by Baxter Holmes / Çeviri: Anıl Can Sedef
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı ilk olarak 18 Nisan 2019 tarihinde ESPN’de yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
“Pop seninle konuşmak istiyor.”
Garson, Jeremy Threat adında bir adama sesleniyor ve sesinin tonuna bakılırsa kesinlikle bir sorun var. Threat hızla Spatatro Restaurant & Bar’ın büyük salonuna doğru koşuyor. Sacramento’daki İtalyan restoranı bir süredir San Antonio Spurs‘ün işgaline uğramış durumda. Oyuncular, koçlar, yönetim, takım sahibi ve çevresi. Hepsi birbiri ardına sıralanmış, uzun, dikdörtgen masaların çevresine oturmuş durumda. Odada iğne yere düşse duyulacak bir sessizlik var. 40’tan fazla insanın gözleri girdiği anda Threat’e dönüyor. Restoranın 29 yaşındaki yöneticisi ve şarap sorumlusu hepsinin karşısında.
O sıra sıra masalardan birinin başında, California’nın eyalet başkentinin tepeden manzarasına açılan bir pencerenin yanında Spurs koçu Gregg Popovich oturuyor.
Bir yandan şarap listesini sağa sola sallarken diğer yandan Threat’e sesleniyor: “Bana bunu açıkla.” Threat şaşkın.
Popovich ısrarla soruyor: “Bunu nasıl yaptın? Bu listede en sevdiğim şaraplardan bazıları var. Bu sizin kendi listeniz mi? Bunu açıklaman gerekiyor.”
Threat açıklıyor: Saatler önce Spurs’ü misafir edebileceklerini öğrendiğinde Wine Spectator dergisinde çıkan ve Pop’ın en sevdiği şarapların listesini yapan bir yazının aklına geldiğini anlatıyor. Yakınlardaki bir arkadaşının çok derin bir mahzeni olduğunu ve o mahzenden 50 bin dolar değerinde 120 şişelik büyük bir alım yaptığını anlatıyor. İşte Pop’ın elinde salladığı o 54 şaraplık liste de böyle oluşmuş: İçinde efsanevi 1990 Chateau d’Yquem; ödüller alan 1996, 1997, 1999 ve 2001 Masseto; unutulmaz 1994 ve 1995 Ornellaia da var.
Popovich inanamıyor: “Şaka yapıyorsun. Gerçekten mi?” Bunları söyledikten sonra 10 şişe şarap sipariş ediyor. Ve şişeler geldiğinde efsane koç mutluluktan uçan bir şarap garsonuna dönüşüyor. Odada oradan oraya dolaşıyor, herkese şarap dolduruyor: “Bunu denemen lazım!” Gece bittiğinde bir 10 şişe daha alıyor. Yolluk olsun diye.
Sonraki sabah Threat’in hayatı geri dönülmez biçimde değişecek. Ama henüz bilmiyor. Restoran grubunun şirket ofisi restoranı arıyor: “Sanırım bilgisayarınızda bir hata var” diyor hattaki şirketin sahiplerinden biri: “Gecenin sonunda 15, 20 bin dolarlık şarap sattığınız yazıyor. O saatte restoran açık bile olmaz. Ne oldu orada?”
Birkaç gün sonra Threat’in yıldızı yükselmeye başlıyor. Fısıltı gazetesi ismini yayıyor. Yerel gazete onunla bir röportaj yapıyor. Misafirler restorana yağmaya başlıyor, gelenler Popovich’in listesini istiyor. Sonraki birkaç yıl içinde Threat başarılarıyla tanınan Thomas Keller Restaurant Group’ta çalışmaya başlıyor. Orada dünyanın en büyük şarap uzmanlarından bazılarıyla çalışma fırsatı buluyor. Ama Popovich’in etkisini hiçbir zaman unutmuyor: “Şarap konusunda o uzmanlar kadar bilgiliydi, hatta belki de daha bilgiliydi.”
2013 yazında LeBron James ve Miami Heat‘e bir NBA final serisi kaybetmeden önce Gregg Popovich’e koç olarak nasıl bir miras bırakacağı soruluyor: “Mirasım mı? Yemek ve şarap, mirasım bu. Koçluk sadece bir iş.”
