Oyuncular Anlatıyor: NBA, EuroLeague ve Çin’in Günlük Farkları

05/May/19 17:56 Eylül 5, 2020

Mehmet Bahadır Akgün

05/May/19 17:56

Eurohoops.net

Eurohoops, Çin, ABD ve Avrupa’da oynamış oyunculara birbirinden farklı üç deneyimi sordu.

By Dionysis Aravantinos – @AravantinosDA / Çeviri: M. Bahadır Akgün

Turkish Airlines EuroLeague ve Çin Ligi CBA, eski NBA oyuncuları okyanus ötesine gitmeye karar verdikleri zaman o oyuncuların ilgisini çeken iki lig. Üç ligde de mücadele etme şansı bulmuş çok oyuncu var ve bu oyuncuların da birbirinden farklı deneyimleri söz konusu.

Birçoğu Amerikalı olan bu oyuncular, dünyayı gezme, farklı şehirlerde yaşama, farklı hayat tarzlarını görmenin yanında farklı basketbol tarzlarını deneyimleme, salonlarda oynama, taraftarlara tanık olma gibi fırsatlardan sonra basketbola eşsiz bir bakış açısı getiriyorlar. Peki oyuncuların günlük rutinlerinde nasıl farklılıklar var? Üç ayrı kıtada hayat tarzı ne kadar farklı?

Eurohoops, bu konuları üç ligde de oynamış 10 eşsiz oyuncu ile konuştu. İlk kısımda ligler arasındaki genel farklılıkları, kurallara uyum sağlama konusunu incelemiştik.

Bu kez konumuz günlük hayatta yaşanan farklılıklar:

Her bir ligde oynadığınız dönemdeki günlük rutininizden bahseder misiniz? Antrenman, maç ve çalışmalarınızdaki en büyük farklılıklar nelerdi?

NBA:

