by Stelios Toromanidis / info@eurohoops.net
Modern EuroLeague’in başlangıcından bu yana, turnuvanın sistemi birçok kez değişti.
İlk sezonda takımlar normal sezondan sonra sürekli playoff eşleşmesi şeklinde karşılaşırken daha sonrasında ise üç yıl playoff oynanmadı. 2004-2005 sezonunda playoff 3 maç üzerinden geri dönerken 2009’da ise playoff serileri 5 maça çıktı.
Eurohoops ise hem işin heyecan kısmını hem de zorluk kısmını düşünerek en iyi 15 playoff serisini sıraladı.
Arkanıza yaslanın ve geri sayımı başlatın.
Panathinaikos-Baskonia: 1-2
Sezon: 2005-06
Maç Skorları: 84-72, 79-85, 71-74
Baskonia, sezonun ortasında koç değişikliği yaptığı sezonda playoff’ta büyük bir sürprize imza attı. Scola, Splitter, Prigioni, Hansen, Jacobsen ve Serkan gibi yıldızlarıyla ev sahibi avantajı olmadan Panathinaikos‘un karşısına çıktı. Obradovic‘in Panathinaikos‘unda ise o zamanlar henüz genç olan Spanoulis ve Diamantidis’in yanında Alvertis ve Tomasevic vardı.
Serinin ilk iki maçında deplasman takımları şanslarını zorlasa da her iki maçı da ev sahibi taraf kazandı ve seri 3. maça gitti. Dananın kuyruğu da orada koptu.
Kritik Maç: Panathinaikos-Baskonia: 71-74 (Serinin 3. maçı)
Maça hücumda çok iyi başlayan Baskonia, ilk yarıyı 42-36 önde kapattı. 3. çeyrekte geri dönen ev sahibi Panathinaikos, son çeyreğe 53-52 önde girdi. Fakat son çeyrek Serkan Erdoğan’ın zamanıydı. Takımını tekrardan ayağa kaldıran milli yıldızımız, arka arkaya basketle Baskonia’nın son bölüme 74-70 önde girmesini sağladı. Panathinaikos, Diamantidis ile farkı 3’e indirse de Alvertis son topu kaçırdı ve Baskonia, ev sahibi avantajı olmadan Panathinaikos’u eledi.
Bu seri, EuroLeague tarihinde Zeljko Obradovic‘in takımının kaybettiği ilk seri olurken Serkan Erdoğan ise OAKA’da yaptığı şov ile akıllara kazındı.
Serinin MVP’si: Serkan Erdoğan (13.3 sayı, 2.3 ribaund, 11 PIR)
Harika bir sezon geçiren Serkan, serinin 3. maçında ise taraftarının gönlünde taht kuran bir performans sergiledi. 24 sayıyla maçın en skoreri olan Serkan, maçın son bölümünde Baskonia’yı öne taşıyan basketi de attı.
Malaga-Barcelona: 2-1
Sezon: 2006-07
Maç Skorları: 91-75, 58-80, 67-64
Sergio Scariola’nın Malaga’sı kulüp tarihinin en iyi sezonunu geçirirken playoff’ta yıldızlar topluluğu olan Barcelona’yı devirerek herkesi şok etti.
İki İspanyol takımının karşı karşıya geldiği seride iki takım da evlerindeki ilk maçları rahat kazanırken her şey son maça kaldı.
Kritik Maç: Malaga-Barcelona: 67-64 (Serinin 3. maçı)
Martine Carpena’da o gece Malaga’nın tarihi gecelerinden biri oldu. İlk iki maçın aksine iki takım da son maçta adım atmazken kazanan takım son bölümde belli oldu. Maçın kahramanı olan Pepe Sanchez, bitime 7 saniye kala üçlüğü atarken Katalanların deplasmanda kazanmasına izin vermedi ve Malaga’yı tarihinde ilk kez Final Four’a götürdü.
Serinin MVP’si: Μarko Τusek (8.7 sayı, 3.7 ribaund, 12.7 PIR)
Nefeslerin kesildiği son maçta büyük bir sorumluluk alan Tusek, 15 sayıyla oynarken Malaga’yı büyük bir zafere taşıdı.
