by Utkan Şahin / info@eurohoops.net
1996’da Koraç Kupası’nı aldığı günden beri Anadolu Efes bu akşamı hayal etti.
Selanik’te, Paris’te kıyısından döndüğü günler de oldu. Hak etmesine rağmen oralara çıkamadığı günler de, büyük hayal kırıklığı yaşadığı günler de…
Bugün ise belki de tarihinin en büyük hayal kırıklığından sadece aylar sonra en büyük zaferi tatmak için sahaya çıkacak.
1 maç, 40 dakikalık büyük bir mücadele ve sonrasında kutlamalar için Ibiza! Her şey bu kadar basit ve zafer bu kadar yakın.
O ana kadar Eurohoops Fırın’a düşen akşamki maçta lacivert-beyazlılar için kritik olacak noktaları konuşmak. Hazırsanız, başlayalım!
Finale Giden Yol
Büyük maça dair konuşacağız ama sona yaklaşmadan önce biraz geçtiğimiz yolu hatırlamak zorundayız.
Tarih 05/04/2018, yer yine Fernando Buesa Arena!
Tarihin en kötü sezonunu geçiren Anadolu Efes, EuroLeague’deki o sezon için son maçına çıkıyor. Sezon boyunca sadece 6 maç kazanan Efes, maçlarını ortalama 12.3 sayı farkla kaybederek ligin dibine demir atmış durumda. Sadece 6 gün önce evinde Barcelona karşısında tarihinin en ağır yenilgilerinden birini almış. Taraftar küskün, kızgın ve hatta gelecek adına ümitsiz. 1990’larda sevdikleri ya da sevmeyi öğrendikleri kulüp, yerel ligde uzun süredir başarısız. Avrupa’da ise öncülüğünü en büyük rakibine kaybetmiş durumda.
O gün Efes, sahadan sürpriz bir şekilde galip ayrılıyor ama bu galibiyet sadece buruk bir tat bırakıyor. Maç sonrasında ise Ergin Ataman şu açıklamayı yapıyor:
“Gelecek yıl kesinlikle birçok değişiklik olacak. Mentalite değişiklikleri olacak ve Efes bir kez daha Final Four ve EuroLeague şampiyonluğu için mücadele eden bir takım olacak. Bu kesin çünkü bu sezon taraftarlarımızın üzüldüğüne eminim. Ama bu yaz çok daha iyi çalışacağız.”
O günden tam 1 yıl, 1 ay ve 15 gün sonra ise Ergin Ataman, söylediklerinin arkasında duruyor. Kadroyu tamamen değiştiren Efes, “Yeni bir kadro hemen başarılı olamaz” söylemlerine rağmen finalde.
Modern EuroLeague’de böylesine keskin bir değişimden sonra başarılı olabilmiş daha önce yalnızca bir takım olmuştu, o da CSKA Moskova!
2010-2011 yılında Dusko Vujosevic yönetiminde tarihinin en büyük başarısızlığını yaşayarak EuroLeague’i sadece 3 galibiyetle tamamlayan CSKA, bir sonraki yıl inanılmaz bir kadro kurarak finale çıkmıştı. Efes ise kendi yoluyla bu değişimi tekrarlayarak bu gece Rus devinin rakibi olmayı başardı.
“Efes ruhunun” geri dönüşünü geçen yazıda anlatmıştım. Tekrara düşmemek için karşınıza aynı cümlelerle çıkartıyorum.
“Lacivert-beyazlı formayı giyen sahadaki kimse muhtemelen “Efes ruhunun” ne olduğunu bilmiyor. Önemli değil. Kulübün içinde büyüyen ve o ruhun oluşturulmasında yardımcı olan Ergin Ataman biliyor ve kulübüne liderlik yapıyor. Henüz geçen sezonun başarısızlığı yaşanırken bugünleri işaret etmesinden anlayabiliyorduk planlarını.
Eskinin Efes’ini mükemmel bir savunmayla ya da düşük tempoyla hatırlayabilirsiniz. O Efes’i bu kadar başarılı kılan şey takım olgusunun üstünde durmalarıydı. Sahadaki her şey takım için yapılırdı. Bu seneki Efes de öyle. Oyuncuların takım için oynadığını, sahadaki mücadeleleri sayesinde görebiliyoruz. Sezon başında savunma yapamaz denilen bir takımın herkesi yanıltması da bundan kaynaklanıyor.”
Efes’in geçtiğimiz sezondan sonra böylesine bir geri dönüş yapabilmesinin en büyük sebebi işte bu. Tabii ki bunu doğru kadro planlaması, oyuncu gelişimiyle desteklediler ama hepsini bir arada tutan şey bu oldu. Bu gece en çok ihtiyaç duyacakları şey de…
Finalin diğer ismi CSKA Moskova için de buraya gelmek hiç kolay olmadı.
