By Utkan Şahin / info@eurohoops.net
Sezonun en güzel zamanı geldi, hazırsınız değil mi?
Kışı bilirsiniz, bir yanda harika ve eşsiz özellikleri vardır diğer yanda ise kasveti ve ağırlığı… EuroLeague normal sezonu da aynı böyleydi. 30 hafta boyunca 240 maçta harika şeyler gördük. Beklenmedik sonuçlar ya da beklenmedik performanslarla karşı karşıya kaldık. Diğer yandan ise uzunluğu içerisinde bazen yorulduk. Bayram gününü bekleyen çocuklar gibi bir an önce playoff gelsin istedik.
Ve sonunda geldi. Uzun kış geride kaldı, artık bahar ve playoff basketbolu zamanı.
Artık gerçek anlamda basketbolun zirvesindeyiz. Avrupa’nın bu sezon özelinde en iyi sekiz takımı beş maç üzerinden playoff serileri oynayacak. Normal sezonda sadece birkaç şeyi iyi yapıp takımlar maçları kazanabiliyordu, burada ise basketbolun sınırları zorlanacak.
Bütün o yıldızlar arasında gerçek yıldızlar ortaya çıkacak. Karakter ile korku bir arada dans edecek ve belki de en önemlisi, Avrupa’nın en iyi koçları taktik dehaları ortaya koymak için sınırları zorlayacak.
Tekrar soruyorum, bütün bunları görmek için hazırsınız değil mi?
Hazır değilseniz, sizi en azından Anadolu Efes – Barcelona Lassa serisi için ikna edebilirim.
EuroLeague’de geçtiğimiz sezonki Final Four bittiği zaman herkese gelecek sezon yine kim Final Four’da olur diye sorsanız büyük bir çoğunluk Real Madrid, Fenerbahçe Beko ve CSKA Moskova’yı size sayardı. Bu üç takım playoff’ta varlar ve muhtemelen onları Vitoria’da göreceğiz. Yani görmememiz bir sürpriz olur.
Diğer yandan 4. bilet için yarışacak iki takım ise muhtemelen geçen sene kimsenin tahmin bile edemeyeceği takımlardı. Geçen sezonu Anadolu Efes‘in sadece 7 galibiyet alabilerek son sırada bitirdiğini, Barcelona’nın ise 11 galibiyetle 13. sırada olduğunu düşünürsek bu çok normal!
Fakat Avrupa’nın iki köklü takımı geri geldi. Üstelik onları en iyi bilen daha önce Final Four’a çıkartmış iki koçla geldi. Şimdi ise o bileti istiyorlar. Bunun için kim onları suçlayabilir ki?
Bugün ise bize düşen size neden bu seriyi takip etmeniz gerektiğine dair fikirlerimizi sunmak. Bence sonucu en bilinmez olan seri olması bile bu seriyi takip etmek için yeterli ama size bunun yanında 5 fikir daha sunabilirim.
Hadi, benimle gelin ve bu 5 sebebe bir bakalım!
2003’ten Sonra İlk Kim Geri Dönecek: Ataman vs Pesic
Benzer hikayelerin bazen bir kırılma noktası olur. Anlatacağım hikayede de kırılma noktası bu playoff serisi olacak.
Ergin Ataman ile Svetislav Pesic, çok benzer karakterler değil. İkisi de farklı koçluk tarzlarını temsil ediyor. Fakat kaderlerinde çok fazla ortak yön var.
İkisinin de şu anda bulundukları kulüple başlangıçları muazzam mesela! Pesic, müzmin başarısız Barcelona’ya ilk EuroLeague şampiyonluğunu getiren isim. Hem de ilk sezonunda… 90’li yıllarda oluşan Efes kültürüyle yetişen Ergin Ataman ise baş koç olarak henüz ilk yılında Final Four görmüş bir isim. İkisi de daha en baştan beri bu kulübün başarılarına ismini yazdırmış.
Aynı şekilde 2002-2003 sezonu ikisi için de çok önemli. Pesic o sezon Barcelona’yı zafere taşırken Ergin Ataman ise Siena’yla Final Four oynayarak EuroLeague tarihinde bir yabancı takımla Final Four oynayan ilk ve tek Türk koç oldu.
İkisi de o sezon kendilerini kariyerlerinin zirvesinde hissediyordu. Biri şampiyon, diğeri de Final Four’daydı fakat ikisi de bu gördükleri son Final Four olacağını bilemezdi.
Hem Pesic hem de Ataman, o günkü takımlarından savruldular. Başka yerlerde başarısızlığı ve başka başarıyı tattılar. Kaderin cilvesidir o başka başarıları da benzerlik taşıyordu. Pesic, Girona’yla EuroChallenge şampiyonu olurken aynı kupayı Beşiktaş, Ataman ile kazandı. Pesic, Valencia‘yı tarihinde ilk kez playoff’a taşırken Ataman da Galatasaray‘ı tarihinde ilk kez o noktaya götürdü.