Şaka yapıyor ama aslında yapmıyor da. Popovich basketbolda ne kadar bilgiliyse yemek ve şarap konusunda da bir o kadar bilgili. Spurs‘ün eski asistan koçlarından P.J. Carlesimo özetliyor: “Şarap hakkında basketboldan daha çok şey bilmiyor diyemem.” Popovich düzenli olarak restoran ve şarap listeleri araştırıyor, hatta bu ikisini bir rakibi gözlemlercesine bir takıntıyla didik didik ediyor. Maçlardan önce ofisinde Food Network izleyerek kafa dağıtıyor. Bazı şarap garsonları ve restoran işletmecileri kariyerlerini bir basketbol koçuna borçlu olduklarını iddia ediyor.
Kulağa saçma gelebilir ama tarihin en büyük basketbol koçlarından biri belki de gastronomi ve yemek dünyasında çalıştığı spordan daha çok saygı görüyor olabilir.
Cavaliers forveti Kevin Love, San Francisco’da düzenli olarak gittiği bir restoranın Pop aşkını şöyle özetliyor: “Oradaki herkes sürekli şöyle: “Popovich, Popovich, Popovich.”
Eski NBA koçu Larry Brown, New York’daki Sistina veya Scalinatella restoranına gittiğinde personelden şu soruyu sıklıkla duyuyor: “Bu aralar Koç’la görüştünüz mü?” Ve kimi kastettiklerini hemen anlıyor.
Sacramento’daki gurme market ve şarap dükkanı Corti Brothers’ın yöneticisi Rick Minderman şöyle diyor: “Popovich’i ne kadar övseniz yetmez.” Pop’ın buraya yönlendirdiği müşteriler sık sık gelip soruyor: “Koç bu aralar ne alıyor?”
1990’larda onu misafir etmiş usta şarap garsonu Virginia Philip şöyle söylüyor: “Onu asla unutmadım.”
Birkaç farklı şehirde Popovich’i ağırlayan bir başka usta şarap garsonu Chris Miller da övgü dolu: “O adama nasıl bir saygı duyduğumu kelimelere dökmem mümkün değil.”
Phoenix’in ödüllü pizza ustası Chris Bianco da koçun hayranlarından.
Oscar törenlerinin aşçısı usta şef Wolfgang Puck çok basitçe anlatıyor: “Popovich şarap nedir biliyor.”
Popovich geçtiğimiz 40 yılda Amerika boyunca izleri görülen gastronomik bir iz bırakmış. Ama o iz o kadar derinde ki özel hayatın da ötesinde, adeta bir sır. Ülkenin en iyi restoranlarından bazılarını himayesine alıp desteklemiş, milyonlarca dolar harcamış, sayısız dört haneli bahşiş bırakıp kendini birinci sınıf kabul edilen bir şarap uzmanına dönüştürmüş. Ülkenin en önemli gurmeleriyle sıkı dostluklar kurmuş. Ve hepsinin tek bir amacı var. Popovich’e yakın bir kaynağın ifadesiyle “Bu onun için bir tutku… Fakat aynı zamanda bir araç da.”
NBA’de Gregg Popovich sofrası hayallerin gerçek olduğu yer, Spurs‘ün takım kültürünün biçimlendirildiği, ligin tamamının gıptayla baktığı gezgin bir sığınak demek. Ama büyük masaya daveti kapamayanlarda da Pop’ın akşam yemekleri benzer şekilde gizem ve hayranlık uyandırıyor.
Geçtiğimiz 18 aydan uzun sürede NBA ve kolej seviyesinden onlarca koçla, emekli ve aktif NBA oyuncularıyla, takım yöneticileriyle, şeflerle ve şarap garsonlarıyla konuştuk ve hepsinden bir soruyu yanıtlamalarını istedik: NBA tarihinin en çok maç kazanan koçu, 20 yıllık bir basketbol hanedanının mimarı Gregg Popovich neden akşam yemeğini bu kadar önemsiyor?
Geçen sezon franchise’ı saran büyük Kawhi Leonard kaosunun ardından Spurs, 2019’da düşüşe geçse kimse garipsemezdi. Geçmemelerinin sebeplerinden biri ne olabilir? Tabii ki başarılarının temeli olarak onları taşımış uzun ömürlü bir takım geleneği.
Boris Diaw bir Spurs antrenmanı sonrası saha kenarında yürüyor, aklında yakıcı bir soru var. Popovich’i Division III ekibi Pomona-Pitzer College’ı çalıştırdığı günlerden tanıyan arkadaşı Steven Koblik’e yaklaşıyor. Koblik o günlerde Pop’ın takımının akademik danışmanıydı, bugün ise bir Spurs antrenörü. Ve o içinden çıkamadığı soruyu soruyor:
“Koç hep böyle biri miydi?”
