ALBA Berlin Takım Analizi: Keyifli Basketbol, Az Galibiyet

16/Eyl/19 12:02 Eylül 16, 2019

Utkan Sahin

16/Eyl/19 12:02

Eurohoops.net

ALBA Berlin, EuroLeague’e geri döndü. Peki Alman ekibinden yeni sezonda ne bekleyebiliriz?

By Utkan Şahin  / info@eurohoops.net

Herkese çok güzel bir haberim var: Turkish Airlines EuroLeague geri dönüyor!

Evet, hepiniz çok beklediniz biliyorum. Özellikle transfer döneminin yavaş yavaş bitmesiyle birlikte sıcak yaz geceleri hiç çekilmez oldu. Üstelik boşluğu doldurmasını beklediğimiz Dünya Kupası da maalesef o hissi pek veremedi ama artık başınızı kaldırabilirsiniz çünkü yeni sezona 20 günden az bir süre kaldı.

Sizleri çok seven Eurohoops Fırın ise hemen klavyeye sarıldı ve geri kalan günlerde hap gibi yutabileceğiniz takım analizlerini karşınıza getirmeye karar verdi. Gün gün huzurlarınıza takım analizlerini ve ilgi çekici raporları taşıyacağız. Bu sebeple hala favorilerinize atmadıysanız, Eurohoops’u favorilerinize atmanın tam zamanı.

Bu heyecanla dolu sürece ise yıllar sonra EuroLeague’e geri dönen ALBA Berlin ile başlıyoruz!

Seni Özlemiştik ALBA!

Aito Reneses’in gelişiyle birlikte tüm Avrupa’da izlemesi en zevkli takımlardan biri olan ALBA Berlin, sonunda EuroLeague’e geri döndü.

Aslında buraya daha erken dönebilirlerdi ama 2018’de Almanya Ligi’ndeki unutulmaz final serisini kaybedince özlem bugüne kadar uzadı. “Albatroslar”‘ın EuroLeague’e geri dönmesi oldukça iyi bir haber çünkü özellikle Reneses’in gelişiyle birlikte Avrupa’da olumlu yönde en fazla ilerleyen takımlardan biri onlardı ve bir anlamda bunun ödüllendirilmesi gerekiyordu.

Ellerindeki sürekli gelişen yeteneklerle birlikte sahaya akıcı bir basketbol ortaya koyan ALBA, hiç kupa kazanamadı ama hep güzel kaybeden oldu. Ligde son iki final serisini kaybeden Reneses’in öğrencileri, 7DAYS EuroCup’ta ise geçen sezon finalde Valencia‘ya kaybetti.

Transfer dönemine bakarsak ise ALBA Berlin, bu yaz döneminde  büyük oranda kadrosunu korumayı tercih etti.

Koç Reneses ile biraz geç kontrat uzatan Alman ekibi, kadrosunun ana taşları olan Peyton Siva ve Luke Sikma’yla da sözleşme uzattı. Giffey ile de yola devam kararı alan ALBA, en önemlisi Rokas Giedraitis ve Martin Hermannsson ikilisini kadroda tutmayı başardı.

ALBA’nın bu yaz ki en büyük kaybı ise genç Franz Wagner’in koleje gitmesi oldu. Onun dışında Joshiko Saibou, Dennis Clifford, Hundy Bennet ve Derrick Walton da ayrılan diğer isimler oldu.

Reneses’in öğrencilerinin nasıl bir basketbol oynayabileceğini inceleyeceğiz ama önce gelin, transferleri birlikte notlandıralım!

Transfer Karnesi

Oyuncular hakkında uzun bir değerlendirmeyi incelemek yorucu olabileceği için onları karşınıza karne şeklinde çıkartmaya karar verdik. Sadece bu yazın en iyi transferi hakkında daha uzun bir değerlendirme bulacaksınız. Diğerleri için ise üniversitede olduğu gibi oyuncuların karşısında bir not ve küçük bir değerlendirme bulacaksınız.

