by Buğra Uzar / buzar@eurohoops.net
NBA’de son yılların hatta tarihin en hareketli yaz dönemi geride kaldı. Birçok süper yıldızın yer değiştirdiği bu çılgın yazın ardından ligin dengelerinin kökünden değiştiğini söyleyebiliriz. Biz de Eurohoops olarak yaza damga vuran takımları değerlendirmeye karar verdik.
Yazı dizimizin ilk bölümünde yaz dönemini mutlu kapatan ve güçlenen takımları ele almıştık. İkinci kısımda ise yaz döneminde hüsran yaşayan ve kötü bir dönemi geride bırakan 5 takımı değerlendireceğiz.
Listemizdeki 5 takıma geçmeden önce buraya giremeyen ancak yazı kötü geçiren bazı takımlara da değinmekte fayda var. Örneğin Orlando Magic… Ellerinde potansiyelli Mo Bamba varken parayı Nikola Vucevic’e bağladılar. O da yetmezmiş gibi şutör olmayan bir başka atletik forveti, Al Farouq Aminu’yu aldılar. “Disneyworld’de” kötü bir yaz…
Çılgın off-season’da kendi kendine dururken bir anda iki yıldızını kaybeden Oklahoma City Thunder da bu listede yer alabilirdi ancak bunların karşılığında “çuvalla” draft hakkı aldılar. Bunları nasıl değerlendirecekleri ve Chris Paul ile ne yapacakları, kendilerinin bu listeye doğrudan dahil olmasına sebep olabilir.
Yazı en karlı kârlı geçiren 5 takım yazımızı okumak için tıklayın!
Evet, daha fazla vakit kaybetmeden bu bu yazı kötü geçiren ve güç kaybeden 5 takıma geçelim…
Charlotte Hornets
Michael Jordan oyuncu olarak ne kadar görkemli bir kariyere sahipse yönetici olarak da bir o kadar kötü… Jordan’ın takımı Hornets, bu yazın tartışmasız en kötü takımıydı. Bu listede yer almayı da sonuna kadar hak ettiler.
Hornets‘in yaz dönemi yaptıklarını bir mantık çerçevesinde değerlendirmek çok zor. Hornets’le ilgili yaz dönemi öncesi en büyük merak konusu serbest kalacak Kemba Walker hakkında nasıl bir karar verecekleriydi. Kemba, son yıllardaki vasat Hornets’in parlayan en önemli yıldızıydı ve organizasyonun bayrak oyuncusuydu. Ancak Hornets ona hak ettiği süper maksimum kontratı vermek şöyle dursun gelen haberlere göre normal maksimum kontrat bile vermedi. Dolayısıyla ellerindeki tek yıldızın bir hiç uğruna takımdan gitmesine tanık oldular. Yaz başında “onu takımda tutmak için her şeyi yapacağız” dedikten sonra süreci böylesine kötü yönetmelerinin diğer oyuncular üzerinde yaratacağı etki de cabası…
Hornets’in bu yaz kaybettiği tek isim Kemba Walker değildi. Takımın en skorer ikinci oyuncusu olan Jeremy Lamb de elini kolunu sallayarak giden isimler arasında yer aldı. Aslında ellerindeki Miles Bridges ve bu sezon draftta seçtikleri PJ Washington’ı düşünürsek o kadar büyük bir zarar vermeyebilir. Yine de güvenebilecekleri bir skoreri karşılığında hiçbir şey alamadan kaybetmiş oldular ki bu da onların hücumuna ciddi darbe vuracaktır.
Charlotte’ın kaybettikleri kadar aldıkları bir isim de onların bu listede yer almasına sebep oldu. Terry Rozier’dan bahsediyorum. Evet, Rozier potansiyelli bir oyuncu ve evet, bir önceki sezonu oldukça iyi geçirmişti. Ancak geçtiğimiz sezon onun açısından hiç de ümit vaat edebilecek düzeyde değildi. Celtics kargaşasında rolünü bir türlü bulamadı. Hornets ise Kemba’yı kaybetmenin yarattığı panikle Roizer’a 3 yıl için tam 55 milyon dolarlık bir kontrat verdi. Henüz kendini tam olarak kanıtlayamayan bir oyuncu için büyük bir kumar oynadılar.