Maccabi Tel Aviv-Partizan: 1-3
Sezon: 2009-10
Maçl Skorları: 77-85, 98-78, 73-81, 67-76
Seri öncesi Maccabi çok büyük bir favoriydi ancak Partizan’ın 12 yıl sonra Final Four’a gitmesi için harika bir ortam oluştu. Vujosevic’in öğrencileri mükemmel bir basketbol oynarken daha ilk maçtan sürpriz yapacaklarını ortaya koydular.
Kritik maç: Maccabi Tel Aviv-Partizan: 77-85 (Serinin 1. maçı)
Partizan, sürpriz bir şekilde playoff’a gelmişti ve Avrupa’nın en sert deplasmanlarından birinde daha ilk çeyreğin sonunda 27-12’ye geriye düştüler. Fakat Sırp ekibi, maçın devamında ne kadar savaşçı olduğunu bütün Avrupa’ya gösterdi. Büyük bir baş kaldırış ile geri dönen Partizan, son çeyrek 27-11’lik bir üstünlük kurdu ve Kecman’ın harika performansıyla maçı kazanarak Nokia Arena’yı susturdu.
Serinin MVP’si: Dusan Kecman (15.3 sayı, 12/18 üçlük, 15 PIR)
Herhalde bir playoff serisinde onun kadar iyi şut olan bir başka oyuncu olmadı. İlk maçtaki performansıyla seriyi çalan Kecman, genç Partizan’ın sürpriz yapmasını sağladı.
Real Madrid – Valencia: 3-2
Sezon: 2010-2011
Maç Skorları: 71-65, 75-81, 75-66, 72-81, 66-58
Bazen sezon içerisinde yaşanan hayal kırıklıkları takımın kaderini değiştirebilir.
EuroLeague tarihininde en çok şampiyonluk kazanan takım olsa da Real Madrid, 1998’ten itibaren yaşanan süreçle Avrupa’nın büyük takımları arasında yerini kaybetti. İspanyol devi, hatta bu süreçte EuroLeague’den bile düştü.
2009’la birlikte yatırımların artırmaya karar veren Madrid, bunun için Messina’yı Moskova’dan bile getirdi. Fakat Messina – Real Madrid hikayesi iyi gitmedi. İlk sezonunda playoff’ta Barcelona’ya kaybeden Madrid, 2. sezona da kötü başlayınca büyük koçla yollarını ayırdı. Bu hayal kırıklığı ise belki de sezonun kaderini değiştirdi.
Normal sezon gruplarında kötü bir performans sergileyen Madrid, Top-16’yı domine etti ve playoff’a kaldı. Playoff’ta ise karşılarında Valencia vardı. Seri hiç kolay geçmedi ama sonu Madrid için mutlu bitti.
Kritik maç: Valencia-Real Madrid: 66-75 (3. maç)
Omar Cook’u durduramadığı için evindeki maçı kaybeden Madrid, bir anda kendisini krizde bulsa da 3. maçta serinin kaderi bir kez daha değişti. Madrid, son çeyreğe geride girse de son çeyrekte pota altında kurduğu büyük üstünlük sayesinde maçı değiştirdi ve maçı kazanarak avantajını geri aldı. Valencia 4. maçı kazanarak seriyi eşitlese de evindeki son maçı kazanan Madrid, 96’dan sonra ilk kez Final Four’a kaldı.
Serinin MVP’si: Ante Tomic (12.8 sayı, 5.0 ribaud, 11.6 PIR)
Messina döneminde oldukça eleştirilen Ante Tomic, playoff’ta ise serinin kaderini değiştirdi. Madrid’in pota altında büyük bir üstünlük kurmasını sağlayan Hırvat pivot, özellikle 3. maçtaki performansıyla serinin kaderini değiştirdi.
Barcelona-Panathinaikos: 1-3
Sezon: 2010-2011
Maç Skorları: 83-82, 71-75, 74-76, 67-78
İşte Zeljko Obradovic‘in taktik dehasının konuştuğu ve imzasını attığı o meşhur seri.
2010’da şampiyon olan Barcelona, bir sonraki sezon da playoff’a Top-16’da hiç maç kaybetmeden geldi. Panathinaikos ise kadro kalitesi olarak eski günlerinden çok uzaktı. Fakat Obradovic‘in böylesine yüksek bir seviyede box-and-one deneyecek kadar çılgın olması her şey değiştirdi. Navarro’nun üzerine Calathes’i bırakan Obradovic, Xavi Pascual’i tuzağa düşürdü ve kaybedilen ilk maçtan sonra oynanan üç maçı da kazanarak Panathinaikos‘u Final Four’a taşıdı..
