By Semih Tuna / info@eurohoops.net
Herkese çok güzel bir haberim var: Turkish Airlines EuroLeague geri dönüyor!
Evet, hepiniz çok beklediniz biliyorum. Özellikle transfer döneminin yavaş yavaş bitmesiyle birlikte sıcak yaz geceleri hiç çekilmez oldu. Üstelik boşluğu doldurmasını beklediğimiz Dünya Kupası da maalesef o hissi pek veremedi ama artık başınızı kaldırabilirsiniz çünkü yeni sezona 20 günden az bir süre kaldı.
Sizleri çok seven Eurohoops Fırın hemen klavyeye sarıldı ve geri kalan günlerde hap gibi yutabileceğiniz takım analizlerini karşınıza getirmeye karar verdi.
Gün gün huzurlarınıza takım analizlerini ve ilgi çekici raporları taşıyacağız. Bu sebeple hala yapmadıysanız Eurohoops’u favorilerinize atmanın tam zamanı.
Bu heyecanla dolu sürece ise yıllar sonra EuroLeague’e geri dönen ALBA Berlin ile başlamıştık.
Almanya’dan devam ediyoruz. Sıradaki takımımız Bayern Münih.
Sistem, Sistem, Sistem
Bayern Münih, EuroLeague’in genişlemesi kapsamında 2 Wild Card kontenjanından birisini cebine koydu ve yoluna bir süredir olduğu gibi Avrupa’nın en üst düzey organizasyonunda devam ediyor.
Bavyeralıların futbolda yarattığı “süper güç” imajı, henüz basketbol takımı için geçerli değil.
2018’de çifte şampiyonluk, 2019’da şampiyonluk kazandınız. Bayern Münih’in Alman basketbolunda yeni bir güç olduğundan söz edebilir miyiz?
“Muhtemelen kötü bir cevap olacak ancak bunu pek önemsemiyorum. Ne yapabileceğimizle ilgileniyorum. Gelişimimiz kendi ellerimizde. Kendi açabileceğimiz tüm kapıları açtık. Alman basketbolunda yeni güç biz miyiz? Şu anda evet. Burada kalacak mıyız? Hedefimiz ve zorunluluğumuz bu.”
Bayern’in hedefi, takımın GM’i Marko Pesic’in Ağustos ayında kulüp resmi sitesine verdiği sözlerde saklı.
******************************
Uzun bir süredir geri planda kalan Almanya Basketbol Ligi, 2010’lu yıllara girmemizle birlikte çehre değiştirmiş ve ülke insanının prototipine benzer şekilde geliştirilmeye çalışılmıştı. Federasyonun maddi olarak koyduğu katı kurallar, organizasyonun her çevreden insana her açıdan hitap edebilmesi, taraftarı salonlara çekme konusunda profesyonel bir yol izlenmesi…
Almanya bunların hepsinden istediği sonucu elde etti. İnsanlar salona geliyor, insanlar izlediği şeyden zevk alabiliyor.
Ancak parkeye yansıtılan basketbol anlamında takımların hala gideceği yol var. 2010’lu yılların başından bugüne baktığımda Almanya Basketbol Ligi’nin -İspanya harici- Avrupa’nın tepesinde olmasını bekliyordum.
Bayern Münih’in lige adım attıktan sonra da global bir güç olarak diğer takımların birkaç adım önüne geçeceğini tahmin ediyordum. Evet, Pesic’e göre hedefledikleri yerdeler. Ancak diğer takımların sporcu kalitesiyle bağlantılı olarak “olmaları” gereken pozisyonda bence hala değiller.
Takımların bütçeleri fena olmasa da şu an için her şey, organizasyon şemasının gelişimi ve stabilite için harcanıyor gibi gözüküyor.
Oyuncu kalitesi bazında Avrupa’nın “contender”, yani zirveye oynayabilecek olarak adlandırabileceğimiz takımları arasında Bayern yok. Geçtiğimiz sezonlarda olduğu gibi sistemin öne çıktığı ancak kalitenin sınıfta kaldığı bir takım olarak kendilerini konumlandıracaklar gibi gözüküyor.
***************
Yaz transfer döneminde yapılan hamlelere bakış atarak biraz saha içine girelim.
Sil baştan değil, her sezon olduğu gibi takımın yapı taşlarını korumayı tercih ettikleri bir yazı geride bıraktılar.
Derrick Williams’ın hedefler, Devin Booker ve Stefan Jovic’in de muhtemelen maddiyat açısından takımdan ayrılmasını engelleyemediler. Aslında bunlar, yukarıda bahsettiğim olgular. Bayern gibi bir kulübün normal şartlarda bu oyuncuları tutabilmesi gerekiyordu.
Dangubic, Macvan ve Braydon Hobbs; performanslarından ötürü Bayern Münih’ten ayrılan diğer oyunculardı.
Vladimir Lucic, Nihad Djedovic, Alex King ve akıllıca bir hamleyle koç Dejan Radonjic, gelecek sezon da takımda devam edecek.
