Sevenler Kavuşuyor: EuroLeague’de 11 Takıma İlaç Olacak 11 Eski Yıldız

01/Eki/19 09:35 Ekim 1, 2019

Mehmet Bahadır Akgün

01/Eki/19 09:35

Eurohoops.net

Şu anki kadrolara eski bir yıldızı koyma şansınız olsa kimi seçerdiniz? Eurohoops Fırın, yeni yazısında sizi yine alternatif bir dünyaya götürüyor!

By M. Bahadır Akgün & Semih Tuna /info@eurohoops.net

Turkish Airlines EuroLeague’de yeni sezona artık yalnızca iki gün uzaktayız. 3 Ekim Perşembe günü başlayacak 2019-2020 sezonu heyecanı, Mayıs ayının son bölümüne kadar sürecek ve neticede bir kez daha Avrupa’nın en iyi takımının kim olduğunu göreceğiz.

Ancak 2020 yılının Mayıs ayına kadar konuşulacak daha çok şey var. Önce EuroLeague’in 18 takımlı yeni sisteminde hangi takımın neler yapacağını görmemiz gerekiyor ve böylesine hareketli bir yazın ardından sadece takımlardan beklentilerimiz bile EuroLeague’i bir kez daha izlenmeye değer kılıyor.

Eski NBA oyuncularının akın ettiği, kıtanın en büyük yıldızlarının takım değiştirdiği yaz döneminden sonra takımlar kadrolarını artık çok ama çok büyük oranda şekillendirdiler.

Yine de taraftar olmanın ne olduğunu bilirsiniz… Her zaman bir tane daha transfer daha keyiflidir. Hatta bazen çok derin duygusal bağlarınızın olduğu, yüzünüzde bir koca tebessümle hatırladığınız isimleri takımınızda görmek daha da keyiflidir.

Eurohoops Fırın da sezon öncesi EuroLeague takımlarının bizlere vaat ettiği şeylere ve eksiklerine bakarak bu takımlar ve o takımların taraftarları için bazı hasretleri gidermeye karar verdi.

Tüm çabalarına rağmen her takımın kapatamadığı bir açık oluyor genelde… Tabii istisnalar da çıkabiliyor ancak bunu yazımızın ilerleyen bölümünde daha net bir şekilde konuşabiliriz.

Lafı fazla uzatmadan sizleri giderilecek hasretler, kavuşacak sevenler ile baş başa bırakıyoruz…

Not: En iyi oyuncuyu değil, takımın sorunlarını minimuma indirmeyi hedef aldık. Takımlara EuroLeague’de oynayan oyuncularından bir isim seçtik. 

Not 2: Listemizde yalnızca A Lisans sahibi 11 takım yer almaktadır.

Anadolu Efes – Cedi Osman

 

EuroLeague’de geçen sezon final oynayan Anadolu Efes, aslına bakılırsa yapabileceği en doğru şeylerden birini yaparak finalist kadrosunu –Brock Motum haricinde- korudu ve Motum‘un yerine Alec Peters eklemesini yaptı.

Yerli oyuncu kadrosunu yıllardır kendisinden çok şey beklediğimiz Tolga Geçim ile güçlendiren Anadolu Efes, Adrien Moerman’ın sakatlığı sonrasında da son olarak Chris Singleton’ı takıma dahil ederek şimdilik transferi noktaladı.

Hâl böyleyken Anadolu Efes‘in kadrosunda büyük bir açık olduğunu söylemek zor. Doğrusunu söylemek gerekirse ben Anadolu Efes‘ten Tibor Pleiss’ın kontratından çıkmasını ve Bryant Dunston‘ın yanına sert ve daha fazla sorumluluk alabilecek bir uzun eklemesi yapmasını bekliyordum ancak uzun rotasyonlarına iki ekleme yaptılar ve dahası Alman uzunun da sözleşmesini uzattılar. Hâl böyleyken Anadolu Efes’in bir uzun eklemesi daha yapması çok mantıklı gözükmüyor.

Ancak lacivert-beyazlıların kanat rotasyonu için aynı şeyi söylemek çok kolay değil. Shane Larkin ve Vasilije Micic ikilisi ile Avrupa’nın en iyi guard ikililerinden birine sahip olan Anadolu Efes, kanat rotasyonunda ise Krunoslav Simon, Tolga Geçim ve James Anderson gibi oyuncuları bulunduruyor.

