By Utkan Şahin / info@eurohoops.net
Basketbolseverler için Perşembe ve Cuma gecelerinin vazgeçilmezi Turkish Airlines EuroLeague!
En yakın arkadaşınızın doğum günü de olsa, yarın mutlaka yetiştirmeniz gereken bir işiniz bile olsa bu gecelerde gözünüzü EuroLeague’den ayırmak hiç kolay değil. Mesele geçen hafta… Hangi gerilim filmi bir basketbolseveri, Fenerbahçe Beko – Velancia maçındaki kadar gerebilir ki? Yahut hangi doğum günü, Mike James gibi süper yıldızı izlemek kadar keyifli olabilir?
Bu sebeple biz basketbolseverler için o geceler Ekim’in başlangıcından sezonun bitimine kadar rezerve edilmiş durumda…
Fakat birtakım sorunlar var.
Gönlümüz elbette her maçı izlemek ister ama yeni sistemle birlikte EuroLeague’de her maça yetişmek kolay değil. Bazı geceler aynı anda beş veya daha fazla maç oynanıyor ve bu karmaşada insan, önemli detayları kaçırabiliyor.
Bu sebeple Eurohoops Fırın sizler için yeni bir yazı dizisi başlatmaya karar verdi. Bu yazıda ve gelecek haftalardaki yazılarımızda EuroLeague’de her hafta gözlerinizi ayırmamanız gereken 3 önemli maçı seçeceğiz. Bu hafta ise fikstür gereği size artı bir maç daha sunacağız.
Bu maçları da sezonun geneline etkisi ve takımların vermesi gereken sınavlara göre seçmeye çalışacağız.
Hazırsanız, işte EuroLeague’in 17. haftasında sizler için seçtiğimiz 3 maç…
1. Olympiakos – Fenerbahçe Beko
Maçın saati: 21:00 / 02 Ocak Perşembe
İki takımın dereceleri: 6-10 / 5-11
İki takımın sıralamaları: 12. sıra / 15. sıra
Pire’de oynanacak olan bu maç tam olarak bir kırılma maçı!
EuroLeague’in iki güçlü takımı da playoff yarışını kaçırmak üzere ve bu maç matematiksel olarak olmasa da psikolojik açıdan playoff yarışında kalma ya da devam etme maçı…
Ev sahibi Olympiakos, Milano karşısında aldığı etkileyici galibiyetten sonra zorlu fikstürde tamamen dağıldı. Mucizevi bir şekilde aldıkları Khimki maçı dışında diğer 4 maçlarını kaybettiler. Onlar playoff hattına sadece 2 maç uzaklıkta ama oyun kalitesi olarak bundan daha da uzaktalar. Aldıkları her darbe de onları psikolojik açıdan daha kötü bir hale getiriyor.
Fenerbahçe ise daha kötü durumda.
Üst üste alınan 3 galibiyetten sonra son 4 maçlarını kaybettiler ve bu kötü serinin 3 maçında aslında kazanabilecek kadar yakındalar. Fakat bu bir teselli değil çünkü özellikle Valencia ve Zenit maçlarını kazanmaları gerekiyordu.
Son yapılan Malcolm Thomas transfer belki bir etki yaratabilir denirken Valencia karşısında acemice hatalarla kaybedilen maç, zaten az olan bütün özgüveni parçaladı.
Dolayısıyla bu maç iki takım için de ya dibe tamamıyla vurmak ya da derinlikten biraz olsun yükselip, bir nefes alma maçı! Kaybeden için evet, kesin olarak sezon bitmeyecek. Sonuçta hala 17 maç var ama arka arkaya bu kadar darbe almak bir takımın kolay kolay kaldırabileceği bir durum değil.
Maçın Kritik İstatistiği: Potaya Yaklaşabilmek!
Bu maçta bir aksilik olmazsa Fenerbahçe‘de yeni transfer Malcolm Thomas sahada olacak. Dolayısıyla Zeljko Obradovic‘in elinde birazcık daha normal bir uzun rotasyonu olacak fakat bu bile yeterli değil.
Özellikle son maçta Fenerbahçe, Lauvergne’i de gözden çıkartarak çok keskin bir savunma stratejisi sahaya sürdü ve Valencia bunu acımasızca cezalandırdı. Sarı-lacivertlilerin savunma stratejisi bu kadar riskliyken bu maç adına gözler biraz daha hücuma kayıyor.
Fenerbahçe’nin hücumdaki en büyük problemi ise potaya yaklaşamamak. Belki de sırf bu yüzden Zeljko Obradovic, savunmada yarattığı birçok probleme rağmen Joffrey Lauvergne’i kullanmaya çalıştı. Fakat son maçta Lauvergne dışarıda kalınca Fenerbahçe farklı bir stratejiye gitti ve bu sezon hiç olmadığı kadar kısalarıyla agresif bir şekilde çembere gitti.