Sonuç olarak Hornets için kabus gibi bir yaz oldu. Muhtemelen bu sezonu ligin dibinde geçirecekler ve geleceğe de çok umutla bakabilecek bir durumda değiller. Jordan’ın yöneticilik karnesine bir olumsuz not daha…
Boston Celtics
Kemba Walker’dan bahsetmişken yıldız oyuncunun yeni takımı için de yaz döneminin pek de iyi geçtiğini söyleyemeyiz. Boston Celtics, bu off-season’da önemli isimlerin kadrodan ayrılışına tanık oldu ve Kawhi’nin ayrılışıyla büyük güç kaybeden Doğu Konferansı için önemli bir fırsatı şimdilik kaçırdı.
Kyrie Irving’in sezon açılışında Celtics taraftarlarının önünde “Beni istediğiniz sürece buradayım” demesinin ardından Yeşillerle arasındaki ilişkinin bu noktaya gelmesini kimse beklemezdi sanırım. Fakat geçtiğimiz sezonda ters gidebilecek ne kadar şey varsa ters gitti. Irving ve Celtics arasındaki ilişkideki çatlaklar gün geçtikçe büyüdü ve sonuçta ayrılık kaçınılmaz oldu. Kyrie her ne kadar inanılmaz bir skorer olsa da Celtics’in Kemba hamlesi buradaki hasarı giderebilecek düzeyde. Walker, selefine kıyasla takıma daha iyi uyum sağlayabilir. Bu da geçtiğimiz sezonu beklenin altında geçiren Tatum ve Jaylen Brown gibi isimlerin verimini arttırabilir. Ancak yine de büyük umutlarla getirdikleri Kyrie Irving’ten iki sezonda çok az katkı alabilmeleri onlar adında çok büyük bir hayal kırıklığı oldu.
Celtics’in bana göre Kyrie’den daha büyük hasar yaratacak asıl kaybı ise Al Horford’tı. Tecrübeli oyuncu, opsiyonunu kullanıp serbest kalmaya karar verdiğinde kimse onun takımdan ayrılacağını öngörmemişti. Ancak bir anda Celtics’e dönmeyeceği haberleri çıktı ve sonuçta da Sixers‘ın yolunu tuttu. Horford, Celtics’in Doğu Konferansı’ndaki en büyük rakiplerini durdurabilmek için en kilit isimlerin başında geliyordu. Adam değişimlerinin ardından Giannis Antetokounmpo’yla eşleşmesinde onu önemli ölçüde yavaşlatabiliyordu. Keza Sixers‘ın yıldızı Joel Embiid’i de tüm ligde en iyi savunan isim de Horford’tı. Celtics artık ona sahip değil ve yerine getirdikleri isimlerin savunmayla pek de alakaları olmadığını düşündüğümüzde bu ayrılık onların savunmasına büyük bir darbe vurmuş durumda. Horford ayrıca saha içinde gerçek bir liderdi ve tecrübesiyle kritik anlarda takıma çok yardımcı oluyordu. Artık bu avantaja da sahip değiller. Kısacası bu ayrılık onların canını Kyrie’nin gidişinden daha çok yakacak. Tüm bunlar yetmezmiş gibi tecrübeli yıldızın konferanstaki direkt rakiplerine gitmesi de cabası…
Celtics için bu yazın kötü geçmesinin bir diğer sebebi de alamadıkları bir isimdi. Anthony Davis’ten bahsediyorum… Celtics GM’i Danny Ainge, yıllardır Anthony Davis’in hayalini kuruyordu ve bunun için çok değerli draft parçalarını biriktirdi. Fakat Celtics, Davis yarışında bir türlü ciddi faktör olamadı. Bunda Davis’in Celtics’e gelmek istememesinin ve sözleşme garantisi vermemesinin payı da yadsınamaz. Ancak yıllar boyunca kendilerini hazırladıkları bir süper yıldızı almak için doğru düzgün bir şans yakalayamamış olmaları da onları hayal kırıklığına uğratmıştır. Bu gerçekleşmeyen takasın ardından Ainge’i sorgulayanların sayısı da arttı. Yıllar süren yöneticiliğinde çok çok doğru işler yaptığı bir gerçek ancak Celtics bu süreçte Kevin Garnett hariç etkili bir süper yıldızı takasla kadrosuna katamadı ki orada da Ainge’in yakın arkadaşı McHale’in bir kıyağı da olduğu söyleniyor. Irving’in de gittiğini düşünürsek Celtics, süper yıldızlar için cazibesini kaybetmişe benziyor. Üstelik Aaron Baynes’e kendisini takımda tutacaklarını söyleyip opsiyonunu kullandırtmaları ve ardından kısa süre sonra onu takas etmeleri de oyuncular arasında pek hoş karşılanmayacaktır.