Her üç isim de zaman zaman takıma büyük katkılar verse de Cedi Osman, bu iki isimden çok daha farklı bir profil ve milli oyuncu son dönemde gösterdiği gelişim ile Anadolu Efes’in ihtiyacı olan enerjiyi tek başına sağlayabilir.

Sahayı koşmayan seven Efes’e ilaç olabilecek Cedi’nin yerli rotasyonuna yapacağı dev katkı da cabası. Her ne kadar Dünya Kupası’nda beklentilerin altında kalmış olsa da karar verici olmadığı bir takımda çok daha büyük katkılar verebilecek Cedi, doğru şut tercihleri, ribaund katkısı ve takımdan ayrıldığı döneme kadar çok fazla geliştirdiği oyun zekası ile Anadolu Efes’in sahada “düştüğü” anlarda takımı ayağa kaldıracak isim olabilir.

Olimpia Milano – Danilo Gallinari

Olimpia Milano artık bambaşka bir takım…

Hem kulübün başkanı hem de takımın baş antrenörü olan Ettore Messina ile yepyeni bir döneme giren İtalyan devi, son yıllarda yaşanan başarısızlıkları telafi etmek, güçlü ekonomik yapıya rağmen altında kalınan beklentileri geride bırakmak istiyor.

Bu doğrultuda kadrosunu tepeden tırnağa yenileyen; Sergio Rodriguez, Shelvin Mack gibi yıldızlarla guard rotasyonunu güçlendiren Milano‘da Kaleb Tarczewski’li uzun rotasyonuna bu sezon sakatlıktan dönen Arturas Gudaitis de eklenecek.

Michael Roll, Nemanja Nedovic ve Aaron White gibi isimleri kadrosuna katıp rotasyonunu da güçlendiren Milano ekibi, son olarak Luis Scola ile anlaştı ve uzun forvetini de buldu.

Ancak İtalyanların 3 numara rotasyonunda ana parça olarak Vladimir Micov yer alıyor ve Messina ile iddialı bir şekilde Final Four’a dönmek isteyen Milano için bunun yeterli olduğunu söylemek çok güç. Her ne kadar çok yüksek bir oyun aklına sahip olsa da Micov’un Milano’ya fizik ve savunma anlamında sunabileceği çok az şey var. Her ne kadar bu anlamda Danilo Gallinari de çok şey vaat etmiyor olsa da onun sahaya getireceği skor katkısı ile fizik olarak büyüklüğü, EuroLeague’de her zaman fark yaratabilecek faktörler.

Başka bir deyişle Sergio Rodriguez – Shelvin Mack – Danilo Gallinari – Luis Scola ve Arturas Gudaitis’ten oluşan bir beşin EuroLeague’de sezonu kasıp kavuracağı çok açık… Gallinari’nin en azından kısa vadede Eski Kıta’ya dönmesi çok mümkün gözükmüyor ancak dönecek olsa zirveye oynayan takımlardan en büyük fayda sağlayacağı ekibin eski takımı Milano olduğu açık.

CSKA Moskova – Trajan Langdon

 

Turkish Airlines EuroLeague’in son şampiyonu CSKA Moskova, yıllar sonra sezona en büyük favorilerden biri olmadan giriyor. Nando De Colo’yu Fenerbahçe Beko’ya, Cory Higgins’i Barcelona’ya kaybeden Rus devi, Sergio Rodriguez’i Milano‘ya uğurladı.

Ana rotasyonundan böylesine önemli üç oyuncuyu kaybeden CSKA Moskova, Kyle Hines ve Will Clyburn ile sözleşme uzatırken Mike James, Johannes Voigtmann, Darrun Hilliard, Kostas Koufos, Janis Strelnieks ve Ron Baker eklemeleri yaptı. Evet, bu isimler takımdan ayrılan oyuncuların kalitesinde değil ancak bilhassa Voigtmann, benim EuroLeague’de takımımda görmek isteyeceğim ilk oyunculardan biri.

Uzun rotasyonunda Hines, Koufos, Voigtmann, Joel Bolomboy ve Andrey Vorontsevich gibi isimleri barındıran CSKA Moskova’nın ön alana ekleme yapması pişmiş aşa su katmaktan öteye geçmez. 3 numarada da Clyburn ve Hilliard’ı bulunduran CSKA, her ne kadar kısa rotasyonunda nicelik olarak büyük gözükse de nitelik olarak geçmiş yılların çok altında.