  • DJ White: NBA’de çok fazla bireysel çalışma oluyor. Çünkü çok fazla maç oynuyorsunuz ve o kadar antrenman yapmıyorsunuz. Antrenman yaptığınızda da 45 dakika sert idman oluyor. Genelde durum ağırlık kaldırmak, bireysel çalışmak ve şut atmakla ilgili.
  • Bobby Brown: Çok fazla antrenman yapmıyorsunuz çünkü neredeyse her gün maça çıkıyorsunuz. Opsiyonel bireysel çalışmalar oluyor ve çoğu oyuncu bunu yapıyor. Ağırlık kaldırıyorlar, şut çalışıyorlar.
  • Dorell Wright: EuroLeague’e oranla çok daha rahat. NBA’in en büyük avantajı ihtiyacınız olan her şeye sahip olmanız. En iyilerin en iyileri orada, antrenörler, koçlar ve tesisler. Vücudunuzla ilgili bir sıkıntı varsa buz banyosu, sıcak banyo ya da sıcak torbalar var. CBA de rahat. Bu durum NBA’de hem ayrıcalık hem de lanet. Harika bir takımdaysanız o kadar antrenman yapmıyorsunuz. Daha ziyade vücudunuza bakıyorsunuz. Vücudumu nasıl en iyi formunda tutabilirim gibi. Kişisel antrenörlerle, kondisyon koçlarıyla ve yetenek antrenörleriyle çalışıyorsunuz. Kaybeden bir takımdaysanız hep idman, hep idman, hep idman. Nasıl daha iyi olabiliriz? Bazı takımların buna ihtiyacı oluyor çünkü çok gençler ve bu oyuncular da doğru iş ahlakını öğrenemiyor. Kolejde bir yıl oynayıp da NBA’e geldikleri zaman çalışmayı öğrenmemiş oluyorlar. O yüzden koçlar lise hocasına dönüşüyor ve oyunculara başarılı olmak için doğru temel kuralları öğretiyorlar. Lig giderek daha da gençleşiyor ve koçların da işleri giderek zorlaşıyor.
  • Chris Singleton: Maça çıkıp dinleniyorsunuz. NBA’de önemli olan dinlenmek ve özgüven. Şimdilerde rol oyuncuları takımın yıldızının yarattığı çok sayıda şut buluyor. Buradaki asıl soru o şutları istikrarlı şekilde sokup sokmadığınız. Sokarsanız ödülünüzü alırsınız.
  • Alex Kirk: Erken gelip daha fazla bireysel çalışma yapmaya başlıyorsunuz. Ağırlık çalışması, kondisyon, saha çalışmaları. Sonra idman oluyor, epey kısa. Bir koşu yapıyorsunuz, birkaç varyasyon çalışıyorsunuz, sonra biraz daha kendiniz çalışıyorsunuz. Farklı koçlarla oyununuz üzerine çalışmak için çok daha fazla vaktiniz oluyor ve bu da bireysel açıdan daha çok gelişmeniz için faydalı oluyor.
  • Josh Powell: Vücudu dinlendirmeye odaklanmak, bireysel çalışma yükünüze göre çalışmak. Durumu izleyip buna göre plan çiziyorlar. Şu anda da ciddi bir geçiş olduğunu biliyorum. Oyuncuların aşırı çalışmadığından emin oluyorlar. Bu yüzden gerektiğinde çalışma sağlanıyor. NBA’de idmanlar sabah oluyor ve oyuncular günün geri kalanını boş geçiriyor.
  • Maciej Lampe: Ben NBA’deyken 18 yaşındaydım. Potansiyelim sayesinde draft edilmiştim. New York’tayken çaylak olarak 1,5 saat erken gider çalışırdım. İdmandan sonra da kalmak durumundaydım. Madison Square Garden’dan antrenman tesislerine gidip gelirken çalışmalar arasında arabamda çok vakit geçirdim. Oradayken çok kilo verdim ancak oynama şansı bulamadım. Sonra Phoenix’e takas olduğumda koç Mike D’Antoni ile çalıştım. 19 yaşındaydım ve o bana yardımcı oldu. NBA’de erken gelip idmandan sonra çalışmak için kalmak çok oluyor. Çok sayıda maç var ve bu da sezon öncesi çalışmaları zorlaştırıyor. Normal sezon başlayınca sıkı idman pek olmuyor. Daha ziyade bireysel çalışmalar yapıyorsunuz.
  • Derrick Williams: NBA’de her şey daha bireyselleşmiş durumda. Bir koça 2-3 oyuncu veriliyor ve onlar kendi oyunları, vücutları ve şutları üzerinde çalışıyorlar. Avrupa’da ise günde iki idman oluyor. Çoğu zaman haftada 3-4 gün idman var.
  • Malcolm Delaney: 82 maça çıkıyorsunuz, dolayısıyla takımla antrenman yapmaya vaktiniz olmuyor. Fırsat olunca gidiyorsunuz ancak en önemlisi vücudunuza iyi bakmak. Formda kalıp ritminizi korumak. Sezon içerisinde yetenek gelişimi ve bireysel çalışma çok oluyor. Belki az sayıda takım idmanı da oluyor ama gerçekten vaktiniz yok. Bunu kendi başınıza yapmalısınız. Takım idmanları da Avrupa’daki gibi günde iki olmuyor.

EuroLeague:

  • DJ White: Avrupa’daki günlük rutin biraz daha kolay. Haftada 1-2 maça çıkıyorsunuz, salona kolay erişiminiz oluyor, böylece vücut çalışmaları yapabiliyor ya da sabahları veya antrenmanlardan önce şut çalışabiliyorsunuz.
  • Bobby Brown: Avrupa’da günde iki idman oluyor. Çünkü çok maç olmuyor.
  • Dorell Wright: Avrupa tam bir angarya, gerçekten öyle. 2017-18’de Bamberg‘de oynarken playofflara kadar günde iki idman yapıyorduk. NBA’den gelince alışmam zor oldu. Nikos Zisis, Daniel Hackett, Ricky Hickman gibi buna alışmış oyuncular vardı ve ben de bir anlamda hizaya geldim. Bir keresinde Nikos’a “Bütün kariyerin boyunca bunu mu yaptın sen? Kariyerinin bu aşamasında hâlâ oynadığına inanamıyorum” dedim. Kondisyon anlamında bu adamların ne kadar iyi olduğunu ve vücutlarının ne kadar iyi olduğunu gösteriyor bu durum. Çünkü bunu bütün yıl yapıyorlar. Ben Avrupa’da NBA’deki gibi muamele görmedikleri hâlde bunları yapan oyunculara hep şapka çıkarıyorum. Bizler (NBA’deki Amerikalı oyuncular) Avrupa’daki bu oyuncular kadar sağlam çalışmıyoruz ama vücudumuzun kendisini toparlaması ve hatta daha iyi uyuyabilmek için çok sayıda farklı şey yapıyoruz. Genelde NBA, Avrupa’nın sunmadığı çok fazla ekstra şey sunuyor ve belli konularda Avrupa’nın geride olmasının sebebi de bu. Örneğin oyuncular düzgün dinlenebiliyor. Bence Avrupa takımları idman konusunda o kadar takıntılı ki oyuncuların sahada daha iyi olabilmeleri için gerçekten kendilerini toparlamasına müsaade etmiyorlar Ancak Avrupa’daki oyuncuların hiç aralarının olmadığı düşünülünce yaptıkları şey gerçekten etkileyici.
  • Chris Singleton: Takım ve koça bağlı olarak maçlara çıkıp çok antrenman yapıyorsunuz.
  • Alex Kirk: Avrupa’da çoğu zaman günde iki idman oluyor. NBA’de veya CBA’de bu kadar sık idman yok ancak bazen de EuroLeague’deki yoğun takvim nedeniyle o fırsatınız da olmuyor tabii ki çünkü sürekli seyahat ediyorsunuz. En büyük fark ise maçlarda. Çok daha fazla oyuncu var ve dolayısıyla daha fazla oyuncu daha az süre alıyor. O yüzden idmanlar daha yoğun oluyor ve idmanlarda rekabet de daha eğlenceli bir hâl alıyor. NBA ya da CBA’de bu olmuyor.
  • Josh Powell: EuroLeague’de günde iki idman yapıyorsunuz. Nerede olduğunuza da bağlı tabii. Bunun dışında bazen geceleri idman yaptırıyorlar. Çünkü idmana inanıyorlar.
  • Maciej Lampe: Çok fazla idman yapıyorsunuz. Haftada iki maç yapıyorsunuz ve tabii çok seyahat ediyorsunuz. Özellikle de İspanya Ligi’nde çok zor oluyor. İspanya Ligi’nin takvimi zorlu ve EuroLeague takviminin de buna eklenmesiyle daha da zorlaşıyor.
  • Derrick Williams: Yurtdışına gitmeden ve Avrupa’da oynayan arkadaşlarınız olmadan bile günlük rutinin ne kadar zor olduğunu anlıyorsunuz. Çünkü döndükleri zaman ‘Çok zor sezondu’ diyorlar. Avrupa’da tüm sezon hedefe koşuyorlar. Farklı. Sürekli, her gün. Ben bunu kötü bir şey olarak görmüyorum, sadece daha hazır olmanız lazım. Doğru yapıyor, vücudunuza iyi bakıyorsanız harika bir şey olabilir. Bu basketbol ve her zaman iniş çıkışlarınız oluyor ancak sürekli bunu arayarak çıkışta kalmak gibi daha iyi bir şansınız var. Ancak hazır değilseniz zor olabilir. Sürekli seyahat ediyorsunuz, otobüs yolculukları oluyor ama genel anlamda iyi bir deneyim ve insanların dünyanın farklı yerlerinde nasıl çalıştığını görüyorsunuz.
  • Malcolm Delaney: Bence çok aşırı antrenman var. Birçok takım bütün sezon boyunca günde iki idman yapıyor. Bunu cidden sevmiyorum. Kariyerimin başlarında sorun olmuyordu ancak günde iki idman yapmayı zerre sevmiyorum gerçekten. Kendim çalışacaksam tamam ama günde iki kez programla çalışmayı sevmiyorum ve vücudunuz maçlar yüzünden acıyorken ekstra çalışma da yapılmıyor.