Toparlamak gerekirse Celtics, son şampiyon Raptors‘ın büyük bir darbe aldığı bu yaz en önemli oyuncularını rakiplerine kaptırdı ve yerlerini yeterince dolduramadı. Şu anda Bucks ve Sixers’ın bir tık altlarında gözüküyorlar. Yeşiller adına kalp kıran bir yaz…
Toronto Raptors
İnanılmaz bir sezonu geride bırakıp tarihinizdeki ilk şampiyonluğu kazandığınız bir yaz sizin için ne kadar kötü geçebilir? Toronto Raptors bu sorunun cevabını 2019 yazında çok acı bir şekilde öğrendi.
Tarihi bir sezonu geride bırakıp Kanada’ya ilk NBA şampiyonluğunu yaşatan Toronto Raptors, çok özel bir hikayeye imza atmıştı. Sezonun bitmesinin ardından herkesin gözlerini çevirdiği isimse Kawhi Leonard oldu. Raptors, bir önceki yaz takasla onu kadrosuna katarak büyük bir kumar oynamıştı çünkü Leonard serbest kaldığında Los Angeles’a gideceğini net bir şekilde söylüyordu. Kanada ekibi bu riski aldı ve karşılığında da NBA şampiyonluğunu kazandılar. Bu noktadan sonra “kiralık” olan Kawhi’nin takımda kalacağına dair inançlar da arttı. Nitekim yıldız oyuncu da sık sık takım arkadaşlarıyla paylaşımlar yapınca Raptors taraftarlarının da umudu arttı. Ancak durum böyle olmadı.
Serbest oyuncu pazarının başlamasıyla birlikte birkaç gün içerisinde serbest oyuncuların %90’ı kararını verdi. Ancak Kawhi cephesinde büyük bir sessizlik hakimdi. Kawhi’nin kampının görüştüğü takımlardan tam sessizlik istemesi de dışarıya sızan haberleri minimuma indirdi. Gergin bekleyiş süresince yarışın Raptors ve Lakers arasında geçtiği söylense de bir anda gerçekleşen Paul George takasıyla birlikte Kawhi Leonard da Clippers‘a imzayı attı. Kanada ekibi bu süreçte Kawhi’nin kendilerini oyaladığını iddia ediyor ki benzer bir tepki Lakers cephesinde de mevcut. Hal böyle olunca Raptors’ın elinde manevra yapacak çok fazla bir alan da kalmadı çünkü geriye çok fazla oyuncu kalmamıştı.