Geçtiğimiz yıl Rasta Vechta ile ortalığı birbirine katan TJ Bray’i 2 yıllığına kadrolarına kattılar. Türkiye’nin en büyük kulüplerinden birisi de oyuncuyu kadrosunda görmek istiyordu.
NBA’den Greg Monroe hamlesi malumunuz.
G-League’den Josh Huestis, Trento’dan Diego Flaccadori, San Pablo Burgos‘tan Paul Zipser ve Kızılyıldız’dan Matthias Lessort; takımın transferleri.
En İyi Transfer: Greg Monroe
2019 yazında EuroLeague kulüpleri, baş döndürücü bir transfer dönemi geçirdi. Belki modern dönemin en iyi EuroLeague sezonunu izlemek için birçok Avrupa basketbolu sevdalısının içi kıpır kıpır.
Yüksek bütçeli takımların yanı sıra Bayern de “yıldız” avına çıktı ve geçtiğimiz sezonki Derrick Williams sürprizinden sonra bu yıl bir yenisine daha imza attı: Greg Monroe.
Çok değil, yalnızca 3 sezon önce ligi bitirirken 15.3 sayı 8.8 sayı ortalamasına sahip ve yıllık 20 milyon dolar kazanan 29 yaşındaki bir NBA oyuncusunun buraya gelmesini gerçekçi bulmak imkansızdı.
Değişen ve modern kalıplarla sürekli geliştirilen oyun, Monroe’ya acımasız davrandı.
Takımın eski yıldızı Derrick Williams ile kariyer çizgileri örtüşüyor. NBA’deki son döneminde sahada kalamamasıyla alay konusu olan Monroe, içinden çıkmanın zor olduğu konfor alanını terk etti ve yeni bir yolculuğa yelken açtı.
Tankında -en azından Avrupa’ya göstereceği- daha çok yakıt olduğunu düşünüyorum. Hazırlık döneminde bunun sinyallerini de veriyor.
Almanya ve Münih organizasyonu, onun sudan çıkmış balığa dönmemesi ve adaptasyonu için en iyi ortamlardan. Monroe’nun ilgiye, spot ışıklarını tekrar üzerinde hissetmeye ihtiyacı var. Kendini kanıtlama arzusunu yetenekleriyle birlikte parkeye yansıtırsa ona saha içi performansıyla da “şahane” bir transfer diyebiliriz.
Kısa Kısa… 2019 Model Bayern Münih
*Svetislav Pesic, Sasha Djordjevic, Dejan Radonjic. Bayern, Sırp ekolünü bozmuyor. Geçtiğimiz sezon eldeki malzemeden iyi iş çıkaran, ancak son düzlüğe nefesi yetmeyen bir takım izledik. Bu sezon da farklı bir anlayış olacağını varsaymak zor.
*T.J. Bray, geçtiğimiz sezon Avrupa’nın en özel oyun kurucu performanslarından birini izletmişti bizlere. Rasta Vechta’nın sürpriz performansının bir diğer EuroLeague takımına giden Austin Hollins ile başrol oyuncusuydu. 27 yaşında olmasına rağmen ligde bu yıl patlama yapmasını beklediğimiz oyuncularından. Muhteşem bir şutör ve pasör. Kariyerinin en iyi senesinden geliyor, yakaladığı özgüveni Bayern ortamında da sürdüreceğini tahmin etmek çok zor değil.
*Yarı saha hücumunda Monroe – Lessort – Barthel ile bolca ikili oyunun olduğu, pas akışının işlemesini sağlayacak kısalarla tempolu bir basketbol bekliyoruz. Monroe’nun geçiş hücumuna ne kadar büyük bir verimde oynayabileceği soru işareti. Lessort’un sahada olduğu bölümlerde Bayern biraz daha koşmaya çalışacaktır.
*Monroe yarı saha hücumunda Avrupa standartlarının çok üzerinde olsa da işin savunma kısmında -bilhassa NBA kariyerinin son döneminde- ağır ve haklı eleştirilere maruz kaldı. Avrupa’nın sahayı çabuk geçip ikili oyun temelli basketboluna nasıl adapte olacağı meçhul.
*2014 yılında, Avrupa’nın en prestijli U-18 hazırlık turnuvası olan Albert Schweitzer’da Amerika’yı yenip kupaya ulaşan İtalya takımında Federico Mussini ile birlikte en çok öne çıkan oyuncuydu Diego Flaccadori. Mussini’nin fiziksel defektleri nedeniyle üst yapıda zorlanacağını tahmin ediyor ancak Flaccadori’den de daha fazlasını bekliyordum. 23 yaşında Bayern Münih’e transfer olmak yine de hiç fena değil. Benim beklediğim dominantlığa belki hiçbir zaman ulaşamayacak ama yararlı bir parça olacağını Trento’da kanıtladı.