Kritik Maç: Panathinaikos-Barcelona 76-74 (Serinin 3. maçı)
Serinin bütün maçları epikti ancak OAKA’da serinin 3. maçı turun galibini belirledi. O maçın son bölümünde Barcelona, farkı bir sayıya kadar düşürse de lider Diamantidis, çizgiden hata yapmayınca maçı Panathinaikos kazandı ve turun kapısı aralandı.
Serinin MVP’si: Dimitris Diamantidis (18 sayı, 4.8 asist, 18.8 PIR)
Spanoulis ya da Jasikevicius yok iken bütün sorumluluk ona aitti ve Diamantidis, bizlere harika bir liderin nasıl olacağını gösterdi. O sezonun MVP’si seri boyunca kendisinden ne bekleniyorsa fazlasıyla yaptı ve büyük bir zaferi getirdi.
Olympiakos-Siena: 1-3
Sezon: 2010-11
Maç Skorları: 89-41, 65-82, 72-81, 76-88
Playoff tarihinin en garip serilerinden birisiyle karşınızdayız. Olympiakos, ilk maçta Siena karşısında 48 sayı farkla kazanarak birçok EuroLeague’ı rekorunu kırdığında herkes onların kolayca Final Four’a kalacağını düşünüyordu.
Ama öyle olmadı. Ağır yenilgiden ayağa kalkan İtalyan ekibi, büyük bir direnç koydu ve üst üstte 3 maç kazanarak kulüp tarihinde dördüncü kez Final Four’a kaldı.
Kritik Maç: Olympiakos-Siena: 65-82 (Serinin 2. maçı)
Seriyi tamamen değiştiren maçtı. Olympiakos ilk maçın büyük zaferinden sonra hipnotize olurken Siena, maçın başından itibaren kendi oyununu dikte etti ve hiç beklenmedik derecede kolay bir galibiyetle seride avantajı ele geçirdi.
Serinin MVP’si: Μalik Hairston (14.0 sayı 6.0 ribaund, 17.0 PIR)
Serinin ikinci maçında 31, üçüncü maçında ise 32 sayı atan Hairston, seriye tam anlamıyla damgasını vurdu ve Siena’yı Final Four’a taşıdı.
Panathinaikos-Maccabi: 3-2
Sezon: 2011-12
Maç Skorları: 93-73, 92-94, 62-65, 78-69, 86-85
Zeljko Obradovic‘in 2011’de Xavi Pascual’a kurduğu üstünlük büyük bir efsanedir ancak bu seri iki iyi koçun kapışması olarak bütün serilerin önüne geçer.
Obradovic‘in Panathinaikos‘u ile Blatt’in Maccabi‘si bütün playoff serisi boyunca bizlere harika bir basketbol izletirken iki basketbol adamı da koçluğun sınırını bu seride zorladılar. İki takım da deplasmanda birer maç kazansa da en sonunda gülen taraf Obradovic oldu.
Kritik Maç: Panathinaikos–Maccabi: 86-85 (Serinin 5. maçı)
Tamam ya da devam maçında Panathinaikos, Diamantidis’in önderliğinde 2. çeyrekten sonra kontrolü ele geçirirken son 2 dakikaya 78-69 önde girdi. Fakat pes etmeyen Maccabi, David Blu’nun arka arkaya sayılarıyla 10 saniye kala skoru 85-85’e getirdi. Son bölümde sahne alan isim ise Diamantidis oldu. Önce faul atışını sokan Yunan efsane, sonra da topu çaldı ve takımını Final Four’a taşıdı.
Serinin MVP’si: Dimitris Diamantidis (14,8 sayı, 5,2 ribaund, 4,8 asist, 24.0 PIR)
Bir önceki sezonun MVP’si yine sahne aldı. Panathinaikos’a harika bir liderlik yapan Diamantidis, Yeşilleri bir kez daha Final Four’a götürürken serinin en kritik maçında 34 verimlilik puanıyla oynayarak kariyer rekorunu kırdı.
Barcelona-Panathinaikos: 3-2
Sezon: 2012-2013
Maç Skorları: 72-70, 65-66, 63-65, 70-60, 64-53.
