By Utkan Şahin / info@eurohoops.net
Basketbol geri dönüyor!
Haziran ayından beri hasret kaldığımız bu harika spora, 31 Ağustos’ta Çin’de başlayacak olan Dünya Şampiyonası’yla birlikte tekrardan kavuşacağız. 5 farklı kıtadan 32 takım karşı karşıya gelecek ve en sonunda 15 Eylül akşamı Dünya’nın en büyüğü belli olacak.
Tabii çok doğal olarak her takımın hedefleri aynı değil. Bazıları kupa için, bazıları Olimpiyat vizesi için ve yine bazıları dünyaya ülkelerini tanıtmak için sahaya çıkacak.
Eurohoops Fırın bu büyük turnuva öncesi takımları biraz sizlere tanıtmak biraz da beklentileri ortaya koymak adına grup grup analizlerle karşınıza gelecek.
A Grubu, B Grubu, C Grubu ve D Grubu’nun analizlerini karşınıza çıkarmıştık, şimdi ise sırada 12 Dev Adam’ın mücadele edeceği E Grubu var.
NOT: Takımları grupları kaçıncı sırada bitireceklerine yönelik tahminimize göre sıraladık.
Dev Dünya Kupası rehberi ile tüm takımlara ilişkin hazırlık programı ve kadrolardaki son durumlar için tıklayın!
Maç takvimi:
01 Eylül 11:30 Türkiye-Japonya
01 Eylül 15:30 Çekya-ABD
03 Eylül 11:30 Japonya-Çekya
03 Eylül 15:30 ABD-Türkiye
05 Eylül 11:30 Türkiye-Çekya
05 Eylül 15:30 ABD-Japonya
Grubun kader maçı: 05 Eylül 11:30 Türkiye-Çekya
4- Japonya
Japonya, kendi evinde düzenlediği 2006 Dünya Kupası’ndan bu yana ilk kez kupaya geliyor. Aslında Asya ekibi elemelere 0-4 ıile başladı fakat Nick Fazekas’ın gelmesiyle birlikte toparlandı ve Çin vizesi almayı başardı.
Dünya Kupası için çok da iyi oldu çünkü yükselişte olan ülkelerin kupaya gelmesi her zaman renk katar. Japonya bunu yaşıyor. Hatta koç Julio Lamas’a göre tarihlerinin en iyi kadrosuna sahipler ve amaçları bir Avrupa ülkesini mağlup edebilmek.
Ellerinde Rui Hachimura gibi potansiyel bir NBA yıldızı olduğunu düşünürsek koç Lamas çok da haksız değil. 2019 Draftında 9. sıradan seçilen 21 yaşındaki forvet, hazırlık döneminde gösterdiği performansla şimdiden herkesi heyecanlandırmış durumda. Üstelik Japonya’nın tek NBA oyuncusu Hachimura da değil. Geçen seneyi Memphis’te tamamlayan Yuta Wanatabe de var.
Keza takımın devşirmesi Nick Fazekas’ın da kısa da olsa kariyenin başında NBA geçmişi var. Japonya, kadrosunu bu 3 oyuncunun üzerine kurmuş durumda ama 23 yaşındaki Yudai Baba da potansiyelli bir yetenek. Keza Takeuchi ikizleri de takımın tecrübe tarafını temsil ediyor.
Japonya’nın kadrodaki tek büyük eksiği ise Yuki Togasha. Ülkenin en önemli guardı olan Togasha, hazırlık döneminde kolunu kırdığı için turnuvaya gelemiyor.
Takım Dizilişi
PG: Ryusei Shinoyama – Seiya Ando
SG: Daika Tanaka – Makoto Hiejima – Shutu Ando
SF: Yuta Wanatabe – Yudai Baba
PF: Rui Hachimura – Joji Takeuchi – Kosuke Takeuchi
C : Nick Fazekas – Avi Schafer
Güçlü yönleri: Skor potansiyelleri yüksek
Elemelerde de hazırlık döneminde de gördük ki Japonya’nın hücum potansiyeli hiç de fena değil.