Kawhi’nin gidişinin Raptors’ta yaratacağı uzun uzun anlatmaya gerek yok. Çünkü ölümcül bir hasardan bahsediyoruz… Şu anda ligin en iyi oyuncularından birisi olarak gösteriliyor ki birçoklarına göre en iyisi. İki yönlü bir süper yıldız olmasının yanı sıra koca bir ülkeyi sırtladı ve içinde birbirinden unutulmaz anlar barındıran tarihi bir şampiyonluk kazandı. Oyunun her bölgesinde onun yokluğunu hissedecekleri kesin. Onun ayrılışıyla birlikte artık bambaşka bir Toronto Raptors izleyeceğiz. Pascal Siakam’ın gösterdiği çıkış çizgisini devam ettirmesi onların en büyük umudu. Ama Masaj Ujiri’nin geriye dönüp baktığında tüm bu olacakları bilse de o takası yapacağını düşünüyorum. Sonuçta artık bir şampiyonluk yüzükleri var!
Raptors’ın bu yaz döneminde kaybettiği bir diğer isim de Danny Green oldu. Kawhi Leonard’ın kararını açıklamasından dakikalar sonra Lakers’a gittiğini açıklayan Green’in ayrılışı belki arada kaynamış gibi oldu. Fakat Raptors onu da gerçekten çok arayacak. Saha içerisinde verdiklerini bir kenara koyarsak disiplini ve tecrübesiyle her soyunma odasında görmeyi isteyeceğiniz tarzda bir oyuncudan bahsediyoruz. Saha içerisinde de şut tehdidi ve savunmasıyla gerçekten çok değerli bir parçaydı. Onun varlığı Raptors’ın diğer parçalarına hücumda ihtiyaç duydukları alanı veriyordu.
Yukarıda da belirttiğim gibi Kawhi ve Green kararlarını açıkladıklarında Kanada ekibinin manevra yapmak için çok dar bir alanı vardı çünkü oyuncu havuzunda neredeyse kimse kalmamıştı. Onlar da ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştılar. Rondae Hollis Jefferseon ve Stanley Johnson gibi potansiyellerinin altında kalmış iki genç oyuncuyu kadrolarına kattılar. Bu iki ismin de alınabilecek riskler olduğunu düşünüyorum ki sürpriz bir çıkış da yaşayabilirler. Her ikisi de Toronto Raptors’ın oynamaya çalıştığı basketbola uygun isimler.
Ancak yine de son şampiyon Raptors’ın adı artık üst seviye takımlar arasında değil. Hatta Doğu’dan çıkmaları bile büyük sürpriz olacaktır. Dolayısıyla böylesine güç kaybettikleri bir yazın ardından bu listede yer almaları kadar doğal bir durum yok. Raptors için bu sezon şu açıdan da kritik bir önem taşıyor. Takımın veteran yıldızları Kyle Lowry, Marc Gasol ve Serge Ibaka, yüklü kontratlarının son yıllarındalar. Dolayısıyla gelecek yaz Toronto’yu bir başka zor dönem daha bekliyor. Tüm bunları düşündüğümüzde ise sezon ortasında ciddi bir takasa imza atarak bu biten kontratları iyi değerlendirme ihtimalleri mevcut. Toparlamak gerekirse şampiyon olan bir takımın sadece 1 ay gibi kısa bir sürede bu kadar kederli ve karışık bir noktaya düşmesi çok üzücü. Bakalım durumu nasıl toparlayacaklar?
Golden State Warriors
Hazır Toronto Raptors‘tan bahsetmişken finalde yenerek hanedanlıklarına son verdikleri Golden State Warriors‘tan da bahsetmemek olmaz. Yaz dönemi Warriors için de kötü ve soru işaretleri yaratacak şekilde geçti.