Koblik cevaplıyor:
“Boris, o anasının karnından böyle çıktı.”
Diaw’ın kastettiği ve Koblik’in onayladığı “böyle” kibar ifadeler kullanırsak Popovich’in efsanevi sivri dili ya da daha az kibar ifadeler kullanırsak Popovich’in insanı kurutan efsanevi ukalalığı olarak tanımlanabilir. Molalarda takımına karşı, saha kenarında muhabirler soru sorarken bol bol ortaya çıkardığı o hali tam anlamıyla dehşet saçıyor. Ama Koblik, Popovich’i tanıdığı günden bu yana şundan emin: Başka bir yüzü olmasa Popovich gibi bir huysuzun bu kadar “böyle” olabilmesine imkan yok. Ve işte o diğer yan, çoğunlukla yemek yoluyla kendini gösteriyor.
Popovich’in Air Force Academy’den koçu Hank Egan şöyle tarif ediyor: “Ben aslında böyle biriyim de demenin daha üstü kapalı bir yolu bu.”
Popovich’in bugün bilinen gastronomi hastasına dönüşmesinin hikayesi tam 50 sene öncesine Napa, California’ya dayanıyor. Tarih 70’ler. Amerikan şarabı için efsanevi bir viraj dönülüyor. Richard Nixon 1972’de Çin başkanına Napa şampanyası götürmesinden ve 1976’da California şarapları Fransız şaraplarını Paris’teki büyük yarışmada geride bırakmadan daha önce.
O zamanlar Napa azimli şarap imalatçılarıyla dolu, durağan bir turizm durağıydı. Popovich şarap takıntısını orada kaptı, Michael Thiessen adında bir arkadaşın yardımıyla. Popovich’ten bir yaş büyük Thiessen, Pop’la birlikte akademide basketbol oynamış, sonrasında Stanford Hukuk Fakültesi’nin yolunu tutmuştu. Bir yıl sonra Popovich de Sunnyvale’de görevlendirilmesiyle California’ya geldi. Napa’nın iki saat güneyindeki görev yeri kusursuz şartları oluşturuyordu.
İkili akademide pek yakın olmamalarına rağmen işler California’da değişti. Popovich, Thiessen’in evine taşındı, artık o ve eşi Nancy’yle beraber yaşıyordu. Boş zamanlarında ucuza eğlence ararken pek yakında dünyaca ünlü olacak şarap bağlarını ziyaret ettiler. Stony Hill, Mayacamas, Ridge… California’nın en iyi şaraplarından birçoğunu içtiler, o zamanlar yalnızca birkaç dolara satılıyordu. Gurme yemek devriminin doğduğu yer olarak kabul edilen Corti Brothers’da bol bol vakit geçirdiler.
Thiessen o zamanları “Büyüleyici bir dönemdi” diyerek anlatıyor.
Birkaç yıl sonra, 1979’da, Popovich kariyerinin ilk baş antrenörlük görevini Pomona-Pitzer’da yaparken bütçesi hayli kısıtlıydı. Ama oyuncuları bir süre sonra fark ettiler ki bütçe ne olursa olsun maç günü takım yemeğinde gerçek bir ziyafet onları bekliyordu. New Orleans ve Bay Area gibi mutfağıyla meşhur yerlere gittiklerinde en az bir unutulmaz restorandan yolları geçiyordu. Popovich yönetiminde Pomona’da oynayan isimlerden Tim Dignan şöyle diyor: “Bizim doymamız onun için önemliydi ama aynı zamanda beraberce yemek yememizi de önemsiyordu.”
Kampüs lojmanındaki Pop’ın evinde hem yemek hem de maçları analiz etmek için kayıtlar aynı anda hazır oluyordu. Şükran Günü ve Noel’lerde Popovich ve eşi Erin kampüste kalan oyunculara yemek hazırlıyordu. Bir başka eski oyuncusu Aaron Witham şöyle diyordu: “Bize bir aileymişiz gibi hissettirirdi.”
Bir başka eski Pomona’lı Dan Dargan, Popovich’in o yıllarda 80’lerin ünlü pembe dizilerinden Falcon Crest’e takıntılı olduğunu söylüyor. Falcon Crest, Napa Valley temel alınarak yazılmış kurgusal bir şarap bölgesinde birbiriyle mücadele halindeki imalatçı ailelerin savaşlarını anlatıyordu. Popovich’in lojmanında bir de şarap dolabı vardı. Sezon sonu yemeklerinde ekibindekilere özel şişeler sunuyor, neden o şişeyi kendisine sunduğunu ve şarabın hangi özelliklerinin ona uyduğunu uzun uzun anlatıyordu.