Aslında bunun karşılığını da ilk 3 çeyrekte aldı. Çünkü dış şut katkısı olarak sarı-lacivertliler, çok istikrarlı olmasa da belirli bir katkı alabiliyor ama potaya yaklaşamamak bir yerden sonra hücumun bütün düzenini ve devamlılığını bozuyor.
Bunu Fenerbahçe’nin kazandığı ve kaybettiği maçlarda da görüyoruz. Kaybettiği maçlarda 17.4 ikilik isabet (ligde 14. sırada) bulan sarı-lacivertliler, kazandığı maçlarda ise bu sayıyı 22.4’e (ligde 4. sırada) çekmeyi başardı. Aynı oranlama Olympiakos’un rakip savunmalara karşı performansında da var.
Dolayısıyla sarı-lacivertlilerin bu maçtan galibiyetle ayrılması için potaya sürekli yaklaşmaya ihtiyacı var. Belki de biraz da maç sonlarında acemice hatalar yapmamaya…
2. CSKA Moskova – Panathinaikos
Maçın saati: 20:00 / 03 Ocak Cuma
İki takımın dereceleri: 11-5 / 9-7
İki takımın sıralamaları: 5. sıra / 6. sıra
Haftanın isim olarak en büyük maçı bu!
Maccabi yenilgisinden sonra CSKA Moskova, 3 önemli galibiyet aldı. Üstelik oyun olarak da gittikleri yol gelecek için ümit vericiydi. Will Clyburn’ün sakatlığı sonrasında Rus devi, hala istikrarlı bir oyun yapısı ortaya koyamıyor ama rol oyuncularıyla Mike James’in arasındaki uyumunun her geçen gün artması onlara sahada farklı bir hava veriyor.
İki akıllı guardı; Janis Strelnieks ile Daniel Hackett’ın yanına Mike James’in yeteneklerini koyan Itoudis, bundan uyumlu bir düzen yaratmaya çalışıyor. Son aldıkları 3 maçta da bu uyum bazen sağlanamadı ama hepsinde de ayakta kalarak sonuca gitmeyi başardılar. Bu da gelecek için bunun geliştirebilecek bir plan olduğunu bence ortaya koyuyor.
Panathinaikos içinse durum o kadar da parlak değil.
Koç değişikliği sonrası yaşanan ilk reaksiyon herkesi çok heyecanlandırdı ama Panathinaikos son 4 maçta sadece Fenerbahçe‘yi mağlup edebildi. O maçtaki performansları da hiç iç açıcı değildi.
Bunun tabii bazı sebepleri var.
İşin savunma tarafında Panathinaikos gerçekten çok parlak bir takım değil. Savunma verimliliğinde en kötü 8. takım onlar ve onlardan başka ilk 8’de yer alıp da bu kadar kötü olan tek takım Khimki Moskova!
Diğer yandan pota altında gerçekten bir sorunları var. Jacob Wiley gözden düştü ve hem nicelik hem de nitelik olarak pota altı sorun yaşıyor.
Dahası onlar için kötü haber Nick Calathes’in düşen yüzdeleri oldu. Bir ara rüya gibi %35’in üstünde üçlük atıyordu Yunan yıldız ama son 5 maçta 3/27 üçlük isabetiyle oynadı.
Bu da zaten onların yıllardır süregelen bazı sorunlarının tekrardan ortaya çıkmasına sebep oldu.
Maça geri dönersek; iki takım sıralamada birbirine yakın noktalarda olsa da bu maçın iki takım için de anlamı bana göre farklı… CSKA, bu maçta son dönemde gelişen basketbolunu bir kez daha test etme şansı bulacak ve bu oyununu daha istikrarlı hale getirmeye çalışacak. İlk 5’teki takımlardan giderek kopan Panathinaikos ise bu maçta kendine özgüven arayacak.
Maçın Kritik İstatistiği: Ribaundlar!
Panathinaikos için hep bu istatistik öne çıkıyor ama ribaundlar, tempoyu belirlemenin altın yolu. Dolayısıyla da önemi çok fazla!
Bu iki takımın ribaundlardaki üstünlüğü ise çok farklı…
CSKA Moskova, ligin en iyi ribaund takımı. Maç başına ortalama 37.6 ribaund alıyorlar ve sahadaki ribaundların %53.0’unu onlar çekiyor. Panathinaikos ise %47.4 ile bu konuda ligin en kötü 3. takımı!
Dolayısıyla bu fark açık kaldığı sürece CSKA’ın sahada istediğini yapma şansı çok fazla. Hele de Panathinaikos’un yarı saha savunmasındaki problemlerini düşünürsek…