by Utkan Şahin / info@eurohoops.net
Final serisinden beklediğimiz rekabete, taktik savaşlarına ve büyük performanslara ikinci maçta kavuştuk.
Herhalde uzun bir süredir Türkiye Ligi final serilerinde izlemesi en zevkli maçtı. Bunun için iki takıma da teşekkür etmemiz gerekiyor.
Üzerine yazı yazabileceğimiz, büyük performanslar zaten vardı ama diğer yandan maç içerisindeki değişimlerle, kırılma anlarıyla bize sahada üzerinde konuşabileceğimiz çok fazla şey sundu.
Bu sebeple de girişte lafı çok fazla uzatmak istemiyorum çünkü saha içine dair konuşacak çok şeyimiz var. Hanımefendiler ve beyefendiler işte karşınızda 2. maçın analizi…
İlk Maçtan Çıkartılan Dersler
Serinin ilk maçından sonra kazanan taraf da kaybeden taraf da çok iyi dersler çıkartmış.
İlk maçın analizinde Fenerbahçe‘nin serinin devamında hücumdaki opsiyon sayısını artırması gerektiğinden bahsetmiştim. Sarı-lacivertliler ilk maça göre Sloukas ve Guduric‘ten daha fazlasını almayı başardı ama asıl büyük performans Nicolo Melli‘den geldi.
Herhalde İtalyan yıldız, Brose dönemindeki rolüne en yakın oyunu oynadı. Harika paslarını da gördük, yumuşak bileklerini de…
Gerçekten maestro gibi hücumları yönetti Melli! Dışarıya doğru devrildiğinde pota altından Dunston‘ı uzaklaştıran Melli, cut yapan kısaları çok iyi beslerken içeriye doğru devrildiği zaman da agresif bir şekilde bitirdi. Onun bu performansı da Fenerbahçe‘ye hücumda büyük bir zenginlik kattı.
Efes tarafı ise daha fazla değişim yapan ama buna uyum sağlamakta daha fazla zorlanan taraftı.
Ergin Ataman’ın ilk maçta katkı veremeyen Moerman ile Simon yerine Beaubois ve Motum tercihlerini kullanması başlı başına zaten bir değişimdi ama Ataman’ın bundan daha önemli tercihi ise Micic ve Larkin ikilisiyle maça başlamasıydı. İlk maçta ikisinin sürelerini ayırmaya çalışan Ataman, bu sefer ilk andan itibaren bu ikiliyi yan yana kullandı.
Üstelik ilk maçta pota altını kullanmamasını eleştirdiğimiz Efes, bu sefer bunu yaptı.
Maçın başında Efes, Larkin ve Micic ile oyunu domine etmektense Obradovic‘in Dunston‘ı Kalinic ile savunma tercihini cezalandırmaya çalıştı. Maçın başında sürekli Dunston’ı arayan Efes, ondan bulduğu 6 sayıyla Obradovic‘i Kalinic tercihinden uzaklaştırmaya çalıştı. Gerçekten de ilk çeyreğin sonuna doğru Obradovic bundan vazgeçti.
Bu belki maçın başında skor olarak Efes’in işine çok yaramadı ama maçın devamında özellikle 2. yarıda Micic ve Larkin’in verimli penetrelerinin sayıya dönmesini sağladı. Peki ilk bölümde neden etki etmedi? Çünkü ortada bir tempo problemi vardı.