Micic & Larkin EuroLeague Tarihinin En İyi Kısa İkilisi mi?

27/Kas/19 10:20 Kasım 27, 2019

Mehmet Bahadır Akgün

27/Kas/19 10:20

Eurohoops.net
VITORIA-GASTEIZ, SPAIN - MAY 17: Shane Larkin, #0 of Anadolu Efes Istanbul and Vasilije Micic, #22 of Anadolu Efes Istanbul celebrates at the end of 2019 Turkish Airlines EuroLeague Final Four Semifinal A game between Fenerbahce Beko Istanbul v Anadolu Efes Istanbul at Fernando Buesa Arena on May 17, 2019 in Vitoria-Gasteiz, Spain. (Photo by Luca Sgamellotti/Euroleague Basketball via Getty Images)

Anadolu Efes’in iki süper guardı, sezona muhteşem bir başlangıç yaptı. Peki bu ikili tarihte nerede yer alıyor, almalı? Eurohoops Fırın yazıyor…

By Utkan Şahin / info@eurohoops.net

“97 sayı, 18 asist, %79.1 ikilik yüzdesi, %73.6 üçlük yüzdesi, %76.7 saha içi yüzdesi, 114 verimlilik puanı”

Nefes kesici…

Vasilije Micic ile Shane Larkin’in son 2 maçta yaptıklarını, herhalde sadece bu sıfatla açıklayabiliriz. Bu iki durdurulamaz yıldız, sadece son 2 maçta toplamda yukarıda gördüğünüz istatistikleri yaptı. Bizler ise sadece ağzımız açık onları izledik. Aynı şu pozisyonda olduğu gibi…

Kamusal Mizah kanalının “çok üst düzey bir espri” isminde meşhur bir skeci vardır. Orada “Biraz daha az komiğini yap bunun ben yine güleceğim” der. Micic ve Larkin’in son iki maçtaki performansı da tam olarak böyle. Bu büyük ikili, bundan daha azını ortaya koysa da biz yine etkilenirdik, çünkü böylesine gerçekten çok alışkın değiliz.

Fakat Micic & Larkin ikilisi, elini hiç korkak alıştırmadı ve arka arkaya iki maçta absürt diyebileceğimiz performanslar ortaya koydu. Eurohoops Fırın’a düşen ise bu iki performansın hakkını vermek oldu.

Dolayısıyla biz de elimizi korkak alıştırmadık ve çizgiyi en yukarıya koyarak, yeni tartışma odağımızı açtık: “Micic ile Larkin, EuroLeague tarihinin en iyi kısa ikilisi mi?”

Önce EuroLeague’in bugününe bakmıştık, gelin şimdi de tarihte bir seyahate çıkalım…

Bazen Hayat Hayal Ettiğinden Daha Fazlasını Verir

“Micic’i biz işin gerçeği Larkin’in yedeği olarak aldık. Birinci guard olarak almadık; hem 1 numarada hem de iki numarada Larkin ve Beaubois’yı dinlendirecek bir oyuncu olarak transfer ettik. “

Büyük sorunun cevabına bakacağız ama önce adım adım gitmemiz gerekiyor. Çünkü eğer bu ikilinin hikayesini ve ne seviyeye geldiklerini anlayamazsak, ilk sorunun cevabını da tam olarak anlayamayız.

Koçlar ya da yöneticiler, sezon başında bir takım kurarken aslında sadece hayal ederler. Hesaplayabildikleri bütün bileşenleri düşünerek bir kurgu oluştururlar. Fakat sahaya çıkmadan önce bütün bu kurgu, sadece hayalden ibarettir. Ne kadar iyi olursa olsun, oyuncuların ve kurgunun birbiriyle uyumunu asla tam olarak tahmin edemezsiniz.

Bundan dolayı tarih, uyumlu olması beklenirken hayal kırıklığı yaşayan birçok takım ve ikiliyle doludur. Fakat bazen de hayat size tam tersini sunar: “Daha iyisini!

Micic ve Larkin ikilisinin doğumu da tam olarak böyle bir hikaye…

Bırakın otoriteleri, Efes‘in kadro mühendisliğini oluşturan Ergin Ataman bile böylesine bir hikaye beklemiyordu. Ataman’dan yıllardır alışık olduğumuz kadro planlamasına göre Larkin’in bu takımın lideri, taşıyıcı oyuncusu olması; Micic’in de Beaubois ile birlikte onu tamamlayan isim olması gerekiyordu. Sırp guardın Zalgiris‘te Pangos ile bu şekilde bir uyum göstermesi de yaz döneminde onun bu konuda ilk tercih olmasını sağladı.

Fakat Larkin’in Amerika’dan fazla kilolarıyla hazır dönmemesi bütün kurguyu değiştirdi.

Amerikalı yıldız, bırakın liderliği sahada kalacak halde olmayınca Micic, 16 yaşından beri kendinden beklenen o sorumluluğu aldı ve sürücü koltuğuna geçti.

