by Utkan Şahin / info@eurohoops.net
Avrupa basketbolunda 2018/2019 sezonunu tamamladık.
Şampiyonların belli olmasıyla birlikte de transfer söylentileri gündemin ana konusu olmaya başladı. Takımlar gelecek sezon için daha güçlü kadrolar kurmak için yavaş yavaş harekete geçti ve söylentiler her geçen gün daha da güçleniyor.
Eurohoops Fırın bu sebeple sizlerin karşınıza yeni bir yazı dizisi getirmeye karar verdi. Amacımız, takımların olası yaz haritalarını çizmek.
Bu önemli çünkü gelecek sezon EuroLeague’de farklı bir heyecan olacak. 18 takımlı normal sezonun yanı sıra transfer piyasasında da ortalık karışık. Hem Avrupa’nın birçok yıldız ismi serbest kalıyor hem de Çin Ligi’nde değişen yeni kural sebebiyle bazı yıldızların dönmesi bekleniyor. Gelecek sezon için rekabet körüklenecek.
Bu sebeple her EuroLeague takımı için 3 madde eşliğinde gelecek sezonun yol haritası çıkarmaya karar verdik. Sırada listemizdeki 13. takım var: Zenit St. Petersburg!
Zenit St. Petersburg Yaza Nasıl Giriyor?
Brandon Jennigs krizi, Vasily Karasev’in ayrılışı, sakatlıklar ve hedeflerin yerine gelmediği bir sezon.
EuroLeague’in yeni takımı Zenit St. Petersburg için geçtiğimiz sezon hiç de kolay geçmedi. Rus ekibi, sezon başında büyük umutlarla getirdiği Jennings’in başına bela olmasına engel olamazken onun getirdiği rüzgarda koç Karasev’in görevden alınmasına kadar gitti.
Sonrasında başlayan sakatlıklar, potansiyelli oyunculara rağmen ortaya konulan vasat oyun, Zenit’in de sezonun vasat geçmesine sebep oldu.
Normal sezon grubundan zar zor 4 galibiyetle çıkan Rus ekibi, Top-16 grubunda ise bu kadar şanslı değil. Kazan ve Andorra’nın arkasında kalan Zenit, EuroCup’ta sezona veda etti.
VTB’de ise diğer büyük Rus takımların arkasında sezonu 5. sırada tamamlayan Zenit, çeyrek finalde Lokomotiv Kuban’ı devirse de yarı finalde CSKA Moskova’yla baş edemedi ve elendi.
Yıllardır EuroLeague hayali kuran Zenit, ne EuroCup ne de VTB üzerinden hedefine ulaşamasa da bu rüyasına wild card üzerinden ulaştı. Valencia‘nın EuroCup şampiyonu olması sebebiyle verilen wild card’ı kapan Rus ekibi, gelecek sezon tarihinde ilk kez EuroLeague’de mücadele edecek.
Yaz döneminde yaptıkları transferlere bakarsak o çaylaklığı üstlerinde hissediyorlar gibi.
Sözleşmesi bitenler: Sergei Karasev, Marko Simonovic, Gal Mekel, Codi Miller-McIntyre, Jalen Reynolds, Phillip Scrubb, Jarrod Uthoff, Sean Armand, Vadim Panin, Andrei Desiatnikov
Gelenler: Andrew Albicy, Alex Renfroe, Dmitry Khvostov, Andrey Zubkov, Mateusz Ponitka, Will Thomas
Kadro Dizilimi
PG: Andrew Albicy – Dmitry Khvostov
SG: Alex Renfroe – Evgeny Voronov
SF: Mateusz Ponitka – Vladislav Trushkin
PF: Andrey Zubkov – Sergey Balashov
C : Will Thomas * – Anton Pushkov
Not: * işareti transferin henüz resmileşmediği anlamına gelmektedir.
1- Zenit St. Petersburg Bize Ne Sunacak?
Her ligde oldu gibi EuroLeague’de de kötü kurulmuş, düşük bütçeli yahut yetenek tavanı düşük takımlar hep oldu.
Şartların herkes için adil olmadığını, kötü yöneticilerin, kötü tercihlerin her zaman olacağını düşünürsek gelecek sezon da kötü takımlar olacak. Bu çok doğal ve sorun da değil. Elbette her takımın daha yarışmacı olduğu alternatif bir dünya güzel olurdu ama böyle takımların olması – aşırıya kaçmadığı sürece – dert değil.