Panathinaikos ve Barcelona, üç yıl içinde ikinci kez playoff’ta buluşurken Barcelona iki yıl öncenin intikamını almak için, Panathinaikos ise Obradovic sonrası başarılarına devam etmek için sahaya çıktı.
İkinci maçta zor da olsa kazanan Panathinaikos, seride avantajlı duruma geçse de OAKA’da oynanan serinin 4. maçında Xavi Pascual’in Barcelona’sı avantajı ele geçirdi ve iki yıl öncenin intikamını almayı başardı.
Kritik Maçı: Panathinaikos-Barcelona: 60-70 (Serinin 4. maçı)
18 bin kişinin doldurduğu OAKA’da Pascual’in Barcelonas’ı tam bir savunma dersi verdi. Hücumda bütün maç Navarro ve Tomic’in liderliğinde ilerleyen Barcelona, savunmada ise Diamantidis’in kariyerinin en kötü maçlarından birini oynamasına neden oldu ve Panathinaikos’u evinde 60 sayıda tutarak ölüm ya da kalım maçında ayakta kaldı.
Serinin MVP’si: Juan Carlos Navarro (16,6 sayı, 1,8 asist, 13,6 PIR)
İki yıl önce Calathes ile baş etmek zorunda kalan Navarro, bu sefer ise ortalığı yangın yerine çevirdi. La Bomba, tüm kariyeri boyunca olduğu gibi bu seride de Barcelona’yı taşıdı ve Katalanları bir kez daha Final Four’a götürdü.
Olympiakos-Anadolu Efes: 3-2
Sezon: 2012-2013
Maç Skorları: 67-62, 71-53, 72-83, 73-74, 82-72
Son şampiyon Olympiakos, playoffta karşısında Farmar-Vujacic-Gordon üçlüsüyle iyi bir sezon geçiren Anadolu Efes‘i buldu.
Pire’de kazanılan iki maç sonrası herkes serinin İstanbul’da biteceğini düşünse de Jamon Gordon önderliğinde ayağa kalkan Efes, seriyi 2-2’ye getirdi ve son maç için Pire’ye geri döndü. Son maçta Efes, avantajlı duruma geçmeyi de başardı fakat Olympiakos kendi gelenekleriyle geri dönerek Final Four’a kalmayı başardı.
Kritik Maç: Olympiakos-Anadolu Efes: 82-72 (Serinin 5. maçı)
Serinin dördüncü maçını Efes, son saniye basketiyle kazandıktan sonra serinin beşinci maçına büyük bir moral ile başlamıştı. Lacivert beyazlı ekip, ilk yarıyı 8 sayı önde kapatırken kötü bir üçüncü çeyrek oynasa da son çeyreğe de önde girdi. Fakat son çeyreğe Acie Law’ın sahaya getirdiği enerjiyle harika başlayan Olympiakos, bütün rüzgarı arkasına aldı ve geriden gelerek Efes’i devirmeyi başardı.
Serinin MVP’si: Vassilis Spanoulis (10.4 sayı, 6.6 asist, 3.2 ribaund, 12.4 PIR)
Olympiakos’ta birisi sahne alması gerekirse Spanoulis o sorumluluğu alır. Bütün seri boyunca Anadolu Efes, Olympiakos’u çok zorlasa da Spanoulis, hep takımını en karanlık kuyulardan çıkardı ve Olympiakos’un üst üstte 2. şampiyonluğu için yolu açtı.
Olimpia Milano-Maccabi Tel Aviv: 1-3
Sezon: 2013-2014
Maç Skorları: 99-101, 91-77, 63-75, 66-86
EuroLeague’de son 10 yılın en kötüsü olan Milano, kötü talihini 2013-2014’te kırmaya yaklaşmıştı. Keith Langford-Curtis Jerrells ikilisiyle Top-16’da coşan Milano, ev sahibi avantajını kaptı. Karşılarında ise sezon ortasında Blatt kovulmalı denilen Maccabi vardı. Üstelik Final Four için ekstra bir motivasyonları daha vardı; o sene Final Four Milano’da yapıldı.
Fakat tüm bunlar Milano’ya yetmedi. Ricky Hickman’ın önderliğinde serinin ilk maçını kazanan Maccabi, avantajı kaptı ve serinin geri kalanında vermedi. Sonunda ise Final Four’da herkesin hatırladığı o mucizeyi yaratarak şampiyon oldular.