Sonrası ise yine kolay olmadı.

Uzun süre ne Micic ne de Larkin, birbirlerini anlayabildi. Hatta bana sorarsanız, Ataman’ın da bu ikiliyi birlikte nasıl kullanacağını anlaması zaman aldı. Larkin kendini hazır hissettiğinde kendine gidecek bir yol bulamadı. Micic ise uzun süredir beklediği o liderliği vermemek için uzun süre direndi.

Hatırlayın, Pire’deki Olympiakos maçını ya da Sinan Erdem’deki Real Madrid maçını… Sahada bugünlerde olduğu gibi mükemmel bir ikili yoktu, aksine birbiriyle uyum yakalamama konusunda inatçı iki isim vardı.

EuroLeague’in 25. haftasında oynanan meşhur Barcelona maçı ise her şeyi değiştiren kırılma noktası oldu.

O gün Larkin’in yaşadığı patlama, önce Micic’in kafasındaki bariyerin inmesine sebep oldu. Sırp yıldız, Larkin’e rağmen değil, Larkin ile birlikte oynaması gerektiğini anladı.

Sonrasındaki Barcelona playoff serisinde Amerikalı yıldız da benzer bir etki yarattı.

Larkin muhteşem bir seri geçirmesine rağmen Efes, Barcelona’ya iki maç verdi ve bunun tek sebebi Micic’in olmamasıydı. Bana sorarsanız, o seride Larkin, Micic’in takım içindeki veriminin kendisi için kazanan oyuncu olmak anlamına geldiğini fark etti.

Sonrasında ne mi oldu? Hayat Ergin Ataman’a daha fazlasını verdi: EuroLeague’in hali hazırdaki en iyi ikilisini…

EuroLeague’in En İyi İkilisi: Micic&Larkin!

En başta söyleyeyim, bu en iyi tartışmaları benim pek hoşlandığım şeyler değil çünkü oldukça göreceli bir kavramdan ve tartışmadan bahsediyoruz. Bir kişi “en iyiyi” seçerken farklı kıstasları öncelik haline getirebilir ve bu da bizi birden çok cevaba götürür.

Bu işin felsefi kısmı. Diğer taraftan ise sayılar var ve açık bir şekilde sayılar, bize Micic ile Larkin’in şu an hali hazırda en iyi ikili olduğunu anlatıyor.

EuroLeague’de ilk 8 hafta geride kalırken bu ikili tamamıyla istatistikleri ele geçirdi. EuroLeague’de hem sayı hem de verimlilik puanı liderliğinde ilk 10’da aynı takımda yer alan sadece bu ikili var.

Bu da onların ligdeki diğer bütün ikililer karşısında birçok farklı alanda fersah fersah önde olmasını sağlıyor.

Ortalama Toplam Sayı Takımlarının Sayılarına Göre Yüzdesi
Vasilije Micic & Shane Larkin 37.7 sayı %45.9
Alexey Shved & Janis Timma 34.0 sayı %39.0
Mike James & Darrun Hilliard 32.9 sayı %38.7
Nando De Colo & Derrick Williams 32.4 sayı %40.7
Nikola Mirotic & Cory Higgins 32.1 sayı %39.0

Ligde maç başına attıkları ortalama sayıyla toplam 30 sayıyı geçebilen sadece 5 ikili var ve Micic ile Larkin ikilisi bu 5 ikili arasında açık ara farkla önde yer alıyor.

İlk 8 maçın sonunda Micic, ortalama 18.4 sayı atarken Larkin ise 19.3 sayıyla oynadı. Toplamda ise bu 37.7 sayı anlamına geliyor. Ki bu da sadece sayı üzerinden bu ikilinin Efes‘in toplam sayısının %45.9’unu ürettiği sonucunu çıkartıyor.

Diğer 4 ikili ise bu konuda Efes‘in muhteşem ikilisinin çok arkasında! De Colo & Williams ikilisi, Fenerbahçe‘nin %40.7 sayısını üretirken Shved & Timma ile Mirotic & Higgins ikilileri ise takımlarının sayılarının %39.0’unu üretti.

İşin içine Larkin ve Micic’in asist üzerinden takımının sayılarına verdiği katkı da eklenince iş daha da çılgın bir hale geliyor. Sayı veya asist üzerinden bu ikili, Efes adına toplamda 407 sayı üretti. Bu da lacivert-beyazlıların toplam ürettiği sayıların %61.6’si anlamına geliyor.

Normal şartlar altında bir takım iki yıldızından bu istatistikte %50’lik bir katkısı alıyorsa gayet mutlu olabilir. %61.6 ise tam anlamıyla bir çılgınlık!