CBA:

  • DJ White: CBA’de haftada üç maç oynuyorsunuz. Seyehat çok kolay değil. Maçlarda 40 dakika oynuyorsunuz. NBA ve Avrupa’daki gibi kendi oyununuzu geliştiremiyorsunuz.
  • Bobby Brown: Çin’de o kadar idman yapmıyorsunuz çünkü iki günde bir maç oluyor. Şut çalışıyorsunuz, eve gidiyorsunuz, yemek yiyorsunuz, maç öncesi dinlenip maça hazır oluyorsunuz. CBA’deki idmanlar çok uzun değil. Doğrudan hedefe yönelik. İdmandan sonra maç kasedini izliyor rakibi inceliyorsunuz. Maçlarla çok yoğun olduğunuz için istediğiniz kadar bireysel çalışamıyorsunuz. NBA’deki gibi erişiminiz yok. Araç kullanamıyorsunuz ve öylesine salona gidip şut çalışamıyorsunuz. Bazen salonda kadın maçları oluyor.
  • Dorell Wright: Günde iki idman yaparak ilk ayı zor geçirdik ancak sezon başlayınca çok kolaylaştı. Bütün gün uçakla seyahat ediyorsunuz. O yüzden bazen idman oluyor bazen olmuyor. Bazen yabancı oyuncular dinlenirken Çinli oyuncular idman yapıyor. Fiziksel mücadeleye dayalı oynuyorlar. Fiziksel oynayıp sizi zorlayarak yabancıları durdurmaya çalışıyorlar. Paraları var ancak oyuncuları düşünmeye ve onları daha kolay iyileşebilecekleri bir noktaya getirmek üzerinde çalışmaya devam etmeliler. Doğru tesisler, doğru teçhizat ile oyuncular daha iyi kendilerini toparlayıp daha iyi oynuyorlar. Avrupa’nın çok gerisindeler.
  • Chris Singleton: CBA’deki oyun NBA ile benzerlik gösteriyor ancak Çin’de ritminizi bulmak daha kolay çünkü her maç aynı şutları buluyorsunuz.
  • Alex Kirk: CBA’deki günlük rutin biraz daha rahat. Hep şut çalışması olmuyor. İdmanlar Avrupa’dai tarza yakın (İtalyan bir koçla çalıştım) ancak Avrupa’daki kadar yoğun olmuyor.
  • Josh Powell:  CBA otomatik çalışıyor. Her Çarşamba, Cuma ve Pazar maç oluyor. Takımın rutini neyse ona alışıyorsunuz. Diğer günlerde şut çalışıyorsunuz, kalanlarda da seyahat ediyorsunuz. Çoğu zaman çoğu oyuncu maç öncesi kestiriyor. Yeterince yediklerinden emin olmak istiyorlar. Böylece iyi dinlenip performans gösterebiliyorlar.
  • Maciej Lampe: Genelde dinlenme ile geçiyor. Haftada 3-4 maç yapıyoruz. Normatec alıyoruz çokça, dinleniyoruz, bacaklarınızı dinlendiriyorsunuz. Fizyoterapistler ile seans yapıyorsunuz ve mümkün olduğunca sağlıklı kalıyorsunuz. Çok da dinleniyoruz çünkü çok maç yapıyoruz. Salona maçlardan önce erken gelip şut çalışmayı ve sonra da vücuduma odaklanmayı seviyorum. Böylece maçta hepsini birden devreye sokabiliyorum.
  • Malcolm Delaney: Benim Çin’deki durumum epey kolaydı. Günlük rutin NBA’e benziyordu. İki günde bir maç yapıyorduk. Bu yüzden çok süre alan oyuncular çok idman yapmıyor. Maçların olduğu dönemde gerçek bir takım idmanı hiç yapmadık. Kişisel antrenörümüz vardı ve onunla çok çalışıyorduk. Günde iki idmanımız varsa sabah gidip ağırlık çalışıp şut atmamız gerekiyordu. Sonra öğleden sonra bir araya gelip maç kasedi izleyip bazı setleri çalışıyorduk. Hiç tam temaslı bir idman gibi olmadı. Sağlamdı ve kolay oldu. Vücutlarımıza epey iyi baktılar. Benim keyfim iyiydi ancak başka hikayeler de duydum. Çin’deki bakış açısına göre salonda olmanız gerektiğine dair hikayeler. Bir takım günde iki idman yapıp sizi iki saat orada tutabilir. Çok bir şey yapmazsınız ancak sırf program yazmak isterler. Bunları da duydum ama kendi açımdan zor değildi.

