by Zach Buckley / Çeviri: M. Bahadır Akgün
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı ilk olarak 5 Eylül 2019 tarihinde Bleacher Report‘ta yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
NBA’de başarı konusunda zamanlamanın rolü yadsınıyor.
Bir zamanlar yalnızca içeride oynayabilen pivotlar basketbolun hükümdarlarıydı ancak artık sanki başka devirlerin dinozorları gibiler. Bu arada çok da uzak olmayan bir geçnişte “iki forvet pozisyonu arasında sıkışmış” ya da “sırf şut atan takım” gibi kavramlar aşağılayıcı kavramlardı.
Bütün oyuncular doğru zamanda oynamıyor. Bu da onlara dair algıyı her zaman saptırıyor. Düşünün mesela Jahlil Okafor bundan 20 yıl önce oynamış olsaydı neler olurdu? O fizik ve post-up yetenekleri ile kendi maaşını kendisi yazardı ve kısmen garanti kontratlara, minimum sözleşmelere tamah etmek zorunda kalmazdı.
Ancak biz olaya farklı açıdan bakıyoruz ve geçmişte oynayıp da bugünün oyununa daha uygun isimlere göz atıyoruz.
Listemizdeki oyuncuların tamamı üç sayılık atışların geçerli olduğu dönemden zira NBA’de şu anda neredeyse herkes dış şut atabiliyor ve bu oyuncular şimdilerde çok daha fazla kabul görecek kendi dönemlerinin ötesinde yetenekler ve kapasiteler ortaya koydular.
Unutulmuş isimler temasına uygun kalmak adına birden fazla All-Star deneyimi olmayan oyuncuları göz önünde bulunduruyoruz.
Mahmoud Abdul-Rauf
Phil Jackson, bir keresinde Stephen Curry’nin bugünün Mahmoud Abdul-Rauf’u olduğunu söylemişti. Muhtemelen bu benzetme kusursuz değil ancak mikro ölçüde Curry ve Abdul-Rauf’un aynı şekilde önce skor atan, bulduğu her yerden şut yollayabilen bir oyun kurucu tarzı var.
Chris Jackson ismini Abdul-Rauf olarak değiştiren emekli şutör, zaman zaman üst düzey skor performansları sergileyebiliyordu. LSU’da iki sezon oynayan Abdul-Rauf, 29,0 sayı ve 2,7 üçlük ortalamaları üretti. Curry ise Davidson’da 25,3 sayı ve 4,0 üçlük istatistikleriyle oynamıştı.
Abdul-Rauf, NBA seviyesinde de başarılı olabileceğini göstermişti. 1990’da NBA Draftı’nda üçüncü sıradan seçilen Abdul-Rauf, üçüncü sezonu itibariyle maç başına 33,5 dakika süre alırken 19,2 sayı, 4,2 asist ve 0,9 üçlük istatistikleriyle oynuyordu. Bir keresinde Jerry Sloan’ın liderliğindeki Utah Jazz karşısında 51 sayı atmıştı. Ayrıca 1995-96’da yalnızca 10 maç kaybeden Chicago Bulls‘un mağlubiyetlerinden birini 32 sayı, 9 asist ve 4 üçlük istatistikleriyle aldırmıştı.
Ancak NBA kariyeri yalnızca dokuz sezon sürdü ve bunun büyük bir sebebi de milli marş sırasındaki protestosu sonrası aldığı tepkiler oldu.
Saha içerisinde Abdul-Rauf, bugünkü basketbol için gerekli her şeye sahipti. Savunmacıları fake sonrası çaresiz bırakan, her yerden skor üretebilen ve takım arkadaşları için şut yaratabilen Abdul-Rauf, 10.000 dakika ve üzerinde süre alıp serbest atış çizgisinde %90+ ile isabet bulan beş oyuncudan biri oldu. En iyi döneminde %38,7 ile isabet kaydederken maç başına 1,5 üçlük atıyordu.
Robert Horry
Kabul edelim, NBA seyircisinin Robert Horry’yi unutması zor. Eğer tuttuğunuz takımlardan birinde oynadıysa muhtemelen 1-2 şampiyonluk kazandırmıştır. Oynamadıysa heves kıran, kritik şutları ile tuttuğunuz takımın şampiyonluk umutlarına büyük bir darbe indirmiştir muhtemelen.
Ancak kariyeri, playofflardaki performanslarına indirgeniyor. Saçma yüzük koleksiyonu (yedi) ve kritik anlardaki isabetleri ile biliniyor. Kötü bir yaşam tarzı değil. Lige 20 yıl kadar sonra giriş yapmış olsa modern koçların her şeyi yapabilen 2,05’lik forvetlerden çok daha fazla yararlandığı bir döneme denk gelecekti.