Mike James dışında skorer bir kısası bulunmayan CSKA’da James’in de skor üretmek için topu elinde -tabir-i caizse- öldürmesi gerektiği düşünülünce daha net ve daha doğal bir kısa skorere ihtiyacı olduğu çok açık

CSKA Moskova’daki son sezonu hariç EuroLeague kariyerinde en düşük skor ortalaması 10,6 sayı olan ve genel toplamda %42,7 üçlük isabeti ile 13 sayı ortalama yakalayan Langdon, CSKA’nın derdine derman olacak isim… Langdon artık 43 yaşında ve oyunculuk kariyerinin çok uzağında ancak yumuşak bilekleri mevcut CSKA kısa rotasyonunda bile fark yaratabilir…

Başka bir deyişle Birleşik Amerikalı skorerin en iyi günleri bir yana, mevcut hâli bile CSKA’nın eksiği olan noktayı kapatabilir. Rus devinin yeni sezona nasıl gireceğini ve takımın daha uzun oyuncuları tıkandığı zaman kısalardan nasıl sayı katkısı alacağını görmek ilginç olacak.

Barcelona Lassa – Alex Abrines… Bir dakika bir dakika!

Barcelona’nın yaz dönemini iki kelimeyle özetlemek gerekirse bunlar “muazzam değişim” olurdu herhalde…

Son yıllarda istediği başarıya bir türlü ulaşamayan, Svetislav Pesic’in gelişi ile toparlansa da Final Four öncesi tarihin belki de en iyi Anadolu Efes‘i engeline takılan Katalanlar, artık Final Four’a geri dönüş konusunda son yıllarda hiç olmadığı kadar kararlı.

Yıllardır yüksek bütçesine rağmen Avrupa’nın en iyi oyuncularını ikna etmekte zorlanan, EuroLeague’in en yumuşak kadrolarından birine sahip olan ve hatta yaş ortalamasıyla da izleyenleri yoran Barcelona, bu yaz tamamen farklı bir yapıya büründü.

Bana kalırsa geçen sezon EuroLeague’de MVP ödülünü en çok hak eden iki isimden biri olan Cory Higgins’i kadrosuna katan Barcelona, ligin en iyi oyuncularından biriyle kadrosunu güçlendirmiş oldu. Dahası yıllardır Ante Tomic liderliğinde fazlasıyla yumuşak kalan pota altı savunmasında artık ligin en iyi savunmacı uzunlarından Brandon Davies var. 4 numara için NBA takımlarını da peşinden koşturan Nikola Mirotic ile anlaşan Barcelona, kanat rotasyonu için… Bir dakika… Katalanlar hâli hazırda eski bir oyuncusuyla yollarını birleştirdi bile! Alex Abrines yeniden Barcelona’da!

Adam Hanga’nın önüne Abrines’i de ekleyen Barcelona, bu da yetmiyor gibi Thomas Heurtel’in sakatlık haberini aldıktan sonra Malcolm Delaney’i kadrosuna kattı. Bu kadronun nasıl bir uyum yakalayacağı soru işareti ancak kağıt üzerinde Barcelona’nın kadrosu kusursuz gözüküyor ve biz de zaten yeni sezonda tek maç oynanmamışken kağıt üzerindeki gerçeklerden bahsediyoruz. Dolayısıyla bugünkü tabloya baktığımız zaman Barcelona, hiçbir eski yıldızına ihtiyaç duymuyor.

Katalanlar geçirdiği dönüşüm sayesinde kısa rotasyonunda hem liderliğe hem de skorerliğe sahip. Uzun rotasyonunda fizikli, skorer ve iyi savunma yapabilen bir takım yaratan Barcelona, rakiplerine büyük korku salıyor.

Peki bu değişimi yönetecek isim Pesic mi? Bu konu tartışılır ancak bir kez daha tekrarlamak istiyorum: Bu kadroya bir ekleme daha yapmak çok akıl kârı değil ve Barcelona kusursuz bir yaz geçirdi.

Fenerbahçe – Ekpe Udoh

Bu yazının geçen yılki versiyonunda sarı-lacivertlilerin derdine derman olacak ismin Bogdan Bogdanovic olduğunu yazmıştık ancak artık işler çok değişti. Artık Fenerbahçe Beko’nun Nando De Colo’su var ve saha içi liderliği konusunda Avrupa’da Fransız yıldız kadar güvenebileceğiniz isimlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor.