Marcus Eriksson (C-): Mükemmel bir şutör / Kötü bir savunmacı
Makai Mason (D): İyi bir şutör ve pasör / Fiziksel ve atletizm problemleri var

En İyi Transfer: Tyler Cavanaugh (B-)

EuroLeague’de son yılların en etkileyici transfer dönemini geçirdiğimiz için çok konuşulmasa da Tyler Cavanaugh, yazın en iyi hamlelerinden biri.

Draft sonrasında şansını denese de Amerikalı oyuncunun, oyuncu profili olarak NBA’de tutunma şansı pek yoktu. ALBA Berlin ise onu çok geçmeden Avrupa’ya getirerek önemli bir işi başardı. Üstelik Cavanaugh için de bu transfer oldukça mantıklı çünkü tüm Avrupa’da kendi yeteneklerine en uygun takımlardan birine gitti.

25 yaşındaki uzun forvet, hücumda çok şey vaat eden bir yetenek. Hem iyi bir şutör hem de alçak postta ikiliyle de bitirebiliyor. Dahası zeki ve pozisyon bilgisi yüksek bir oyuncu. Kolejde son sezonunda 2.0 asist ortalama tutturmuştu. ALBA’nın Sikma’yı kullanış şeklini düşünürsek burada da benzer bir rolü üstlenebilir.

Onun en büyük problemi ise savunmada ve atletizminde başlıyor. Rakip kısalar, sık sık ters eşleşmede onu karşısına alarak ayaklarına hücum etmeyi denecektir ama zaten ALBA, buna Sikma’dan alışık. Üstelik Aito Reneses gibi oyuncuların belirli ve özgün yeteneklerini parlatmada oldukça başarılı bir koçun takımında Cavanaugh’un parlaması oldukça büyük bir ihtimal.

Takım Dizilişi

Oyun kurucu: Peyton Siva – Makai Mason – Stefan Peno
Şutör guard: Martin Hermannsson – Marcus Eriksson – Jonas Mattisseck
Kısa forvet: Rokas Giedraitis – Niels Giffey – Kenneth Ogbe
Uzun forvet: Luke Sikma – Tyler Cavanaugh – Tim Schneider
Pivot: Landry Nnoko – Johannes Thiemann

Bu Takım Ne Oynar: Hem Atar Hem de Attırır

ALBA Berlin, son iki sezonda Avrupa’da izlemesi en zevkli hücum takımlarından biriydi.

Aito Reneses, ALBA’nın başına geçmesiyle birlikte pozisyon sayısını sürekli artırmaya çalışan, yarı saha hücumunda ise temposu ve pas sayısı yüksek bir takım yarattı. İstatistikler de bunu açıkça gösteriyor: EuroCup’ta maç başına ortalama hücum sayısı en fazla takım onlardı. Aynı zamanda geçiş hücumlarından en çok basket çıkartan takımlardan biri de yine ALBA’ydı.

Alman ekibi, her ne kadar istatistiklerle bu konuda en keskin olan takım olsa da günümüz basketbolunda artık birçok takım, oyun planını benzer bir şekilde yüksek tempolu ve geçiş hücumlarına önem verecek bir şekilde kurguluyor. Reneses’in alameti farikası ise bu basketbolu oyuncu rollerinin “cuk” diye oturduğu bir kadroda, gelişime sürekli açık oyuncularla kurgulaması.

Gerçekten de bugünün mükemmel hücum takım kurgusu için ALBA’nın elinde birçok şey var: Siva gibi savunmayı her an delebilen bir kısaya, onun kusurlarını saklayabilecek, hızlı karar alma yetenekleri üst düzey olan Hermannsson ve Eriksson gibi ikinci top yönlendiriciye ve dört numarada iç-dış dengesini kurgulayabilen, bütün pas kanallarının başlangıcı olan Sikma’ya sahipler.