İkilik Atış İkilik Yüzde Üçlük Atış Üçlük Yüzde
Vasilije Micic & Shane Larkin 50/93 %53.7 43/95 %45.2
Alexey Shved & Janis Timma 42/80 %52.5 41/126 %32.5
Nikola Mirotic & Cory Higgins 49/101 %48.5 31/73 %42.4
Mike James & Darrun Hilliard 44/98 %44.8 43/97 %44.3
Nando De Colo & Derrick Williams 54/89 %60.6 29/73 %39.7

Üstelik Micic ile Larkin, bütün bu performansı şu ana kadar absürt diyebileceğimiz yüzdelerle başardı.

İkilik atışlarda %53.7 ile oynayan harika ikili, üçlüklerde ise %45.2 gibi bir yüzde yakaladı ve her iki istatistik alanında da rakipleriyle büyük bir fark oluşturdu. Efes‘in ilk 8 haftada isabet bulduğu üçlüklerin %58.9’ünü atan bu ikili, ligde en çok üçlük isabeti bulan ikili ünvanını paylaşıyor.

James ile Hillard da 43 üçlük isabeti bulmayı başarsa da Efes’in mükemmel ikilisinin yüzdesi daha iyi. Onları 3. sırada takip eden Shved & Timma ikilisi de 40 isabeti geçmeyi başardı ama onlar da bunu 126 denemeyle başardı.

Verimlilik Puanı
Vasilije Micic & Shane Larkin 40.3 PIR
Alexey Shved & Devin Booker 35.4 PIR
Nando De Colo & Derrick Williams 34.4 PIR
Nick Calathes & DeShaun Thomas 33.7 PIR
Scottie Wilbekin & Omri Casspi 33.4 PIR

İşin sayı kısmı sizin için yeterli olmadı mı? Devam ediyorum, o zaman! Verimlilik puanı istatistiğinde de onların büyük bir hegemonyası var.

Evet, biliyorum EuroLeague’in verimlilik puanı hesaplama sistemi biraz demode kaldı ama sonuçta hala bir şeyler ifade ediyor ve iki oyuncunun, birlikte 40.3 verimlilik puanı üretmesi gerçekten bir çılgınlık! Onlardan başka 40’ı bırakın geçen, yaklaşabilen bile yok.

Üstelik bütün bu istatistiklerin ötesinde bir de bu ikilin Efes için ifade ettiği bir anlam var.

Lacivert-beyazlıların birçok önemli oyuncusu var. Simon, Dunston, Moerman, Beaubois, Peters ya da Singleton’ın bu takıma kattığı önemli şeyler var fakat her şeyin ötesinde Efes’i en büyük kupa için favorilerden biri yapan bu ikilinin arasında her geçen gün gelişen uyum.

Larkin ile Micic için benim çok basit bir benzetmem var: Çift başlı yılan! 

İkisi de çok agresif, saldırgan ve yaratıcı… Bazen öyle sekanslar oynuyorlar ki rakiplerinin havlu atmaktan başka şansı kalmıyor. Fakat hikayeyi de biliyorsunuz… Çift başlı yılanı yenmenin tek yolu birbirine düşürmektir! Eğer sadece birini yok ederseniz onları yenemezsiniz. Birbirine düşürerek ikisini birden yolunuzdan çekmeniz gerekir.

Geçen sezon Final Four yarı finaline kadar bu ikili, bu tuzağa zaman zaman düştü. Birbirlerinin yoluna çıkarak aslında kendilerini kendileri durdurdu. Bu sezon ise tam tersi bir durum var.

Bu harika ikili, ilk yılında birbirine tüm EuroLeague sezonunda sadece 15 asist yaparken bu sezon şimdiden 13 asiste ulaştı. Çok mu önemli bu ikilinin birbirine asist yapması? Saha içine bakarsak hayır, değil. Larkin de Micic de zaten sayılarının çok büyük bir kısmını birebir üzerinden üretiyor.

Fakat onların birbirlerine böyle ikramlar yapıyor olması, birbirlerine olan inançlarının ve uyumlarının geliştiğinin bir göstergesi… Bu da onları giderek EuroLeague’in durdurulması en zor ikilisi haline getiriyor.

Yahut başka bir deyişle; halihazırdaki en iyi ikilisi!

Kısa İkilinin Problemleri

Basketbol tarihi mükemmel ikililer üzerine kurulu…

Modern EuroLeague tarihi boyunca bunu hep şahit olduk. Şampiyon takımların, büyük takımların hep çok özel ikili yıldızları oldu. Diamantidis-Batiste, Navarro-Lorbek, Spanoulis-Printezis, Papaoukas-Holden, Bogdanovic-Udoh… Daha saymakla bitmez.

Sadece EuroLeague’de değil, tüm dünya basketbolunda genel alışkanlık, bu ikiliyi bir uzun ile kısa üzerinden kurgulamaktır. Böylece takımlar hem iç dış dengesini daha iyi kurgulamayı hem de iki büyük rolü farklı oyunculara dağıtmayı hedefler. Muhtemelen “Şampiyon olacaksan oyun kurucun ile pivotun iyi olacak” anlayışı da bunun bir eseri!

Fakat daha farklı ve kurgulaması zor başka bir ikili türü daha var: iki büyük kısa!