Bugün yakın çalışma arkadaşları Popovich’in Spurs antrenman tesislerindeki ofisinin daha çok bir şarap mahzenine benzediğini söylüyor. Orada burada şişeler duruyor, girişte üst üste kasalar… Thiessen’in anlattığına göre ikilinin beraber aldıkları ilk şarap şişesi hala evinde duruyor.
2010 playoff’unun ilk turu, Spurs beşinci maçta Dallas deplasmanında Mavericks‘ten fark yiyor. Normalde playoff teamülüne göre Spurs‘ün teknik ekibi maç sonrasında Popovich’in süitinde buluşacak ve elbette yemek eşliğinde video analiz yaparak maçı değerlendirecek. Ama Popovich farklı biteceği her halinden belli maçın ortasında bir Spurs yetkilisine dönüyor, The Capital Grille adlı restoranı aramasını söylüyor. Bütün takım orada olacak.
103-81’lik yenilginin hemen sonrasında Popovich askerlerine şöyle diyor:
“Hey, biz hep beraberiz. Hadi yemek yiyelim. Basketbol böyle. Yarın yeniden çalışmaya döneriz.”
Spurs altıncı maçta seriyi kapatıp turu geçiyor.
2013 Finali’nin altıncı maçından önce Popovich şampiyonluğu kutlayacakları özel bir yemek için Miami’deki favori restoranında yer ayırtıyor. Il Gabbiano, Spurs’ü bekliyor. Ama sonra Heat guard’ı Ray Allen mucizevi bir köşe üçlüğü sokuyor, maçı uzatıyor, Spurs kaybediyor. Tony Parker’ın ifadesiyle takım hiç görmediği kadar yıkık halde.
O zaman Spurs’de yardımcılık yapan Brett Brown anlatıyor: “Pop’ın bu duruma cevabı şu oldu: “Sevgilim Ailem! Herkes restorana. Hiçbir yere uğramadan gidiyoruz.”
Bunu söyledikten sonra Popovich çoktan yolda. Çılgın bir aceleyle kendi arabasıyla denize nazır lokantaya koşturuyor. Masalar hazırlanıyor. Takım en merkezde olacak, koçlar hemen yakında, aile üyeleri de çevrelerini saran bir halka olacak. Popovich önce yemekleri, sonra şarapları sipariş ediyor. Bir masanın başına oturuyor, bir yudum şarap alıp kendini toparlıyor. Takım otobüsü geldikten sonra her oyuncusuna kapıda selam veriyor.
Sonra birkaç saatte Popovich bütün masaların neşesini yerine getiriyor. Oyuncularla konuşup sırtlarını sıvazlıyor. Spurs’ün eski yardımcı koçu Chad Forcier şöyle tanımlıyor: “Herkesi yaşam destek ünitesine bağlayıp hayata döndürdü. Hayatımda böyle bir liderlik gösterisi görmemiştim.” Buna rağmen Spurs o seriyi kazanamadı, Heat‘e yedinci maçı kaybettiler ama sonraki sezon Miami’yi beş maçta paramparça ettiler.
Tıpkı şarap gibi, bazı yatırımların olgunlaşması için zaman gerekir.
“Akşam yemekleri bize masadaki her insanı daha iyi anlama fırsatı kuruyordu. Bu da bizi birbirimize yaklaşıyordu, sahada birbirimizi daha iyi anlıyorduk” diyor eski Spurs’lü Danny Green. Deplasmanda da Spurs fırsat buldukça maç akşamını konuk olduğu kentte geçirip sonraki sabah uçuyor. “Böylece beraber vakit geçirebiliyoruz. Başka hiçbir yerde böyle bir şeyin parçası olmamıştım. Oyuncular bunun önemini biliyor, Pop için nasıl önemli olduğunu biliyorlar” diyor ligin veteranlarından Pau Gasol.
Eski bir oyuncusu da şöyle anlatıyor: “Spurs’de beraber oynadığım her bir takım arkadaşımla arkadaştım. Biraz abartılı gelebilir ama gerçek. Bunun en önemli nedenlerinden biri o takım yemekleriydi. Bu dönemde bir insanla oturup uzun uzun yemek yemek, yani iki-üç saatlik bir yemek yemek, sahada veya soyunma odasından daha farklı bir seviyede bağ kurmanızı sağlıyor. Takım kimyası oluşturmanın çok basit bir yolu gibi gözükebilir ama asıl sıkıntılı kısım herkesin gelmeye ikna olmasını ve gelmek istemelerini sağlamak. Harika restoranlarla birçok farklı ülkeden gelen ilginç takım arkadaşları birleştiğinizde ortaya çıkan şey kariyerimin en güzel anılarından bazıları.”
