By Utkan Şahin / info@eurohoops.ne
Üst seviye basketbolda büyük bir maçı, eşleşmeler üzerinden değerlendirmek çok doğru değil.
Sonuçta sadece 40 dakikalık bir maçtan bahsediyoruz. Maç içerisinde her şey olabilir. Oyuncular faul problemi yaşayabilir, sakatlanabilir, başka bir pozisyonda oynamak zorunda kalabilir. Üstelik Avrupa basketbolunu biliyorsunuz. Burası yıldızların ligi değil, takım vurgusunun üstünü çizenlerin başarılı holduğu bir lig.
Bu sebeple normalde pek oyuncu karşılaştırması yapmaya pek sıcak bakmıyorum. Fakat Fenerbahçe Beko ile Anadolu Efes‚in olayı farklı!
Bu iki takım, henüz playoff gelmeden bu sezon şu ana kadar tam 6 kere karşılaştı. Üstelik bu 6 maçın 2’sinin sonucu kupayla bitti. Dolayısıyla bu maç normal bir şartla karşımıza çıkmıyor. Oyuncuların reaksiyonları, birbirlerine karşı verdiği mücadeleleri daha önce izledik ve 5 gün sonra tekrar göreceğiz. Bu sebeple de final maçına kadar bazı pozisyonların karşılaştırmalarını karşınıza getireceğiz. Amacımız hangisi üstünlük sağlar sorusuna cevap bulmak değil. Daha önce ne gördük ona bakmak.
Eurohoops Fırın, bu yazılarına ise ilk olarak her iki takım için de kritik rolleri olan aynı pozisyondaki iki isimden başlamaya karar verdi: Nicolo Melli ve Adrien Moerman!
Hazır mısınız? O zaman başlayalım!
Bu İki Oyuncu Takımları İçin Ne Kadar Önemli?
Andrea Trinchieri’nin yanında gösterdiği gelişim sonrası Avrupa’nın en önemli oyuncularından biri haline gelen Nicolo Melli, 2017 yazında büyük beklentilerle Fenerbahçe ile anlaştı.
Sonuçta Avrupa’da oyun zekası ve bilgisi bu kadar yüksek, pozisyonuna göre harika bir pasör olan modern bir 4 numara bulmak çok kolay değil. İtalyan yıldızın İstanbul’a geldiği zaman sarı-lacivertlilerin hücumunda merkez haline geleceği ve Fenerbahçe’nin hücumdaki çeşitliliğini artıracağı düşünülmüştü.
Fakat biz Melli‚yi hiç böyle görmedik. Hatta ondan beklentiler bu şekilde olduğu için maç istatistiklerine bakınca zaman zaman hayal kırıklığı yaşattığı bile söylendi. Aslında bu çok doğru değil çünkü farklı olan insanların ondan beklentisiyle, Obradovic‚in istedikleri arasındaki farktı.
Obradovic, Fenerbahçe kariyeri boyunca Melli’yi hiç Brose dönemindeki gibi kullanmadı. İtalyan yıldız, tepeden ya da kendisinin sevdiği sol yüksek posttan top dağıtan, birebir oynayan bir oyuncu olarak oynamadı. Çünkü Obradovic’in planında bu yoktu.
Vesely-Ekpe ikilisinde olduğu gibi hücumda alan paylaşımını bozmak istemeyen Sırp koç, Melli’yi hep dışarıda tuttu. Amaç hep ikili oyun sonrasında Vesely’nin içeride daha fazla alan bulmasıydı. Melli ise saha görüşüyle hep tepede ya da forvette yerleşip top dolaşımına yardımcı oldu.
Peki Melli bu takım için nasıl önemli bir hale geldi? Cevap kolay aslında: Takımın birleştirici parçası haline gelerek.
İtalyan yıldız, oyunun her iki tarafında da gerçekten çok etkileyici olan oyun zekasıyla takımı bir arada tutan o gizli parça haline geldi. Evet, hücumda belki yeterli agresifliği ondan göremediğimiz zamanlar oldu ama top dolaşımı ve alan paylaşımında büyük bir etken oldu. Savunmada ise kariyerinin üstüne çıkan bir performans sergiledi.