Kısa ikililer, bir kere size iç dış dengesi getirmez. Ayrıca iki büyük rolü birbirine yakın tarzda oyunculara verdiğiniz zaman, onların birbirinin yoluna çıkmasını engellemek oldukça zor. Birbirinden çok daha farklı oyuncu profiline sahip iki kısa seçseniz bile bunu başarmak zor. Çünkü bu ikilinin arasında bir uyum yakalamak gözüktüğünden daha zor ve problemli bir durum.

“Bu hücumu şimdi sen oynayacaksın, diğer hücum da sıra sende” diyerek bu uyumu yakalayamazsınız. Özellikle de bu iki oyuncu da “büyük” isimler ise…

Sonuçta en temelde sahada iki farklı yaratıcı rolde oyunu kurguluyorsun ve elinde sadece bir top var. Bu iki oyuncunun, farklı tempolarda oynama isteği ya da saha içerisinde forvetten oyunu kurgulama problemi bile aralarında engellenmesi çok zor bir uyum problemi yaratabilir.

Diğer yandan değişen basketbol da takımları bütün bu problemlere rağmen buna yönelmeye mecbur ediyor.

Özellikle son 10 yılda tek yaratıcı kısa oyuncu üzerinden hücumu kurgulamak giderek daha zor hale gelmeye başladı. Tek yaratıcı kısayı tercih eden takımlar, daha tahmin edilebilir bir hücuma sahip olurken en az iki kısanın top yönlendirici olduğu takımlar ise hücum potansiyeli olarak daha başka bir seviyeye çıkmaya başladı. Hatta bugünlerde 2 yaratıcı zaten artık bir zorunluluk haline gelirken takımlar ilk beş içerisinde bu sayıyı artırmanın peşinde!

Çünkü bu sayede takımlar hücumda çok daha çeşitlenebilir bir hücum planına sahip olurken yüksek tempo içerisinde kısa süre içerisinde karar vermesi daha mümkün olan kısalar ile hücumu farklı bir seviyeye çıkartıyor.

Somut örneğimiz Shane Larkin ile Vasilije Micic üzerinden bakalım…

Efes, Micic üzerinden takımın pozisyon yaratılmasına ihtiyacı olan oyuncularına – özellikle uzunlar – pozisyon yaratabiliyor.  Larkin üzerinden ise daha çok birebir oynayıp Amerikalı yıldızının patlayıcılığı sayesinde oyunu bire beşe dökebiliyor. Micic ile Larkin, diğer rol içerisinde de yer alabilmesi, ikisinin de yüksek tempoyu tercih etmesi ve özellikle Larkin’in giderek oyunu kanatlar üzerinden kurgulaması da lacivert-beyazlılara hücumda büyük bir çeşitlilik katıyor. Üstelik Efes‘in elinde Simon gibi gerekirse kanatlardan yaratabilen başka bir güvenilir top yönlendirici daha var.

Lacivert-beyazlılar bu ikilinin farklı anlarda rollerini bölebildiği gibi birbiriyle de yan yana oynatabiliyor. Bu sezon Micic ile Larkin, birlikte 145 dakika süre alırken hücumda %53.2 gibi bir “True Shooting” yüzdesi yakaladı. Ligdeki büyük ikililer arasında buna yaklaşabilen başka bir bir ikili yok. Bu da Efes‘in farklı anlarda kullanabildiği iki farklı oyun planını, bir yandan da aynı anda sahada kullanmasını sağlıyor. Bu basketbolda çok fazla görebildiğimiz bir lüks değil.

Fakat Micic ile Larkin, EuroLeague özelinde bir ilk de değil.

Çok şanslıyız ki, lig tarihinde farklı şartlarda farklı rollerde olsa harika kısa ikililere şahit olduk. Belki bir kısa-uzun ikilileri kadar çok değillerdi ama onlar da bu ligi fazlasıyla etkiledi. Bazıları büyük şampiyonluklar kazandı, bazıları da iz bıraktı.

Şimdi ise sıra bazı büyük ikililerin üzerinden başlıktaki sorunun cevabını bulmanın zamanı geldi.

Micic & Larkin, EuroLeague Tarihinin En İyi Kısa İkilisi mi?

Modern EuroLeague’in 20 yıllık süreci boyunca çok fazla değişim ve kırılma noktası gördük. Dolayısıyla da sahada gördüğümüz basketbol da, oyuncu profilleri de giderek hep daha farklılaştı.

Bu sebeple bu karşılaştırmayı seçeceğimiz rolleri biraz takım yapıları ve o günün şartlarından ayırmak gerekiyor. Çünkü ne bugünün mükemmel kısa ikilisi, 2000’lerin başında aynı etkiyi yaratabilirdi, ne de 2000’lerin başındaki mükemmel kısa ikilisi, bugünlerde aynı etkiyi yaratabilirdi. Keza zamanın getirdiği etki sebebiyle oyuncuların rol benzerlikleri de aynı olamaz. Daha farklı kısa ikililer olduğunu kabul etmemiz lazım.