Kritik Maç: Milano-Maccabi: 99-101 (Serinin 1. maçı)
Son yılların en unutulmaz maçlarından biriydi. İlk üç çeyrek boyunca oyunu kontrol eden Milano, harika hücum performansıyla son çeyreğe 12 sayı (70-58) önde girdi. Son çeyrekte savunmayı değiştiren Maccabi, hücumda da Hickman’ın arka arkaya üçlükleriyle geri geldi ve 11 saniye kala maçta öne geçti. Fakat drama burada da bitmedi. 1 saniye kala Milano, takımın yıldızı Keith Langford‘ı faul çizgisine getirmeyi başardı ancak yıldız oyuncu, faul atışlarının ikincisini kaçırınca maç uzatmaya gitti.
Uzatmada da heyecan devam etti ancak normal sürenin sonunda Milano’nun kaçırdığı fırsatı çok iyi kullanan Maccabi, Hickman önderliğinde maçı çalarak seride avantajı ele geçirdi.
Serinin MVP’si: Ricky Hickman (16.5 sayı, 3.3 asist, 22,3 PIR)
Playoff boyunca Maccabi’nin liderliğini üstlenen Hickman, özellikle serinin ilk maçında attığı 26 sayıyla her şeyi değiştiren oyuncu oldu. Serinin geri kalan maçlarında da çok iyi oynayan Amerikalı guard, savunmada da çok özel işler yaptı.
Barcelona-Olympiakos: 1-3
Sezon: 2014-2015
Maç Skorları: 73-57, 63-76, 71-73, 68-71
Barcelona ev sahibi avantajına sahipti ve Olympiakos’a karşı etkileyici bir galibiyetle kolay bir zafer kazanarak açılışı yaptılar. Ancak ikinci maçta Olympiakos tamamen farklı bir takıma dönüşmüşçesine daha iyiydi ve Barcelona’yı tarihinde ilk kez deplasmanda yenmeyi başardı. Sonrasında Pire’ye taşınan seri, Kırmızılar’ın iki galibiyetiyle Madrid biletini Yunanistan’a götürdü.
Kritik Maç: Olympiacos-Barcelona 71-68 (4. Maç)
İki tarafında büyük farklar elde edemediği inanılmaz yakın geçen mücadelenin sonuna 1,5 dakika kala Katalan devi 65-61 öndeydi. Olympiakos 5-0’lık bir seriyle üstünlüğü aldı ama maç sonuna 5 saniye kala skor yeniden 68-68’e geldi. Kırmızılar kenardan topu oyuna sokup kusursuz bir set oynadı, Printezis süre biterken üçlüğü gönderdi. Son!
Serinin MVP’si: Georgios Printezis (14.8 sayı, 4.8 ribaunt, 17.0 PIR)
Serinin ikinci maçında 22 sayı, 9 ribaunt, 34 verimlilik puanıyla özellikle mükemmeldi ama asıl tarih yazdığı an dördüncü maçta süre biterken gönderdiği üçlük oldu.
Lokomotiv Kuban – Barcelona: 3-2
Sezon: 2016-2017
Maç Skorları: 66-61, 66-92, 82-70, 92-80, 81-67
CSKA Moskova dışında bir Rus takımı Final Four’da mı? Modern EuroLeague tarihinde görülmüş iş değil.
EuroLeague’de playoff oynayan başka Rus takımları olsa da devamını getiren bir takım olmamıştı. 2017’de ise bu değişti. Malcolm Delaney ve Anthony Randolph önderliğinde saha içi avantajını alarak gelen Rus ekibi, playoff’ta karşısında Barcelona’yı buldu. Tamam o takım, 2-3 yıl önceki zirve Barcelona değildi ama sonuçta yıldızlarıyla ve tecrübesiyle hala iyi bir Barcelona takımıydı.
Bu yüzden Barcelona, Lokomotiv karşısında deplasmanda 2. maçı farklı kazanıp, 3. maçı da kazanınca kimse şaşırmadı. Artık Barcelona’nın 4. maçı da kazanıp, Final Four’a kalması bekleniyordu ama işler öyle gitmedi.