Asya’nın genelinde olduğu gibi onlar da yüksek tempolu bir basketbolu tercih ediyor ve guard rotasyonunda çok yaratıcı isimleri olmasa da topu mümkün olduğunca çevirerek yetenekli ellerinin bitirmesi için alan yaratmaya çalışıyorlar.
Hazırlık döneminde Hachimura’nın oynamadığı Tunus maçı dışında hep 80 sayıyı geçmeyi başarmaları da bu konudaki elitliklerini gösteriyor. Hachimura gerçekten çok formda ve gerektiği anlarda takımını yarı saha hücumlarında taşıyabiliyor.
Japonya’nın bu hücum potansiyelini 3 tane fazla oyuncudan alabilmesi de çeşitlilik açısından ellerini kolaylaştırıyor. Diğer taraftan Asya’nın geneline göre atletizm seviyesi yüksek bir takımdan bahsediyoruz.
Zayıf yönleri: Hachimura’yla oynama alışkın değiller ve savunma
Hachimura geldiği sürece Japonya gelecekte Asya’nın önde gelen ülkelerinden biri olacak. Fakat şu için Hachimura’yla takım arasındaki uyum maksimuma ulaşmadı. Bu çok doğal. Ne Hachimura’nın oyunu olgunluğa ulaştı ne de takımın birlikte oynama tecrübesi çok fazla.
Yıldız oyuncunun istatistikleri iyi gözükse de zaman zaman bu uyumsuzluk sahada gözüküyor.
Onun dışında Japonya savunmada çok istekli bir takım değil. Atletik kanatları olsa da hem çember savunmasında hem de ön alan savunmasında problemleri var. Özellikle kısalar birebirde çok çabuk yeniliyor.
İzlenmesi gereken isim: Rui Hachimura
Draft edildiği gün NBA kamuoyunda Hachimura’nın hak ettiğinin çok üzerinde bir sırada seçildiğine dair yorumlar vardı. İnsanlar, draft geçmişi parlak olmayan Wizards‘ın yine hata yaptığını söylüyordu.
Henüz sezon başlamadı ve NBA ile uluslararası basketbol arasında önemli farklılıklar var. Fakat Hachimura şu ana kadar etkileyici bir yaz geçiriyor. Hazırlık maçlarında iki kere 30 sayıyı geçen maçlar oynayan genç yetenek, özellikle Almanya maçında etkileyiciydi.
4 hazırlık maçında 28.0 sayı ortalama tuttururken bunu %58.1 saha içi yüzdeyle yapması da dikkat çekiciydi. Japonya’nın yeni yıldızı turnuvaya oldukça formda geliyor.
Hazırlık Dönemi: Etkileyici
Hazırlık maçları gösterdi ki Asya ekibi, turnuvada sürpriz yapabilecek potansiyele sahip.
5 hazırlık maçı oynayan Japonya, 2 galibiyet ve 3 yenilgi aldı. Özellikle turnuvaya formda gelen Almanya’yı geriden gelip yenmeleri altı çizilmesi gereken bir galibiyet. Diğer maçı ise Yeni Zelanda karşısında kazandılar. Hachimura’nın 30 sayıyı geçtiği 2 maçı da kazanmaları rakipleri için bir mesaj niyetinde oldu.
Hazırlık maçlarında Arjantin’e kaybeden Japonya, Tunus’a -Hachimura’nın yokluğunda – son saniyede kaybetti. Kaybettiği üç maçın ikisinde maçta rakiplerinin 100 sayıyı geçmesi de onlar için problemin nerede olduğunu gösteren bir mesaj oldu.
Ne beklemeli: Galiptir bu yolda mağlup
Kanada’nın düşüşüyle birlikte E Grubu, turnuvanın en dengeli ve ilgi çekici gruplarından biri haline geldi.
Grup içinde Amerika başka bir noktada fakat onların dışındaki diğer 3 ülke, 2.’lik için önemli bir mücadeleye girecek. Japonya bu üç takım arasında kadro kalitesi ve tecrübesi olarak en arkada olan ekip ama arada öyle çok büyük farklar da yok.