Peki kimleri seçmemiz gerekiyor?

Bir kere herhalde en iyi kısa ikili denilince akla gelen ilk ikili Theodoros Papalouskas ve JR Holden! Bu ikili, sadece kısalar içerisinde değil, bütün ikili oluşumlarında yer alabilecek kadar iyiydi. Sonrasında ise Panathinaikos‘un iki mükemmel Yunan guardı Dimitris Diamantdis ile Vassilis Spanoulis’i de almamız gerekiyor.

CSKA‘nın diğer mükemmel kısa ikilisi, Milos Teodosic ve Nando De Colo da listemizde olmalı. Real’den Sergio Llull ve Sergio Rodriguez’i alabiliriz. Maccabi‘yle kısa bir peri masalı olan Ricky Hickman ve Tyrese Rice da bizlere konuk olabilir, sonuçta etkileri büyük oldu. İlk şampiyondan Manu Ginobili ile Marko Jaric de bu listeye girebilir. Keza şampiyonluğu olmasa da izlemesi o dönem çok keyifli olan Mike James ile Darius Adams da bu listeye girmeyi hak ediyor.

Barcelona’dan ise Ricky Rubio ile Juan Carlos Navarro listeye katılabilir. Fakat Sarunas Jasikevicius ile Juan Carlos Navarro ikilisi için aynı şeyleri düşünmüyorum çünkü Dejan Bodiroga ve Gregor Fucka etkisi o takım için daha önemliydi. Keza Saras’ın Maccabi döneminden de bir ikili oluşturamıyorum çünkü Anthony Parker, daha çok bir 3 numaraydı.

Bu tarz aslında kağıt üzerinde, isim olarak bu listeye girebilecek ama aslında takımın merkezinde farklı ikililerin olduğu çok fazla takım var. Üstelik listeyi çok da fazla uzatmanın bir anlamı yok. Elimizde fazlasıyla yeterli sayıda mükemmel kısa ikililer var.

Kısa ikilileri bulduysak,asıl probleme geldik demektir: Nasıl karşılaştıracağız?

Dediğim gibi bu tarz listeler oldukça göreceli şekilde oluşuyor. Dolayısıyla sadece göze hoş gelen bir basketbol oynamaları bile liste için bir kıstas olabilir. Fakat ben sizleri o kadar uğraştırmayacağım ve 3 kıstas üzerinden ilerleyeceğim!

1. İstatistik!

Biliyorum, işgüzarlık yapıyorum. Yukarıda kendim söyledim, farklı zamanlar ve farklı basketbol yapılarının ortaya çıkardığı kısa ikilileri konuşuyoruz. Dolayısıyla istatistik bizim için çok büyük bir veri değil.

Sonuçta Spanoulis-Diamantidis ikilisinin oynadığı tempoyla, Micic-Larkin ikilisinin temposu çok daha farklı. Üstelik mükemmel kısalar olunca illaki istatistikleri de inanılmaz göz alıcı olmak zorunda değil. Bu yüzden istatistikler bize açık bir cevap veremez ama belki biraz yol gösterebilir.

Sayı Ortalamaları Toplam Birlikte Oynadıkları Sezon En İyi Sezon İstatistikleri
Vasilije Micic & Shane Larkin 28.0 sayı 1.5 sezon 37.7 sayı (2018/2019)
Nando De Colo & Milos Teodosic 33.3 sayı 3 sezon 35.5 sayı (2015/2016)
Manu Ginobili & Marko Jaric 27.1 sayı 2 sezon 28.8 sayı (2001/2002)
Sergio Rodriguez & Sergio Llull 21.7 sayı 6 sezon 25.4 sayı (2013/2014)
Darius Adams & Mike James 23.2 sayı 1.5 sezon 23.2 sayı (2015/2016)
Dimitris Diamantidis & Vassilis Spanoulis 20.7 sayı 4 sezon 23.1 sayı (2005/2006)
Ricky Hickman & Tyrese Rice 22.3 sayı 1 sezon 22.3 sayı (2013/2014)
Ricky Rubio & Juan Carlos Navarro 20.8 sayı 2 sezon 20.9 sayı (2009/2010)
Theodoros Papaloukas & JR Holden 17.9 sayı 6 sezon 20.7 sayı (2005/2006)

Sayı ortalamalarıyla başladığımız zaman ise ilk göze çarpan şey; Milos Teodosic ile Nando De Colo’nun performansı!

Bu ikiliyi sahada aynı anda gördüğümüz zamanın üstünden belki de öyle çok uzun yıllar geçmedi ama yaptıklarının büyüklüğünü buradan görebiliyoruz. Hücumda farklı silahlara sahip olan bu iki sihirbaz, 3 yıllık beraberlikleri boyunca adeta sayı makinesiydi. Bu muhteşem ikili, bizim seçtiğimiz ikililer arasında ortalama sayıda 30.0’u geçebilen tek ikili oldu.

