By Buğra Uzar / buzar@eurohoops.net
Herkese çok güzel bir haberim var: Turkish Airlines EuroLeague geri dönüyor!
Evet, hepiniz çok beklediniz biliyorum. Özellikle transfer döneminin yavaş yavaş bitmesiyle birlikte sıcak yaz geceleri hiç çekilmez oldu. Üstelik boşluğu doldurmasını beklediğimiz Dünya Kupası da maalesef o hissi pek veremedi ama artık başınızı kaldırabilirsiniz çünkü yeni sezona 20 günden az bir süre kaldı.
Sizleri çok seven Eurohoops Fırın hemen klavyeye sarıldı ve geri kalan günlerde hap gibi yutabileceğiniz takım analizlerini karşınıza getirmeye karar verdi.
Gün gün huzurlarınıza takım analizlerini ve ilgi çekici raporları taşıyacağız. Bu sebeple hala yapmadıysanız Eurohoops’u favorilerinize atmanın tam zamanı.
Sırada ise EuroLeague’in en köklü takımlarından Panathinaikos var.
ALBA Berlin Takım Analizi: Keyifli Basketbol, Az Galibiyet
Bayern Münih Takım Analizi: Doğru Organizasyon, Soru İşaretli Kalite
Valencia Takım Analizi: Ortalama Ama Yetmez
Baskonia Takım Analizi: Küçük Şehir, Büyük Gelenek
Kızılyıldız Takım Analizi: Veteranlar Takımı
Maccabi Tel Aviv Takım Analizi: Play-off’lar Neden Zor İhtimal
Panathinaikos Takım Analizi: Yeni Başlangıçlar, Yeni Heyecanlar
Ettore Messina’yla Değişen Çehre…
Turkish Airlines EuroLeague’in A Lisanslı takımlarından biri olan Olimpia Milano, uzun yıllardır başarılarıyla gündeme gelmiyor. Daha çok boşa saçılan paralar, düzensizlik ve kötü sonuçlarla konuşulan İtalyan ekibi, yaz döneminin en hareketli takımlarından birisiydi. Köklü değişiklikler yapan Milano, uzun bir aradan sonra sezona iddialı bir şekilde giriyor.
Üst üste sezonlarda ligin dibine demir atan Milano, öyle kötü performanslar göstermişti ki birçok kişi sahip oldukları A lisansını sorgulamaya başlamıştı. Tüm bunların ardından İtalyan ekibi geçtiğimiz sezon Mike James önderliğinde farklı bir yapılanmaya gitmişti. Bunun meyvelerini de topladılar aslında. Ta ki sezon sonuna kadar… Sezona iyi başlayıp uzun süre play-off potasında kalsa da turnuvanın son bölümünde gelen mağlubiyetlerin ardından kendisini bir kez daha play-off’ların dışında bulmuştu.
Art arda gelen başarısızlıklar, Simone Pianigiani’nin çoktan dolması gereken zamanının sonunda dolmasına sebep oldu ve İtalyan koçla yollar ayrıldı. Bu noktada bana göre Milano yönetiminin uzun yıllar aradan sonra alabileceği en doğru kararı aldı. Avrupa basketbolunun gelmiş geçmiş en iyi antrenörlerinden birisi olan Ettore Messina, uzun uğraşların ardından Milano’nun başına geçmeyi kabul etti. Messina’nın gelişi İtalyan ekibinde büyük bir değişim rüzgarını da başlattı.
Tam 4 kez EuroLeague şampiyonluğu, 2 kez EuroLeague’de Yılın Koçu ödülü, 4 İtalya Ligi şampiyonluğu, 5 Rusya Ligi şampiyonluğu, 2 VTB Ligi şampiyonluğu ve sayısız ödül… Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de 5 yıl boyunca basketbol tarihinin en büyük koçlarından biri olan Gregg Popovich’in asistanlığıyla geçen 5 yıl… Evet, Milano’nun tüm bu başarılara sahip bir koçu var artık. Onun için Obradovic‘in ardından Avrupa’daki en kariyerli ve başarılı koç dersek yanılmış olmayız. Dolayısıyla işin koç faktörüne kaldığı birçok maçta Milano’nun büyük bir avantajı var. Geçtiğimiz yıllarda bu konuda ne kadar kötü olduklarını düşünürsek unun nasıl bulunmaz bir nimet olduğunu görecekler.
Messina’nın Milano’daki tek görevi koçluk olmayacak. Kendisi aynı zamanda basketbol operasyonlarının da başında yer alacak. Üstelik 3+2 yıllık uzun süreli bir kontrat imzalaması da takım yöneticilerinin kendisine ne kadar güvendiklerinin bir göstergesi.