Dolayısıyla artık oyunun kilitlendiği anlarda sarı-lacivertli taraftarların bir gözü Bogdan Bogdanovic aramayacak. Dahası Fenerbahçe bu yaz kısa rotasyonuna Leo Westermann eklemesini de yaptı ve artık Avrupa’nın en iyi kısa rotasyonlarından birine sahip.

Forvet rotasyonunda da Nikola Kalinic ve Gigi Datome gibi bütüncül toplamda savunma ve skor konusunda kolay kolay sıkıntı yaşamayan bir ikiliye sahip olan sarı-lacivertliler, 4 numarada Nicolo Melli‘yi kaybetse de onun açığını farklı bir profilde olmasıyla birlikte Avrupa’da yazın gözdelerinden Derrick Williams ile doldurdu.

Fakat Fenerbahçe’nin 5 numara rotasyonu için aynı şeyleri söylemek çok kolay değil. Williams ve Berkay Candan gibi çok büyük bir pota altı savunması vaat etmeyen iki 4 numaraya ek olarak Fenerbahçe’nin 5 numara rotasyonu Jan Vesely, Joffrey Lauvergne, Ahmet Düverioğlu ve takıma yeni katılan Vladimir Stimac‘tan oluşuyor. Bu isimlerden Vesely ve Lauvergne’in son dönemde yaşadıkları sakatlıklar herkesin malumu. Ahmet Düverioğlu üst düzey Dünya Kupası performansına rağmen geçen sezon gösterdi ki EuroLeague’de şampiyon olmak isteyen takımın sakat oyuncuları varken gönül rahatlığıyla güvenebileceği bir isim değil. Stimac ise tüm iyi niyetine rağmen yine EuroLeague’de şampiyon olacak takımın kalibresinde bir uzun değil.

Ve dahası sarı-lacivertlilerin uzun rotasyonundaki oyuncuların tamamı sağlıklı ve en iyi performanslarını gösteriyor olsa bile bu dörtlüden olağanüstü bir savunma katkısı bekleyemiyorsunuz. Lauvergne, çabuk kısalarla mücadele edemiyor ve güçlü uzunlar karşısında da fiziksel mücadelede çok etkili değil. Stimac ağırlığı ile gerçek bir açık hedef olabiliyor. Ahmet Düverioğlu ise hem yavaş hem de çok kolay faul sorunu yaşıyor. Vesely’ye gelecek olursak… Çek uzunun çok çabuk ayakları ve ciddi bir blok tehdidi var ancak rakip uzunlar karşısında çok ince kaldığı gibi rakip kısaların da Vesely’yi karşısında gördükleri zaman büyük bir endişe yaşadıklarını düşünmüyorum. Neticede geçtiğimiz sezon EuroLeague yarı finalinde Larkin ve Micic başta olmak üzere Efes‘li oyuncular Vesely karşısında çok da zorlanmadan sayı ürettiler. (Burada Çek uzunun sakatlık durumunu da göz önünde bulundurmak lazım.)

Hâl böyleyken akıllara tek bir isim geliyor. Rakip kısaların yanından geçip gidemeyeceklerini bildikleri, rakip uzunların fizikleriyle ezemeyecekleri gerçek bir pota altı gücü: 2017 model Ekpe Udoh. Şu ana kadar listemizdeki diğer isimlerin aksine Fenerbahçe’nin mevcut Udoh’a değil bir zamanlar sahip olduğu Udoh’a ihtiyacı var. Nijeryalı uzun sarı-lacivertlilerin eksik olduğu her şeyi verebilir ve takımı doğrudan şampiyonluğun en büyük favorisi bile yapabilir ancak Dünya Kupası’ndaki Udoh’tan bahsetmiyoruz… O Udoh’un yokluğu, varlığından daha büyük bir katkı bile olabilir…

Baskonia – Luis Scola

Bu sıralar Avrupa’da Olimpia Milano dışında Luis Scola’yı istemeyen bir takım var mı? Milano ekibinin Arjantinli efsanevi oyuncuyu istememesinin sebebinin de hâli hazırda kendisine sahip olmak olduğunu hatırlatalım.

39 yaşındaki Scola, Dünya Kupası’nda başta NBA Yılın Savunmacısı Rudy Gobert olmak üzere önüne çıkan herkesi perişan edip takımını finale kadar taşıdı. Belki Arjantin’e yıllar sonra bir altın madalya kazandıramadı ancak kimse Tangocuların bu kadar ilerlemesini de beklemiyordu zaten.