Kevin Durant’in ayrılması onlar için tabii ki büyük bir darbe. Durant ligin en iyi oyuncularından birisiydi ve Golden State’in son şampiyonluklarında bana göre en çok pay sahibi olan isim. Ayrılacağına dair dedikodular yaklaşık 1 senedir filan dolaşıyordu ki başta Draymond Green’le olan kavgası olmak üzere yaşanan olaylar da buna paralel yöndeydi. Dolayısıyla Warriors’ın bu duruma kendisini hazırladığını söyleyebiliriz. Tabii ki bu Durant gibi bir oyuncuyu kaybetmelerini telafi edecek bir şey değil. Üstelik Durant sadece hücumda değil savunmada da çok önemli bir faktördü. Örneğin Warriors’ın kısa beşinin en önemli çember savunucusu haline dönüşmüştü. Üstelik bu ayrılık oldukça dramatik bir şekilde gerçekleşti. Durant’in sakatlığına rağmen final serisinde forma giymesi ve oynadığı maçta aşil tendonunu kopartması olayları bambaşka bir noktaya getirdi. NBA çevrelerinde Warriors’ın Durant’i bile bile riske ettiği ve sonuçta da kaçınılmaz olayın gerçekleştiği kanısı hayli yaygın bir durumda. Bu da onların oyuncular arasındaki imajına bir darbe vurmasına sebep oldu. Üstelik tek durum bu da değil.
Takımın tecrübeli oyuncuları ve daha önceki şampiyonluklarda çok büyük katkılar yapmış olan Andre Igoudala ve Shaun Livingston da bu yaz döneminde takımdan gönderildi. Özellikle Igoudala’nın takım hakkında yaptığı bazı eleştirilerin ardından “apar topar” gönderilmesinin Warriors oyuncuları çevresinde huzursuzluk yarattığı haberleri mevcut. Iggy, Warriors’ın ölümcül kısa beşi için çok değerli bir parçaydı. Oyun aklı, savunması ve tecrübesi onun saha içinde görünmeyen ancak hayati önem taşıyan birçok işi başarıyla yerine getirmesini sağlıyordu. Warriors’ın hali hazırdaki kadrosunda Harden, LeBron, Kawhi, Paul George ve Giannis gibi oyuncuları yavaşlatabilecek bir parçası yok. Dolayısıyla ilerleyen yaşına rağmen Igoudala’yı çok arayacaklar. Yine Shaun Livingston da kontratı feshedilerek gönderildi ki eğer bu karar karşılıklı görüşülmeden alınmış bir kararsa bu da Warriors’ın imajını olumsuz etkileyecek bir durum. Çünkü Livingston da Warriors’ın sevilen isimlerinden birisiydi ve şampiyonluklarda önemli katkılar sağladı.
Golden State bu isimlerin yanı sıra DeMarcus Cousins’ı da kaybetti. Bu da beklenen bir durumdu. Cousins önemli bir sakatlıktan döndü ve eski halinden oldukça uzaktı. Zaman zaman umut vaat eden performanslar sergilese de Warriors’ta geçici olduğu aşikardı. Nitekim öyle de oldu. Warriors’ın kaybettiği diğer isimlerse Quinn Cook ve Jordan Bell. İkisi de genç ve zaman zaman önemli katkılar yapabilen oyunculardı. Özellikle Cook, play-off döneminde çok kritik işler yapmıştı. Ancak Alec Burks ve Willey Cauley-Stein’ın gelişiyle bu isimlerin yerlerini başarıyla doldurduklarını söyleyebiliriz. Özellikle Cauley-Stein gibi bir oyuncuyu böylesine bir pazarda sadece 3.5 milyon dolara bağlamak oldukça iyi bir hamle.