Kritik Maç: Barcelona – Lokomotiv Kuban: 80-92
4. maça Kuban iyi başlasa da 3. çeyrekte Barcelona savunması karşısında çaresiz kalınca kendisini son çeyrek öncesi geride buldu. Son çeyrekte Randolph ile ayağa kalkan Rus ekibi, son bölüme önde girse de Navarro’ya engel olamayınca maç uzadı. Kendi evinde maçı uzatmaya götürünce maçın bütün rüzgarı Barcelona’ya dönmüştü fakat Randolph bu rüzgarı bozdu. Son çeyrekte mükemmel oynayan Amerikalı yıldız, Barcelona deplasmanından takımını çıkardı ve onun sayesinde avantajı geri aldı.
Son maçı da alan Rus ekibi, Barcelona’yı 3-2 ile geçti ve tarihinde ilk kez Final Four’a kaldı.
Serinin MVP’si: Anthony Randolph (17.4 sayı, 6.6 ribaund, 18.8 PIR)
O Kuban takımının lideri Malcolm Delaney’di ama seriyi değiştiren isim Anthony Randolph oldu. 4 numaradan büyük üstünlük kuran Randolph, hem seriyi değiştirecek performansı sergiledi hem de seriyi domine etti.
Panathinaikos – Fenerbahçe Beko: 0-3
Sezon: 2016-2017
Maç Skorları: 58-71, 75-80, 61-79
3-0 ile biten bir serinin bir listede pek işi olmayacağını düşünebilirsiniz ama söz konusu bu seriyse durum pek öyle değil.
CSKA Moskova karşısında kalp kırıcı bir şekilde finali kaybeden Fenerbahçe, 2016-2017 sezonuna intikamını almak için sahaya çıktı. Birçok oyuncu NBA’den gelen tekliflere rağmen o şampiyonluğu kazanmak için takımda kaldı. Fakat işler beklendiği gibi gitmedi. Sakatlıklar sebebiyle sadece 6 maçta tam kadro oynayabilen Fenerbahçe, playoff için saha avantajını alamadı.
Fenerbahçe, Obradovic döneminde ilk kez böyle bir duruma düştü. Üstelik karşılarında bölüm sonu canavarı vardı: OAKA deplasmanı!
Sarı-lacivertli ekip, o zamana kadar hiç OAKA’da kazanamazken Türk takımları da sadece 1 galibiyet alabilmişti. Fakat tarih bu seriyle birlikte akışını değiştirdi.
Kritik Maç: Panathinaikos-Fenerbahçe Beko: 58-71 (1. maç)
OAKA’daki deplasmana Obradovic‘in öğrencileri iyi başlasa da 2. çeyrek maçı tamamen değiştirdi. Maçın tüm rüzgarını Panathinaikos‘a kaybeden Fenerbahçe, soyunma odasına 14 sayı geride gitti. Geçmişin tecrübesini düşününce Fenerbahçe’nin bu durumdan ayağa kalkması hiç beklenmiyordu ama tam tersi oldu.
İkinci yarı inanılmaz bir savunma yapan Fenerbahçe, ev sahibi ekibe 20 dakikada sadece 16 sayı attırdı ve inanılmaz bir dönüşle maçı kazandı. Seri öncesi Fenerbahçe’nin OAKA’da bir maç kazanması bile harika haberdi ama sarı-lacivertli ekip, bununla yetinmeyip deplasmanda 2. maçı da kazandı ve tarihte ilk kez deplasmanda ilk iki maçı kazanan takım oldu.
İstanbul’da eline geçen fırsatı harcamayan Fenerbahçe, rahat bir şekilde rakibini yendi ve şampiyonluğun yolunu açtı.
Serinin MVP’si: Bogdan Bogdanovic (19.3 sayı, 7.0 ribaund, 4.0 asist, 26.0 PIR)
Bogdan Bogdanovic’in Avrupa basketbolu tarihine damga vurduğu seri bu oldu. Avrupa’nın efsaneleriyle kendini aynı statüye koyacak bir basketbol oynayan Sırp yıldız, OAKA’da öyle bir performans gösterdi ki tarihe geçti.
Deplasmandaki iki maçta da 35 verimlilik puanıyla oynayan Bogdanovic, bunu yapan ilk oyuncu oldu.
Panathinaikos – Real Madrid: 1-3
Sezon: 2017-2018
Maç Skorları: 95-67, 82-89, 74-81, 82-89
Tarih tekerrürden ibarettir. Panathinaikos bunu geçtiğimiz sezon çok iyi bir şekilde öğrendi. 2011’de Panathinaikos‘un ezeli rakibi Olympiakos, Siena karşısında ilk maçı o kadar etkileyici kazanmıştı ki kimse İtalyan ekibinin bir daha geri dönebileceğini düşünmemişti. Fakat Siena döndü.