Baskonia kadrosuna baktığımız zaman sezonun henüz ilk maçında çok talihsiz bir sakatlık geçiren Jayson Granger’ı saymazsak Pierria Henry ve Luca Vildoza’yı görüyoruz. Her ikisini de bugünlerden çok daha parlak bir gelecek bekliyor ve bu iki oyuncu takımları için de çok şey vaat ediyor.

2 numarada keskin şutör Matt Janning’in yanına eski NBA oyuncusu Nik Stauskas’ı ekleyen Baskonia‘nın buradaki rotasyonunun harika olmadığını belirtmekte fayda var. Ancak bu açığı Henry ve Shavon Shields gibi isimlerin varlığı ile kapatabilirler.

Kısa forvetlerde Shields ile Patricio Garino ikilisini koruyan Baskonia’nın 4 numara rotasyonunda ise başı ligin en iyi uzun forvetlerinden Tornike Shengelia çekiyor. Ancak Shengelia’nın son yıllarda yaşadığı sakatlık sorunları herkesin malumu ve dahası onun olmadığı anlarda rotasyonun en önemli ismi Achille Polonara oluyor… 28 yaşındaki İtalyan kariyerinde ilk kez en üst seviyede oynayacak ve Baskonia’nın tüm gözlemcilik becerisine rağmen eğer istikrarlı başarıyı korumak istiyorlarsa Bask ekibinin daha güvenilir bir seçenek bulması şart.

Bu durumda uzun forvet rotasyonu için Luis Scola duası etmeleri gerekiyordu. Hatta Arjantinli efsaneyi kadrolarına katmak için hamle de yaptılar ancak Scola, eski sevdaları karıştırmaktansa yeni sulara yelken açma kararı aldı…

Maccabi Tel Aviv – Sarunas Jasikevicius

Maccabi Tel Aviv de eski güneşli günleri arayan takımlardan biri…

Bu yaz bu doğrultuda Omri Casspi’yi NBA’den döndüren, Tyler Dorsey ve Quincy Acy gibi iki eski NBA oyuncusuyla daha sözleşme imzalayan Maccabi Tel Aviv, Othello Hunter, Elijah Bryant ve Nate Wolters gibi oyuncularla da rotasyonunu güçlendirdi.

İsrail ekibi 2 numara rotasyonunda Dorsey gibi etkili bir skorere sahip. 3 numarada takımının en güvenilir ismi Casspi ile genç yetenekler Yovel Zoosman ve Deni Avdija’ya yer veren Maccabi, uzun forvet rotasyonu için Acy ve Angelo Caloiaro’nun tecrübesine güveniyor. Belki kısa forvet rotasyonu ile birlikte en güçlü mevkisi olan pivotlarda ise Tarik Black, Hunter ve Jake Cohen’den oluşuyor Ioannis Sfairopoulos’un rotasyonu.

Ancak çok önemli bir eksikleri var… Scottie Wilbekin, Wolters, John DiBartolemeo gibi oyun kuruculara sahip olsalar da bu isimlerin hiçbiri dev EuroLeague arenasında büyük sorumluluğun altında ezilmeyeceğini daha önce kanıtlamış isimler değil. Hatta Wilbekin’ın ilk Maccabi sezonu hiç istendiği gibi gitmedi ve Wolters da Sarunas Jasikevicius’un yönetimindeki Zalgiris dışında parlak işler yapmadı.

Dolayısıyla bu takımın gerçek bir saha içi liderine, oyunu yalnızca kendisi oynamayan takımını da oyuna dahil eden ama gerektiğinde tüm sorumluluğu alabilecek gerçek bir oyun kurucuya ihtiyacı var. Değil Maccabi tarihinde, tüm EuroLeague tarihinde böyle bir arayışa çıktığınızda aklınıza gelen ilk isimlerden birinin Saras olmaması mucize olur…

Zalgiris‘in baş antrenörü daha önce Maccabi’yi şampiyonluğa taşımıştı. Belki bu kez şampiyonluk iddialı olur, daha gerçekçi başarı hedefleri konulabilir… Yine de o daha gerçekçi hedefler için Saras’ın kendi sözünü bir ufak değişiklik ile hatırlatalım:

“Asla Zeljko Obradovic‘in aleyhine bahse girmeyin…” Mümkünse Sarunas Jasikevicius’un aleyhine de girmeyin!