Daha önce çok önemli bireysel yetenekleri kadrosunda barındıran Milano, doğru dürüst bir takım olmaktan çok uzak ve fazlasıyla kırılgan bir görüntüdeydi. Nitekim maç içerisinde dahi çok kolay dağılmaları sebebiyle bunca yıldır bu kadar kötülerdi. Messina’nın gelişiyle bu durumda ciddi bir değişim olacaktır. Zaten oyuncu tercihleri de eskiye oranla çok daha farklı. Bireysel olarak çok yetenekli oyunculardan ziyade takım oyuncusu olabilecek basketbol bilgisi yüksek oyuncular tercih edildi.
Yaz döneminde Milano’da bazı önemli ayrılıklar da yaşandı. Bunlar arasında en çok konuşulanı hiç şüphesiz Mike James’in gönderilmesi oldu. Geçtiğimiz sezon takım adına büyük bir önem taşıyan yıldız oyuncu, olaylı bir ayrılık sürecinin ardından CSKA Moskova’nın yolunu tuttu. Aslında bu konu özeli bile Messina’lı Milano’nun neden farklı olacağının bir göstergesi. Yetenekleriniz üst düzeyde olsa bile bir takım oyuncusu değilseniz burada işiniz yok…
Yenilenmiş Milano’nun neler yapacağı büyük bir merak konusu. Messina’nın sihirli dokunuşları elbet bir noktada takıma etki edecektir ancak o bu sezon mu olacak? Yoksa bu uzun süreçli bir yapılanmanın ilk ve sancılı olan ayağı mı olacak? Tüm bunları bize zaman gösterecek…
Dilerseniz vakit kaybetmeden İtalyan ekibinin transferlerini notlayalım:
Transfer Karnesi
Oyuncular hakkında uzun bir değerlendirmeyi incelemek yorucu olabileceği için onları karşınıza karne şeklinde çıkartmaya karar verdik. Sadece bu yazın en iyi transferi hakkında daha uzun bir değerlendirme bulacaksınız. Diğerleri için ise üniversitede olduğu gibi oyuncuların karşısında bir not ve küçük bir değerlendirme bulacaksınız.
Aaron White (B+): Jasikevicius’un ellerinde Avrupa’nın en iyi 4 numaralarından birine dönüştü. Şutu olan, topu yere vurabilen ve modern basketbola çok uygun bir isim. Messina’yla bambaşka bir noktaya gelebilir.
Luis Scola (B): Peri masalı devam ediyor! Dünya Kupası’nda küllerinden yeniden doğan Scola, Avrupa’nın zirvesine dönüyor. Tecrübesiyle, mücadelesiyle ve skor bulma yeteneğiyle Milano‘ya çok şey katacaktır.
Shelvin Mack (B): NBA’den Avrupa’ya geçiş yapanlardan… Hazırlık döneminde biraz bocaladı ancak takımın onun bireysel becerilerine ihtiyacı var.
Michael Roll (B-): Ülkemizin yakından tanıdığı bir isim. Basketbol bilgisi öyle yüksek ki o sahadayken takım iki oyun kurucuyla oynuyormuş gibi oluyor. Messina için biçilmiş kaftan.
Riccardo Moraschini (C): Geçtiğimiz sezon İtalya Ligi’nde oldukça iyiydi ancak bu seviye için yeterliliği tartışılır.
En İyi Transfer: Sergio Rodriguez (A-):
Yaz aylarında Avrupa piyasasının boşa çıkan en önemli oyuncularından biri olan Sergio Rodriguez, peşindeki birçok takım arasından Milano‘ya gelmeyi tercih etti.
Rodriguez’in CSKA Moskova ile olan serüveni özellikle normal sezonda oldukça iniş çıkışlı geçti. Takım içindeki çekişmelerden belki de en çok etkilenen isimlerin başında İspanyol oyun kurucu geliyordu. Higgins ve Clyburn, beklenenden çok daha iyi performans gösterip takımın liderliğine soyununca Nando De Colo ve Sergio Rodriguez de alışık olmadıkları bu durum karşısında doğal olarak bocalamıştı. Sakatlık problemleri de yaşayan İspanyol oyun kurucunun performansı sezonun ortalarına doğru düşmüştü.