Almanya maçı gösterdi ki Japonya’nın kendisini küçümseyen her takıma karşı sürpriz yapma ihtimali çok yüksek. Bu sebeple rakipleri onlara karşı dikkatli olmak zorunda. Onlar için belki 2.’lik iddialı bir yaklaşım olur ama bu turnuvada kazanacakları her tecrübe onlara ileride yardımcı olacak.
3- Çekya
Çekya, son dönemde yükselişte olan ülkelerden biri. Daha önce ülkenin Çekoslovakya olarak katıldıkları Avrupa şampiyonlarında 12 madalyaları vardı. İki ülke ayrıldıktan sonra uzun süre onları bu seviyede göremedik ama Jan Vesely, Tomas Satoransky ve Blake Schilb üçlüsünün oluşmasıyla birlikte Çekya, tekrar sahneye çıktı ve 2015’te ilk 8’e girmeyi başardı.
Elemelerde Finlandiya’yı geçerek grubu 3. tamamlayan Çekya, tarihinde ilk kez kupaya gelmeyi hak kazandı.
Çekler bu büyük başarının tadını çok fazla çıkaramadı çünkü takımın üç büyük direğinden biri olan Vesely, sakatlığı sebebiyle turnuvaya gelemiyor. Takımın diğer direği Blake Schilb de artık 35 yaşına geldi.
Bu sebeple ortada sadece Tomas Satoransky kaldı. Hazırlık döneminde gördük ki, NBA yıldızı bu yolda çok yalnız değil. Takımın iki forveti Vojtech Hruban ve Jaromir Bohacik ona yardımcı olmak için hazır. 2.17 boyundaki Ondrej Balvin ise mümkün olduğunca Vesely’in yerini doldurmaya çalışıyor. Bu yüzden de Çekya hala tehlikeli bir takım…
Takım Dizilişi
PG: Tomas Satoransky – Jakub Sirina – Vit Krejci
SG: Jaromir Bohacik – Pavel Pumprla – Tomas Vjoral
SF: Vojtech Hruban – Blake Schilb – Lukas Palyza
PF: Patrik Auda – Martin Kriz – Simon Pursl
C : Ondrej Balvin – Martin Peterka
Güçlü yönleri: Atletizm ve tempo
Japonya ile Çekya’nın benzerlikleri aslında çok fazla. Belki Satoransky; Hachimura kadar skor yönü fazla bir oyuncu değil ama iki takım da oyunu yüksek tempoda oynamayı seviyor. Özellikle Çekya, hazırlık maçlarında rakiplerini adeta bayıltıncaya kadar tempo yaptı.
Satoransky’i sürekli ribaunda sokan koç Girzburg, yıldız isminin aldığı ribaundlarla birlikte geçiş hücumunu başlatıyor. Buna ön alanda topa yapılan baskı da eklenince ortaya geçiş hücumu için iyi bir takım çıkıyor. Set hücumunda sürekli Satoransky’in ikili oyunlarını oynayan Çekya, ardından forvetten Hruban ve Bohacik’in hücum opsiyonlarını devreye sokuyor. Ortaya da hücum çeşitliği kısalar adına yüksek bir takım çıkıyor.
Ön alanda iyi bir savunma takımı olan Çekya, fiziksel olarak da neredeyse her pozisyonda rakiplerine üstünlük kurabiliyor. – Turnuvanın en uzun 8. takımı –
Zayıf yönleri: Vesely’in yokluğu onların tavanını aşağıya çekiyor
Jan Vesely turnuvaya gelebilseydi Çekler gerçekten turnuvanın çekinilen takımlarından biri olabilirdi fakat o olmayınca doğal olarak sahada oturmayan bir şeyler var. Özellikle de geçiş hücumunda…
Tahmin edersiniz ki, ikili oyunu Satoransky-Balvin ikilisiyle oynamak ile Satoransky-Vesely ikilisiyle oynamak arasında büyük bir fark var. Ayrıca Vesely, set hücumunda sırtı dönük oyunuyla onlara başka opsiyonlarda yaratabiliyordu. Diğer tarafta Balvin boyuyla pota altını kapatsa da Vesely ile birlikte oyundaki sertlikleri çok daha yukarı çıkıyordu. Bütün bunlarda Çekya’nın tavanını aşağıya çekiyor.