Olympiakos – Theo Papaloukas

Olympiakos, 2010’lu yılların başındaki Olympiakos değil. Ekonomik durumlar, her yıl -tabiatı gereği- bir yaş daha alan ve bu süreçte etkisi de azalan Vassilis Spanoulis’in hâlâ takımın birinci hücum opsiyonu olması, David Blatt’in sisteminin takıma şu ana kadar uymaması ve çok daha başka sebeplerle Olympiakos, yeni sezona girilirken playoff konusunda umut vaat etmiyor…

Bununla birlikte bu yaz dev değişikliklere giden takımlardan biri de Olympiakos oldu. Pire ekibi, geçen sezonun son bölümünü de dahil ederken yeni sezon öncesi 10 oyuncusuyla vedalaştı ve sekiz yeni oyuncuyu kadrosuna kattı. Her şeye rağmen Olympiakos’un EuroLeague’deki birçok takımın hayallerini süsleyecek bir 3-4-5 numara rotasyonu var.

Kostas Papanikolaou, Brandon Paul, Georgios Printezis, Mindaugas Kuzminskas, Sasha Vezenkov, Nikola Milutinov, Augustine Rubit ve Ethan Happ ile doğru bir rotasyon ortaya çıkardılar. Özellikle onların mali standartları düşünülünce böylesi bir rotasyonu kurmak hayli başarılı bir iş.

Ancak öte yandan kısalarına baktığımız zaman Wade Baldwin, Will Cherry, Antonis Koniaris, Kevin Punter ve Vassilis Spanoulis’i görüyoruz. Baldwin kendisini henüz EuroLeague’de hiç kanıtlamış değil. Cherry’nin tek EuroLeague deneyimi ise 2014-15 sezonunda iddiasız Zalgiris Kaunas ile yaşandı. Koniaris’in tek maçlık EuroLeague deneyimi ise yok hükmünde. Kevin Punter’i de EuroLeague deneyimi bulunmayan isimlere eklediğimizde elde yalnızca dev tecrübesi, yavaşlayan ayakları ve savunmada giderek daha fazla zaafiyet yaratan tarafıyla Spanoulis kalıyor…

Belki bu takımın skorerlik kısmında bir sorunu yok ancak Spanoulis dışında gönül rahatlığıyla sahadaki beşi emanet edebileceği bir kısaya ihtiyacı olduğu kesin. Bu isim için akla iki seçenek geliyor: Milos Teodosic ve Theo Papaloukas. Teodosic de tercih edilebilirdi elbette ancak ben Papaloukas’ın bu takım için daha uygun bir tercih olacağını düşünüyorum. Özellikle fiziğiyle Teodosic’e oranla daha avantajlı bir isim olan Papaloukas, Olympiakos’un bilhassa savunmada ezilebilecek kısa rotasyonunda fark yaratabilir.

Olympiakos’un şimdilerde bir Papaloukas’ı olsa adı playoff takımlarıyla daha çok anılabilirdi.

Panathinaikos – Dejan Bodiroga

Panathinaikos‘un sadece bu sezon değil her sezon Dejan Bodiroga’ya ihtiyacı var.

Aslına bakılırsa takımın kadrosuna göz atıldığı zaman bu takımın öncelikli ihtiyacı bir kısa forvet değil uzun forvet ancak Panathinaikos‘un da koç Argyris Pedoulakis’in de Bodiroga’ya “hayır” diyebilecek bir lüksü yok.

Kısa rotasyonunda Nick Calathes – Tyrese Rice ve Jimmer Fredette – Nikos Pappas ikililerine sahip olan Panathinaikos, kağıt üzerinde mükemmel uyumu sağlamış durumda. 5 numarada ise Jacob Wiley, Georgios Papagiannis ve Ian Vougioukas’a yer veren Atina ekibi, burayı da kendi standartları içerisinde sorunsuz geçiyor.

3 numaraya Wesley Johnson gibi önemli bir ekleme yapan Panathinakos’un elinde Ioannis Papapetrou gibi zaman zaman önemli katkılar alabildiği bir oyuncusu daha var ancak uzun forvet rotasyonunda nicelik olarak sorun olmasa da DeShaun Thomas, Ben Bentil ve Kostas Mitoglou’nun kalitesi EuroLeague’de yıllar sonra Final Four oynamak isteyen bir takım için yeterli değil.