Bunun aynısını geçtiğimiz Panathiaikos – Real Madrid serisinde de oldu.
Tüm sezon sakatlıklarla mücadele eden Madrid’in saha avantajını kaybetse de Llull’un dönmesiyle birlikte bir şekilde seriye tutunabileceği düşünülüyordu ama işler hiç de öyle olmadı.
Daha ilk çeyrekten Madrid’i sahadan silen Panathinaikos, farkı maç içerisinde 40 sayıya kadar çıkartırken 40. dakikanın sonunda da sahadan 95-67 ile galip ayrıldı. Böyle ezici bir yenilgi sonrasında seri bitmiş gibi gözüküyordu. Hatta galibiyetin sarhoşluğu içerisinde olan bir Yunan, Laso’ya “Bir tavuk gibiydiniz” bile dedi.
Kritik Maç: Panathinaikos-Real Madrid: 82-89 (2. maç)
Fakat işler öyle gitmedi. Sahada olanları bir gurur meselesi yapan Madrid, kaptan Reyes’in önderliğinde bambaşka bir sertlikle sahaya çıktı ve Panathinaikos’u 2. maçta yenerek serinin kaderini değiştirdi.
Gelen büyük özgüvenle WiZink Center’da Panathinaikos’un kaybettiği avantajı geri almasına izin vermeyen Real Madrid, 2 maçı da kazandı ve şampiyonluğa giden yolu açtı.
Serinin MVP’si: Felipe Reyes (8.8 sayı, 2.3 ribaund, 13.8 PIR)
38 yaşındaki bir oyuncu, serinin bütün kaderini değiştirdi. Takımın kaptanı Reyes, 2. maçta ortaya koyduğu harika performansla Madrid’in Final Four’a gitmesini sağladı. Tüm seride ortalama sadece 11 dakika süre alsa da 13.8 verimlilik puanıyla takımının en iyisiydi.
Olympiakos – Zalgiris Kaunas: 1-3
Sezon: 2017-2018
Maç Skorları: 78-87, 79-68, 60-80, 91-101
Bir önceki sezonun finalisti, modern EuroLeague’de playoff’u bile olmayan takıma karşı!
Zalgiris, geçtiğimiz sezon gösterdiği performansla her ne kadar herkesin gönlünü çalsa da Olympiakos’a karşı böyle bir zor durumla geldi. Kulüp, en son 20 yıl önce modern EuroLeague kurulmadan playoff görürken, bütün takım da playoff tecrübesi olan sadece 2 oyuncu vardı. Karşılarında ise 2010’dan bu yana en tecrübeli çekirdeğe sahip takım vardı.
Fakat basketbolda her şeyin tecrübe olmadığını Zalgiris harika bir hikayeyle gösterdi.
Kritik Maç: Olympiakos-Zalgiris: 78-87 (1. maç)
Pire’de Spanoulis’in harika performansına karşı asla pes etmeyen Zalgiris, maç uzatmaya gitmesine rağmen ortaya koyduğu büyük eforla Olympiakos’u uzatmada devirdi ve ilk maçtan kontrolü ele geçirdi.
Olympiakos’tan daha iyi bir basketbol oynamalarına rağmen o gün o dirayeti ortaya koymasalardı, büyük ihtimal seri 2-0 olacaktı ve işleri çok zorlaşacaktı ama Saras’ın öğrencileri, bunu başardı ve Kaunas’ta iki maçı da büyük bir üstünlükle kazanarak kendilerini yıllar sonra playoff’a attı.
Serinin MVP’si: Brandon Davies (17.0 sayı, 4.0 ribaund, 19.8 PIR)
Bugünlerde Avrupa’nın gözde uzunu olan Brandon Davies, ilk büyük patlamasını bu seride yaptı.
Sezon boyunca süreleri kısıtlı olan Davies, Olympiakos karşısında inanılmaz bir seri oynadı. Her iki pota altında da büyük bir üstünlük kuran Amerikalı pivot, Maccabi‘nin Milano‘yu elediği playoff serisinde Alex Tyus’un yaptığı etkiyi bıraktı ve onun büyük enerjisi sayesinde Zalgiris, Olympiakos’u eledi.