By Utkan Şahin / info@eurohoops.net
Dünya tarihi için küçük ama biz yaşayanlar için büyük bir 10 yılı daha geride bırakmamıza artık sadece günler kaldı.
Her zamanki gibi bu 10 yılda da takvim yaprakları birer birer attıkça dünya her anlamda değişmeye devam etti. Teknoloji değişti, hayatımıza sosyal medya diye bir kavram girdi, her şey ama her şey değişti. Basketbol bile 10 yılda çok farklı bir hale geldi.
Fakat boş verelim şimdi değişimi…
Koca bir 10 yılı geride bırakıyoruz ve bu koca 10 yıla biraz saygı duruşunda bulunmamız gerekiyor. Bu sebeple de Eurohoops Fırın olarak, kalan günlerde farklı farklı konularda son 1o yılın unutulmazlarına bakacağız.
Bu yola BSL’nin karma kadrosunu oluşturarak çıkmıştık. Şimdi ise EuroLeague’e geçiyoruz…
Zaman akarken bazen arkada büyük efsaneleri bırakıyoruz. Bu 10 yılda da EuroLeague’in birçok büyük efsanesi basketbolculuk kariyerlerine nokta koydu. Öyle ki bir çoğu modern EuroLeague denilince akla gelen efsaneler…
Eurohoops Fırın olarak ikinci yazımızda ise bu efsaneleri hatırlayacağız ve son bir kez veda edeceğiz!
Dimitris Diamantidis
EuroLeague’deki sezon sayısı: 12 sezon
Maç sayısı: 278 maç
Şampiyonluk sayısı: 3 kere
Emeklilik tarihi: 2016
Gelecek nesiller belki bilmeyecek ama 2010’lu yıllarda insanlık ikiye ayrıldı: Dimitris Diamantidis’in hayranı olanlar ve onu bir kere daha izlemek için yaşamından belirli bir süreyi gözden çıkartacak olanlar diye…
Şimdiden söyleyeyim; ikinci kısımda sadece Panathinaikos taraftarı yoktur. Ben mesela onun iyi halini bir kez daha izlemek için buna razıyım.
Diamantidis, EuroLeague’in gerçek efsanelerinden biri. Fakat öyle laf olsun diye bir efsane değil, efsanelik kavramı onda bambaşka bir anlam ifade ediyor.
Avrupa basketbolunun tutkunları için EuroLeague’in tam olarak karşılığı o olduğu için efsane oldu. Savunma, zeka ve liderlik…
İnsanlar ona baktığı zaman işte tam olarak bunları gördü ve 12 sezon boyunca onu büyük bir zevkle takip etti.
Üstelik Diamantidis, o 12 yıla birçok başarı sığdırdı. 3 EuroLeague şampiyonluğu (2007, 2009 ve 2011), 6 kere yılın savunmacısı ödülü (2005, 2006, 2007, 2008, 2009, 2011) ve normal sezon ile Final Four MVP’si ödülleri…
Kariyerine nokta koyarken 6 büyük istatistikte de EuroLeague tarihinde ilk 10’da olması – blok dahil – onun adına her şeyi açıklıyordu zaten!,
2016’da basketbola bir sporcu olarak veda etti. Panathinaikos ise büyük bir gururla bu efsanenin formasını OAKA’nın kirişlerine asarak emekli etti.
Theodoros Papaloukas
EuroLeague’deki sezon sayısı: 12 sezon
Maç sayısı: 252 maç
Şampiyonluk sayısı: 2 kere
Emeklilik tarihi: 2013
Hazır, efsane bir Yunan guarddan bahsetmişken bir diğerini de es geçmeyelim!
Theodoros Papalouskas, 12 yıllık EuroLeague kariyerinde kendi efsanesini yarattı. Biz genelde büyük yıldızların ilk beşten gelmesine alışığız ama Papaloukas bunun en güzel aksi örneklerinden biri!
JR Holden ile birlikte EuroLeague tarihinin en iyi kısa ikililerinden biri olan Yunan efsane,
Mike Batiste
EuroLeague’deki sezon sayısı: 12 sezon
Maç sayısı: 237 maç
Şampiyonluk sayısı: 3 kere
Emeklilik tarihi: 2014
Efsane ama pek sevilmeyen bir efsane!
Dimitiris Diamantidis’in aksine Mike Batiste, Panathinaikos taraftarı dışında kimsenin pek sevdiği bir oyuncu değildi. Onun yeteneklerini ya da Avrupa basketbolundaki etkisini kimse inkar edemez ama her büyük oyuncu sevilecek bir karaktere sahip olamıyor. O da bunlardan biriydi.
EuroLeague’de ilk kez Belçika ekibi Charleroi ile mücadele eden Amerikalı uzun, Panathinaikos’ta ise simge bir oyuncu haline geldi.
Panathinaikos’un eşsiz guardları için inanılmaz uygun bir isimdi. Hem geniş kalçalarıyla onlara ikili oyunda büyük alan açtı hem de ikili oyun bitiricisi olarak takımına yardımcı oldu. Bunun dışında belki özel bir çember savunucusu değildi ama çok sert bir oyuncu olduğu için pota altına girenlere yıldırabiliyordu. Ama kabul etmek lazım ki, bazen insanlık sınırlarını zorlayabiliyordu.
Prokom maçında yerde yatan rakibinin ayağıyla tekme atması hala hafızalarda!
İşin bu tarafında çok acımasız bir oyuncuydu ve bundan dolayı çok fazla sevilmedi ama Panathinaikos’un üç şampiyonluğunda da çok önemli roller oynadı.
2007’deki Final Four’da yarı finalde 15 sayı atan Batiste, tarihe geçen CSKA finalinde ise 12 sayıyla şampiyonlukta önemli rol oynadı. 2009’da ise Final Four yarı finalinde ezeli rakibi Olympiakos karşısında Pekovic ile birlikte finalin biletini alan isim olmuştu.
En özel performansı ise 2011 yılındaki şampiyonluktaydı. Bir yıl önce sakatlıklar yüzünden pek ortalıkta gözükmeyen Batiste, 2011’de beklenenden çok daha iyi bir şekilde geri döndü ve Panathinaikos, Barcelona’yı elemesinde büyük rol oynadı. Final Four’da da harikalar yaratan Amerikalı pivot, finalde 18 sayıyla takımının en skoreri oldu ve 3. şampiyonluğunu kazandı.
O günden sonra ise düşüşe başladı. Obradovic’in ayrılışıyla birlikte Fenerbahçe’ye gelen Batiste, Türkiye’de çok kötü bir performans sergiledi. Panathinaikos’a tekrar geri döndü ancak orada da çok etkili olmadan 2013’te basketbola veda etti.