Bizim örneğimiz olan Vasilije Micic ile Shane Larkin ise 2. sırada yer alıyor fakat en iyi sezon performansında ilk sıra hala Efes‘in ikilisinde!

Bologna’nın unutulmaz takımının kısa liderleri olan Jaric ve Ginobili ise 27.1 sayı ortalamayla ortalamanın epey üstünde yer alıyor.

Papaloukas ile Holden’ın en sonda yer alması ise bir sürpriz değil. Sonuçta Papaloukas elit bir skorer değildi. Daha çok bir saha içi generaliydi. Bu ikilinin çok skorer olmamasına rağmen onların 6 yıllık hükümdarlığı boyunca CSKA‘nın hep en çok sayı atan 5 takım arasında yer alması ise aslında yine onların bir başarısı…

Asist Ortalama En İyi Sezon İstatistikleri Verimlilik Puanı Ortalama En İyi Sezon İstatistikleri Toplam Birlikte Oynadıkları Sezon
Nando De Colo & Milos Teodosic 10.4 asist 10.7 asist (2015/2016) 37.5 PIR 42.1 PIR (2015/2016) 3 sezon
Vasilije Micic & Shane Larkin 8.8 asist 9.6 asist (2018/2019) 30.0 PIR 40.2 PIR (2018/2019) 1.5 sezon
Manu Ginobili & Marko Jaric 4.8 asist 5.5 asist (2001/2002) 28.5 PIR 30.2 PIR (2000/2001) 2 sezon
Dimitris Diamantidis & Vassilis Spanoulis 6.2 asist 6.9 asist (2009/2010) 26.1 PIR 28.1 PIR (2005/2006) 4 sezon
Sergio Rodriguez & Sergio Llull 8.8 asist 10.9 asist (2014/2015) 22.4 PIR 27.9 PIR (2013/2014) 6 sezon
Ricky Rubio & Juan Carlos Navarro 6.8 asist 7.2 asist (2009/2010) 23.7 PIR 24.8 PIR (2009/2010) 2 sezon
Theodoros Papaloukas & JR Holden 6.6 asist 7.8 asist (2002/2003) 21.0 PIR 24.2 PIR (2005/2006( 6 sezon
Darius Adams & Mike James 6.0 asist 6.7 asist (2015/2016) 20.6 PIR 22.1 PIR (2015/2016) 1.5 sezon
Ricky Hickman & Tyrese Rice 5.9 asist 5.9 asist (2013/2014) 20.8 PIR 20.8 PIR (2013/2014) 1 sezon

Sayı dışındaki iki önemli istatistiğe bakarsak ise yine De Colo&Teodosic ikilisinin öne çıktığını görüyoruz.

Ortalama olarak 10.0 asistin üstüne çıkmayı başaran tek ikili olan bu iki sihirbaz, verimlilik puanında da 37.5 ortalamasıyla da rakiplerinin açık ara farkla önünde yer alıyor. Üstelik bu sefer en iyi sezon istatistiği de onlara ait.

2. sıradan yer alan Micic ile Larkin, 30.0 verimlilik puanı ortalaması üzerinde yer alan diğer ikili olmayı başardı. Ginobili ile Jaric ikilisi yine 3. sıraya alırken 4. sıra ise bu sefer Yunanlıların iki efsane guardının oldu.

Bütün bu tablolara baktığımız zaman açıkça De Colo&Teodosic ikilisinin en önde olduğu ortada. Fakat benim içime sinmeyen bir şeyler var. İstatistikler iyi güzel ve bize somut bazı şeyleri sunuyor ama bunların tam anlamıyla bir şey ifade etmesi için daha çok “gelişmiş istatistiğe” ihtiyacımız var ama EuroLeague’in bu konuda geçmişe ait güvenilir bir kaynağı yok. Dolayısıyla en iyi belirlemek için bize ikinci kıstasımız lazım!

2. Başarılar

Bir oyuncunun, koçun ya da takımın tarihteki yerini belirlerken insanın ister istemez baktığı yer; kariyerindeki başarıları oluyor.

Mükemmel ikililerin tarihteki yeri için de oraya bakmamız lazım. Sonuçta bu isimler takımlarına liderlik yapan oyunculardı ve bu liderlik sırasında ne kadar başarılı oldukları onlara tarihte bir yer veriyor.

Final Four Final Şampiyonluk Normal Sezon MVP’si Final Four MVP’si
Theodoros Papaloukas & JR Holden 6 3 2 1 1
Sergio Rodriguez & Sergio Llull 4 3 1 1 0
Nando De Colo & Milos Teodosic 3 1 1 1 1
Manu Ginobili & Marko Jaric 2 1 1 0 1
Dimitris Diamantidis & Vassilis Spanoulis 1 1 1 0 1
Ricky Rubio & Juan Carlos Navarro 1 1 1 0 1
Vasilije Micic & Shane Larkin 1 1 0 0 0
Darius Adams & Mike James 1 0 0 0 0
Ricky Hickman & Tyrese Rice 1 1 1 0 1

İşte Papaloukas ile Holden’ın farkı tam olarak burada çıkıyor.