Ancak sonuçta Avrupa basketbolunun en iyi oyun kurucularından birinden bahsediyoruz. Sergio Rodriguez gerek saha görüşü gerek pas yetenekleri gerekse kendi skorunu üretme yetenekleriyle bu unvanı sonuna kadar hak ediyor. Nitekim sezonun en kritik anlarında da yapması gerekeni yaptı. Baskonia serisinde önemli bir performans gösteren Rodriguez, Final Four yarı finalinde eski takımı Real Madrid‘in ipini çeken isim oldu. Bu maç da belki de CSKA Moskova’ya şampiyonluk kapılarını açtı. Ancak kazanılan şampiyonluk dahi Rodriguez’in Moskova’da kalmasını sağlayamadı ve şimdi yepyeni bir maceraya yelken açtı.
Rodriguez, yıllarca NBA’de forma giymiş ve Real Madrid formasını defalarca kez başarıyla terletmiş bir oyuncu. 2 kez EuroLeague şampiyonluğu, 1 kez de EuroLeague MVP’si ödülünü kazanmış bir isim. Bu sezon da yine ligin en iyi oyun kurucularından biri olacaktır. Ayrıca nasıl kazanılacağını biliyor ve bu tecrübesini takıma aşılayabilir.
Üstelik ben Messina ile oldukça iyi anlaşabileceklerini düşünüyorum. İtalyan koç bu tip guardlarla nasıl çalışması gerektiğini bilen bir isim. Rodriguez de Messina’nın takıma vermek istediği mesajları rahatlıkla iletebilir. Yeni bir koç için bu bulunmaz bir nimet. Sonuçta farklı bir oyuncu grubuna yeni bir felsefe vermeye çalışıyorsunuz ve saha içi komutanınız bu sorumluluğun altından başarıyla kalkacak bir isim.
İspanyol oyun kurucudan en büyük beklenti tabii ki bu takıma liderlik etmesi. Gerek tempolu oyunda gerekse sete sette bunu yapabilecek becerilere sahip. Üstelik kendisine yardım olabilecek ve yükünü hafifletecek pek çok takım arkadaşına sahip. Bu yükün altından nasıl kalkacağı ise Milano’nun kaderini çizebilecek önemli bir etmen olacak.
Oyun Kurucu: Sergio Rodriguez, Shelvin Mack, Andrea Cinciarini
Şutör Guard: Nemanja Nedovic, Michael Roll, Amedeo Della Valle
Kısa Forvet: Vladimir Micov, Riccardo Moraschini
Uzun Forvet: Aaron White, Luis Scola, Jeff Brooks, Christian Burns
Pivot: Kaleb Tarczewski, Arturas Gudaitis, Paul Biligha, Xavi Rey
Bu Takım Ne Oynar: Oyun Aklı Atletizmi Dengeler mi?
Yukarıda da belirttiğim gibi Messina’nın elinde oyun aklı çok yüksek bir oyuncu grubu var. Dolayısıyla topu yüksek tempoyla dolaştıran, ters eşleşmeleri değerlendiren ve oyunun hızını da mümkün olduğunca düşük tutmaya çalışacak bir takımdan bahsedebiliriz. Ancak EuroLeague’de birçok takımın bunun tam tersi bir basketbol oynadığını düşünürsek maçlarında hangi temponun oynanacağı da onların nereye kadar gideceğini belirleyecek.
Yıllar sonra disiplinli bir Milano‘dan bahsedeceğiz ki bu heyecan verici. En kötü anlarda dahi bir düzen içerisinde kalmaya devam edeceklerini düşünüyorum. Bu durum da onların deplasmanlardaki performanslarını arttırabilir. Zorlu atmosferlerde ve büyük baskı altında oynasalar da koçun kurguladığı planı mümkün mertebe sahaya yansıtabilirler.
Milano‘nun saha içinde birden fazla yaratıcısı olması da rakipler için kafa karıştırabilecek cinste bir durum. Çünkü hücumun yönlendirme işini zaman zaman Rodriguez, zaman zaman Mack, zaman zaman Nedovic, zaman zaman Roll ve hatta zaman zaman Scola ve Micov üzerinden halledebilirler. Bu isimler rakiplerin savunmada aldığı riskleri cezalandırabilecek isimler. Bu açıdan bakarsak Milano savunması zor bir takım olabilir.
İtalyan ekibinin şutör sayısı da bir hayli fazla. Yukarıda saydığımız isimlerin yanı sıra Aaron White da iyi bir şutör. Hatta Scola’nın 5 numara oynadığı dönemde 5 etkili şutörle sahada yer alabilirler. Günümüz basketbolunda üç sayılık atışların ve alan boşaltmanın ne kadar önemli olduğunu düşünürsek bu açıdan oldukça avantajlılar. Ancak Mack dışında bu açılan alanları potaya drive ederek cezalandırabilecek etkili bir silahları olmaması da buradaki verimi düşürebilir ki bu konuya birazdan detaylıca değineceğim.