Hayat tarzınızdaki farklılıklardan bahseder misiniz?

NBA (ABD):

  • DJ White: Hayat tarzında en ufak benzerlik yok. NBA’de gün aşırı büyük şehirlere gidiyor ya da zaten büyük şehirlerde yaşıyorsunuz. Ben o kadar büyük şehirlerde yaşamadım. Charlotte, Oklahoma City ve Boston’da oynadım ama yine de güzel şehirlerdi. Yapmak istediğiniz her şeye sahiptiniz temelde.
  • Josh Akognon: Saha dışında NBA gerçekten iyiydi. Güvenlikli daireler tutuyorlardı size. Böylece belli taraftar ve insanlardan korunuyordunuz. CBA ve EuroLeague’de ise otellerde kalıyorduk ve güvenlik konusunda çok acayip bir şey olduğunu sanmıyorum.
  • Bobby Brown: Evinizde aileniz ve arkadaşlarınızla oluyorsunuz. Çok alışveriş yapıyorsunuz, epey cezbedici şey oluyor ve bu aslında genelde Amerikan hayat tarzıyla ilgili.
  • Dorell Wright: Fevkaladenin fevkinde. Bu hayat tarzının akışına kendinizi kaptırabilirsiniz. Uçağa kadar aracınızla gitmek, aracınızdan inmeniz, birinin çantalarınızı alması… Birinci sınıf koltuğunuza ulaşmak için 15 adım atıyorsunuz ve uçakla da doğrudan 15 merdiven aşağıdaki otobüse gidiyorsunuz. Beş yıldızlı bir otele gidiyor, odanıza yürüyorsunuz ve o sırada birileri çantalarınızı taşıyor, her şeyi sizin için hazırlıyor. Tek yapmanız gereken çantalar gelince kapınızı açmak. En iyi salonlar ve en iyi tesisler burada. Çok iyi maaş alıyorsunuz ve bu yüzden de harika bölgelerdeki iyi evlerde yaşıyorsunuz. Harika araçlar kullanıyor ve en iyi restoranlarda yemek yiyorsunuz. Hiçbir şey de bunu etkilemiyor.
  • Chris Singleton: NBA’deki hayat tarzı başka hiçbir yere benzemiyor. Oynadığınız takımın ismi sahip olduğunuz NBA etiketi ile birlikte çok anlamlı oluyor.
  • Alex Kirk: En büyük fark hayat tarzı. ABD’de NBA tarzı hayatı yaşıyorsunuz. Bazı insanlar için bu zor. Birçok insan havalı arabalar sürme ve kendilerine çok şey alma baskısı altında buluyor kendisini. Avrupa ve Çin’de bunları sizin için hallediyorlar.
  • Josh Powell: Evinizdesiniz. Aileniz ve arkadaşlarınızla. ABD’de kendi dilinizi konuşuyorsunuz ve rahat hareket ediyorsunuz, nasıl isterseniz. Rahatsınız.
  • Maciej Lampe: NBA’deki yaşam tarzı gibisi yok. NBA’de oynamadığınız zaman bile nereye gitseniz süperyıldızmışsınız gibi oluyor. İnsanlar size büyük saygı duyuyor, bir NBA oyuncusu olarak hayranlıkla bakıyor. Seyahat de inanılmaz. Ülkenin en iyi tesislerinde bireysel çalışıyorsunuz. En iyisi. Futbolun Şampiyonlar Ligi gibi.
  • Malcolm Delaney: Muhtemelen en iyisi. Çok ciddi bir özgürlüğünüz oluyor. Aşağı yukarı bir tek işinizi yapıyorsunuz. Hayatınızı kontrol etmiyorlar. Size yetişkin gibi davranıyorlar ve vücudunuza bakmak, yeteneklerinizi geliştirmek ve sahada verim vermek tamamen size kalmış. En iyi takımlar da birlikte oynayanlar oluyor. NBA’in muadili yok.

