by Utkan Şahin / info@eurohoops.net
“Sarı-lacivertliler, dün gece 50 sayı farkla kazansaydı da bir şey değişmeyecekti. Fenerbahçe, şu anda sadece ve sadece 1-0 önde, seriyi kazanmak için hala çok emek sarf etmesi gerekiyor. 2. maçta bir an bile tembellik kabul edilemez çünkü Zalgiris’li oyuncular kendi gururları için sahaya çıkacak.”
Serinin ilk maçında sonra yazdığım yazıyı bu cümlelerle bitirmiştim. Bu cümleleri geleceği görebilen birisi olduğum için yazmadım. Aslında hikaye önümüzde duruyordu. Asıl olağan dışı şey, Salı gecesi Fenerbahçe Beko karşısında sahadan silinen Zalgiris‘in reaksiyon göstermemesi olurdu.
Sarunas Jasikevicius’un maç sonunda yaptığı malum açıklamanın oyuncuların bam teline dokunacağı açıktı. Zalgiris’li oyuncuların bu kadar ezildikten sonra ölüme yakın bir yırtıcı hayvan gibi gücünü sonuna kadar kullanacağı, hatta ötesine bile geçeceği belliydi. Bütün bu çizilmiş hikaye içinde önemli olan, Fenerbahçe Beko’nun buna vereceği cevaptı.
Sarı Lacivertliler o cevabı veremedi. Zalgiris de hikayesi ilk raund bittiğinde kurgulanmış olan maçı kazandı.
Şimdi ise bize düşen, 48 saat içerisinde 2 farklı sonuca giden hikayenin kritik noktalarını bulmak.
Sonun Başlangıcı Şutların Girmesi Miydi?
Sonuç odaklı bir şekilde konuşmak istemiyorum fakat bazen maça iyi şut atarak başlamak takımları yolundan çıkartabiliyor.
Fenerbahçe Beko’nun bu sezon Real Madrid deplasmanındaki maç başlangıcını hatırlıyor musunuz? Sarı Lacivertliler kusursuz bir hücum temposuyla maça başlayarak ilk 5 dakikayı 10-19 önde geçmişti. Maçın devamı bu şekilde gelişmedi. Fenerbahçe o gecenin ilerleyen dakikalarında Real Madrid‘in konfor alanını bozmak için gerekli sertliği gösteremedi.
Evet, iki maçın tetikleyici noktaları çok farklı. Sonuçta birisi normal sezon, diğeri ise play-off. Ancak hikayenin başlangıcında benzer noktalar da olduğunu kabul etmek gerek.
Aslında iki takım da ilk maçtaki beşleriyle başlayarak hedeflerinin, rakibin güvenli olduğu alanlarını bozmak olduğunu gösterdi. Zalgiris ilk maçta olduğu gibi guarda baskı yaparak Fenerbahçe hücumlarını forvetlere itti. Ev sahibi bunun karşılığını parkenin iki tarafında da pota altını kalabalık tutarak verdi.
Bu beşlerle iyi başlayan taraf Fenerbahçe oldu. İlk 3 hücumunu da birebir üzerinden kullanan Sarı Lacivertli ekip, isabetleri bulup skorda öne fırladı.
Fakat Walkup’ın girmesi ve Davies’in çıkmasıyla oyunun yapısı değişmeye başladı. Zalgiris kısaları uzuna top indirmeye çalışmak yerine daha fazla penetre etmeye başladı. Televizyon molasına gidildiğinde Fenerbahçe hala 15-13 öndeydi. Ancak o anki istatistikler, aslında gelen değişimin habercisiydi.
Zalgiris, ilk maçın ilk çeyreğinde 1/6 saha içiyle tam 6 top kaybı yapmıştı. İkinci maçta televizyon molasına gidilirken 4/4 ikilik isabetleri vardı. Fenerbahçe 3/6 üçlük isabetiyle oynasa da sadece 1 asisti yapmıştı. Maç başında iki takımın kağıt üstünde planladıklarından Zalgiris’inki devreye girerken Fenerbahçe’nin aklındaki sahaya yansımadı.
Fenerbahçe ilk maçı şut atarak kazanmadı. İlk savunmadan son savunmaya kadar gösterdiği sertlik Zalgiris’in güçlü olduğu noktaları çökerterek galip gelmişti. Bu konuda ilk düellonun büyük oyuncuları Datome ve Kalinic‘di. Bu ikili bu maç aynı seviyede değildi. Bilhassa Kalinic‘in kötü bir gece geçirmesi Fenerbahçe’yi savunmada çok etkiledi.