Bunların yanında ise hem atlet hem de harika bir bitirici olan Giedraitis ve ikili oyun sonrasında çok hızlı bir şekilde devrilebilen Nnoko gibi yetenekleri de var. Çeşitlilik ve uyum açısından gerçekten üst düzey. Bazı elit EuroLeague takımlarının kadrolarında bu kadar yaratıcı oyuncu yok.

Üstelik Reneses, tüm kariyeri boyunca olduğu gibi, burada da oyuncu gelişimi konusunda dikkat çekici bir iş yapıyor.  Grigonis’i bir seviye yukarı çıkarttıktan sonra Saras’ın ellerine teslim eden İspanyol koç, yakın dönemde Hermannsson ve Giedraitis’i de muhtemelen daha üst seviye takımlara gönderebilir.

Hücumdaki bu mükemmel çeşitlilik ve uyumluluk ortaya oldukça akıcı bir basketbol çıkartıyor. Son iki sezonda bu akıcılığın elit seviyeye çıktığı birçok an gördük. Özellikle EuroCup’ta geçen sezon bazen öyle çeyrek performansları sergilediler ki, insanın canı o anlarda gözünü bile kırpmak istemedi.

Cavanaugh ve Eriksson eklemeleriyle ALBA, gelecek sezon bu yolda hücumda daha da keskinleşmek istediğini gösterdi. Dolayısıyla gelecek sezon en çok güvendikleri yer, yine hücum performansları olacak.

Fakat ALBA, hücumda ne kadar çok şey vaat ediyorsa, savunmada da o kadar problemleri olan bir takımın.

Giedraitis, Siva, Thiemann ve Nnoko gibi pozisyonlarına göre atletik oyuncuları ve onlarla birlikte oyun zekası ile bilgisi yüksek oyuncuları var diye onların ortalama bir savunma takımı olduğunu düşünebilirsiniz ama maalesef durum böyle değil.

Evet, ALBA diğer takımlara göre daha fazla pozisyon sayısıyla oynadığı için yediği sayıların yukarıda olması normal ama özellikle sezon ve hatta maç içerisinde anlar ilerledikçe savunma seviyeleri giderek düşüyor çünkü hem mental hem de fiziksel olarak yeterli sertliğe sahip değiller.

Bunun en güzel örneklerinden birini ise EuroCup çeyrek finalinde Malaga karşısında gördük. Mükemmel bir devre oynadıktan sonra ALBA, savunmayı tamamen unuttuğu için Malaga’ya 20 sayı farktan maç verdiler. Üstelik bu evlerindeki bir maçtaydı. Deplasmanda ya da tempoyu düşürme konusunda inatçı bir takım karşısında bu konuda daha da büyük problemler yaşıyorlar.

Diğer bir problemi ise işlerin kötüye gittiği anlarda verdikleri reaksiyonlar…

Reneses, oyuncularının sürekli hızlı yanıt vermesini talep eden bir koç. Dolayısıyla anlık olarak performansları dalgalanma yaşayabiliyor. Arka arkaya yapılan top kayıpları onları ritimden çıkartabiliyor. Bu doğal bir durum. Elbette hiçbir koç, oyuncuların top kaybı yapmasını istemez ama Reneses, muhtemelen hatalar yapmayı, temponun aşağıya düşmesine tercih eder.

Bu tarz sekanslarda önemli olan, tekrardan bir an önce saha içerisindeki o akışkanlığı geri kazanmaktır. ALBA ise bu konuda zaman zaman problem yaşayabiliyor.  Özellikle yetenek seviyesinin daha yukarıda olduğu takımlara karşı, bir anda dağılabiliyorlar. Bu biraz da ellerindeki kısaların, yetenekli olsalar da elit seviyede lider oyuncu profilini karşılamamasından kaynaklanıyor. O anlarda takıma liderlik edebilecek kısa oyuncu bulmakta çok zorlanıyorlar.

Sonuç olarak Reneses, bizlere elindeki parlamaya hazır yeteneklerle birlikte, akışkan ve doğru kurgulanmış bir hücum takımı vaat ediyor. Fakat aynı zamanda savunmada yumuşak ve mental direnci düşük bir takım da vaat ediyor.