EuroLeague (Avrupa):

  • DJ White: Avrupa’da nerede yaşadığınıza bağlı. Şu anda İstanbul’da yaşıyorum ve temelde New York’un biraz büyüğü gibi. Her şeye ulaşabiliyorum ancak trafik çok kötü. Avrupa’da olmak, ABD’de olmakla benzer çünkü rahat hareket edebiliyorum.
  • Josh Akognon:Avrupalı taraftarlar her yerden farklı. NBA ve CBA’de neredeyse kimse kımıldamıyor. Coşkulu taraftarlar var ama Avrupa’da taraftar ve takım arkadaşı açısından durum 1 numara. Avrupalı taraftarlar gibisi yok.
  • Bobby Brown:Avrupa’daki hayat inanılmaz. ABD’ye benziyor. Ülkeler ve kültür farklı. Bazı harika yerlerde oynama şansım olmadı. İtalya’da Siena açık ara farkla en iyisi. Atina da muhteşem bir deneyimdi Almanya gibi.
  • Dorell Wright: CSKA Moskova, Real Madrid, Fenerbahçe gibi takımlardaki hayat tarzı NBA ile rekabet içinde. Çünkü özel uçak ve harika tesis için yeterli bütçeye sahipler. Ayrıca o ülkelerde futbolcuların gördüğü saygıyı basketbolculara gösterecek taraftarları da var. Harika evlerde kalıyorlar. Avrupa’nın oyuncularla ilgilenme konusunda NBA’in çok gerisinde olduğunu söyleyemem. Bamberg ve Lokomotiv’de oynadığım dönemlerde her şey çok profesyoneldi. Her şeyin icabına bakılıyordu. Çok sorun yok ve harika bir yönetim var. Ne zaman sorununuz olsa çözmeniz için yanınızdalar. Ancak bence Avrupa ile NBA arasında bir fark var. Bazen Avrupa’da oda arkadaşınızla kalmak zorunda kalıyorsunuz. Çok acayip. Yetişkin insanlarsınız, aileleriniz var. FaceTime’dan konuşmak istiyorsunuz, sesli bir şekilde gaz çıkarmak istiyorsunuz. Boş zamanınızda yapmak istediğiniz şeyleri yapmak istiyorsunuz ama oda arkadaşınız olunca rahat olmuyor. Ancak takım içi dostluk açısından bunu anlıyorum, kardeşlerinizle vakit geçiriyorsunuz. Yine de bence değiştirilebilecek şeylerden biri bu. Çünkü insanların özel hayata ihtiyacı var. 33 yaşındayım, eşim, çocuklarım var ve mahremiyet istiyorum. Bu anlamda NBA’in birkaç adım gerisinde ama geleneği anlıyorum ve bir şey denemek istemem.
  • Chris Singleton: Avrupa’da nerede olduğunuza ve hangi şehirde oynadığınıza bağlı. EuroLeague takımlarının ve şehirlerinin çoğu düzgün ama.
  • Alex Kirk: Avrupa benim en sevdiğim yaşam tarzına sahip. Çok sakin (tabii nerede olduğunuza da bağlı.) İstanbul ve İtalya’da gerçekten muhteşemdi.
  • Josh Powell: Dil bariyeri. Çünkü takımla hareket ediyorsunuz ve her gün sizinle ilgileniyorlar. Tabii yapmalarını istediğiniz şeyi yaptığınız ve üzerinde çalıştığınız sürece…
  • Maciej Lampe: Avrupa’daki hayat tarzı biraz farklı olsa da çok hoş. Birçok takımın özel uçağı yok. Seyahat daha zorlu. Ayrıca yerel ligde de oynuyorsunuz, daha fazla idman yapıyorsunuz. Yani çok fazla izin günü yok. NBA ile kıyaslanınca çok daha zor, özellikle de seyahat yüzünden.
  • Derrick Williams:Tamamen nerede olduğunuza bağlı. Los Angeles’tan gelen biri olarak büyük şehirler gördüm. Dolayısıyla bu durum Avrupa’da çok görülmüyor çünkü bazen daha küçük şehirler oluyor. Avrupa daha aileye yönelik ve bu da gerçekten güzel. Bayern’deki çoğu arkadaşımın çocukları var. Almanya’da durum hoş, güvenli ve rahat. Çok fazla sıkıntı olmuyor etrafınızda. Özellikle de Avrupa’nın en güvenli şehirlerinden Münih’te. Burada çok rahat hissediyorum. Avrupa’nın başka yerlerinde başka şeyler duydum. Tıpkı ABD’nin başka yerlerinden başka şeyler duyduğum gibi. Yani tamamen nerede olduğunuza bağlı.

