by Mehmet Bahadır Akgün / info@eurohoops.net
Fenerbahçe Beko, Avrupa basketbol piyasasının bu yaz en önemli uzunlarından biri olan -hatta belki de en önemlisi- Derrick Williams’ı kadrosuna kattı.
Sarı-lacivertli takımın Williams’tan sahada neler alabileceğine dair analizimizi, Fenerbahçe’nin Zeljko Obradovic ve Maurizio Gherardini döneminde yaptığı en iyi transferleri ve dahasını sizlerin huzurlarına sunmuştuk.
Ancak bu kez Williams transferine bambaşka bir açıdan bakacağız. 2011 NBA Draftı’nda ikinci sıradan seçilen ve kendisine dair büyük umutlar olan Williams, NBA’de kalıcı olamadı ancak atletik yetenekleri ve oyuna adaptasyonu, sevdiği oyunu hatırlaması, onu Turkish Airlines EuroLeague’deki henüz ilk sezonunun sonunda şampiyonluğa oynayan takımların gözdesi hâline getirdi.
Mart 2017’de henüz katıldığı Cleveland Cavaliers‚ta yükselişini, sıçramasını sonunda yapma hayalleri kuran Williams, o dönem The Athletic‚ten Jason Lloyd’a verdiği röportajda kişisel hayatı ve NBA kariyerinin o güne kadarki gidişatına dair her şeyi anlatmıştı.
Dayısı ile başlayan basketbol hikayesi ve yapılan sporlar
Basketbolu kendisine dayısı George Moore’un öğrettiğini, ne zaman onun yanına gitse birlikte basketbol oynadıklarını, onun kendisine hep savunma yapmayı öğretmeye çalıştığını, her defasında başka bir şey üzerinde çalıştıklarını anlatıyor Williams.
2016 yazında kaybettiği dayısı ile ilgili başka ve kendisi için çok önemli bir detay vermekten de imtina etmiyor: Vücudundaki 16-17 dövme arasında kendisi için en özel olanın sol kolunun iç tarafında, dayısının resminin olduğu dövme olduğunu da ekliyor.
Beyzbol oynayan dayısı ile birlikte oynadığı beyzbol ve profesyonel kariyerini sürdürdüğü basketbolun yanı sıra futbol ve Amerikan futbolu da oynadığını söylüyor. Bunlar arasında en sevdiği ise sürekli arkadaşlarıyla oynadığı için beyzbolmuş küçüklüğünde.
NBA’e ilk adım
Daha sonra basketbolda gelişip büyüyen Williams, NBA’e ikinci sıradan adım atmıştı 2011 Draftı’nda. Sahneye çıkıp Adam Silver’ın elini sıktığında hissettikleri ise belki de o günün hayalini kuran her çocuğun hissedeceği cinsten şeyler olmuş:
„19 yaşındayken ne bekleyeceğimi bilmiyordum. Draft edilen herkes kendini küçük bir çocuk gibi hayal edip ’15 kez All-Star seçileceğim‘ diyor gibi geliyor bana. Ben seçildiğimde sadece NBA’de oynamak istiyordum. Hep ligdeki en iyi oyunculara karşı oynamak istiyordum. Aslında hiçbir şey beklediğim yoktu, öyle 10 kez All-Star seçilme beklentim falan da yoktu. Ben sadece NBA’e adım atmak istiyordum. Küçüklüğümde aklımda ‚Bunu başaracağım‘ düşüncesi vardı. Sonra başardığım zaman gerçek gibi gelmedi. Artık bunu başardığıma göre daha farklı hedef ve idealler koymak istiyorum. Lige girdiğimde başarmak istediğim çok daha farklı hedefler vardı.
Başta, NBA’e girmemin mümkün olduğuna inanmıyordum ama bunu başardım. All-Star konusuna sonra bakarız. Belli ki hâlâ doğru yeri bulmaya çalışıyorum. Cleveland’da yuvamı bulmuş gibi hissediyorum ama bence bir sonraki adım sağlam bir X-faktör olmak. Ne olursa olsun sahada her şeyden biraz yapabileceğimi düşünüyorum. Sadece hepsini bir araya getirmem lazım. O olunca da sonra All-Star seçilmek istiyorum. O olunca da birkaç kez All-Star seçilmek istiyorum. Öyle devam ediyor…“
Şimdilik bunların hiçbiri yaşanmadı. Belki de hiç yaşanmayacak ancak yuvası artık NBA’in son yıllarda en çok oyuncu ithalatını yaptığı takımlardan biri olan Fenerbahçe. Bu da şu anlama geliyor: Williams, bir kez daha o sıçramayı yapmaya çalışmak istiyorsa bunu zaman gösterecek ancak gelin şimdilik o döneme tekrar bir geri dönelim.