Bu kadro içerisinde ise zaman zaman skoru sürükleyecek oyuncu eksikliği yaşıyorlar. Ayrıca Çekya iyi bir şut takımı değil. Elemelerde %32.3 ile üçlük attılar.
İzlenmesi gereken isim: Jaromir Bohacik
27 yaşındaki Bohacik, takımın hazırlık döneminde parlayan isimlerinden oldu.
Elemelerde Satoransky’in olmadığı maçlarda takımı taşıyan Çek forvet, formunu bu yaza da taşıdı. 2015’teki Schilb’in görevini üstlenen Bohacik, hem zaman zaman ikili oyun yönlendiyor hem de takımına dış şut katkısı (%42.3) veriyor. Çekya için bu önemli çünkü onun sayesinde hücumdaki çeşitlilikleri artıyor. Ayrıca kötü bir şut takımı olan Çekya’da birilerinin o şutu sokabilmesi lazım.
Bu sebeple de turnuvada onun performansı Çekya için değerli olacak. Eğer iyi bir turnuva geçirir ve özellikle set hücumunda o sayı katkısını verebilirse Çekya’nın 2. tur ihtimali artar.
Hazırlık Dönemi: Başarılı
Çekya, aynı Japonya gibi hazırlık döneminde beklentilerin üstünde olduğunu gösterdi.
9 hazırlık maçı oynayan Ginzburg’un öğrencileri, bu maçların 7’sini kazandı. Polonya’yı 2 kere mağlup eden Çekya; Tunus, Ürdün, Macaristan, Angola ve Kore’yi temposuyla mahvetti.
Öte yandan da Almanya ve Litvanya’ya kaybetmeleri de ilgi çekiciydi. Rakibin yetenek tavanı arttığı zaman geriye düştüler. Özellikle Almanya maçında Satoransky’in ikili oyunları tamamen pasifize olunca Çeklerin problem yaşadığı ortaya çıktı.
Ne beklemeli: Sonuna kadar mücadele
Dediğim gibi bu grupta 2.’lik için önemli bir mücadele olacak ve Çekya sonuna kadar mücadele edecek.
Çekya’nın Japonya’ya göre bu oyundaki avantajı ise Avrupa basketbolunun sertliğin taşımaları ve birlikte daha uzun süredir oynadıkları için organizasyon devamlılıklarının daha fazla olması… Bu sebeple şu anda Japonya’nın önünde yer alıyorlar. Türkiye karşısında bazı önemli şansları var.
12 Dev Adam, hazırlık maçlarında geçiş savunmasında iyi mesajlar vermedi ve Çekya bunu kullanabilir. Diğer tarafta yetenek tavanı daha fazla olan takım da kesinlikle Türkiye. Bu sebeple 5 Eylül’deki Türkiye-Çekya maçı oldukça kritik olacak.
2- Türkiye
12 Dev Adam için yeni bir yolculuk, bir heyecan!
1994-1995-1996 jenerasyonlarında altyapılarda önemli başarılar yaşayan Türkiye, EuroBasket 2017’de başlayan değişim sürecine bu turnuvada da devam ediyor. Elemelerde beklentilerin üstünde bir performans sergileyerek rahat bir şekilde Çin bileti alındı. Kupada hedef, ilk 7’de yer alarak hayalimiz olan Olimpiyat vizesine ulaşmak.
Bu hedef için Türkiye, neredeyse tam kadro gidiyor.
EuroBasket 2017 sonrası kariyerlerini NBA’e taşıyan yeni dönemin liderleri takıma geliyor. Cedi, hem açıklamalarıyla hem de sahadaki duruşuyla liderliği ele almak istediğini açıkça gösterdi. Furkan ise özellikle Fransa ve Yunanistan’daki turnuvalarda kötü geçen sezonun ardından potansiyelini ortaya koydu.