Bodiroga’nın takıma katılması takımı dört kısa ile oynamaya itebilir ancak modern pozisyonsuz basketbolda bu kağıt üzerinde gözüktüğü kadarıyla ciddi bir sorun değil elbette. Yugoslav yıldız, dahası 2,05’lik boyu ile EuroLeague’deki diğer uzun forvetlerin yanında -amiyane tabirle- sırıtacak bir oyuncu da değil. Kaldı ki Bodiroga’nın EuroLeague’deki herhangi bir oyuncu yanında sırıtması çok olası gözükmüyor.

Real Madrid – Bojan Bogdanovic

Real Madrid her ne kadar ezeli rakibi Barcelona’nın yaz transferleri karşısında bu yaz döneminde daha sönük işler yapsa da sezonun henüz ilk resmi turnuvasında Barcelona’dan Süper Kupa’yı almayı başardı. Real Madrid kadrosu EuroLeague’in en iyi kadrolarından biri, buna hiç şüphe yok. Yine de Bojan Bogdanovic’in bu takıma verebileceği skor katkısına hayır demezlerdi…

Facundo Campazzo, Jeffery Taylor, Walter Tavares, Trey Thompkins, Jordan Mickey gibi üst düzey savunma silahlarının yanında Anthony Randolph, Nicolas Laprovittola gibi sahada olduğu anlarda savunması göze batmayacak oyunculara sahip Real Madrid. Dolayısıyla bu takımda savunmada büyük eksiler yazacak bir oyuncu bile o kadar fark edilmeyebilir. Ancak 30’undan sonra olağanüstü işler yapmaya devam eden Rudy Fernandez, gerçek bir 3-and-D silahına dönüşen Taylor ve Dünya Kupası’nda final oynayan Gabriel Deck’in tüm yeteneklerine rağmen 3 numaradan alacakları böylesine doğal bir skorer katkısı reddilebilecek bir seçenek değil.

Bojan Bogdanovic, son iki sezondur kariyerinin en olgun oyununu oynuyor ve artık hiç olmadığı kadar etkili bir oyuncu hâline geldi. Bu süreçte gösterdiği performanslar sonrası bu yaz NBA takımlarını peşinden koşturan Hırvat skorer, takımda olsa Real Madrid’in şampiyonluk iddiasını doğrudan zirveye çıkarabilecek kadar iyi bir oyuncu artık.

Savunmada da artık eskisi kadar ciddi bir yük değil ancak öyle olsa bile Real Madrid’in elinde hiçbir takımda olmadığı kadar bunu rahatlıkla kapatabilecek silahlar var.

Zalgiris Kaunas – Marcus Brown

Zalgiris Kaunas, EuroLeague’de mütevazı bütçesi ile en iyi iş yapan takımlardan biri. Sarunas Jasikevicius’un bu sezon elinde Edgaras Ulanovas ve Arturas Milaknis gibi hem takımı hem de EuroLeague’i artık çok iyi bilen kısa forvetler, Nigel Hayes gibi skorer bir uzun forvet, Paulius Jankunas gibi takımda efsaneleşmiş bir uzun, Jock Landale gibi Avrupa devlerini peşinden koşturmuş, NBA’in kapısından dönmüş bir başka uzun ve Zach LeDay gibi kendisini bir kez daha kanıtlamaya hazır bir 5 numara var.

Şutör guard rotasyonundaki isimlerden Marius Grigonis, bilhassa hazırlık maçlarında üst düzey skor performansları ortaya koydu ve Thomas Walkup da geçen sezonun sonunda yükselen performansını sürdürmeyi hedefliyor.

Oyun kurucular Alex Perez, Lukas Lekavicius ve Rokas Jokubaitis’in Sarunas Jasikevicius’un ellerinde bir kez daha önemli saha içi liderleri olması sürpriz olmaz ancak bu takım, Grigonis’in yanında, ondan daha iyi bir skorer kısaya hayır deme lüksüne sahip bir takım değil.

Zalgiris Kaunas’ın kendi skorunu yaratabilecek bir kısaya ihtiyacı var ve bu anlamda yıllarca EuroLeague’de oynayan ve bu süreçte 20 sayı attığı maçları rutin hâline getiren Marcus Brown gibi bir kısa en doğru isim olabilir.

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!