Williams, bir draft fiyaskosu muydu?
Belki işler onun için yine istediği gibi gitmedi ancak röportajın yapıldığı dönem kendisine „Sence draft fiyaskosu musun?“ şeklinde yöneltilen soruya Williams şu yanıtı vermişti:
„Hayır, ben böyle düşünmüyorum. Ben buna şöyle bakıyorum: Yüksek sıradan draft edilince ya tutuyor ya da ıska geçiyor. Bazen doğru zaman ama yanlış yer oluyor. Kyrie Irving’in o kadar hızlı sıçraması ve çok kez All-Star seçilmesi, sonra da Kawhi Leonard ile Klay Thompson’ın daha şimdiden şampiyonluk kazanmış olması etkili oldu. Birlikte seçildiğim ve her gün konuştukları o diğer oyunculardan biri olduğum noktaya gelmek üzere buraya gelirken ben de bunu yapmak, o hisse kavuşmak, playoff ve şampiyonluk deneyimini yaşamak istiyordum. Ancak bu bir süreç.“
Çaylak sezonundaki röportajlarında ve basınla karşılaşmalarında hep tedirgin, hep gergin bir havası vardı Williams’ın… Zamanla aştığı o gerginliği geride bırakmak için üzerinde yaptığı çalışmaları, her yıl daha iyiye gitmeye çalışmasını anlatıyordu Williams. Bunu yaparken de bazıları kısa cevapları sevse de insanların sizin hikayenizi dinlemek istediğini söylemeyi ihmal etmiyordu.
Saha dışında Derrick Williams
Peki tüm bunların dışında saha dışında nasıl bir hayatı var Williams’ın?
Güney California’da büyüyen, koleji de Arizona’da okuyan Derrick Williams, Minnesota, New York ve Cleveland’daki NBA kariyerine kadar hayatı boyunca hiçbir zaman kışlık bir mont almamış kendisine. İmkansızlık değil ihtiyacın olmaması neden olmuş bu duruma da. Ancak daha sonra soğuk iklime alıştığını söylüyor Williams.
İstanbul’da da kışların zaman zaman sert geçebileceği düşünülürse artık bu alışkanlıklarını Münih sonrası ülkemizde de devam ettirir gibi gözüküyor.
Peki hiç ismini Twitter veya Google’da aratıyor mu? Buna cevabı ise şöyle:
„Daha küçük yaşlarda yapıyordum bunu, çaylakken. Sırf yazıları görmek için. İnsanlar bana aratıp farklı yazılar gönderirlerdi. Ailem ve arkadaşlarım bunu epey yapıyor.“
Kendisiyle ilgili „tabii ki“ yanlış şeyler de okuduğunu söyleyen Williams, hoşuna gitmeyen yazılar da gördüğünü söylüyor.
İnsanların kendisiyle ilgili bilmedikleri bir şey söylenmesi kendisinden istendiğinde ise „Balık tutmaya gitmeyi severim“ diyor. Derin deniz, nehir, ağır olta balıkçılığı gibi farklı balıkçılıklar da yapmayı sevdiğini söyleyen Williams’ın bu alışkanlığı birçok gölün ve nehrin bulunduğu Mississippi’de büyükannesi ile birlikte başlamış.
Sushi’yi de çok sevdiğini söyleyen Williams, deniz ürünlerine bayıldığını belirtiyor.
En sevdiği ise levrek avlamakmış, en keyiflisinin o olduğu görüşünde. Dahası, balığın ağırlığının çok fark ediyor olması da onu sevindiriyor.
NBA’de balık tutan çok fazla oyuncu olmasa da Lance Thomas’ın kendisinden daha çok bu hobiyle ilgilendiğini söyleyen Williams, o dönemde „bir balıkçı teknesi almak istediğini“ ve „bunu o gün itibariyle yapmak istediğini“ söylüyor:
„Çok pahalı bir şey değil öyle ama çıkıp 5-6 kişiyle balık tutmaya gitmek istiyorum, sırf keyif almak için.“
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!