By Utkan Şahin / info@eurohoops.net
Basketbolu kağıt üzerinde tartışmayı çok severiz.
Özellikle basketboldan uzak kaldığımız yaz dönemlerinde takımların kadrolarına bakıp ‘bu takım harika oldu” veya “Şunlar çok da uyumlu değil” diye pek çok kehanette bulunuruz.
Ancak sporun güzelliklerinden biri de insanı her zaman şaşırtabiliyor olmasıdır.
Öyle ki bazen kağıt üstünde takıma “cuk diye oturdu” dediğiniz oyuncular büyük bir hayal kırıklığına dönüşebilir ya da “birlikte oynayamaz” dediğiniz ikililer sezona damga vurabilir.
Geçtiğimiz günlerde hayal kırıklığı yaratan oyunculara bakan Eurohoops Fırın, bugün ikinci bölümdeki oyuncularla ilgilenecek!
Bu oyuncular sezon başında kendileri üzerinden beklentilerin üstünde bir ilk yarı geçirdi. Hazırsanız, karşınızda EuroLeague’de şu ana kadar beklentilerin üstüne çıkan 11 oyuncu:
Not: Lütfen yazının en sonundaki ankete katılmayı unutmayın.
Adam Hanga (Barcelona Lassa)
Geçen sezonki istatistikleri: 27 maç 8.8 sayı, 4.0 ribaund, 1.9 asist, 10.6 EFF
Bu sezonki istatistikleri: 17 maç 7.1 sayı, 3.6 ribaund, 3.9 asist, 10.2 EFF
“Oyun kurucu Adam Hanga mı?”
Yıldızlarla dolu bir kadro kursanız bile bazen sakatlıklar her şeyi çıkılması çok zor bir noktaya getirebiliyor. Sezon başında 3 oyun kurucusunu da sakatlığa kaptıran Barcelona’nın yaşadığı gibi…
Elinde 1 numarası kalmayan Svetislav Pesic, muhtemelen kadrosunda en çok güvendiği isim olan Adam Hanga’ya bu yükü yükledi ve karşılığını aldı.
Daha önce Macaristan Milli Takımı dışında yaratıcı rolde çok az gördüğümüz Hanga, bu pozisyonda beklentilerin çok üstünde bir performans sergiledi. Belki kendi sayı istatistikleri çok değişmedi ama onun kontrolündeki Barcelona hücumları rayında kalmayı başardı.
Böyle oyun kurucu olmayan bir oyuncuyu bu pozisyonu devşirdiğiniz zaman en büyük endişeniz, top kayıpları ve oyunun temposunu kontrol edememek olur. Daha önce top yönlendirici olarak izlemediğimiz Macar yıldız, 66 asistine karşılık sadece 26 top kaybı yaparak ligdeki birçok elit oyun kurucuyu geçen bir performans gösterdi.
Dahası tempoyu kontrol etme noktasında da harika bir iş çıkardı.
Barcelona kadro kalitesi gereği Hanga bu performansı sergilemese de ilk yarıyı kabul edilebilir bir galibiyet sayısında tamamlayabilirdi. Ancak Hanga bu şekilde oynamasaydı muhtemelen bir kaç yenilgi daha alırlardı.
Tonye Jekiri (ASVEL)
Geçen sezonki istatistikleri: 28 maç 12.7 sayı, 10.3 ribaund, 2.3 asist, 20.9 EFF (Türkiye Ligi)
Bu sezonki istatistikleri: 16 maç 9.4 sayı, 8.8 ribaund, 1.3 asist, 14.3 EFF
Tonye Jekiri’nin ilk yarıdaki performansı, onu Türkiye’de izleme şansı elde etmiş olan bizler için pek sürpriz değil. Nijeryalı pivot, çok değil daha geçen sezon Antep’te üst seviyelere çıkabilecek bir oyuncu olduğunu herkese göstermişti.
Fakat ne olursun olsun henüz ilk yılında EuroLeague’de bu kadar etkileyici bir performans sergilemesini bekleyemezsiniz.
ASVEL, EuroLeague’de ilk yarının peri masalı olurken Jekiri de bu hikayenin en büyük kahramanlarından biri oldu. Pota altında kurduğu dominasyonla ASVEL’in çatısı olmayı başaran 25 yaşındaki pivot, 8.8 ribaund ortalamasıyla da EuroLeague’de ilk yarıyı 2. sırada tamamladı.
Sezon başına göre son dönemde performansı düşse de Jekiri, bu performansıyla gelecekte EuroLeague şampiyonluğuna oynayan bir takımın parçası olabileceğini herkese gösterdi.