Belki istatistik olarak sizleri hiç tatmin etmediler ama Yunanistan birlikte aynı yaz gelen bu ikili, CSKA‘ın en tepeye dönmesini sağladı. Hatta bugünlerdeki “CSKA, kesin Final Four’a kalır” algısını da onların kurduğu dominasyon sağladı.

Bu ikili ve Messina öncesinde 35 yıl boyunca en büyük kupadan uzak kalan CSKA, 2006’da geri döndü ve şampiyonluğa ulaştı. Yetinmediler, 2008’de tekrar şampiyon oldular. Üstelik 6 kere üst üste Final Four gördüler. Kısacası takımlarını kendi dönemlerinin süper gücü haline getirdiler.

Tarz olarak birbirinden farklı isimler olsa da iki farklı oyun kurgusunun neler getirebileceğini, iki büyük liderin arasında dengenin – eminim Messina için pek kolay olmamıştır – nasıl kurulacağını modern EuroLeague’de en iyi bu takımda gördük.

Onları başarı olarak ise Rodriguez ile Llull ikilisi takip ediyor. Madrid’in 2010’ların başında kurduğu yerli çekirdeğin iki başı olan İspanyol guardlar, Fenerbahçe‘ye karşı yaşadıkları hezimete kadar ligin tartışılmasız en iyisiydi.

CSKA gibi onlar da yıllar sonra en tepeye dönerken Real’in tekrar süper güç olarak anılması, o takımla birlikte başladı. Özellikle 2013’te oynadıkları basketbol belki de EuroLeague tarihinin en iyi 10 basketbol takımından birini ortaya koydu. Eğer Maccabi yada Olympiakos karşısında favorisi oldukları finalleri kaybetmeseler onlardan çok çok daha iyi bir şekilde bahsedebilirdik.

Harika bir ikili olsalar da 3 Final Four’da sadece 1 kere finale kalabilen De Colo & Teodosic ikilisi, istatistiğe göre bu kıstasta biraz geride kaldı.

Yolun henüz başında olan Efes‘in ikilisinin ise henüz bir şampiyonluğu belki yok ama geçen sezon onların da Efes‘e tarihinde ilk kez final oynattıklarını düşünürsek bu ikilinin maceraya yüksek perdeden girdiğini de söyleyebiliriz.

3. Kırılma Noktası Olmak!

İstatistikler yada başarılar… Tarihin en iyisini belirlemek için bize yetebilir mi? Belki! Fakat bence daha farklı bir şeye daha ihtiyacımız var. Somut başarılardan daha farklı bir gözleme…

Hayatında kendisinde olduğu gibi EuroLeague tarihi boyunca da saha içi ve saha dışında birçok farklı strateji, oyun planı veya kadro mühendisliği moda oldu. Sadece 2010’lü yıllardan bu yana bile en temelde 3-4 farklı modadan bahsedebiliriz. Olympiakos ile Real Madrid‘in yerli çekirdeği öne çıkarması ya da Itoudis’in 3 guardlı sistemi gibi…

İşte büyük bir oyuncu, takım ya da ikili üzerinden tarihi değerlendiriyorsak ihtiyacımız olan şey, buna yaptığı etkiye bakmak olmalı. Çünkü bazı büyük oyuncular bize sadece hikaye sunar, bazıları ise ligin kaderini, gidişatını değiştirir. Bir kırılma noktası olurlar!

Shane Larkin ve Vasilije Micic’in yaptığı ve öncü olduğu kırılma noktası gibi…

EuroLeague’deki son moda; 2013’ler gibi NBA’in EuroLeague’e attığı tokatla başladı. Dünyanın en iyi ligine karşı yıldızlarını koruyamayan EuroLeague takımları, kadro planlaması yaparken “aza tamah etmeyi” seçti. Belirli bir çekirdek oluşturup, o çekirdek üzerinden ilerlemeyi tercih ettiler. Yeri geldi, bu tercihleri için daha fazla yetenek ve çeşitlilikten vazgeçtiler. Hatırlayın; büyük takımların kadrolarını! Takımlar, birbiriyle oynamayı alışkanlık haline getirmiş isimleri hep daha fazla yeteneğe tercih etti.

İlk bakışta bu mantıklı bir plan gibiydi fakat bir yerden sonra takımların aslında yetenek olarak, istek olarak küçülmesine yol açtı. En sonunda da geçen sezonki Efes ve CSKA Moskova bunu diğer takımların yüzüne vurdu.