Bu ikilinin yanında EuroBasket 2017’ye göre daha fazla yetenek var. Ersan bir kez daha milli takıma geri dönerken EuroBasket 2017’yi devşirmesiz geçiren Türkiye, bu kez turnuvaya Wilbekin ile geliyor. Problem yaşadığımız pivot rotasyonunu yine Semih Erden taşıyacak.
12 Dev Adam’ın turnuva öncesi en büyük eksiği, 12 kişilik kadro olması planlanan Tolga Geçim’in sakatlığı sebebiyle turnuvaya gelememesi…
Takım Dizilişi
PG: Scottie Wilbekin – Doğuş Balbay
SG: Furkan Korkmaz – Melih Mahmutoğlu – Buğrahan Tuncer
SF: Cedi Osman – Yiğit Arslan
PF: Ersan İlyasova – Metecan Birsen – Berkan Durmaz
C : Semih Erden – Sertaç Şanlı – Ege Arar
Güçlü yönleri: Yetenek tavanı ve 5 kısa
Bu grup özelinde düşünürsek… Amerika dışında diğer üç takım arasındaki rekabette yetenek tavanı ve çeşitliliği en yüksek olan taraf; Türkiye.
Kadromuzda kendini öyle ya da böyle NBA’de kendisin kanıtlamış 3 isim ve her ne kadar formsuz gelse de Wilbekin gibi bir skorer var. Ayrıca kenardan gelerek oyuna belirli ölçülerde çeşitlilik katabilecek isimlerimiz var. Türkiye’nin gruptaki 3 maçında millilerimizin en skorer ismi 3 farklı oyuncu olsa kim şaşırmaz. Bu durum da takımımıza, çeşitlilik ve yetenek tavanı katıyor.
Diğer yandan hazırlık döneminde gördük ki, Ersan’ın 5 numaraya geçtiği anlarda oldukça modern bir takım oluyoruz ve hem geçiş hücumunda hem de savunmada öne çıkıyoruz. Gruptaki her takımın yüksek tempoyu tercih ettiğini düşünürsek, buna saha içerisinde karşılık verebilmemiz oldukça önemli.
Zayıf yönleri: Geçiş savunması, akışkanlık ve Wilbekin’in formsuzluğu
Hazırlık döneminde pek istenilen basketbolu sahaya koyamadık. Galibiyet ya da mağlubiyetten öte saha içerisinde 5 dakikayı geçen bir sürede oyun içi devamlılığımız yoktu.
Adı üstünde, hazırlık dönemi olduğu için bu belirli ölçülerde normal ama herhangi bir maçta bunu yapamamamız da korkutucu. Türkiye gibi tempoya ihtiyacı olan bir takımın, hazırlık döneminde bu akışkanlığı ve devamlılığı oturtması gerekiyordu. Oyun içerisinde yaşadığımız bu iniş ve çıkışlar, görece bizden daha az yetenekli takımlara karşı maçı kopartmaya engel oluyor. Tek bir galibiyetin bile çeyrek final için kritik olduğunu düşünürsek bu durum her şeyi bizim adımıza riske atıyor.
Diğer taraftan savunmada pek beklediğimiz seviyede değiliz. Türkiye, elindeki yeteneklere rağmen yarı saha hücumuna fazla kalmaması gereken bir takım. En azından turnuvanın devamında sertlikle bizi yıldırabilecek takımların olduğunu düşünürsek. Bu sebeple Türkiye’nin mümkün olduğunca savunma ve ribaundlardan tempo yaratması gerekiyor ama hazırlık döneminde bunu göremedik.
Hatta daha da kötüsü geçiş savunmalarında felakettik. Sırbistan maçında tek pasla turnike yedik. Gruptaki iki ana rakibimiz de bunu değerlendirebilecek potansiyellere sahip.
Ayrıca Wilbekin gerçekten çok formsuz ve onun bu formsuzluğu özellikle yarı saha hücumunda bizi çok etkiliyor.
İzlenmesi gereken isim: Furkan Korkmaz
Bu takımın lideri Cedi.
Milli yıldızımızın karakterini düşünürsek, bu bence doğru bir tercih. Cedi, karakter olarak herkesi ayağa kaldırabilecek bir isim. Fakat takımın hücumunu belirleyecek isim Cedi’den daha çok Furkan Korkmaz.