Lorenzo Brown (Kızılyıldız)
Geçen sezonki istatistikleri: 26 maç 2.1 sayı, 1.2 ribaund, 1.0 asist (NBA)
Bu sezonki istatistikleri: 17 maç 14.2 sayı, 3.9 ribaund, 4.4 asist, 16.8 EFF
Şutu problemli, Avrupa’da daha önce hiç oynamamış olan Amerikalı guard…
Muhtemelen her yaz döneminde bu tarz 20-25 oyuncunun yolu Avrupa’ya düşüyor. Bunların bazıları adapte olmayı başarırken bazıları kısa sürede gözden düşüyor. Avrupa’ya yolu 29 yaşında düşen Brown, kıtamıza çabuk ısınmayı sağladı.
Onun yetenekli bir oyuncu olduğunu G-League’de kendisini takip edenler zaten biliyordu ama Avrupa içerisinde bu kadar iyi bir saha içi generali olacağı sürpriz oldu.
Sezon başına göre Kızılyıldız’in beklentilerin çok üstünde bir ilk yarı geçirmesinde önemli rol oynayan tecrübeli guard, özellikle Zalgiris maçından itibaren ortaya enfes bir liderlik koydu.
Kritik anlarda oyunu çözdü, maç kazandıran şutu attı ve Sırp ekibinin son 8 maçta 6 galibiyet alarak ilk yarıyı playoff hattının içerisinde tamamlamasını sağladı. Kendisi de bu dönemde %52 saha içi yüzdesiyle 19.9 sayı, 5.4 asist ortalamaları yakaladı.
Bu 8 maçlık performansta Brown’un sahada olduğu anlarda Kızılyıldız’ın rakiplerine 88 sayı fark attı. O olmadığında -42 sayı fark yemesi zaten her şey özeti…
Sertaç Şanlı (Anadolu Efes)
Geçen sezonki istatistikleri: 9 maç 2.0 sayı, 0.4 ribaund, 0.0 blok, 1.8 EFF
Bu sezonki istatistikleri: 11 maç 9.0 sayı, 2.5 ribaund, 0.5 blok, 8.6 EFF
En sondaki ankette kime oy vereceğinizi en iyi siz bilirsiniz ama benim oyum çok açık bir şekilde Sertaç Şanlı‘ya gidecek.
Efes‘teki ilk yılında milli pivot için EuroLeague sezonu çok büyük bir oranda kenarda geçti. Daha çok ligde süre alan Sertaç, EuroLeague’de ise 9 maçta sadece 31 dakika süre aldı.
Bu sezon ise kimse beklemezken öne çıktı ve bambaşka bir performans ortaya koydu Sertaç!
Bryant Dunston‘ın sakatlığı sonrasında bir anda şans bulan tecrübeli pivot, hem hücumda hem de savunmada ortaya koyduğu performansla herkesi şaşırttı. Üst üste kariyer rekorlarını kırdı, Efes‘e Dunston‘ın yokluğunu hissettirmedi ve harika bir x-faktör oldu.
Özellikle Baskonia deplasmanında 16 dakikada hiç şut kaçırmadan attığı 18 sayı gerçekten çok etkileyici bir performanstı. Sertaç, Dunston’ın yokluğunda böyle iyi oynamasa Efes, belki yine ilk yarıyı iyi bir dereceyle bitirebilirdi ama ilk yarıyı lider tamamlayamazdı.
Mike James (CSKA Moskova)
Geçen sezonki istatistikleri: 30 maç 20.2 sayı, 3.8 ribaund, 6.4 asist, 20.2 EFF
Bu sezonki istatistikleri: 17 maç 20.6 sayı, 3.4 ribuand, 4.5 asist, 21.5 EFF
Herhalde listenin en dikkat çekici ismi Mike James!
Yıllardır EuroLeague’de izlediğimiz Amerikalı oyuncu, çok yetenekli olsa da verimliliği soru işareti olan, koçlarını dinlemeyen ve kazanan bir takımın parçası olamayacak bir oyuncu görüntüsündeydi. Hele hele geçen sezon Milano playoff yarışı verirken istediği topları atamadığı için küsmesi tam olarak bütün bunların kanıtıydı.
Yazın Milano‘nun başına Ettore Messina gelince de efsane koç, direkt James’i gözden çıkarttı. O da kendini biraz kızgın bir şekilde CSKA Moskova’da buldu.
Amerikalı oyuncu, bu sezonun ilk yarısında ise geride kalan yılların o kötü imajını silmeyi başardı. Hem de büyük bir takımda!
Sadece istatistik olarak bakarsak bile bu durum ortada. Evet, James’in sayı ortalaması sadece 0.4 sayı arttı ama bu artış şut sayısında yaşadığı düşüşe rağmen oldu. Geçen sezon maç başına 17 topla 20.2 sayı atan Amerikalı oyuncu, bu sezon ise 14 topla bunu geçti. Üçlük yüzdesini de %47.6 gibi daha önce kariyerinde görmediğimiz bir seviyeye çıkardı.