Warriors’ın kaybettikleri kadar yaptığı bir hamle de onların bu listeye dahil olmasına sebep oldu. Kevin Durant’i kaybeden Warriors, bir “sign&trade” ile D’Angelo Russell’ı kadrosuna kattı. Klay Thompson’ın sakatlığı nedeniyle sezonun büyük bir kısmını kaçıracak olmasını ve tüm yükü Stephen Curry’e yıkmak istememeleri düşünüldüğünde bu hamle çok da kötü durmuyor. Ancak bunu yaparken de genç oyuncuya maksimum kontrat verdiler. Bu da bu hamleyi tartışmaya fazlasıyla açık bir konuma getiriyor. D’Angelo, harika bir sezonu geride bıraktı ve All-Star oldu. Ancak henüz istikrarlı bir şekilde kendini kanıtlayabilmiş değil. Dolayısıyla böyle bir oyuncuya maksimum kontrat vermek bence doğru değil. Hele ki Warriors’ın şişkin salary cap’ini düşünürsek durum daha da kötü bir hal alıyor. Russell’ın Nets‘te veriminin asıl arttığı dönem ise Caris LaVert’in sakatlanmasından sonra topu domine ettiği dönem. Ancak Warriors’ta böyle bir şans bulamayacak çünkü Stephen Curry gibi hücumun ana parçası olmaya alışkın bir isimle oynayacak. Üstelik ne Russell ne de Curry işin savunma konusundaki gayretleriyle bilinmiyor. Bu da Warriors’ın arka alanını savunma açısından aciz bir duruma düşürecek. İşin bir de Klay Thompson döndükten sonraki boyutu da var. Russell’a nasıl bir yer açacaklar, bu üçlünün birbirine uyumu nasıl olacak, savunmada nasıl ayakta kalabilecekler. Bunların hepsi soru işareti.
Warriors’ın D’Angelo Russell hamlesinde şöyle bir kritik nokta var. Birçok kişi Warriors’ın Russell’ı bir süre oynattıktan sonra takas edeceği düşüncesinde. Tabii ki bu gerçekleşirse ve Russell’ı kendileri için iyi bir şekilde takas edebilirlerse durum değişecektir ki bu olasılık da yüksek. Sonuçta henüz sadece 23 yaşında olan, 2. sıradan seçilecek kadar yüksek potansiyele sahip, kariyerinin en iyi sezonunu geride bırakarak gelişmeye devam eden bir genç yıldızdan bahsediyoruz. Ancak biz değerlendirmemizi mevcut koşullar üzerinden yapıyoruz ve şu anda Rusell-Warriors birlikteliğiyle ilgili ciddi soru işaretleri mevcut.
Sonuç olarak son yıllarda NBA’in en büyük gücü olan Golden State Warriors artık eski seviyesinden uzakta. Adı şampiyonluk adayları arasında yer almıyor hatta zorlu Batı Konferansı’nda ne yapacakları büyük merakla bekleniyor.
New York Knicks
“Vay, yine mi keder? Ama artık yeter! Yine kapıda kara geceler. Vay, çileli başım. Ortasında kışın, iyice beter…” Sanıyorum New York Knicks‘i bundan daha iyi anlatan bir şarkı sözü olamazdı. New York ekibi bol hayal kırıklığıyla süslü kabus gibi bir yazı geride bıraktı.
Knicks‘in yaz döneminde yaşadığı hayal kırıklıkları serisi draft kuralarının çekildiği akşamla başladı. Felaket bir sezonu geride bırakan Knicks, draft sıralamasında 1. sırayı alarak Zion Williamsson’ı kadrosuna katma hayalleri kuruyordu. Ancak piyango Pelicans‘a vurdu ve Knicks kendini bir anda 3. sırada buldu. Aslında bu çok da kötü bir sıra değil ancak ligin dibine demir attıkları bir yılın ardından Zion Williamson gibi şehrin heyecanını yükseltecek bir isme ihtiyaçları vardı. 3. sıradan seçtikleri R.J. Barrett da kolejde Zion’la takım arkadaşıydı ve iyi yerlere gelebilecek ciddi bir potansiyel. Fakat eski takım arkadaşının hayaleti sürekli olarak onun üzerinde olacak. Zion’ın olası iyi performanslarının ardından Barrett’ın üzerindeki baskı iyice artacak. Sonuç olarak diğer çaylaklardan çok daha büyük bir baskıyı omuzlamak zorunda olduğu kesin. Bakalım üstesinden gelebilecek mi?