*Bir Sırp sirkülasyonu var Bavyera’da, bağlantılardan ötürü daha da sürecek gibi gözüküyor. Bu takımda iyi dönemi çok geride kalmış Boris Savovic dahi forma giydi, düşünün. Takımla ilişkisi ne kadar iyi olursa olsun sizi götürebileceği yer belli olan Nihad Djedovic’in sözleşmesinin tam 2023 yılına kadar uzatılması? Maç başına ona verilen 23 dakika ortalamayı da düşündüğünüzde kötü yatırım olduğu ortada.
*Bayern’in bir standartı olacak. Yıllardır olduğu gibi. Bu takımın tabanı, asla felaket diyebileceğimiz düzeye gelmeyecek. Aynı şekilde bu takımın tavanının da yüksek olmadığını söylemek gerek.
*Her takımın inişleri çıkışları olur. Hele fikstüre 4 adet daha maç ekleneceğini ve yerel organizasyonları da düşündüğümüzde bu iniş çıkışların daha da artacağını söyleyebiliriz. Bayern Münih, bu iniş çıkışların altından kalkabilecek yeteneğe sahip gözükmüyor. Vasat oynadıkları gün kaybetmeye mahkumlar, en azından şimdilik.
*Bazı takımları olması gerekenden fazla sayıda yıldıza sahip oldukları ve bu nedenle parkedeki uyumlarının olmadığı sebebiyle sıkça eleştiririz. Bayern’de işler farklı. Bu takımın çok fazla “asker” oyuncusu var. Sürükleyici oyuncu ihtiyaçları sezon başında ortaya çıkacaktır. Zaten geçtiğimiz sezon da aynı durumu yaşadılar.
*Josh Huestis, Danilo Barthel, Alex King… Barthel’in fanı olarak söylemem gerek: Bayern’in 4 numara rotasyonu gerçekten zayıf gözüküyor.
Takım Dizilişi
Oyun Kurucu: T.J. Bray – Maodo Lo
Şutör Guard: Petteri Koponen – Diego Flaccadori – DeMarcus Nelson
Kısa Forvet: Vladimir Lucic – Paul Zipser – Nihad Djedovic
Uzun Forvet: Josh Huestis – Danilo Barthel – Alex King
Pivot: Greg Monroe – Mathias Lessort – Leon Radosevic
Hazırlık Maçları: Amerika Turu!
Bayern Münih, Avrupa takımlarında pek fazla görmediğimiz bir hazırlık planlaması içerisinde.
Genelikle Avrupa basketbolundaki takımlar, hazırlık döneminde eski kıtadan pek ayrılmaz. Hatta çoğu takım, para karşılığında Çin’e bir turnuva davet edildiği zaman bunu reddetmiştir. Bayern aksi bi’ karar alıp hazırlık dönemini Amerika’da yapmaya karar verdi.
Hazırlık döneminin başından beri Amerika’da olan Bayern, 22 Eylül’de sona erecek turnuvaya kadar burada kalacak. Şu ana kadar 2 hazırlık maçını yapan Bayern, Çin takımı karşısına rahat kazanırken Stanford karşısında ise son saniyede güldü. Greg Monroe’nin her iki maçta da en skorer isim olması da dikkat çekiciydi.
Bayern, hazırlık dönemini Amerika’da yaparak ilginç bir tercih yaptı. Bakalım gelecek yazlarda başka EuroLeague takımlarından bunu görebilecek miyiz?
27 Ağustos Bayern Münih-Stanford Üniversitesi: 67-66 (Greg Monroe 17 sayı) *
02 Eylül Bayern Münih-Shangay Sharks: 102-64 (Greg Monroe 23 sayı) *
18 Eylül Bayern Münih-Flamengo:
19 Eylül Bayern Münih-San Lorenzo:
21 Eylül Bayern Münih-?
22 Eylül Bayern Münih-?
30 Eylül Bayern Münih-Hamburg:
İzlenmesi gereken isim: T.J. Bray
İtalya 2. Ligi’nde geçirilen iki sene…
Ardından Belçika, Yunanistan ve Almanya’nın orta sıra takımları.
T.J. Bray’in kariyer profili, oyunculara asla vazgeçmemeleri gerektiğini söylüyor. 27 yaşında, bir EuroLeague takımının 1. oyun kurucusu olmak…
Austin Hollins ile birlikte Rasta Vechta’nın Almanya Ligi yarı finali oynayıp tüm Avrupa’nın en iyi hücum takımlarından birisi haline gelmesinde en büyük pay sahibi Bray.
Daha üstlerde de değindiğimiz gibi… Harika bir şutör ve pasör. Bir sonraki seviyeye çıkmak için hazır gözüküyor.
Solak olmasının getirdiği doğal avantajların yanında çok cesur. Saha içinde kontrolün onda olmasını seviyor.
2019-20 yılında göreceğiz. “One season wonder” mı?
Yoksa istikrarıyla adını Avrupa’nın elit oyun kurucularıyla yan yana getirebilecek bir oyuncu mu?
Ben oyumu ikincisinden yana kullanacağım.