Özellikle işler yarı saha hücumuna kaldığında Furkan’ın kendi skorunu yaratmasına ihtiyacımız var. Son iki yılda çok fazla maç temposu kazanamadığı için Furkan milli takıma biraz tuttuk geldi. Hazırlık maçlarında dönem dönem bunu aştı ama turnuvada başarılı olacaksak formda ve sorumluluğu üstlenen bir Furkan’a ihtiyacımız var.
Hazırlık Dönemi: Düşündürücü
Türkiye hazırlık sürecinde oynadığı 10 maçın 7’sini kazanırken 3 maçı ise kaybetti.
Derece olarak işler fena değildi. Hazırlık döneminde Fransa gibi iddialı bir takımı mağlup etmemiz de moral vericiydi ama Atina’daki turnuva problemlerimizi açıkça ortaya koydu. Sırbistan ve Yunanistan gibi yetenek tavanı bizden daha yüksek takımlar karşısında organize basketbol oynayamadık. Bu takımların bizi mağlup etmesi normal. Bizden daha fazla yeteneğe sahipler ama aramızda organizasyon olarak bu kadar fark olması düşündürücü.
Ne beklemeli: Adım adım düşünmeliyiz
Ülke geleneği olarak, milli takımların katıldığı herhangi bir turnuvada beklentiler her zaman yüksektir. Bu sebeple 12 Dev Adam’dan da beklentiler yüksek. Üstelik sürekli olimpiyat hedefinden bahsedilerek bu beklentiler daha da yukarıya çekiliyor.
Fakat bu doğru değil. Türkiye’nin bu hedefe ulaşabilmesi için Yunanistan ya da Amerika’dan birisini geçmesi gerekiyor. Açık konuşalım, normal şartlar altında bu kolay değil. Bu sebeple bizim buna odaklanmadan önce grubu hatasız geçmemiz gerekiyor.
Hem Çekya hem de Japonya düşünüldüğü gibi kötü takımlar değil. Eğer oyun seviyesi olarak aşağıya düşersek, bu iki takım da bizi yenebilir. Konsantrasyon olarak öncelikle bu 2 takıma odaklanmalıyız. Bu 2 takımı sorunsuz geçemezsek zaten bütün hayaller elden uçacak.
Bu sebeple öncelik bu 2 maç. Eğer burayı sorunsuz atlatırsak zaten işi çeyrek final için tek maça getirebiliriz.
1- Amerika Birleşik Devletleri
Gregg Popovich bunu hak etti mi?
Bu turnuvanın kazanını ne olursa olsun, yıllar sonra 2019 dediğimiz de aklımıza ilk gelecek olan Amerika’nın bu turnuva öncesi yaşadıkları olacak. Amerika için Dünya Kupaları, Olimpiyatlara göre daha önemsiz oldu. Bu şampiyonalara görece daha zayıf kadrolarla geldiler ama hiç bir zaman bu hale düşmemişlerdi. 2010’da dahi genç de olsa ellerinde Kevin Durant vardı.
Popovich’in takımın başına geçtiği ilk turnuvada ise Amerika’nın süper yıldızları ortadan kayboldu. James Harden ve Anthony Davis gibi oyuncular bir yana Eric Gordon, Bradley Beal, Damian Lillard, CJ McCollum, Andre Drummond, Kevin Love, JJ Reddick, DeAaron Fox, PJ Tucker, Julius Randle ve Tobias Harris de turnuvaya gelmeme kararı aldı.
Ortaya da doğal olarak NBA oyuncularının gelmeye başladığı günlerden beri en zayıf Amerika kadrosu çıktı. Tabii onların seviyesine göre… Çünkü ellerindeki kadroda hala çok fazla yetenek var.
Takım Dizilişi
PG: Kemba Walker – Derrick White
SG: Donovan Mitchell – Jaylen Brown – Marcus Smart
SF: Jayson Tatum – Khris Middleton – Joe Harris
PF: Harrison Barnes – Mason Plumlee
C : Brook Lopez – Myles Turner
Güçlü yönleri: Yetenek tavanı ve Popovich
Amerika kadrosu problemli mi? Evet. Peki yenilme ihtimalleri var mı? Bu da evet!