Kaderin çizgisinin sonunda ise iki koç da başa döndü. Hedefleri onlarsız son yıllarda büyük hüsrana uğrayan takımlarını en büyük başarılarına geri götürmek ve bu seri sonunda biri bu adamı atmış olacak.
Dahası 2003’te başlayacak olan kader ortaklığı bozulacak ve biri çok özlediği o Final Four’a kavuşacak.
Pota Altı mı Yoksa Dış Atışlar mı?
Aslına bakılırsa bu iki takım birbirlerine yakın miktarda iki sayılık atış deniyor ancak Anadolu Efes, denediği dış atış sayısı ile rakibinden nicelik ve nitelik anlamında çok yukarıda kalıyor.
Peki bu eşleşmede hangisi ağır basacak ve hangi takım, daha iyi yaptığı tarafı rakibine kabul ettirip bu yönüyle öne çıkmayı başaracak?
Barcelona’nın 2,17’lik devi Ante Tomic, bu sezon kariyerinin iyi performanslarından birini ortaya koyuyor ve son iki sezondaki hayal kırıklığı form durumunu büyük oranda unutturmayı başarmış durumda. Her ne kadar Anadolu Efes, Bryant Dunston gibi mükemmel bir pota altı savunma silahına sahip olsa da Ante Tomic bu kadar iyi durumdayken onu herhangi birinin durdurması çok zor.
Anadolu Efes, İstanbul’da Barcelona’yı Shane Larkin’in olağanüstü performansı ile 22 sayı farkla geçtiği maçta 12/33 üçlük isabet oranı yakalamıştı. Bu oranın çok iyi olduğunu söylemek elbette mümkün değil ancak aynı maçı Barcelona, 3/23 isabet oranı ile tamamladı.
Katalan ekibi, Barcelona’da kazandığı maçta ise temsilcimizin 9/29 üçlük isabet oranına karşı 23 üçlük denerken 9 isabet bulmuştu. Dolayısıyla Anadolu Efes‘in o maçı dış atışlarla kaybetmediği çıkarımı yapılabilir. Ancak iç sahadaki maçta Shane Larkin’in yanı sıra üçlüklerle elde edilen 27 sayılık fark galibiyette büyük rol oynadı.
En az üç maçlık bir seri oynanacağı düşünülürse Anadolu Efes’in rakibi karşısında en azından rakibinden daha iyi bir üçlük yüzdesi tutturması gerekiyor.
Peki bu süreçte Barcelona neler yapabilir? Onlar da normal sezondaki iki maçta da olduğu gibi temsilcimiz karşısında potanın daha yakınından şut fırsatları yaratmaya çalışacaklardır. Bu iki farklı oyun tarzından hangisinin galip çıkacağı merak konusu olacak.
Büyük Hikayeleri: Eyşan ve Hırsız Yavuz
Böylesine büyük playoff serilerini güzel yapan şeylerden biri de geçmişten gelen oyuncuları motive edecek hikayeler bulunmasıdır.
Belki bu iki takım arasında mesela bir CSKA Moskova – Fenerbahçe Beko hikayesi yok ama şanslıyız ki oyuncuları motive edecek hikayeler var. Bu hikayeler özellikle seride kritik rolde olacak 2 oyuncuyu ilgilendiriyor.
İlki Thomas Heurtel: Büyük umutlar, beklentiler ve hüsranlar!
Fransız yıldızı Efes taraftarı için anlatan en iyi 3 kelime bu herhalde. Heurtel bir dizi karakteri olsaydı, muhtemelen Ezel’deki Eyşan olurdu. Efes ise Ömer!
Heurtel’in onları her seferinde hüsrana uğratacağını bile bile Efes taraftarı ona güvendi. Her seferinde attığı bir zekice pas, aldığı bir maç Efes taraftarına şimdi olacak dedirtti fakat hiç olmadı. Barcelona’ya gidinceye kadar bu ilişki hep böyle devam etti. Şimdi ise iki taraf karşı karşıya!
Heurtel, Efes ile bir türlü yapamadığını yapıp iyi bir lider olarak Barcelona’yı taşımaya çalışacak. Efes ise taraftarı ise bu sefer yapması için değil, yapmaması için dua edecek.
İkinci ise Adrien Moerman!
Onun hikayesi Heurtel gibi değil. Barcelona tarafı ona Heurtel gibi güvenmedi. Sıradan bir rol oyuncusu gibi kullandı ve Palau Blaugrana’da vasat bir sezon geçirerek Efes’e geldi. Fransız oyuncu, İstanbul’da ise koçundan taraftarına kadar istediği güveni buldu. O da bu güvenin karşısında kariyer sezonunu geçirerek Efes’i playoff’a taşıdı.