Belki şutların girmesinden belki de mental olarak maça hiç hazır olmamaktan… Bilmiyorum. Fenerbahçe savunmada doğru yerleşse de hep bir an, bir adım geç kalmaya başladı. O anların etkisi şutlar girerken hissedilmedi fakat sarı lacivert taraf mental olarak yumuşaktı.
#Euroleague ATO (after timeout play) time! What a beauty again from Sarunas #Jasikevicius. #Fenerbache bigs usually switch on Milaknis coming off screens to prevent the shot but this time a little misdirection before the double screen gets #Vesely not expecting this action. pic.twitter.com/862xFqeVWr
— Augustas Šuliauskas (@augis04) 18 Nisan 2019
Belki size daha açık bir şekilde anlatabilirim. Şu savunmaya bakalım. Bu pozisyonda Erick Green perdeden yavaş çıkıyor ama sadece onun suçu yok. Vesely‘in de orada şutörü takip etmesi gerekiyor. Bunu yapmadı, yapamadı. Çünkü Çek yıldız yeterli yoğunluğa sahip değildi. Bu tarz bir pozisyonun ilk maçta olduğunu gördük mü? Hayır. Aksine Milaknis bu şutları 9 metreden kaldırıp atmak zorunda kalmıştı.
İlk maçta Zalgiris fiziksel sertliğe cevap veremediği zaman Fenerbahçe rakibinin daha da üstüne gitmişti. Bu kez roller değişti.
Ulanovas-Davies pota altına dönen Zalgiris, ilk maçta yapamadığı kısalarla delmeyi bu sefer başardı. Wolters, Walkup, Grigonis sürekli olarak ikili oyun sonrası penetre etti. Fenerbahçe, ne kısaların karşısında kalabildi ne de arkada alan daraltabildi. Sonuç olarak ilk maçın tamamında sadece 7 asist yapabilen konuk ekip, sadece 2. çeyrekte 7 asist yaptı.
Fenerbahçe tarafında İlk çeyrekte sarı lacivertlilerin yediği darbeleri hissettirmemeye yarayan o şutlar 2. çeyrekle birlikte girmemeye başladı. – 2/6 üçlük –
Saras sürekli Sloukas–Vesely ikili oyunlarında alanı daralttı ve temel hücum planını engelledi. Fenerbahçe bu sefer topu forvetlere de emanet etmedi. Oyun sürekli Sloukas-Vesely ikilisi üzerinde sıkıştı ve bu ikili 2. çeyrekte kullanılan 17 topun 9’nu attı. Sloukas belki 9 sayı attı ama Fenerbahçe’nin set temposu zarar gördü.
Hücum işlemeyip savunma dökülünce maçın ritmi de skoru da Zalgiris’e kaydı.
Maçın Kaybedildiği Çeyrek
Bu kadar kötü oynanılan bir yarıdan sonra herkes “ObradovicSilin” etkisiyle kendi özüne dönmüş bir Fenerbahçe bekliyordu, tam tersi oldu. Fenerbahçe belki de tüm sezonun en kötü çeyreğini oynadı.
Obradovic, ilk maçta fark yaratan beşin bir benzerini sahaya attı. Forvetlere Guduric ile Kalinic‘i yerleştirip guard olarak hem Sloukas hem de Dixon’ı sahaya koydu. Amaç, hücumda daha hareketli ve birden çok opsiyonu olan bir beşle tıkanıklığı çözmek; savunmada ise agresiflikle Zalgiris‘in kısalarının birebirde durdurabilmekti.
Bu plan tutmadı. Çünkü Fenerbahçe ne hücumda gerekli konsantrasyona sahipti ne de kısalar birebir savunmada rakibinin karşısında kalabildi.
Fenerbahçe’yi kadrosundaki problemlerine rağmen bu kadar değerli kılan, hep tek vücut halinde hareket edebilmesiydi. Dün bu yoktu. Aksine topu alan oyuncunun sürekli problemi çözmeye çalıştığı bir oyun vardı.
Sarı Lacivertliler bu kadar düzeninden çıkmış, bu kadar kırılgan bir şekilde oynayınca da zaten özgüvenli olan Zalgiris‘li oyuncular oyunlarını daha da büyüttü. Burada Zalgiris adına birkaç oyuncuya ayrıntı parantez açmak gerekiyor.
İlk maçın 2. çeyreğinde Fenerbahçe Zalgiris’i kırarken başrolde Kalinic vardı. Dün gece Zalgiris’te iki isim bu rolü üstlendi: Ulanovas ve Westermann.