Fakat bence istatistiklerden daha öte bir gelişim gördük onda…
Amerikalı yıldız, Itoudis’in yanında kazanan bir takımın parçası nasıl olabileceğini, ne zaman öne çıkması gerektiğini, ne zaman geride kalması gerektiğini öğrendi ve bunu sahaya da koydu.
Clyburn’ün sakatlandığı ortamda her şeyi atan oyuncu olmaktansa takımının rol oyuncularıyla birlikte oynamayı öğrendi ve bu CSKA‘yı ayakta tuttu. Ayrıca kritik anlarda da harika performanslar sergiledi.
Geçen sezon birileri James’in böyle bir olgunluk göstereceğini söyleseydi herhalde onunla dalga geçirdiniz ama bu oldu.
Chris Singleton (Anadolu Efes)
Geçen sezonki istatistikleri: 35 maç 8.0 sayı, 4.4 ribaund, 1.1 top çalma, 8.7 EFF
Bu sezonki istatistikleri: 17 maç 6.9 sayı, 4.6 ribuand, 1.5 top çalma, 10.6 EFF
Sezon başlamadan hemen önce Anadolu Efes‘e katılan Chris Singleton, şu ana kadar sezonun kaderinin değiştiren hamlelerden biri oldu.
Açık konuşmak gerekirse ben, Singleton’ın genelde gereğinden fazla övüldüğünü düşünenlerden oldum. Kuban’daki etkileyici sezonundan sonra Amerikalı pivot, vaat ettikleriyle sahaya koydukları tutmayan bir oyuncuydu. Ona baktığınız da sert bir oyuncu görüyorsunuz ama sahadaki karşılığı böyle değildi. Özellikle büyük paralarla transfer olduğu Barcelona’da bunu çok açık bir şekilde gördük.
Fakat Efes‘teki Singleton, hayal ettirdiklerini sahaya yansıtan bir rolde yer aldı. Belki hücumda çok büyük bir faktör değil. Hatta EuroLeague kariyerinin en düşük sayı ortalamasıyla oynuyor Amerikalı uzun… Fakat Efes‘in ihtiyacı olan da bu değil zaten.
Lacivert-beyazlıların Singleton’ın sertliğine, savunmadaki direncine ve ribaundlardaki dominantlığına ihtiyacı vardı. Kaunas’taki Zalgiris maçı bunun en iyi örneği. O gece maçı 0 sayıyla tamamladı Amerikalı oyuncu ama oyunun diğer alanlarında öyle bir katkı verdi ki maçı değiştiren isim oldu.
Bryant Dunston‘ın sakatlığı sebebiyle birçok maç kaçırdığı ilk yarıda da Singleton’ın bu geri dönüşü de Efes için ilaç gibi oldu.
Scottie Wilbekin (Maccabi Tel Aviv)
Geçen sezonki istatistikleri: 29 maç 12.9 sayı, 1.8 ribaund, 3.1 asist, 11.0 EFF
Bu sezonki istatistikleri: 17 maç 16.2 sayı, 1.9 ribaund, 3.2 asist, 16.8 EFF
Ne geri dönüş ama!
2018 yazında birçok takımı peşinden koşturduktan sonra Maccabi‘ye transfer olan Scottie Wilbekin, geçen sezon tüm ligin en büyük hayal kırıklıklarından biriydi.
Yıldız oyuncu, İsrail ekibinin lideri olması beklenirken saha içerisindeki belki de en büyük defosu haline geldi. Dış atışlardaki yüzdesi zaten her şeyi anlatıyor: %32.8 üçlük yüzdesi!
Bu sezon ise o dominant Wilbekin’i sahada görüyoruz.
Kadroyu lider oyuncusunun defolarını ortadan kaldıracak şekilde kuran Ioannis Sfairopoulos, oyunun her iki tarafında da Wilbekin’i rahatlattı ve yıldız oyuncu, bunun karşılığını sahada verdi. Maccabi, ilk yarının en iyi takımlarından biri olurken Wilbekin de 16.2 sayı ortalaması ve %46.0 üçlük yüzdesiyle EuroLeague’deki en iyi performanslarını sergiledi.
Fakat ben Wilbekin’i bu sebeple listeye almadım. Onun daha iyi kurgulanmış bir takım da daha fazlasını vermesi bence sürpriz değil. Sürpriz olan EuroLeague seviyesinde bu kadar iyi bir lider olması!
Geçen sezon çabaladıkça daha da batan Wilbekin, ligin clutch time’da en kötü oyuncularından biriydi. Bu sezon ise bütün kritik anlarda, sorumluluk alması gereken bölümlerde harika iş çıkardı.
Efes maçında ciddi bir sakatlık yaşamasına rağmen oyuna geri dönmek için çıldırması da aslında her şeyin özetiydi. Wilbekin, bir lider olarak ilk yarıdaki performansıyla kendini bu seviyede kanıtladı.