Geçen sezon felaket geçen Final Four sonrası Vatutin’in yaptığı açıklamalardan beri Moskova’da zaten hiçbir şey kolay gitmiyor. Itoudis o günden bu yana Demokles’in kılıcı gibi tepesinde sallanan kovulma baskıyla görevine devam ediyor. Üstelik Rus basınına göre takım içerisinde birçok farklı gruplaşma var.
Bunların hiçbirini kesin olarak bilemiyoruz ama sahada gördüklerimiz bu iddiayı destekliyor. Sezon başından beri maç içerisinde CSKA’da kenara ve oyuna küskün büyük yıldızlar, liderliğin artık bir iktidar mücadelesine dönüştüğünü hissettiren parçalı bir takım yapısı görüyoruz. Avrupa basını bu çatlakların derinleştiğini hissettiren transfer dedikodularıyla bir süredir çalkalanıyor, kontratının sonu yaklaşan CSKA’lı yıldızlar için farklı farklı transfer iddiaları öne sürüyor.
Bu kadar probleme, Moskova’da yıllar sonra kaybedilen bir playoff maçına ve yarı finalde 14 sayı geri düşmesine rağmen Itoudis ve öğrencileri, bir şekilde hep ayakta kalmayı başardı. Birçok kez kendilerini tabutta buldular ama o son çivinin çakılmasına izin vermediler.
Şimdi ise her şeyi taçlandıracak o büyük kupa için sahaya çıkacaklar.
5 Adımda Ibiza Giden Yol
Buraya kadar takımların hikayelerinden bahsettik. Biraz da maçta neler olabileceğini konuşalım.
Bu iki kadronun bu sezon karşı karşıya geldiği iki maçtan da CSKA Moskova galip ayrıldı. Moskova’daki maç Efes için sezonun en kötü hatırlardan biri olurken İstanbul’daki maç ise Higgins’in süper kahramanlığına kaybedildi.
Yani bu akşam Efes, kupayı kaldırmak istiyorsa şu ana kadar bilmediği bir yolu bulmak zorunda: CSKA Moskova’yı yenmeye giden yolu!
Bu kolay değil. Açıkçası Real Madrid inanılmaz uzun rotasyonuyla EuroLeague’in en iyi kadrosu olsa da Efes, adına eşleşmesi daha kolay bir takım olabilirdi. Üstelik 2014 Maccabi‘den beri finaldeki rakibine sezon içerisindeki maçları kaybedip, şampiyon olan bir takım da olmadı. Fakat zor olması, imkansız olduğu anlamına da gelmiyor.
Sadece Efes‘in nasıl yarı final maçında Fenerbahçe karşısında pragmatik oynayıp, değiştirdiği bazı şeyler varsa bu maçta bazı şeyleri ayarlaması gerekiyor. Peki onlar neler?
1- Temponun Karar Vericisi Olmak
CSKA Moskova gibi bu kadar dominant kısalar karşısında geçiş hücumlardan kaynaklı sayıları azaltmak, kolay sayılara engel olmak için tempoyu düşürmenin mantıklı olduğunu düşünebilirsiniz. Fakat bu doğru değil. En azından Efes için değil.
Efes tempoyla beslenen bir takım ve onu var eden şeyden korkmasına gerek yok. CSKA‘nın da önemli kısa yaratıcıları var ve evet, tempoda iyi de oynuyorlar. Fakat Efes, Larkin’in Avrupa basketboluna meydan okuyan oyunuyla birlikte yaratıcılık ve çeşitlilik açısından Avrupa’nın en iyilerinden biri haline geldi. Özellikle son 1 ayda da takım olarak çok formdalar. Bu sebeple tempoyu düşürmek doğru olan değil.
Efes‘in yapması gereken temponun belirleyicisi olmak.
Hoş, günümüzün basketbolunda her zaman önemli olay şey zaten bu. Düşük tempoda da oynansa, yüksek tempoda da oynansa oyunun nabzını siz belirlediğiniz sürece kazanma ihtimaliniz artar. Efes’in de bunu yapması gerekiyor. Karar verici olmalı.
Temponun artması için en önemli şeyler nelerdir? Ribaundlar, top kayıpları ve pas kanallarına yapılan baskılar.
CSKA Moskova’nın bu sezon kaybettiği 7 maçta da kazandığı maçlara göre en büyük değişkenler burada yatıyor.
Kazandığı Maçlar | Kaybettiği Maçlar | |||
CSKA Moskova | Rakipleri | CSKA Moskova | Rakipleri | |
Ribaund | 35.7 (9. sırada) | 31.5 (10. sırada) | 31.7 (8. sırada) | 34.7 (13. sırada) |
H. Ribaundları | 12.0 (2. sırada) | 9.3 (7. sırada) | 10.0 (10. sırada) | 10.8 (4. sırada) |
T. Çalma | 6.5 (12. sırada) | 5.4 (12. sırada) | 4.7 (15. sırada) | 7.0 (6. sırada) |
T. Kaybı | 11.4 (5. sırada) | 13.3 (8. sırada) | 13.5 (10. sırada) | 10.7 (3. sırada) |
Top kaybı sayılarındaki büyük değişim, ribaundlardaki dengenin değişimi ve top çalmadaki istatistikleri kazandıkları ve kaybettikleri maçlar arasında aynı skorborddaki sonuçlar gibi siyahla beyaz kadar farklı.
