By Utkan Şahin / info@eurohoops.net
“Bir efsaneyi, bir titanı nasıl yenebilirsin?”
Bundan iki hafta önce, Fenerbahçe Beko ile Zalgiris Kaunas eşleştiği günden beri aklımda bu soru var. Çünkü bu serinin hikayesi Fenerbahçe Beko ile Zalgiris değil. O oyuncuya karşı bu oyuncu da değil. Daha başka bir hikaye var. Daha özel.
Oyuncusundan kulübüne, taraftarından basınına biz bu iki haftalık hikaye içerisinde bir figüran olacağız. Asıl hikaye ise iki isim arasında geçecek.
Öyle olması gerekiyor çünkü mitolojiden tutun, gerçek tarihe kadar bütün anlatılarda efsane olmak ya da efsane kalmak için sınavlardan geçersiniz. Bu playoff serisinin hikayesi de bu olacak.
Ve bu playoff eşleşmesi bize tarihin en tepesinde bulunan bir titan ile onun bir parçası olan mitolojik tanrının en tepe için verdiği bir savaşı sunacak ve sonuçları tarihe şekil verecek. Bizler izleyecek ve yorumlayacağız. Belki de bundan yıllar sonra o gün tarihin bir kırılma noktasıydı diyeceğiz… Ya da en büyük efsanenin mutlak zafere bir adım daha yaklaşması!
Tarih için kritik bir noktadayız ve bu ana hikayemiz serinin ana kaderini belirleyecek. Ancak kırılma noktasını deşmeden önce rolleri oturtmamız gerekiyor.
Hanımefendiler ve beyefendiler… Zeljko Obradovic ile Sarunas Jasikevicius’un 2. büyük düellosuna hoş geldiniz!
“En Büyük Efsanenin Ustalık Eseri”
27 yıl, 42 kupa ve 9 EuroLeague Şampiyonluğu!
Zeljko Obradovic, hiç şüphesiz bu kıtanın en büyük efsanesi. Eski kıtanın basketbol tarihinden birçok özel isim geçti. Fakat hiçbiri bu kıtanın en büyük organizasyonuna Obradovic kadar imzasını atmadı. Kazandığı kupa sayılarından bile belli bu. Ancak bundan ötesi var. Obradovic’i en tepeye çıkartan, büyük koçların en iyisi yapan başka bir şey var.
Tarihte herhangi bir konuda en iyiyi seçerken genellikle insanlar, hikayesi daha etkileyici olanları seçer. Tabii faktör olacak başka şeyler vardır ama iyilerin arasından en iyisini seçiyorsak ondan kimselerin yapamadığını yapmasını bekleriz. Kimselerin yapamadığını yapmak da bize hep etkileyici hikayeler getirir.
Obradovic, EuroLeague gibi hikaye anlatıcılığının kısıtlı olduğu bir organizasyonda dahi farkını yaratabiliyor.
1992’de kendi evinde bile oynamayan, tarihin en genç kadrosuyla kazandığı şampiyonluk, 2002’de efsane Bologna karşısında İtalya’da aldığı zafer, CSKA Moskova’ya karşı oynadığı final serileri, 2011’deki Barcelona karşısındaki meşhur playoff serisi, 2012’de Blatt ile basketbol koçluğunun zirvelerini zorlaması ve Panathinaikos ile Fenerbahçe‘nin kulüp tarihinde yarattığı farklar…
Hepsi ama hepsi çok özel hikaye. Daha birebir rekabete girmedim bile.
Bir koçun bir koçla rekabeti oyuncular gibi değildir. Sonuçta oyuncular o an çıkıp sahada cevap verebilir ama koçlar arasında rekabete her zaman geniş bakmak gerekir. Önemli olan kırılma anlarından sonra kimin ayakta kaldığıdır.
Obradovic kariyeri boyunca karşısına “bu senin rakibin” diye sunulan herkese karşı o kırılma anlarını kazandı. Belki bir maç kaybetti, belki o günün şartlarında insanlar diğer koçun daha iyi olduğunu düşündü fakat o hep ayakta kaldı.
Burada sadece günümüzün EuroLeague koçlarından bahsetmiyoruz. Ettore Messina, Mike D’Antoni, Dusan Ivkovic, Bozidar Malljkovic, Aito Reneses, Pini Gershon, David Blatt gibi efsanelerden bahsediyoruz. Ki efsane statüsünde olmasa da Xavi Pascual ya da Dimitris Itoudis gibi karşısına rakip olarak çıkartılan isimler de oldu. Onlara karşı da hep mesaj verdi.
Fakat bana bütün bunlardan daha ilginç geleni, böyle büyük hikayelerden gelen efsanevi basketbol insanı, kariyerinin 27. yılında bile bize hala özel bir hikaye sunuyor: 2018/2019 Fenerbahçe Beko.
Alışılmış başarılardan mı yoksa EuroLeague’de güç dengesinin giderek daha belirli takımlara sıkışmasından dolayı mı bilmiyorum ama bu sezonun Fenerbahçe Beko’su bana yeteri kadar övülüyor gibi gelmiyor.
Lütfen, son 7 ayı aklınızdan silin ve benimle birlikte Ekim ayına geri dönün, o günleri hatırlayın.
Geçen sezon bile en büyük kupa için kadro kalitesi yeterliliği tartışılan Fenerbahçe Beko, sezona o kadrodan bir oyuncusu daha eksilmiş bir şekilde girdi. O günlerde size Fenerbahçe sezon başında Ennis’i kaybedecek, Şubat’tan sonra her iki pivotundan da sakatlık sebebiyle istediği katkıyı alamayacak, Kalinic ve Datome pivot oynayacak ve sezon içerisinde başka bir sürü irili ufaklı daha fazla sakatlıkla uğraşacak deseydim… Sarı Lacivertlilerin üst üste 12 maç kazanmasını, arka arkaya çok zor deplasmanları zaferle atlatmasını, evinde hiç kaybetmeyerek ve 25 galibiyetle normal sezon lideri olmasını bekler miydiniz?
Üzgünüm ama buna cevabı “evet” olan herkes yalan söylüyordur. Bunun olması ancak özel bir koç ile gerçekleşebilirdi. Bu sebeple en sonda söyleyeceğimi şimdiden söyleyebilirim: Muhteşem kariyerine rağmen Zeljko Obradovic‘in kariyerindeki ustalık eserini izliyoruz.
Muhtemelen bütçe sebebiyle bu düşünceme karşı çıkıyor olabilirsiniz… Lütfen acele etmeyin, belki kararınızı değiştirebilirim.
Açık konuşalım, Fenerbahçe’nin elindeki kadro problemli. Kısa savunmasında çok fazla sorunu var ve hücumu da tek yönlendiricinin eline kalmış durumda. Bütün bunlara rağmen bu sezon Obradovic‘li Fenerbahçe tarihinin en iyi basketbolunu izledik.