Şimdi ise Moerman, bu büyük playoff serisinde Barcelona’ya “Bana neden güvenmediniz?” deme şansına sahip.
Anadolu Efes Büyük Şansızlığını Kırabilecek mi?
Modern EuroLeague, Anadolu Efes‘e hiç yaramadı.
2000 öncesinde lacivert-beyazlı ekibin, tarihi birçok başarısı var. Koraç Kupası ve üst üste iki EuroLeague’de oynanan Final Four serileri gibi. Kulüp için tek eksik EuroLeague kupasıydı fakat modern EuroLeague’de o eksiğin kapanması bir yana Final Four bile gelmedi.
Kabul ediyorum, bu süreçte Efes‘in kendi büyük hataları da oldu. Özellikle son 12 yılda ne ligde ne EuroLeague’de o eski Efes‘i görebildik. Fakat bununla birlikte lacivert-beyazlılar büyük şanssızlıklar da yaşadı.
Modern EuroLeague’de Efes‘i tam 5 kere playoff’larda izledik ve hepsinde kaybeden taraf Efes oldu. Fakat bu 5 serinin 4’nde Efes, tura çok yakındı.
2005’te Panathinaikos eşleşmesinde, ilk maçta hakemler çok değil, birazcık normal maçı yönetse Efes o turu geçecekti. Zaten hak eden de onlardı. 2013’te Olympiakos karşısında belki de 2-0’dan playoff serisi kazanan ilk takım Efes olabilirdi. Pire’de son çeyreğe önde girip kaybettiler.
2015’te kimse Efes’e hiç şans vermiyordu, sonunda da Real Madrid turu 3-1 ile geçti fakat o serideki 4 maçta Efes toplam süreni %64.7’sini önde götürmüştü ve hep o maç sonundaki rüzgarlara kapılarak seriyi verdi. 2017’de ise Efes, bu sefer o öldürücü yumruğu atmaya bir devre uzaklıktaydı. Pire’de 2. maçı kazandıktan sonra seriyi 2-1’e kadar getirmeyi başardılar. 4. maçta da soyunma odasına onlar önde gitti fakat Spanoulis, neden özel bir oyuncu olduğunu gösterince Efes yine kaybetti.
Üstelik Efes’in şanssızlıkları sadece bu kadarla değil.
EuroLeague’de 2001-2004 yılları arasında format gereği playoff oynanmadan Top-16’ın lider takımları Final Four’a gidiyordu. Efes, bu 3 sezonda ligin hep en iyi takımlarından biriydi. Efes üçünde de grubu ikinci bitirdi. Hepsinde de küçük detaylarla grubu ikinci tamamladı.
Şimdi ise Efes bu büyük şanssızlığı kırmak için bir kez daha sahaya çıkacak. Bu sefer ellerinde 2000’de Final Four’a ulaştıklarından beri olmayan bir şey var: saha avantajı!
Durağan oyun vs. Top dolaşımı
Öncelikle en başta belirtelim… Barcelona Lassa’nın asist yapmayan bir takım olduğunu söylemek büyük haksızlık olacaktır. Katalan ekibinde Thomas Heurtel faktörü bile başlı başına bu takımın asist konusunda seviye atlamasına yetiyor.
Ancak işler o kadar basit değil. Anadolu Efes, bu sezon neredeyse tamamen değiştirdiği oyun tarzında topu dolaştıran bir strateji benimsemiş durumda ve bunu da şu ana kadar çok iyi uygulamayı başardılar. Bilhassa Vasilije Micic’in saha içi liderliğinde herkesin oyuna dahil olduğu bir yapıyı hedefleyen Anadolu Efes, bu sezon EuroLeague’de 597 asist yaptı ve en çok asist yapan takımlar arasında ikinci sırayı aldı.
Lacivert-beyazlıların üzerindeki tek takım ise yalnızca iki asist farkla 599 asistli Real Madrid oldu. Hâl böyle olunca Anadolu Efes‘in yarı saha hücumlarındaki akışkanlığı karşısında Barcelona’nın daha durağan oyun tercihi bize bu seride ilginç eşleşmeler izletebilir.
Bu sezon 519 asist yapan Barcelona’da ise oyun Anadolu Efes‘teki kadar hızlı akmıyor. Bu iki oyun tarzının bize nasıl bir karşılaşma sunacakları ise seride belirleyici olacak. Dahası birbirine iki zıt takım, normal sezonda da birbirleri karşısında iki farklı galibiyet aldılar.
Benzer skorların çıkması sürpriz olur mu? Bunu takımların mental yapıları ve kendi stratejilerine ne kadar bağlı kaldıkları belirleyecek.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!