Knicks’in asıl hayal kırıklığı ise serbest oyuncu pazarında gerçekleşti. Uzun süredir Durant ve Irving’i birlikte kadrosuna katma hayali kuran Knicks, adeta kabusu yaşadı. Sadece bu iki oyuncuyu kaçırmakla kalmadılar aynı zamanda her ikisinin de şehrin diğer takımı Brooklyn Nets‘e imza atmasına tanık oldular. Ardından diğer önemli serbest oyuncuları da kaçıran Knicks, gelen haberlere göre kaybetme korkusuyla Kawhi Leonard’la olan görüşmesini dahi iptal etti. Korkunç… Durant ve Irving’in Knicks’i değil de Nets‘i tercih etmesinin altında bazı önemli sebepler var. Bunlardan birinin Knicks’in sahibi James Dolan olduğu iddia ediliyor. Dolan, tüm ligin en az sevilen takım sahibi olabilir. Daha önce oyuncularla birçok problem yaşadı ve birçok önemli yıldızın onu sevmediği bilinen bir gerçek. Bu yüzden Durant ve Irving başta olmak üzere diğer yıldızların Knicks’i tercih etmemesinin sebebi bu olabilir.
Bununla birlikte Durant’in sakatlığı da Knicks’in planlarını önemli ölçüde etkilemiş oldu. Sakatlıktan nasıl döneceği belli olmayan Durant, daha hazır bir takımda şansını denemek istemiş olabilir. Sonuçta Nets’in çekirdeği Knicks’in çekirdeğinden çok daha iyi. Nitekim geçtiğimiz sezon play-off’lara kalmayı dahi başardılar. Dolayısıyla Durant sakatlıktan döndükten sonra eski formunu yakalamak için üzerinde daha az baskının olduğu ve takım arkadaşlarından daha çok yardım alabileceği bir ortamda olacak. Bununla birlikte yine çıkan iddialara göre Knicks, Durant’in sakatlığından endişe ettiği için kendisine maksimum kontrat teklif etmemiş. Durum böyle olunca Durant-Irving-Jordan paketi de Knicks’in değil Nets’in yolunu tuttu. Eğer Knicks yönetimi Irving ve Durant’in birlikte hareket edeceğine dair çıkan tüm o haberleri göz ardı edip Durant’e maksimum kontrat vermediyse bu inanılmaz büyük bir hata olarak tarihteki yerini alacak. Üstelik iki süper yıldıza salary cap boşluğu açmak için Kristaps Porzingis gibi bir oyuncuyu takımdan gönderdiler. Bu da yaşadıkları kabusu bir seviye daha yukarıya çıkartıyor.
Knicks’in bu kabusun ardından yaptığı hamleler de tartışmaya açık hamleler. Bunları iki yönden inceleyebiliriz. Birincisi ve olumlu olan tarafı Julius Randle hariç yaptıkları tüm anlaşmalar 2020-21 sezonu için opsiyonlu anlaşmalar. Yani Knicks gelecek sezon sonunda yine büyük bir salary cap boşluğuna sahip olabilir. Randle’ın yaşı ve sahip olduğu potansiyel düşünülürse alınabilecek bir risk. İkinci kısımsa büyük bir saçmalık olan kısmı. Knicks, iki süper yıldızı kaçırdıktan kısa bir süre sonra uzun forvet oynayan 3 oyuncuya, Julius Randle, Taj Gibson ve Bobby Portis’e çok büyük kontratlar verdi. Bu üç oyuncu da birbirine çok benzer tarza sahipler ve aralarındaki seviye farkı da çok değil. Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de ilginç bir transfer çalımı sonucu Marcus Morris’i eklediler. Knicks’in elinde Barrett dışındaki en önemli genç parçaların Kevin Knox ve Mitchell Robinson olduğunu düşünürsek o pozisyonu bu kadar kalabalık tutmak ne kadar mantıklı bilemiyorum.
Toparlayacak olursak büyük bir risk alarak elindeki en önemli oyuncuyu 2 süper yıldız hayali için feda eden Knicks, elinde bir anda koca bir hiçle kalakaldı. Gelecek yaz bir hamle yapma şansları daha olacak ancak bu yılki gibi bir serbest oyuncu pazarı olması imkansız. Bu büyük hayal kırıklığı dahi onları bu listenin zirvesine yazmaya yeter de artar…
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!