CBA (Çin):

  • DJ White: Çin tamamen farklı bir dünya. Dil bariyeri çok farklı ve bununla yaşamak bir anlamda zor. Belli bir rutininiz var. O rutinin dışına pek çıkmıyorsunuz.
  • Josh Akognon: Çin’de genelde otel hayatı yaşanıyor. Ancak ilk yılımda eşim ve çocuğumla bir dairede yaşıyordum ve bu da fena değildi. Daha sonra otellerde kaldık. Gerçekten güzel suit’lerde kalıyorduk ve masrafları da karşılıyorlardı. Yani kontratınızdaki paraya pek dokunmuyorsunuz.
  • Bobby Brown: Çin’deki hayat tarzı Avrupa ve ABD’den tamamen farklı. Buradaki kültür daha sıkı ancak tabi hangi şehirde yaşadığınıza da bağlı. Yapacak çok bir şey yok. Otel odanızda yiyorsunuz, idmana gidiyorsunuz ve sonra dönüyorsunuz. Ancak çoğu şehirde hava güzel ve şehirler de güzel. Hong Kong, Pekin, Şangay, Guandong ve Guangzhou gerçekten güzel şehirler. Ancak genel anlamda hayat tarzı Avrupa ve ABD’den çok farklı. Farklılıklar var ama her hayat tarzı kendi içinde tutarlı ve çok iyi.
  • Dorell Wright: Benim için Pekin’de standartlar tamamen çok yüksekti. Özel uçakla seyahat etmiyorduk ancak hep mükemmel koşullarda yolculuk yapıyorduk. Hep beş yıldızlı otellerde, kendi odalarımızda kaldık ve her şey bizim için kusursuzca hallediliyordu. Genel anlamda güzel bir yaşamdı.
  • Chris Singleton: Basketbolun ÇOK SEVİLDİĞİ bir ülkede olduğunuz için, yabancı olmanızdan ötürü yıldızsınız ve sizi televizyonda izliyorlar. Çin’deki asıl mesele yıldızlığa ve Çin kültürüne alışmak. Açık görüşlüyseniz kolay. Takımlar oyuncuların ihtiyaçları konusunda daha duyarlı bir hâle geldi. Mümkün olduğunca oyuncuları evlerinde gibi hissettirmeye çalışıyorlar.
  • Alex Kirk: Hayat tarzı gerçekten zordu, sırf çok farklı olduğu için. Takım arkadaşlarınızın tamamı İngilizce konuşmuyor, yiyecekler gerçekten farklı ve Çin genel anlamda Avrupa ve ABD’deki her yerden çok farklı. Benim için önemli bir alarm oldu bu, buna alışmak zorunda olmak. Otelde yaşıyorsunuz ve bazı şeyler biraz daha zor. Kendinize yemek yapamıyorsunuz, bir anlamda sürekli oda servisinden yemek ya da restorana gitmek zorundasınız.
  • Josh Powell: Dil bariyeri.
  • Maciej Lampe: Kültür çok farklı. Ben buna alıştım ve seviyorum. Çinli insanları seviyorum. Bence çok iyiler ve bana da çok iyi davranıyorlar. Seyahat konusu insanların sandığı kadar zor değil. En uzun seyahatimiz uçakla dört saat oluyor. Çok sayıda maç oynadığımız için idmanlar da o kadar zor değil. Keyifli çünkü daha az idman yapıp daha çok maça çıkıyorsunuz.
  • Derrick Williams: Çin’de, Çin’e oranla küçük bir şehirdeydim ama yine de 10 milyon insan yaşıyordu. Ancak Pekin ya da Şangay ile kıyaslayınca baya küçüktü. Yine de sevdim.
  • Malcolm Delaney: Seyahat ve hayat tarzı yaşadığınız şehre bağlı. Biz bir otel odasında kalıyorduk. Benimki kötü değildi ama insanlardan diğer odaların iyi olmadığına dair hikayeler duydum.

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!