Westermann guarda baskı yapan oyuncu olarak seviyeyi öyle bir noktaya çekti ki takım arkadaşları onu takip etmek mecburiyetinde kaldı. Fransız guard oyunun durduğu anda bile o agresifliğini korudu. Maç öncesi söylediklerinin kesinlikle arkasında durdu.
Ulanovas kusursuz bir performans sahneledi. Tüm sezon oyunuyla eleştirilen Litvanyalı forvet, savunmada arkasına kim geçerse geçsin üstünlük kurdu ve pota altındaki tüm ibrenin Zalgiris’te kalmasını sağladı.
Bu noktada Fenerbahçe’nin ne kadar kötü bir çeyrek geçirdiğinin altını çizebilmem için birkaç istatistik vermem gerekiyor.
Zalgiris, 3. çeyrekte 10/10 ikilik isabetle oynadı. Yanlış okumadınız, 10/10! İlk maçın çok farklı olduğunu ve istatistiklerinin normal dışı olduğunu biliyorum ama o maçta Zalgiris 40 dakika boyunca 13 ikilik isabeti bulmuştu.
Bu çeyrekteki 10 ikiliğin sadece 2’si asist üzerinden geldi. Çünkü Fenerbahçe savunmada rakiplerinin karşısında kalamadığı için konuk ekibin topu dolaştırmasına hiç gerek kalmadı.
Daha da korkuncu, 3. çeyrek sonunda Zalgiris’in ikilik atışlarının altında yazan sayılardı: 22/27. – Aaron White iyi ki 2. çeyrekte kolay atışları kaçırdı, yoksa daha da felaket bir şey görebilirdik-
Zalgiris böyle bir yüzdeyle oynayınca Fenerbahçe’nin 3. çeyrek sonunda sadece ama sadece 7 savunma ribaundu vardı. Playoff’ta böyle bir durum kabul edilemez.
Tüm bunları açıklayan bir diğer istatistik ise…
Fenerbahçe’nin dün 3. çeyreğin sonunda 13 faulü vardı. İlk maçta aynı sürede 19 faul yapmıştı. 6 faul çok şey değiştirir mi? Evet, değiştirebilir. En temelde savunmanın sertliğini gösterebilir. Faul bile çalınsa sizin savunmanızın ne kadar sert seviyede olduğunu ortaya koyabilir. Bu sebeple Fenerbahçe’de nelerin yanlış gittiğini faul sayıları aslında gösteriyor.
Böyle bir performans sonrası da Zalgiris kendini son çeyrek öncesi 15 sayı farkla önde buldu.
Geri Dönüşün Mimarı: Taraftar
Son çeyrekteki geri dönüşün üstünde çok fazla durmayacağım çünkü bu geri dönüşün ana kaynağının oyuncular olduğunu düşünmüyorum.
Oyuncular kendileri ayağa kalkmadı. 2016/2017 sezonundaki Gaziantep ve Olympiakos, geçen sezon CSKA maçında olduğu gibi taraftar devreye girdi. Öyle bir destek verdiler ki darbe yiye yiye kamburlaşan Fenerbahçe tekrardan dikleşti. Takımları bu kadar gerideyken böylesine bir destek verdikleri için dünün tek yıldızı da onlardı.
Fenerbahçe tekrar ayağa kalkınca ne oldu? Kendi özünü hatırladı.
İlk 3 çeyrek elini kolunu sallayarak her istediğini yapan Zalgiris, son çeyrekte durdu. İstatistikler durumu gayet açık bir şekilde anlatıyor: 2/11 saha içi ve 7 top kaybı.
Zalgiris‘in ilk 3 çeyrekteki top kaybı sayısı yine 7’ydi.
Sinan Güler topu kaybediyor ancak geri çok iyi koşup harika bir blok yapıyor! pic.twitter.com/q1bi1rXcJ6
— Eurohoops Türkiye (@EurohoopsTR) 18 Nisan 2019
Savunmayla birlikte ayağa kalkan Fenerbahçe, çok fazla enerji harcamak zorunda kaldığı için çok basit, normalde pek görmeyeceğimiz hatalar yaptı. Buna rağmen Sloukas ile Vesely biraz kendilerine gelince Fenerbahçe skoru eşitledi ama son anları daha iyi oynayan Zalgiris maçı kazandı.
Burada Davies’in pozisyonu ya da daha önceki kararları sebebiyle hakemler suçlanabilir ama kişisel fikrim bu bir hata olur. Zalgiris daha çok isteyerek, mücadele ederek hak etti ve kazandı.