Muhtemelen Şubat ayında kimsenin final oynamasına imkan vermediği bu iki takım, Final Four üzerinden şampiyonluğun belli olduğu bir ligde takımların yetenekten kaçamayacağını gösterdi. Daha önce hiçbiriyle oynamayan ve tek bir yazda kurulmuş Efes‘i tarihinde ilk kez Final Four’a getiren Larkin ile Micic de bu tokatın yeni yüzü oldu. Sezon boyunca eski moda üzerinden ilerleyen ve güçlü gözüken Madrid ile Fenerbahçe ise dağıldı.

Bu da bizi EuroLeague’de yeni bir değişimin yolunu açtı.

Daha doğrusu bu yeni değişimin, yolculuğu biraz daha önce başladı ama olgunlaşması bugünü buldu.

Yıllardır lig ile yapılan küçük büyük birçok değişim, ligi yılların geleneksel alışkanlıklarından yavaş yavaş uzaklaştırdı. Uzun süren normal sezon, daha çok maç daha az antrenman zorunluluğu ve özellikle yeni nesil oyuncuların önceliklerinin farklı olması, bir koç ligi olan EuroLeague’in giderek oyuncu yetenekleri üzerine kurulan bir lig haline gelmesine doğru ilerletiyor.

Bunu somut olarak en iyi bu yaz ve bu sezon gördük.

EuroLeague’de birçok takım, kadro istikrarından ise yeteneğe gitmeyi tercih etti. Sonuç olarak ise ortaya çıkan bambaşka bir basketbol ortamı çıktı. EuroLeague’in iddialı takımlarının daha önce hiç bu kadar sadece maç kazanmak için uğraştığı bir başlangıcı ben hatırlamıyorum. Son yılların en çok yıldız transferinin olduğu bir yaza rağmen istikrarlı bir şekilde EuroLeague’in geleneksel basketbol anlayışını ortaya koyan bir takımdan bahsedemiyoruz.

Bunun sebebi de koçların buna mecbur kalmasından kaynaklanıyor.

Koçlar, oyuncularla çok fazla çalışamadığı için, saha içindeki küçük detayları birer alışkanlık haline getiremediği için daha fazla oyuncu özgürlüğünü tercih etmek zorunda kaldığı bir anlayışa doğru ilerliyor. Efes gibi erken davranan takımlar buna tamamen geçti, bazıları ise küçük küçük geçişler peşinde!

2000’lerin başında Ettore Messina’nın Sergio Rodriguez gibi bir oyuncuya ipleri bu kadar emanet edeceğini söyleseydiniz muhtemelen kimseye kendinizi inandıramazdınız. Keza Zeljko Obradovic‘in yıllardır ortaya koyduğu oyun planından çok farklı olan Derrick Williams’ı tercih emesi de bu durumun bir eseri…

Sonuçta normal sezonu domine etmenin hiçbir anlamının olmadığı, playoff’a kadar gelirsem her şeyi değiştirebilirim anlayışının giderek güçlendiği bir ortamda başka bir şey görmemiz çok da mümkün değil. Dolayısıyla amacım yeni dönemi eleştirmek değil, bunun yeni bir anlayışın başlangıcı olduğunu söylemek.

Micic ile Larkin de bu yeni başlayan dönemin şu ana kadar ki yüzleri! Onların saha içerisine koyduğu yetenek, uyum ve çeşitlilik EuroLeague’deki birçok takımın arzuladığı şey ve ileride bu arzu daha da büyüyecek! Ve biz yeni bir moda ya da anlayış gelinceye kadar bu dönemi en iyi onlar ve onların sahada yaptıkları üzerinden anlatacağız.

Bu da onları kırılma noktasına sahip, mükemmel bir kısa ikili haline getiriyor!

Gelecek Sadece Onlara Ait!

Sizler için artık cevabımı vermeye hazırım: Micic ile Larkin, modern EuroLeague’in en iyi kısa ikilisi değil.

Benim kişisel olarak cevabım herhalde Papaloukas&Holden ikilisi olurdu çünkü onlar kadar bu ligi domine eden, kırılma noktası olmayı başarmış başka bir kısa ikili yok. Hatta muhtemelen Micic ile Larkin’in önüne Teodosic&De Colo, Lllul&Rodriguez ve Spanoulis&Diamantidis ikililerini de koyabilirim.

Fakat bunun bir önemi de yok. Şu anda nerede olduklarının gerçekten bir önemi yok çünkü onlar gelecekte en iyisi olma şansına sahip! İstatistik olarak da başarı olarak da bunu sağlayacaklardır. Şimdiden de bir kırılma noktası olmayı başararak da üçlemeyi tamamladılar.

Önlerindeki tek engel ise bu ikiliden birinin NBA’e gitmesi! Eğer bu olmaz ve bu ikiliyi en azından 4-5 sezon birlikte izleyebilirsek; bir gün onlardan en iyisi olarak bahsedebiliriz. Çünkü onlar şimdiden bir hikaye değil, kırılma noktası olmayı başardılar!

Not: İstatistikler için Overbasket, Realgm, Euroleague.net ve Eurohoops’un kendi verileri kullanılmıştır.

 Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!