Telefon bir öğleden sonra geliyor: Pop’a bu akşam çevresinde başka hiç kimsenin olmayacağı bir masa lazım. Cured adlı San Antonio restoranında “Pop için ne gerekiyorsa” cümlesi bir kanun gibi. Bu telefonlardan nadiren gelmiyor ama Popovich’in geleceği düşünülürse restoranın sahibi ve şefi Steve McHugh terlemeden duramıyor: “Hani annenizi babanızı hayal kırıklığına uğratmak istemezsiniz ya? O da işte böyle hayal kırıklığına uğratmak istemeyeceğiniz birisi.”
2015 baharının o günü Popovich, İspanyol basketbol yetkililerinden oluşan bir grubu ağırlıyor. Akşam yemeğinden bir saat önce Popovich restorana geliyor. Rustik, 100 yıllık bir binadaki gastropub’a mahzeninden İspanyol şarapları taşıyor. Barın arkasındaki kapıyı çalıp restoran yöneticisindan şarap listesini alıyor ve takviyeler yapıyor.
Uzun uzun hesap yaptıktan sonra şarküteri tabağı ve aperatiflerle bir beyaz şarabın, ana yemeklerle de kırmızı şarapların gelmesini istiyor. Barın arkasındaki McHugh koçu selamlamak için mutfaktan çıkıp bara geldiğinde Popovich’in her detayı ayarlama çabasının ardındaki nedeni merak ediyor ve soruyor:
“Bunca çabanın nedeni nedir?”
Popovich yanıtlıyor:
“NBA bize bu turları yaptırtıyor. Tipik bir NBA takımı bu ekipleri gezdirme görevini yönetimden herhangi birine verir ya da yardımcı koça. “Şöyle bir gezdir, bir de koçla fotoğraf çektirsinler” der.
Ancak Popovich bu konukları bizzat ağırlaması gerektiğini düşünüyor.
Sonra da McHugh’a yıllar önce yaşanmış bir olayın öyküsünü anlatıyor: “Arjantin’den bir grup gelmişti. Onları kendime hayran bıraktım. Yedik, içtik, fotoğraflar çektirdiler. Ne istiyorlarsa verdik. Ve yıllar sonra bize Manu Ginobili adında bir genç yeteneğin parladığını söylediler. Manu’yu daha kimsenin haberi yokken işte böyle keşfettik.”
Tabir caizse, Pop’ın akşam yemeği için olmazsa olmaz bazı malzemeler var. Örneğin her masada kaç kişinin oturacağı, hangi şişelerin açılacağı ve yemeğe ne zaman geleceği her zaman belli. Bu yazı için konuşmayı reddeden koç, restoran araştırmalarını üçlü bir kriter listesine göre yapıyor. Önce şarap listesi ve menüye bakıyor, ardından ışık, müzik ve ambiyans faktörlerini göz önüne alıyor ve mutlaka haftalar, mümkünse aylar önce rezervasyonunu yapıyor. İş restoran seçimine geldiğinde onun tercihleri Michelin yıldızları kadar, belki de daha fazla rağbet görüyor.
New Orleans Pelicans menajeri David Griffin şöyle açıklıyor: “Pop bir restoranı öneriyorsa oraya gidersiniz.”
Örneğin San Francisco’daki Seven Hills. 16 masası ve 40 kişilik kapasitesi var. 2015 final serisinde Cavaliers, Warriors‘la eşleştiğinde bir grup yönetici akşam yemekleri için bir yer ararken Spurs‘de üç yıl video koordinatörü olarak çalışmış bir Cavs asistanı Seven Hills’i önerdi. Referansı elbette Popovich’in takımı oraya götürmüş ve herkesin beğenmiş olmasıydı. Ekip mekana gitti, onlar da beğendi. İkinci bir grup aynı hafta yine oradaydı.
Sonra restoranın ismi yayıldı, Griffin anlatıyor: “Final serisi sırasında o kadar çok insana buradan bahsettik ki NBA camiasından insanlarla dolup taştı. Elbette bu Cavs’le Warriors arasındaki üst üste dört final serisinin birincisiydi. Griffin’in dediğine göre bir NBA maçı ya da etkinliği varsa Seven Hills’de yer bulmak imkansız.