Çünkü bana sorarsanız asıl önemli olan bu değil. Asıl önemli olan bir takımın izleyenlere, takip etmek için bir hikaye ve sebep sunup sunmaması…
İzleyenlere bir şey sunmayan takımların ligin değerine ne kadar zarar verdiğini de gördük. En yakın örneklerinden biri de Gran Canaria’ydı. Geçen sezon ligde birçok vasat takım vardı ama izlemesi en zor takım – özellikle Pitino sonrası Panathinaikas’ta yaşanan değişimle birlikte – İspanyol ekibiydi.
Kötü parkeleri ve Olympiakos’a yaptıkları sürpriz dışında bize ne oyuncu, ne de basketbol olarak bir şey sundular.
Bu izleyenlere bir şeylere sunamama sadece düşük bütçeli takımların derdi de değil. Büyük bütçeleri olsa da ne oyun olarak ne oyuncu grubu olarak seyircilere bir şey vermeyen birçok takım gördük.
Keza aksi durumda birçok kez karşımıza çıktı. Düşük bütçeli olsa da genç yeteneklere ya da iyi bir koça sahip olan yahut iç sahada agresif seyircisiyle birlikte büyüyen bir takımlar gördük. Bu takımlar kendi şartlarına göre izleyenlere bir şeyler sundu.
Aynı Gran Canaria gibi EuroLeague’de ilk kez mücadele edecek olan Zenit’in de gelecek sezona dair en önemli mücadelesi bu olacak.
Çünkü ellerindeki kart, onlara 1 yıllık bir şans veriyor. Panathinaikos, Barcelona ya da x büyük bir takım bize bir sezon bir şey sunmasa bile öbür yaz her şeyi değiştirebilir.Fakat ellerinde kısa süreli bilet olan takımlara bu kadar tahammül yok. Onların ne vereceğini daha çok görmemiz gerekiyor.
Peki Zenit bize nasıl bir hikaye sunabilir?
Ana temelde herkesin onlardan beklentisi bol para harcanan, yetenek tavanı yüksek bir takım görmek.
Wild card Rusya’ya değil de mesela Partizan’a gitseydi, en azından orada agresif bir seyirci grubu ve bununla birlikte iç sahada sürpriz yapmaya açık bir takım görebilirdik. Geçen sezon EuroCup’ta ortalama 3.4’e kişiye oynayan Zenit’in bize buna sunamaz.
Rus takımının bize sunabileceği, ya kaliteli oyuncularla ligin dengesini değiştirebilecek bir kadro kurmak yahut 2016’daki Kuban ya da son dönemdeki Khimki gibi bir üst basamağı dev takımlar olacak oyuncuları Petersburg’a getirmek olabilir.
Sonuçta Partizan yerine onların seçilmesinin en büyük sebebi arkalarında büyük bir maddi güçle duran Gazprom olması. İnsanlar da bu sebeple Zenit’ten yarışmacı bir kadro kurmasını bekliyor.
Bunun Gazprom için önemi de büyük çünkü Rus medyası sürekli Turkish Airlines – EuroLeague arasında gelecek sezon sona erecek kontrat sonrası yeni büyük sponsorun Gazprom olacağına dair haber pompalıyor. Bu sebeple Gazprom destekli bir takım olarak sezona renk katmaları bu konuda işleri etkileyebilir.
Fakat Zenit’in yıllardır en büyük problemlerinden biri hep belli bir sınıf, vizyon noktasında kalmaları oldu. Onlardan zaman zaman iyi kadroyla iyi basketbol izledik fakat izlenebilirlik olarak hep diğer 4 Rus takımının arkasında kaldılar.
Zenit, bu sezon ilk kez EuroLeague’de oynayacak olsa da herhalde son 3-4 yazdır sürekli olarak EuroLeague biletini kapabilecek bir kadro kurmak istedikleri iddia ediliyor. İşi gerçekliğe döktüğümüzde bunu hiç başaramadıklarını görüyoruz. Ne EuroCup’ta diğer Rus takımları kadar üst seviyeye çıkabildiler, ne de VTB’de o noktaya gelebildiler.
Üstelik muhtemelen CSKA dışında – Khimki, Moskova’nın kötü bir noktasında kalıyor – şehir olarak en iyi konumda olmalarına rağmen o beklenen atılımı hiç göremedik.
Şimdi ise ellerine bir piyango bileti var ve bunu iyi değerlendirmeleri lazım. Sezon sonunda playoff dışında kalsalar bile Zenit’in bu ligde bize sunabileceği bir şey yok demememiz gerekiyor.