Hazırlık Maçları: Savunma, Savunma ve Savunma

ALBA Berlin, hazırlık maçlarına kötü başladı, iyi devam etti.

İlk üç hazırlık maçını kaybeden “Albatroslar” sonrasında ise üç hazırlık maçını kazanmayı başardı. Fakat genel bir resim olarak baktığımız beklendiği gibi savunmada pek iyi işaretler vermediler. 6 hazırlık maçının 4’ünde rakipleri 80 sayıyı geçmeyi başardı. Diğer taraftan Nnoko sezona hazır gözükse de Cavanaugh pek hazır gözükmedi.

Alman ekibi için, sezon öncesi Zadar Turnuvası hangi seviyede olduklarını görmek için oldukça önemli olacak.

30 Ağustos ALBA Berlin-AS Monaco: 76-81 (Landry Nnoko 19 sayı, Dee Bost 15 sayı) *
06 Eylül ALBA BerlinSan Pablo Burgos: 89-90 (Peyton Siva 22 sayı, Alex Barrare 21 sayı) *
07 Eylül ALBA Berlin-Obradoiro: 80-81 (Makai Mason 16 sayı, Dejan Kravic 14 sayı) *
10 Eylül ALBA Berlin-Obradoiro: 68-58 (Landry Nnoko 21 sayı, Earl Calloway 11 sayı) *
12 Eylül ALBA Berlin-ASVEL: 86-84 (Marcus Eriksson 19 sayı, Edwin Jackson 22 sayı) *
15 Eylül ALBA Berlin-Braunschweig: 87-69 (Landry Nnoko 15 sayı, Scott Eatherton 19 sayı) *
19 Eylül ALBA Berlin-Khimki Moskova
20 Eylül ALBA Berlin-Zadar
21 Eylül ALBA Berlin-Anadolu Efes

İzlenmesi gereken isim: Luke Sikma

Bu takımda daha üst seviyeye çıkabilecek birçok isim var: Başta Giedraitis ve Hermannsson ikilisi olmak üzere, Nnoko ve Cavanaugh’u gelecekte daha fazla duyabiliriz.

Fakat bu durum takımın izlemesi en zevkli isminin Luke Sikma olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Amerikalı yıldız, sadece bu takımın değil, Avrupa’nın izlemesi en zevkli uzunlarından biri.

Seattle basketbolunun efsanesi olan Jack Sikma’nın oğlu olan Luke Sikma, İspanya’da Tenerife ve Valencia’da oynadıktan sonra, Aito Reneses tarafından ALBA’ya getirildi ve bu sisteminin en önemli parçası oldu.

ALBA, Avrupa’nın izlemesi en zevkli takımlarından biri haline geldiyse Sikma’nın 4 numaradan verdiği katkı gerçekten çok önemli.

Oyun aklı ve bilgisi çok yüksek olan Sikma, bir uzun forvet olmasına rağmen geçen sezon 4.4 asist ortalaması tutturdu ve ALBA’nın en önemli yaratıcılarından biri oldu. Sikma, hücumda böyle bir rolü üstlenebildiği için ALBA, hücumda bu kadar akıcı bir hale geliyor çünkü Sikma takımın denge merkezi olmayı başarabiliyor.

Bu tarz 4 numaraları izlemek her zaman benim için büyük bir zevk olmuştur çünkü çok fazla görebildiğimiz bir şey değil. Bu sebeple de Sikma benim için bu büyük okyanustaki sürekli gidebileceğim koylardan biri…

Savunmadaki problemleri, sertliği sevmemesi ve spesifik bir oyuncu olması sebebiyle onu daha üst seviyede izlememiz zor ama hiç önemli değil. Kariyerini ALBA’nın bayrak adamlarından biri olarak tamamlayabilir. Bu yaz 4 yıllık sözleşme uzatarak bu konuda önemli bir adım attı bile. Umarım basketbol kariyerini de bu forma altında tamamlar.