Fenerbahçe’nin savunmasından bahsettiğimiz zaman ilk akıllara gelen isimler Kalinic ya da Vesely oluyor. Özellikle Vesely kısaların karşısında kalabildiği için sürekli övgüleri alan kişi oluyor. Yanlış anlamayın, tabii ki bu çok önemli ve Vesely bu işte oldukça başarılı. Fakat Fenerbahçe bu kadar iyi bir savunma takımıysa bunda Melli’nin rolü çok büyük. Savunmada bütün kaymalar, bütün yardımlar domino taşı gibi ondan başlıyor. Zaten savunma verimliliklerine baktığımız zaman ana rotasyonda Vesely’den sonra en iyi isim İtalyan oyuncu…
Melli’nin oyun zekasından sürekli bahsediyorum ama bu gerçekten çok önemli. Bazı özel oyuncular oyunu okuyabilir. Melli de öyle. Oyun içerisinde dikkat edin, Fenerbahçe’nin problem yaşadığı bir alan varsa Melli, hep orayı toparlamaya çalışıyor.
Çok olgun, fazlasıyla profesyonel biri. Bazen onunla dolaşmayı da seviyorum şimdilerde. Çünkü kendisine de söylüyorum hep, ‘Almanlardan daha Almansın’ diye. Fazlasıyla aklı başında, zeki biri Nicolo.
Bu açıklamanın sahibi Fenerbahçe Genel Menajeri Maurizo Gherardini! Bence Melli’yi açıklayan en iyi cümleler bunlar. Melli, duygularıyla yaşayan İtalyan bir oyuncudan çok aklı, mantığı öne koyan bir Alman gibi. Üstelik devamlılığı da çok fazla. Bu sezon EuroLeague’de 850 dakikanın üstünde sahada kalan tek Fenerbahçeli oyuncu o. Sarı-lacivertlilerin rotasyonu sebebiyle bunun biraz mecburiyet olduğunu düşünebilirsiniz ama bence öyle değil. Obradovic, İtalyan yıldızına çok güveniyor ve onun zekasından ve çeşitliliğinden kolay kolay vazgeçmek istemiyor.
Bu sezonun en büyük sürprizlerinden biri olan Adrien Moerman ise çok daha farklı bir oyuncu ve karakter.
Onun bu takım için önemini anlatmak çok daha kolay. Yaz döneminde çoğu kişi tarafından „kötü transfer“ olarak nitelendirilen Fransız yıldız, bir anda sezonun kahramanlarından biri oldu. Çoğu kişi bence üzülmesin çünkü Moerman-Dunston ikilisinin bu kadar uyumlu olacağını önceden kestirmek, en azından bu seviyeye kadar çıkabileceklerini düşünmek gerçekten kolay değildi.
Fakat oldu. Fransız yıldız tahminlerin çok üstünde bir performans sergiledi. Moerman, tüm sezon boyunca istikrarlı bir performansla bence ligin en iyi 4 numara performansını sergiledi. Bu sebeple de EuroLeague’in ona gelecek adına „en iyi beşte“ yer alma borcu var.
Peki nasıl oldu da ondan böyle bir performans geldi?
Moerman, bizler için tanınmadık bir is dimeğil. Onu hem Banvit hem de Darüşşafaka‚da izledik. Geçen sezon Barcelona’daki halini de gördük. Modern 4 numaranın bir tanımı olan fakat savunmada çok büyük problemleri olan bir oyuncuydu. Dışarıdan Avrupa basketbolunu hiç takip etmeyen birisini getirseniz ve Barcelona ile Efes‚teki performanslarını izletseniz, aynı oyuncu demez.
Bunun da aslında güzel bir açıklaması var. Modern basketbolda uzunların dışarıya çıkması ve dış şut atması artık şart! Bunları yapamayan bir oyuncunun bambaşka çok özel yetenekleri olması gerekir. Fakat uzunların sürekli dışarıya çıkması da aslında başka problemleri getiriyor.
Sürekli onlardan dışarıda gezmesi ve o dış şutu sokması istenilince uzunlar daha yumuşak hale geliyor ve oyunla bağlantıları kopuyor.
Biliyorum, bu sezon Moerman denilince aklınıza ikili oyun sonrası dışarı açılan ve şut atan bir görüntü geliyor. Onun en büyük yeteneği de bu fakat Barcelona bunu çok çarpık bir şekilde kullandı. Onu sürekli dışarıda tuttu. Fransız oyuncunun geçen sezon attığı bütün üçlükler asist üzerinden geldi. Bu onun topla olan ilişkisini oldukça azalttı. Üstelik potaya 4 metreden uzaklık içerisinde Moerman geçen sezon sadece 106 şut kullandı.