Her şeyi biraz biraz yapabiliyordu. En gerektiği anlarda üçlük atabiliyordu. Rakip sıkıştırmalar karşısında çok çabuk ilk adımı ile sıyrılabiliyordu. Şutu veya hücum koridoru olmadığı zaman boş takım arkadaşlarını bulabiliyordu. Kariyerinin başlarında amansız bir dış savunmacıydı ve pota civarında güvenilir bir savunması vardı.
Eğer fırsatı varsa her şeyi yapabileceğini ya gösterdi ya da en azından kanıtladı.
2005’te Tim Duncan, basın mensuplarına yaptığı açıklamada “Ne kadar komik gözükürse gözüksün maç büyük bir maç olmadıkça Horry ortaya çıkmıyor, sanki oynamıyor” demişti.
Eğer Horry doğru sistemde oynasaydı belki istikrar da sağlayabilirdi. Bugünlerde oynasa belki de 3-4 ve hatta 5 numarada oynayabilecek, boyalı bölge, çizgi dışı ve sahadaki bilumum yerlerde etkili olan, fark yaratabilen bir oyuncu olarak görülürdü.
Toni Kukoc
Chicago Bulls‘un hanedanlığının büyümesinde Toni Kukoc, kilit parçalardan biriydi. 1990’da 29. sıradan seçilen Kukoc, 1993’e kadar Birleşik Devletler’e gitmedi. O dönemde Bulls, üst üste üç şampiyonluk yaşadığı iki dönemden ilkini henüz geride bırakmıştı. Bulls’un 25 yaşındaki oyuncuyu benchin sonuna göndermeye niyeti yoktu.
Dönemin genel menajeri Jerry Krause, onunla ilgili “Mükemmel bir takım oyuncusu ve 17 yaşında profesyonel olduğundan beri oynadığı her seviyede ‘winner’ olduğunu kanıtlamış bir isim” şeklinde konuşuyordu.
Kukoc modern basketbolun cazibesine sahipti. 2,11’lik şut atabilen, pas verebilen ve topu yere vurabilen bir combo forvetti kendisi. Bu eşsiz bir yetenek toplamı ama sanki o zamanlar pek de bilinmiyordu. 1995’te çıkan bir yazıda Kukoc’un uzun forvet vücuduna sahip bir kısa forvet ya da şutör guard olduğu söyleniyordu, sanki bu kötü bir şeymiş de oyunun değişimiyle ilgili değilmiş gibi…
Kariyeri hiçbir zaman büyük bir patlamaya tanıklık etmedi. Avrupalı Magic Johnson, asla All-Star olmadı ancak zamanının ötesindeki yetenekleri hep dikkat çekti. Oyun görüşü, yumuşak bileği, oyun aklı, hareketliliği ve saf şutörlüğü ile 36 dakika başına 15,9 sayı, 5,8 ribaund, 5,1 asist ortalamalarını birleştirdi.
Bugün oynuyor olsa Danilo Gallinari, Draymond Green, Kevin Love ve Paul Millsap’in karışımı olurdu.
Donyell Marshall
Donyell Marshall, NBA’in modern döneminin açılmasında rol sahibi oldu.
1994’te dördüncü sıradan seçilen Marshall, potanın uzağında o kadar rahattı ki takımlar onu önce dev cüsseli bir dış oyuncu olarak deniyordu. 2,06 boyu ve 111 kilogram ağırlığı ile Aaron Gordon, Kyle Kuzma ve Kevon Looney ile neredeyse aynı fiziğe sahip olan Marshall, kariyerinin başlarında çoğunlukla kısa forvet olarak oynadı ve zaman zaman şutör guard olarak bile süre aldı.
Ancak son üç yılında şutör uzun, sadece 4 ve 5 numaralardan süre aldı. Üç sayılık atışlarının zirveyi gördüğü dönem de bu sırada yaşandı. Son beş sezonunun tamamında %54 ve üzerinde üçlük isabet oranı kaydetti ve kariyerinin sonunda pozisyon algısının nasıl değiştiğini göstermiş oldu.
Her iki alanda da büyük bir oyuncu olmasa da şutörlük ve blok konularında ilginç bir karışım sunuyordu. NBA tarihinde 2.000+ dakika süre alıp 1,5 blok ve 1,5 üçlük ortalamaları yakalayan yalnızca sekiz oyuncudan biri. Bir maçta 12 üçlük ile Kobe Bryant’ın rekorunu egale etmiş ve 24 ribaund ile de Toronto Raptors‘ın ribaund rekorunu kırmıştı.
Harika bir üçlük silahına sahip olan Marshall, ribaundlarda gerçek bir devdi ve üst düzey bir kol genişliğine sahipti. Bugün oynasa bu yeteneklerle kendisine güzel bir yer bulabilirdi.