attığı 50 sayı hala herkesin akıllarında. Lokavt bittikten sonra forması emekli edilerek Amerika’ya giden Deron’un kariyerindeki büyük bir düşüş başladı.
Fakat bu durum, NBA’deki ulaştığı yer anlamında ülkeye gelmiş en büyük isimlerden biri olduğu gerçeğini kesinlikle değiştirmiyor. Beşiktaş taraftarının yaşadığı keyfi bir düşünsenize…
Önce Deron gibi büyük bir NBA oyuncusunu kendi forman altında izliyorsun, sonra da 3 kupalı bir sezon yaşıyorsun. Rüya gibi.
PG: Sarunas Jasikevicius (Fenerbahçe)
NBA yıldızıyla listeye başladık, EuroLeague efsanesiyle devam edelim.
Saras belki de Avrupa tarihinin en iyi ikili oyun yaratıcısı, harika bir lider ve inanılmaz bir basketbol zekasına sahip eşsiz bir yetenekti. Oyuncu olarak aslında çok zor bir karakter olmasına rağmen onu diğerlerinden ayıran fark adaptasyon yeteneğiydi.
EuroLeague’de hala mücadele edip müzesinde şampiyonluk kupası olan sadece 9 takım var. Saras, bu 9 takımdan 5’inde oynadı ve üçüyle şampiyonluk yaşadı. Toplamda 4 şampiyonluk kazandı, kupayı modern EuroLeague’de en çok kaldıran oyuncu oldu. Daha da önemlisi bütün bu bu şampiyonlukları farklı oyun tarzlarıyla kazandı.
Svetislav Pesic’in yarı sahada birden çok yaratıcıya bağlı Barcelona’sı, Pini Gershon’un belki de Avrupa tarihinde oyun hızı en yüksek Maccabi’si ve Zeljko Obradovic’in düşük tempoda tepeden ikili oyunlar üzerinden kurgulanmış Panathinaikos’u…
Böyle bir efsanesinin 2011 yılı öncesi Sarı Lacivertli ekibe transfer olması, taraftar için erken gelen yeni yıl hediyesi gibiydi.
Litvanyalı efsane, EuroLeague’de beklenen performansı sergilemese de lig finalinde sahne aldı ve Türkiye’de şampiyonluk yaşadı.
PG: Carlos Arroyo (Galatasaray & Beşiktaş)
NBA’de 604 maçlık bir kariyer, NBA Finali’nde parkeye çıkma, Avrupa’da Maccabi, Barcelona, Baskonia gibi büyük takımların formasını giymek ve milli takım ile yıllarca üst seviyede oynamak…
Lig tarihimizin yakın dönemdeki en iyi saha içi liderlerinden biri olan Carlos Arroyo, uzun ve görkemli kariyeriyle bu listenin bir parçası olmayı hak ediyor.
33 yaşında ülkeye gelen Porto Riko’lu, Türkiye’de büyük bir iz bırakmayı başardı. Deron Williams’ın ayrılması sonrası Beşiktaş‘a imza atan Arroyo, Siyah Beyazlı takımın tarihinin en unutulmaz yılının başrolündeydi. Beşiktaş‘ın mücadele ettiği kulvarlardaki 3 kupayı da almasını sağlayan Arroyo, özellikle playoff’ta inanılmaz bir performans sergiledi.
Beşiktaş ile gösterdiği performans sonrası Ergin Ataman ile birlikte Galatasaray‘a geçen Arroyo, burada da kahraman oldu. Galatasaray‘ın yıllar sonra lig şampiyonu olmasını sağlayan tecrübeli isim, EuroLeague’de de Sarı Kırmızılı ekibi tarihinde ilk kez playoff’a ulaştırdı.
Arroyo oyunuyla keyif veren büyük bir sanatçıydı.
PG: Jordan Farmar (Anadolu Efes & Darüşşafaka)
Karşınızda NBA şampiyonu olup da listemizde yer alan ilk oyuncu.
Türkiye’de hem Efes hem de Daçka formalarıyla izlediğimiz Jordan Farmar, NBA’de 500’den fazla maçta şans buldu. Kariyerine başladığı Lakers‘ta iki kere şampiyonluk gördü. Kenardan gelen Amerikalı guard, takımının iki şampiyonluğununda da en skorer 7. isim oldu.
Lakers kariyerinin ardından NBA’de New Jersey forması giyen Farmar, lokavt ile geldiği Maccabi‘de dikkat çekici bir performans sergiledi. Bu performansın etkisiyle Farmar, 2012’de 5 milyon dolarlık bir kontratla Efes‘e geldi.
Verim/maliyet orantısında zaman zaman eleştirilse de Lacivert Beyazlıların modern EuroLeague’deki en iyi sezonlarında birini geçirmesine yardımcı oldu.
İlk Türkiye macerası sonrası NBA’e geri dönen Farmar, ardından Avrupa’da Daçka ve Maccabi formaları giydi.
Aslında burada ikilemde kaldık. Seçebileceğimiz diğer oyuncu Sasha Vujacic’ti. Hatta 2010 finalleri 6. maçındaki performansı sebebiyle Vujacic’e kayar gibi olduk ancak günün sonunda genel istatistikleri ağır basan Farmar’da karar kıldık.