Efes ise onun kendi içerisinde iç-dış dengesini kurmasına yardımcı oldu. Moerman, burada dripling üstünden üçlük atmıyor ama topla ilişkisi çok daha fazla. Üstelik yine 4 metre uzaklık içerisinde kullandığı şut sayısı 226! Bu da onun oyun içerisinde ne kadar farklı kullanıldığını gösteriyor.
Oyunun içerisinde daha fazla yer alması da onu yukarı taşıyor. Savunmada eksi yazar dediğiniz Moerman, hücumda oyunun bir parçası olduğu sürece savunmada da mutlak bir konsantrasyon içerisinde oynuyor. Moerman gibi keskin özellikleri olan bir oyuncu da böyle bir konsantrasyon ile oynayınca ortaya böyle harika bir performans çıkabiliyor.
İki Oyuncu Birbirine Karşı Ne Oynadı?
Anadolu Efes ile Fenerbahçe Beko, bildiğiniz gibi bu sezon 6 kere karşı karşıya geldi ve bu maçlarda 3-3’lük bir eşitlik var. Bu iki oyuncunun performansları ise bu sonuçlarla oldukça bağlantılı. Belki düşündüğünüz gibi bağlantılı değil ama kesinlikle bağlantılı.
Öncelikle bu iki oyuncunun birbirine karşı süre aldığı dakikalar çok fazla. Final Four’da Fenerbahçe’nin sakatlıkları sebebiyle bu biraz değişebilir ama sezon içerisinde genellikle oyunda kaldığı anlar birbiriyle uyumlu hareket etti. EuroLeague’in Final Four’a kalan takımlar için hazırladığı rotasyon haritası bile bunu gösteriyor.
İstatistik olarak birbirlerine karşı ve diğer maçlardaki durumlarını karşılaştırdığımız zaman ise ortaya ilginç durumlar çıkıyor.
Nicolo Melli"}“>Nicolo Melli | Adrien Moerman | |||
Diğer Maçlar | Efes‚e karşı | Diğer Maçlar | Fenerbahçe’ye Karşı | |
Sayı | 8.3 | 7.2 | 13.4 | 15.0 |
Ribaund | 4.1 | 4.3 | 6.4 | 8.8 |
Asist | 1.9 | 1.3 | 1.6 | 1.2 |
Top Çalma | 0.8 | 0.7 | 1.1 | 0.8 |
Top Kaybı | 0.9 | 1.5 | 1.1 | 1.3 |
Blok | 0.4 | 0.3 | 0.2 | 0.3 |
Saha içi deneme
|
6.0 | 7.7 | 9.9 | 11.3 |
Saha içi yüzde | %48.1 | %32.6 | %53.1 | %50.0 |
Üçlük deneme | 2.9 | 3.0 | 3.9 | 4.7 |
Üçlük yüzde | %44.3 | %33.3 | %39.7 | %39.2 |
Artı/Eksi | 6.9 | -1.2 | 7.1 | -2.5 |
Tabloda da gördüğünüz gibi Moerman’nın istatistik olarak oyuna katkısı daha büyük. Melli’nin Efes karşısında sayı ortalaması 7.2’ye düşerken Moerman’ın ise 15.0’a çıkmış durumda. İki katından daha fazla.
Moerman, Efes‚in hücumunda daha bitirici bir rolde olduğu için bu çok şaşırtıcı değil fakat sayı ortalamasının artıyor olması da bir gerçek. Diğer yandan bence asıl önemli nokta şut sayıları ve artı/eksi istatistiği.
İki oyuncu da birbirine karşı oynadıkları maçlarda, diğer maçlara göre daha fazla şut deniyor. Bu aslında bilinçli bir durum. Özellikle Efes, EuroLeague’de ilk oynanan maçta Melli’yi şut atması için oldukça zorlamıştı. Bu da aslında denklemi bozan bir durum ama buna aşağıda değineceğiz.
Asıl ilginç olan ise artı/eksi istatistiği. İkisi de artı/eksi istatistiğinde takımlarında 2. sırada yer alıyor. Rotasyonda bu kadar çok rol alan iki isim için bu çok doğal. Fakat birbirlerine karşı ilginç bir durumları var.