Dahası CSKA Moskova için galibiyete giden yolda en önemli şeylerden bir tanesi pozisyon sayısını artırmak. Bunun için temponun yanında hücum ribaundlarının da büyük bir etkisi var. Kazandıkları maçlarda ligin en fazla hücum ribaundu alan 2. takımı olan Rus devi, kaybettiği maçlarda ise 10. sırada. Ayrıca kaybettiği maçlarda CSKA, rakiplerinin daha fazla hücum ribaundu almasına engel olamıyor.
Bu da CSKA’yı yenmenin en önemli yolunu gösteriyor: Kullandıkları şut sayısını azaltmak.
Rus ekibini yenen takımların farklı farklı tempoları tercih ettiği düşünülürse kilit mesele temponun niteliğinden çok CSKA’nın oyun içinde beslendiği kanalları kontrol etmek. CSKA bu kanalların kontrolünü kaybettiği 7 maç içerisinde sadece 1 maçta rakiplerinden daha fazla şut kullandı. Onda da Calathes’in inanılmaz basketiyle Panathinaikos‘a yenildi. Onun dışındaki altı maçta da rakiplerinin daha fazla şut atmasına engel olamadılar. Rakipleri bunları top kaybı sayısını azaltarak, CSKA’ya karşı ribaund savaşlarını kazanarak başardı. Hatırlayın, Ülker Arena’da Fenerbahçe, CSKA’nın sadece 1 hücum ribaundu almasına izin vermişti. CSKA o maçta çok iyi hücum etmesine rağmen mağlubiyetten kaçamamıştı.
Efes istatistikler açısından bu konuda çok başarılı bir takım değil. Rakiplerine en çok hücum ribaundu veren bir takım lacivert-beyazlılar. Fakat bunu dengeleyebilirler. Örneğin Simon bu sezon birçok maçta takımına bu akşam yardımcı oldu. Keza yarı finalde Larkin, bu konuda oldukça iyiydi. Kısalar en azından ortadaki topları alabilirse dengeler Efes lehine kayabilir.
2- Larkin Devam Ediyor, Micic Eskiye Dönüyor
Yarı finalde Larkin ile Micic ikilisi çok özel bir performans sergiledi. Bu ikili, 55 sayıyı 19/29 gibi harika bir saha içi yüzdesiyle üretti. Üstelik 55 sayının sadece 3’ü asist üzerinden geldi.
Bu Fenerbahçe maçının planıydı. Ataman, Zalgiris serisindeki kısaların birebirlerde yarattığı büyük sorunu çok iyi analiz ederek Micic’in organizasyon yapmaktan çok birebire odaklanmasını istemişti. Üçüncü çeyrekte bu ikili dışında diğer isimlerin sadece 4 şut kullanması bunun işaretiydi. Bu plan, Fenerbahçe maçı için harika bir plandı ama CSKA karşısında o kadar mantıklı değil.
CSKA, Higgins ve özellikle Clyburn’ün bu sezon gösterdiği gelişim sayesinde ligde Milano sonrasında en çok birebir üzerinden sayı üreten takım. Üstelik Real Madrid maçında gördük ki işler sarpa sardığı zaman De Colo ve Rodriguez de bunu yapabiliyor. Efes‘in elinde çok formda iki guard var ve Cuma günü benim gördüğüm en iyi performanslardan birini sergilediler.
Fakat sayısal olarak aşağıdalar. Efes, Fenerbahçe ve hatta Real karşısında bunu zorlayabilir ama CSKA’ın 4 tane elit birebircisi varken oyunu buraya yıkmak çok mantıklı değil. Efes‘in diğer isimlerinden de katkıya ihtiyacı var.
Yanlış anlamayın, Larkin bu kadar formdayken onu Efes kenara atsın demiyorum. Larkin, zaten fırsatı bulduğu zaman oyunu orada zorlayacaktır, zorlamalıdır da… Fakat bunun yanında Micic ile Simon’un işin organizasyon tarafında tekrardan harekete geçmesi gerekiyor.
Özellikle Moerman ve Dunston ikilisinin hücumda kullanılması gerekiyor. Moerman, iki CSKA maçında da sezonun en kötü performanslarını sergiledi. İstanbul’daki maçta sakattı ama Moskova’da Clyburn, onu sahada olduğu her an parçaladı. Eşleşme açısından Fransız yıldız için zor ama Moerman gibi Efes’in buraya gelmesinde çok önemli olan bir oyuncudan bu noktada vazgeçmek ya da arka planda kalmasını planlamak mümkün değil. Bu sebeple Micic’in onu, onunla birlikte Dunston‘ı, Anderson’u hücumda beslemesi gerekiyor.
Efes bunu yaptığı sürece hem hücumdaki çeşitliliğini artıracaktır hem de daha tahmin edilemez bir takım olacaktır.