Ama iş orada da bitmiyor. Bir mekan seçildiği zaman şarap konusunda seçimler yapmak da ayrı bir iş. Popovich beyaz şarapları restorandan alıp önceden soğutulmalarını tercih ediyor. Kırmızılar söz konusu ise her birini kendi mahzeninden seçip yardımcılarına dağıtıyor ve her birini yemek akşamı o şişeyi getirmekle görevlendiriyor.
Biri o akşamın kırmızı şarabını getirirken diğeri New York deplasmanı, öteki Washington deplasmanı, bir başkası Philadelphia deplasmanı için şarap görevlisi oluyor.
Her birinin sorumluluğu o verilen şişeye çocuğu gibi bakmak. Kaybetmemeli, kırmamalı, uygun olmayan şartlarda muhafaza etmemeli.
Her akşamın belli bir noktasında akşam yemeğiyle ilgili talimatlar paylaşılıyor. Yer ve zaman bildiriliyor fakat ne olursa olsun kimse Popovich’ten önce orada olamıyor. Tecrübeli koç herkesten çok daha önce gelip her şeyin olması gerektiği gibi olup olmadığını kontrol ediyor. Teknik ekip geldiği sırada Pop’ı masanın başında, kollarını iki yana açmış, yüzünde bir gülümsemeyle buluyor. Spurs‘ün Godfather’ı hep orada oluyor.
Popovich’in masasında her zaman kendisi hariç beş sandalye bulunuyor. Steve Kerr’e göre bu özellikle vurgulanan bir noktada. Pop’a göre bir masada altı kişi olduğunda farklı konuşmalara ayrılmadan tam bir sohbet çeşitliliği mümkün oluyor. Ne çok az ne çok fazla, tam kararında.
Teknik ekip ve Spurs çalışanları bu yemeklerin doğal davetlisi. Diğerleri için davetiye almak çok kıymetli, belki de NBA camiasındaki en kıymetli akşam yemeği davetiyeleri Pop’ın akşam yemeklerine çıkıyor. Eski Spurs’lü Sean Elliot davet edilirse fırsatı kaçırmadığını söylüyor. Eski Spurs yöneticisi ve Pelicans GM’i Dell Demps, NBA’de bu yemeklere çağrılmak için para ödemek isteyenlerin çıkacağını iddia ediyor.
Altın davetiyenin değeri pek çok açıdan paha biçilemez. Nuggets koçu Mike Malone, NBA’deki baş antrenörlük kariyerini 2005’te Arjantin’de yapılan Basketball Without Borders kampına borçlu olduğunu söylüyor: “Orada Popovich’le şarap içip sohbet ederek 10 gün geçirdik.” Daha sonra Popovich, Malone’a referans olarak bir arama yapmış ve antrenör NBA’deki ilk işini kapmış.
Paha biçilemez mi? Evet ama bu, yemekler için ödenecek bir bedel olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Popovich’e yakın bir kaynak şöyle anlatıyor: “Bazen düz bir burger alıp odanıza gitmek istiyorsunuz. Ama bu yemekler söz konusu olunca bir baskı oluyor. Popovich için bu gerçekten bir tutku. Ama herkes için öyle değil.”
Ayrıca bir de Spurs çevrelerinde “duble öğün” diye anılan bir yemek var. Bazılarının söylediği kadarıyla bu tür akşamlar biraz fazla olabiliyor. Üst üste iki tam menü ziyafet, yerinden kalkmadan. Eski Spurs yöneticisi, bugünün Jazz GM’i Dennis Lindsey kendisiyle beraber başka bir çalışanın ilk öğünde doyup ikincide birkaç yemeği atlamaya çalıştığı bir “duble öğün” hatırlıyor. Daha sonra Popovich yanlarına gelip şöyle demiş: “Yemekleri yemeden geçtiğinizi görmedim zannetmeyin.”
Lindsey şöyle diyor: “Sanırım yalnızca bir kez bir duble öğün bitirebildim. Ancak o kadarını başarabilmiştim.”
Yedi yıl önce bir akşam Michael Mina’nın San Francisco’daki ana restoranında, Michelin yıldızlı şef, Popovich’in takımıyla konuşmasını izliyor. Bir restoran imparatorluğunu yöneten Mina uzun süredir Popovich’e uzaktan uzağa bir hayranlık besliyor, Spurs‘ün istikrarına gıptayla bakıyor. Popovich’in sırrını içtenlikle merak ediyor.