Fakat transferde şu ana kadar yapılan hamlelere bakarsak bu konuda bize pek olumlu işaretler vermiyor.
2- Yetenek Tavanı Sınırlı Transferler
Neredeyse kadrosunun tamamıyla yollarını ayıran Zenit şu ana kadar takıma 6 ekleme yaptı.
Bunlarda Andrew Albicy, Alex Renfroe, Dmitry Khvostov, Andrey Zubkov ve Mateusz Ponitka resmi olarak açıklanırken Will Thomas ise henüz açıklanmadı.
Genel olarak transferlere baktığımız zaman ise bariz bir hayal kırıklığı var.
Rus oyuncu transferlerini farklı bir yere koyuyorum. Sonuçta dar bir havuz içerisinde 5 takımı idare edecek kadar yetenek yok. Buna rağmen özellikle Khvostov onlar adına verimli olabilecek bir transfer.
Fakat diğer transferler için aynısı çok iyi konuşmak mümkün değil.
En temelde Alex Renfroe felaket bir tercih.
Amerikalı guard, geçen sezon Partizan’da iyi bir sezon geçirdi ama ALBA Berlin dönemi dışında hiç EuroLeague seviyesinde bir oyuncu olmadı. Üstelik artık 33 yaşına geldi ve Galatasaray döneminde de çok iyi gördük ki fiziksel olarak çok iyi durumda değil.
Renfroe, EuroLeague’de en iyi ihtimal ile bir takımın 3. guardı olabilir fakat elde Khvostov ve Albicy varken Zenit’in 3. guard olarak onu düşünüyor olması açıkçası çok mantıksız.
Albicy ise benim beğendiğim bir guard. Andorra’da yıllardır özel performanslar sergiledi ve onu EuroLeague’de görmemizin zamanı gelmişti. Bu açıdan Zenit’in iyi bir transfer yaptığını bile söyleyebiliriz.
Fakat Fransız guardın yanına koyacakları guardın daha farklı profilde bir isim olması gerekiyor. Albicy, iyi bir pasör, top dağıtıcısı ve savunmacı olsa da hücumda çok fazla kendi skorunu yaratan bir isim değil. Rus ekibinin onun yanına Dylan Ennis gibi kendi skorunu yaratan ama Kanadalı guarddan daha yüksek profilde olan bir ismi eklemesi gerekiyordu, Alex Renfroe’yu değil.
Keza 3 numara için kadroya katılan Mateusz Ponitka da buna uygun değil.
Ponitka, çok iyi ve verimli bir görev adamı. Takımına fizik avantajı getirir, ribaundlara yardımcı olur, savunmaya sertlik koyar ve takımın bir tamamlayıcı parçası olur. Fakat Polonyalı isim de skoru sürükleyen bir oyuncu değil. EuroLeague seviyesi için yaratıcı da değil. İyi bir sistem içerisinde parçalayacak bir oyuncu. Geçen sezon ki Kuban gibi kötü bir takımda olduğu zaman ise çok fazla fark etmeyeceğiniz bir isim.
Guard rotasyonu bu haldeyken Zenit’te büyük fark yaratmasını beklemek hayalcilik olur gibime geliyor.
Uzun rotasyonuna yaptıkları Will Thomas eklemesi de benzer durumları içeriyor. Amerikalı uzun, yıllardır Valencia rotasyonu iyi katkılar verdi. Onu farklı profillerde kullanabiliyor olması Valencia için büyük şanstı. Fakat yetenekleri belli bir seviyede olan bir uzundan bahsediyoruz.
Şu ana kadar yapılan bütün transferlerin ana sorunu da bu zaten. EuroLeague seviyesi için yeteri kadar yetenek ya da potansiyel bize sunmuyor. Bu kadro EuroLeague için değil, EuroCup için kurulsaydı bile ilk 4’ün büyük adaylarından olmazdı.
Üstelik potansiyel transfer adayları olarak konuşulan isimlerin de bundan pek farkı yok.
Joan Plaza her zamanki gibi kendi düzeni oluşturacağı bir kadro kurmaya çalışıyor. Düşük yetenek tavanına rağmen muhtemelen sezon içerisinde bize bir dönem çok iyi basketbol bile izletecektir. Yıllarca Malaga’da benzerlerini çok gördük. Fakat yani her zaman bir noktada onun takımları aşağıya düştü. Burada da benzerinin olması çok muhtemelen. Dahası şu ana kadar kurulan takım, o Malaga takımlarının yetenek toplamından bile daha aşağıda yer alıyor.