Fakat bu iki durum hala Amerika’nın bu turnuvanın en güçlü iki kadrosundan biri olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Ellerinde Kemba Walker gibi geçen sezon All-Star maçına ilk beşte başlayan takımı sürükleme konusunda tecrübeli bir yetenek ve muhtemelen gelecek 15 yılda ligin marka isimlerinde olacak Donovan Mitchell ve Jayson Tatum var.
Sadece bunlar da değil. Rakip guardları savunmasıyla çıldırtabilecek Marcus Smart, potayı koruyabilecek Turner ve şut sokabilecek birçok yıldız… Evet, Amerika geçmişe göre zayıf ama hala etkileyiciler.
Üstelik Popovich’i de göz ardı edemeyiz. Bu adam yıllardır playoff yapamaz denilen Spurs‘ü bir şekilde playoff’a sokuyor. Burada da işleri yoluna koymak için bir planı olduğundan eminim.
Zayıf yönleri: Uluslararası deneyim azlığı ve uzun rotasyonu
Amerika’nın her zaman problemlerinden biri uluslararası basketbol ile NBA arasındaki farklılıkları çözememek oldu. Bu turnuvada da onları böyle bir problem bekliyor. Kadroda daha önce uluslararası büyük bir turnuvada oynamış sadece 2 isim var: Barnes ve Plumlee.
Diğerleri ilk kez burada oynayacak. Mitchell’in Avustralya maçını “köpek savaşına” benzetmesi bu durumu ortaya koyuyor.
Diğer yandan Amerika, turnuvalarda atletizmi ve fiziğiyle hep bir eşleşme problemi yaratır. Atletizm faktörü yine onların yanında ama bu sefer fiziksel olarak bir üstünlükleri yok. Ayrıca uzun rotasyonu da Kuzma’nın çıkışıyla birlikte daha problemli bir hale geldi.
Son olarak hep turnuvanın en iyi oyuncusu onlarda oldu. Hayal kırıklığı yaşadıkları, 2002, 2004 ve 2006’da bile. Bu kez turnuvanın en iyi oyuncusu onlarda değil.
İzlenmesi gereken isim: Marcus Smart
Sonuçta kendini kanıtlamış 12 NBA oyuncusundan bahsediyoruz, hepsini merakla takip edeceksiniz.
Aralarından benim seçimim ise Marcus Smart olacak. Smart’ın savunmada NBA yarattığı farklıkların uluslararası seviyede hangi noktaya çıkacağını merak ediyorum. Turnuvada onunla eşleşmek zorunda olacak kısaların ve hatta uzunların vay haline.
Hazırlık Dönemi: Endişe verici değil
Amerika, hazırlık maçı da olsa 78 maç sonra kaybetti. Bu sebeple onlara dair endişe arttı fakat bu çok büyük bir problem değil. Evet, rakipler onların kaybedebildiğini gördüğü için daha da heveslenecek ama aynı zamanda Avustralya yenilgisi takımın konsantrasyonunu da yukarı çekecek.
Ayrıca hem İspanya hem de ilk Avustralya galibiyetinde gördük ki, devamlılık problemleri yaşasalar da oyun kaliteleri çok düşük değil.
Ne beklemeli: Favori onlar değil
Amerika adına bu turnuvanın sonucu ilerisi için her türlü anlam ifade edecek.
Eğer bu kadro altın madalyayı kazanırsa 2000’den bu yana Amerika ile diğer ülkeler arasında kapandığı düşünülen farkın tekrar açıldığı anlamına gelecek. Ayrıca bir daha süper yıldızları milli takıma getirmek daha da zor olacak.
Altın madalyanın dışına düşerlerse gelecek turnuvalarda süper yıldızların reaksiyonları takip edilesi olacak.
Bence her iki durumun yaşanma ihtimali de birbirine eşit. Altın madalya kazanma ihtimali söylendiği gibi az değil ama aynı zamanda altının bir numaralı favorisi de onlar değil.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!