Milano’nun özellikle kanat rotasyonunda atletik özellikleri öne çıkan, deliciliği veya patlayıcılığıyla bilinen bir oyuncu yok. Bu da onlar için sezon içerisinde problem yaratabilir. Fiziksel takımlara karşı hem hücumda hem savunmada zorlanabilirler. Keza temponun arttığı karşılaşmalar da Milano’yu zorlayabilecek bir başka etmen. EuroLeague’de bu tarzda çok oyuncu olduğunu ve modern basketbolda kanatların önemini düşündüğümüzde bu problemi bir şekilde halletmeleri gerekiyor yoksa sezonları hiç beklemedikleri noktaya gidebilir.
Bu sorunun etki ettiği bir başka nokta da ribauntlar konusu. Milano’nun yine forvet rotasyonunda iyi ribauntçu diyebileceğimiz oyuncu sayısı az. Pivotlarda da Gudaitis’in sakatlığı sebebiyle bir süre daha forma giyemeyeceğini düşünürsek Tarczewski dışında bu konuda güvenebilecekleri bir isim yok. Kısalardan da ne ölçüde ribaunt alacakları belirsiz. Dolayısıyla buradaki sorun da sezon devam ederken başlarına bela olabilir.
Milano adına bir diğer korkutabilecek durum da sakatlık kabusu. Tabii ki sakatlıklar sporun içinde var ve her an herkesin başına bu tip problemler gelebilir. Ancak Milano’nun kadrosunun bu konudaki sabıkası biraz geniş. Nedovic zaten bu konuda başı çeken isim. Gudaitis de önemli bir sakatlıktan dönmeye çalışıyor ve ne ölçüde sağlıklı olabileceği bir soru işareti. Geçtiğimiz sezon takımın önemli isimlerinden birisi olan Micov’un aynı tempoyu kaldırabilmesi çok zor. Keza Rodriguez, Roll ve yaşı dolayısıyla Scola da bu konuda olağan şüphelilerden. Dolayısıyla Milano’nun sağlıklı kalabilmesi için diğer takımlara kıyasla biraz daha fazla şansa ihtiyacı var.
Hazırlık Maçları: Muhteşem Performans!
Olimpia Milano için hazırlık dönemi muhteşem geçti. Güçlü EuroLeague takımlarıyla oynamalarına rağmen oynadıkları 11 hazırlık maçının tamamını kazandılar.
Bu maçlarda Sergio Rodriguez’in gösterdiği muhteşem performans gelecek adına onlara umut verdi. Rodriguez bu performansını sezon içerisinde de devam ettirebilirse Milano’nun hedeflediği yerlere gelmesi olası. Onun dışında Kaleb Tarczewski de yaz dönemini çok iyi geçiren isimlerden. Gudaitis’in sakatlığı nedeniyle bir süre daha olmayacağı ve Milano’nun perimetre savunmasının çok da sert olmadığı düşünülürse onun merkezdeki sert duruşu çok önemli. Milano adına kafalarda karıştırabilecek tek performans ise Shelvin Mack’ten geldi. Büyük umutlarla kadroya dahil edilen Amerikalı guard, şu ana kadar beklediği performansı gösteremedi. Ancak NBA’den Avrupa basketboluna geçiş sırasında herkesin bocalayabileceğini düşünürsek ona hala zaman verebilirler.
28 Ağustos Olimpia Milano-Treviglio: 111-68 (Kaleb Tarczewski 17 sayı) *
31 Ağustos Olimpia Milano-Cosi Casele: 76-73 (Kaleb Tarczewski 25 sayı) *
01 Eylül Olimpia Milano-Cantu: 66-54 (Sergio Rodriguez 14 sayı) *
06 Eylül Olimpia Milano-Olympiakos: 78-62 (Sergio Rodriguez 15 sayı) *
07 Eylül Olimpia Milano–Anadolu Efes: 87-75 (Kaleb Tarczewski 16 sayı) *
09 Eylül Olimpia Milano-Pistoia: 89-66 (Vladimir Micov 15 sayı) *
14 Eylül Olimpia Milano-Dinamo Sassari: 73-60 (Sergio Rodriguez 15 sayı) *
15 Eylül Olimpia Milano-Khimki Moskova: 79-78 (Sergio Rodriguez 25 sayı) *
19 Eylül Olimpia Milano-Urania: 98-49 (Kaleb Tarczewski 18 sayı) *
21 Eylül Olimpia Milano–Fenerbahçe Beko: 79-75 (Sergio Rodriguez 26 sayı)
22 Eylül Olimpia Milano–Panathinaikos/Maccabi: 78-69 (Vladimir Micov 18 sayı, Sergio Rodriguez 15 sayı)