6 maçın sonunda ikisi de artı/eksi istatistiğinin eksi bölümünde yer alıyor fakat daha önemlisi bunun belirleyici bir noktada olması. Efes’in kazandığı 3 maçta Moerman, bu istatistikte artı hanede yer alırken Fenerbahçe’nin kazandığı üç maçta ise Melli artıda yer aldı.
Peki iki oyuncunun birbirine karşı kazandıkları ve kaybettikleri maçlarda durumları nasıl?
Nicolo Melli | ||
Kazanılan Maçlarda | Kaybedilen Maçlarda | |
Sayı | 5.7 | 8.7 |
Ribaund | 4.3 | 4.3 |
Asist | 1.0 | 1.7 |
Top Çalma | 0.3 | 1.0 |
Top Kaybı | 1.3 | 1.7 |
Blok | 0.3 | 0.3 |
Saha içi deneme
|
6.7 | 8.7 |
Saha içi yüzde | %35.0 | %30.7 |
Üçlük deneme | 2.7 | 3.3 |
Üçlük yüzde | %12.5 | 50% |
Artı/Eksi | 3.0 | -5.3 |
Bu konuda çok ilginç bir durum var. Her ikisi de takımlarının kaybettikleri maçlarda daha fazla sayı üretiyor ve hücumda daha büyük bir role sahip oluyor.
Melli açısından baktığımız zaman, İtalyan yıldızın sayı ortalaması 3.0 yukarı çıkmış durumda. Moerman da ise bu rakam 6! Yani iki oyuncunun hücumda daha iyi istatistiklere sahip olması takımlarına yaramıyor.
Bunun da her iki oyuncu için farklı sebepleri var.
Melli’den başlarsak… İtalyan yıldız, Fenerbahçe hücumlarının ana silahı değil. Takımda en çok şut kullanan 7. oyuncu Melli. Fenerbahçe’nin ondan istediği şut atması değil, daha çok hücum içerisinde bir tehdit olması.
Fakat Efes’in EuroLeague’deki ilk maçta yaptığı gibi rakipleri bu tehdidi kabullenmeyip Melli’yi şut atmaya zorladığı zaman işler değişebiliyor. Melli, bunları yüzdeli bir şekilde soksa da – %50 üçlük yüzdesi var – sarı-lacivertlilerin hücumdaki akıcılığı bozulabiliyor.
Fenerbahçe, hücumu Datome, Guduric, Vesely, Sloukas gibi isimlerle bitireceğine kendisine verilen şutla yaşamak zorunda kalıyor. Bu da dengeleri bozuyor.
Adrien Moerman | ||
Kazanılan Maçlarda | Kaybedilen Maçlarda | |
Sayı | 12.0 | 18.0 |
Ribaund | 9.3 | 8.3 |
Asist | 1.7 | 0.7 |
Top Çalma | 0.3 | 1.3 |
Top Kaybı | 1.3 | 1.3 |
Blok | 0 | 0.7 |
Saha içi deneme
|
9.7 | 13.0 |
Saha içi yüzde | %44.8 | %53.8 |
Üçlük deneme | 5.0 | 4.3 |
Üçlük yüzde | %33.3 | %46.1 |
Artı/Eksi | 4.7 | -9.7 |
Moerman’da ise durum bence daha farklı. Ergin Ataman, Moerman’ın forvetlerden atacağı her boş şutu seve seve kabullenir. Fakat oyunun bu kadar Moerman üzerinden dönmesi başka bir sorunu ortaya çıkartıyor.
Efes yeni kurulan bir takım. Sezon içerisinde takım içerisindeki dengeler birçok kere değişti ve mükemmele yakın denge Mart ayı gibi yakalanmaya başlandı. Hücumda bu kadar farklı parça varken birisinin beklenenden fazla role geçmesi bu dengeleri alt üst edebiliyor.
Evet, Moerman’ın sayı ortalaması gayet kabul edilebilir. Sonuçta 18.0 sayılık bir ortalama bu kıta için mükemmel bir istatistik. Fakat şut sayısında ortaya çıkan 3.3’lük bir fazlalık Efes’in o zar zor kurduğu dengeyi bozuyor olabilir.
Bu durum Fenerbahçe’de olsaydı bana çok mantıklı gelmezdi. Çünkü sarı-lacivertliler yıllardır birlikte oynayan bir ekip ve takım içerisinde dengelerin değişimi Efes kadar problem değil. Fakat Efes henüz böyle bir lükse sahip değil.