“Dürüst olayım ben gerçekten sert, aman vermeyen bir koç olduğunu düşünüyordum. Başarıyı böyle sağladığını düşünüyordum” diyor Mina. Ama o an Popovich’i oyuncularıyla konuşurken izlediği sırada fark ediyor: “Çok anlayışlı ve hassas bir tavrı var. Tamamen farklı bir biçimde eğitmenlik yapıyor.”
Mina daha sonra Popovich’i de nasıl ekip ruhunu tesis ettiği konusunda sıkıştırıyor. Pop’ın cevabı şöyle: En kilit mesele insanları bildikleri alanlardan çıkarıp yeni şeyler tecrübe etmelerini ve o tecrübelerden beraberce bir şey öğrenmelerini sağlamak. Bir örnek 2016 kışında, Spurs teknik ekibinin her sezon başı Napa Valley’de çıktığı koçlar kampında geliyor. Antrenman kampından günler önce Spurs antrenörleri günün tamamını görüntülü analiz yapıp akşamları da kendilerine ziyafet çekerek geçiriyor. O günlerde dünyanın en prestijli restoranlarından birine gitmek için Yountville’e yola çıkıyorlar.
The French Laundry adlı ünlü restoranda bir yemeğin fiyatı kişi başı 300 doları rahat rahat aşıyor. Rezervasyonların, genelde, aylar öncesinden yapılması gerekiyor. Üç Michelin yıldızlı bir durak olarak ülkede bu onura layık görülen 15 restorandan biri. Merhum Anthony Bourdain bir seferinde burayı şöyle tanımlamıştı: “Dünyanın en iyi restoranı, nokta.” Popovich için de burası en sevdikleri arasında. Efsanevi şef Thomas Keller yakın arkadaşlarından biri. Ve o akşam 62 misafir kapasiteli gastronomi cennetinde Popovich ve meslektaşları, bir orkestra senkronizasyonunda çalışan restoran ekibinin hazırladığı şefin 12 öğünlük özel tadım menüsünü tadıyor. Popovich yemek boyunca coşkuyla konuşuyor. Sıklıkla şeflerin masalarını ziyaret eden biri olarak mutfak katını gören özel masada çevrelerinde olan biten her şeyi yardımcılarına anlatıyor. Bu seviyede bir restoranı çalıştırmak için gereken dikkat, keskinlik ve ekip çalışmasını hayranlıkla vurguluyor.
The French Laundry’nin yöneticisi Michael Minnilo en güzel şekilde anlatıyor: “O her zaman öğretmeye devam ediyor.”
Bu noktada muhtemelen şunu merak ediyorsunuz: Bu kadar yemeğin ve içkinin parasını kim ödüyor? Ne kadara mâl oluyor? Ve, tabii ki, bu lezzet şölenine nasıl katılabilirim?
Merak ediyorsanız, şunu bilin: Popovich her zaman gecenin sonunda hesabı ödüyor. Orada tesadüfen bulunan başka Spurs‘lüler varsa onların masasının hesabı da dahil. Bu cömert kural bazı eski Spurs‘lülerin yemek akşamları Pop’la kedi-fare oyunu oynamasına bile neden olmuş. Kusursuz bir tesadüf eseri o akşam onunla aynı restoranda olup bedavaya yemek yiyenler olmuş. (Kaynaklarımızdan aldığımız bilgilere göre bu katakullinin en bilinen iki zanlısı Kerr ve Danny Ferry. Popovich bu iki dolandırıcıyı yanıltmak için gidilecek yerden başka bir restoranla ilgili konuşsa da doğru adresi sonunda hep buluyorlarmış.)
Tabii bir de bahşiş var ki Popovich bu konuda tanınıyor zaten. 2017’de çıkan bir habere göre Memphis’teki bir restorana 815 dolar hesap, 5 bin dolar bahşiş ödedi. Popovich’e pek çok yemek hazırlamış başka bir restoran sahibi sıradan bir yemek sipariş edip sık sık 10 bin dolara varan bahşişler ödediğini söylüyor. Mutfak ekibine ısmarlanan şişe şişe şaraplar ya da restorandan çıktıktan sonra direkt mutfak ekibine götürülmesi için cebinden çıkardığı yüklü miktarda paralar da cabası.
Manhattan’da tanınan bir İtalyan restoranında çalışan bir yetkili, büyük isimli ünlüleri de ağırlayan restoranın en kârlı gecelerini Popovich kapıdan girdiğinde yaşadığını açıkça söylüyor. NBA oyuncuları deplasman maçlarında biletlerini ailelerine ya da arkadaşlarına verirken Popovich o şehirde maçtan önceki gece misafir oldukları garsonu ya da şarap garsonunu maça davet etmeyi tercih ediyor. Zaman zaman restoran çalışanlarına kişisel notlar bırakıyor. Zaman zaman da iyi niyet ve memnuniyet göstergesi olarak onlara kendi şarap koleksiyonundan özel bir şişe yolluyor.
İşçi şehri Merrilville, Indiana doğumlu Popovich, ustası Larry Brown’a göre geçmişini unutmadığı için bunları yapıyor: “Bir zamanlar hiçbir şeyi olmayan bir adamdı. Bence ne kadar şanslı olduğunu kendisi de biliyor.”
Peki, Popovich her yıl yemek ve şarap için toplam ne kadar para harcıyor olabilir? Net bir miktar söylemek zor. Ama her yıl 11 milyon dolar gibi bir miktar kazandığını düşünürsek ligin en yüksek maaşlı baş antrenörü olduğu biliniyor. Özel şarap koleksiyonu için harcadıkları, üstüne mahzeninde tuttuğu yüzlerce şişe ve ülkenin en pahalı restoranlarında düzenlediği büyük yemekler, bazen sadece şaraba 20 bin dolar harcadığı ve sıklıkla cömertlik sınırlarını zorlayan bahşişler bıraktığı düşünülürse Popovich’in her yıl yemek ve şaraba 7 haneli bir yatırım yaptığını söylemek yanlış olmaz. Eski NBA koçu Don Nelson, Popovich’in kendisinin ligde kazandığı para kadar şarap ve yemeğe para harcadığını söylüyor. Ama Pop’ın tarihin en çok maç kazanan koçu olduğu ve bunların hepsini bir takımda yaptığı düşünülürse büyük yatırım karşılığını vermiş gibi gözüküyor.
Bundan tam 10 yıl önce Spurs ekibinin yardımcı koçu Chip Engelland video ekibinin montaj odasına girdi ve yeni bir görevleri olduğunu açıkladı: “Merhaba arkadaşlar, önemli bir durum var.”
Oraya gelmeden önceki takım yemeğinde, birkaç yemek ve bir sürü şarap bitmişken masadaki biri sözü alıp büyük fikri sunmuştu: “Bu yemekleri hatırlamamızı sağlayacak bir şey yapmalıyız.” O cümlelerle video ekibinin kabusu olacak meşhur görev de doğdu.
O gün yenen yemeğin menüsü, yemektekilerin çektirdiği fotoğraflar ve içilen şarapların şişeleri toplanmaya başladı. Görev şuydu, o akşam yemeğinden hatıra olabilecek eşyalar toplanacak ve kronolojik şekilde arşivlenecekti. Bunun için şarap şişelerinin üzerindeki etiketlerin sökülmesi gerekiyordu. Hiç şarap etiketi sökmeyi denediniz mi? Bir de bunu binlerce dolar değerindeki bir şişede yaptığınızı, bir de Popovich gibi bir adam için yaptığınızı düşünün. Hem de belki de basketboldan fazla sevdiği bir şey için.
Eski Spurs video koordinatörü Mo Dakhil şöyle anlatıyor: “Stresli bir durum. Zahmetli, yavaş, dikkatli olmak gerekiyor.” Tabii ki bir de fazlasıyla zaman alıyor, hem de asıl işleri olan video hazırlama ve rakip gözlemleme görevlerine ayırmaları gereken zamandan çalıyor.
Bazen uzun bir deplasman turunun ardından bir düzine şişe geliyor. Bazen dört kişi için 2-3 saatlik iş anlamına gelebiliyor bu.
Çünkü hangi şişenin hangi yemekle gittiğini, o gün menüde ne olduğunu, hatta masada neler olduğunu takip etmeleri de gerekiyor. Sonra da her birini profesyonel bir küpür koleksiyoncusuna götürüyorlar, o da eldeki materyali deri kaplı özel bir defterde topluyor. Sonuçta ortaya kalın parşömen kağıtlardan oluşan kalın bir arşiv defteri ortaya çıkıyor. Maliyeti kaynaklarımıza göre dört haneli ama franchise için her bir kuruşu layığıyla harcanmış bir para.
Böylece her 28 Ocak’ta, yani Popovich’in doğum gününde sofralarda geçen koca bir yıl daha arşivlenmiş oluyor.